![]() |
|
|
EXERCİSES : ALIŞTIRMALAR : OXOMÇ'K'İNAPE (C)
İngilizce'de Basit İsim Cümleleri
Ahmet is a boy: Ahmet bir çocuktur: Amedi (ar) bere ren.
Lazena is a girl: Lazena bir kızdır: Lazena (ar) k'ulani ren.
Nonchona is a man: Nonçona bir adamdır: Nonç'ona (ar) k'oçi ren.
Lazena is a beautiful girl: Lazena güzel bir kızdır: Lazena mskva (ar) k'ulani ren.
This is a red pen: Bu kırmızı bir kalemdir: Aya mç'ita (ar) k'alemi ren.
İngilizce'de Olumsuz İsim Cümleleri
That wall is not black: Şu duvar siyah değildir: Em duvari uça va ren.
This table is not long: Bu masa uzun değildir: Am masa ginz'e va ren.
That garden isn't small: Şu bahçe küçük değildir: Em ont'ule ç'it'a va ren.
This apple isn't red: Bu elma kırmızı değildir: Am uşkiri mç'ita va ren.
This cat isn't white: Bu kedi beyaz değildir: Am k'at'u xçe va ren.
İngilizce'de Soru İsim Cümleleri
Is this a small box?: Bu küçük bir kutu mudur?: Aya (ar) ç'it'a k'uti ren i?
Is this a white car?: Bu beyaz bir araba mıdır?: Aya xçe (ar) mankana ren i?:
Is that a big elephant?: Şu büyük bir fil midir?: Eya (ar) didi fili ren i?:
Lazena a student?: Lazena bir öğrenci midir?: Lazena (ar) talebe/mamgure ren i?
İngilizce'de Olumsuz Soru İsim Cümleleri
Is that not a beautiful house?: Şu güzel bir ev değil midir?: Eya mskva (ar) oxori va ren i?
Is this not a red apple?: Bu kırmızı bir elma değil midir?: Aya mç'ita (ar) uşkiri va ren i?
Is that not a big elephant?: Şu büyük bir fil değil midir?: Eya didi (ar) fili va ren i?
Isn't that a beautiful house?: Şu güzel bir ev değil midir?: Eya mskva (ar) oxori va ren i?
Isn't this a red apple?: Bu kırmızı bir elma değil midir?: Aya mç'ita (ar) uşkiri va ren i?
Isn't that a big elephant?: Şu büyük bir fil değil midir?: Eya didi (ar) fili va ren i?
This, That, It: Bu, Şu, O (İngilizce İşaret Zamirleri)
This: Bu: Aya
That: Şu: Eya
It: O: Eya
This is a book: Bu bir kitaptır: Aya (ar) ketabi ren.
That is a book: Şu bir kitaptır: Eya (ar) ketabi ren.
It is a book: O bir kitaptır: Eya (ar) ketabi ren.
Is this a chair?: Bu bir sandalye midir?: Aya (ar) sandaliye ren i?
Yes, it is a chair: Evet, o bir sandalyedir: Ho, eya (ar) sandaliye ren.
Is this a pen?: Bu bir tükenmez kalem midir?: Aya, uçodine (ar) k'alemi ren i?
No, it is not a pen: Hayır, o bir tükenmez kalem değildir: Var, eya uçodine (ar) k'alemi va ren.
It is a pencil: O bir kurşun kalemdir: Eya (ar) k'urşun k'alemi ren.
Is this an apple?: Bu bir elma mıdır?: Aya (ar) uşkiri ren i?
Yes, it is an apple: Evet, o bir elmadır: Ho, (ar) eya uşkiri ren.
Is that an elephant?: Şu bir fil midir?: Eya (ar) fili ren i?
No, it is not an elephant?: Hayır, o bir fil değildir: Var, eya (ar) fili va ren.
It is a horse: O bir attır: Eya (ar) 3xeni ren.
Plurals Of The Nouns: İngilizcede İsimlerin Çoğullaşması
Book–Boks: Kitap-Kitaplar: Ketabi-Ketabepe.
Father–Fathers: Baba-Babalar: Baba-Babape.
Box-Boxes: Kutu-Kutular: K'uti-K'utepe.
Brush–Brushes: Fırça-Fırçalar: Furç'a-Furç'ape.
Potato–Potatoes: Patates-Patatesler: Dixamarkvali-Dixamarkvalepe.
Lady–Ladies: Bayan-Bayanlar: Xanumi-Xanumepe.
Fly–Flies: Sinek-Sinekler: Mç'aci-Mç'acepe.
Boy–Boys: Çocuk-Çocuklar: Biç'i (erkek çocuk)-Biç'epe (erkek çocuklar) (*Bere: Çocuk, *Biç'i (bere): Erkek (çocuk), *Skiri: Evlat, *Bozo (bere): Kız (çocuk), *K'ulani: Yetişkin kız/Genç kız).
Play–Plays: Oyun-Oyunlar: Osteru-Osterupe.
Man–Men: Adam-Adamlar: K'oçi-K'oçepe.
Foot–Feet: Ayak-Ayaklar: K'uçxe-K'uçxepe.
Goose–Geese: Kaz-Kazlar: Ğorğoci-Ğorğocepe.
Woman–Women: Kadın-Kadınlar: Oxorca-Oxorca(le)pe.
Mouse–Mice: Fare-Fareler: Mtugi-Mtugepe.
Child–Children: Çocuk-Çocuklar: Bere-Berepe.
This–These: Bu-Bunlar: Aya-Antepe.
That–Those: Şu-Şunlar: Eya-Entepe.
Knife–Knives: Bıçak-Bıçaklar: Xami-Xamepe.
İngilizce'de Çoğul Olumlu İsim Cümleleri
These are apples: Bunlar elmalardır: Antepe uşkirepe renan.
These are tables: Bunlar masalardır: Antepe masape renan.
These are dogs: Bunlar köpeklerdır: Antepe coğorepe renan.
These are houses: Bunlar evlerdır: Antepe oxorepe renan.
These are pencils: Bunlar kurşun kalemlerdır: Antepe k'urşuni k'alemepe renan.
Çoğul Olumsuz İsim Cümleleri
These are not spoons: Bunlar kaşıklar değildirler: Antepe k'izi va renan.
Those are not small cups: Şunlar küçük fincanlar değildirler: Entepe ç'it'a fincani va renan.
They are not black horses: Onlar siyah atlar değildirler: Entepe uça 3xeni va renan.
They are not forks: Onlar çatallar değildirler: Entepe ç'at'ali va renan.
These are not cats: Bunlar kediler değildirler: Antepe k'at'u va renan.
İngilizce'de Çoğul Soru İsim Cümleleri
Are those geese?: Şunlar kazlar mıdır?: Entepe ğorğoci renan i?
Are those elephants?: Şunlar filler midir?: Entepe fili renan i?
Are they children?: Onlar çocuklar mıdır?: Entepe bere renan i?
Are those horses?: Şunlar atlar mıdır?: Antepe 3xeni renan i?
Are these knives?: Bunlar bıçaklar mıdır?: Antepe xami renan i?
İngilizce'de Olumsuz Çoğul Soru İsim Cümleleri
Are these not boxes?: Bunlar kutular değil midir?: Antepe k'ut'i va renan i?
Are those not tables?: Şunlar masalar değil midir?: Entepe masa va renan i?
Are they not men?: Onlar adamlar değil midir?: Entepe k'oçi va renan i?
Are they not mice?: Onlar fareler değil midir?: Entepe mtugi va renan i?
Aren't they red apples?: Onlar kırmızı elmalar değil midir?: Entepe mç'ita uşkiri va renan i?
Aren't those white cats?: Şunlar beyaz kediler değil midir?: Entepe xçe k'at'u va renan i?
Aren't they big cars?: Onlar büyük arabalar değil midir?: Entepe didi mankana va renan i?
There is, There are / Part 1
Vardır, Vardırlar (Yer Bildiren İsim Cümleleri) - 1.Bölüm
There is an apple in the basket: Sepette bir elma vardır: Xen3'k'elis ar uşkiri ren (El sepetinde bir elma var.).
There is a boy in the room: Odada bir çocuk vardır: Odas (ar) bere ren.
There is a cat under the table: Masanın altında bir kedi vardır: Masaş tude (ar) k'at'u meşaxen/ren. (*Xociş tude mozari gorupan!: Öküzün altında buzağı arıyorlar!)
There is a chair near the door: Kapının yanında bir sandalye vardır: Nek'naş xolos (ar) sandalye ren.
There are two chairs in the room: Odada iki sandalye vardır: Odas jur sandalye ren.
There are three dogs in the garden: Bahçede üç köpek vardır: Steğos sum coğori ren (Avluda üç köpek var.).
There are four pencils in the box: Kutunun içinde dört kalem vardır: K'ut'işi doloxe otxo k'alemi ren.
There are many pictures on the wall: Duvarda birçok resim vardır: Duvaris dido resmi ren.
There are five boxes under the table: Masanın altında beş kutu vardır: Masaş tude xut k'ut'i ren.
There is, There are / Part 2: Vardır, Vardırlar: Ren, Renan (Yer Bildiren İsim Cümleleri) Olumsuz Şekli - 2.Bölüm
There is not a white pencil on the table: Masanın üzerinde beyaz bir kalem yoktur: Masas ar xçe k'alemi va gez'in.
There is not a picture on the wall: Duvarda bir resim yoktur: Duvaris (ar) resmi va ren.
There is not an apple in the basket: Sepette bir elma yoktur: Xen3'k'elis (ar) uşkiri va ren (El sepetinde elma yoktur.).
There is not a box under the table: Masanın altında bir kutu yoktur: Masaş tude (ar) k'ut'i va ren.
There are not three pictures on the wall: Duvarda üç resim yoktur: Duvaris sum resmi va ren.
There are not three birds on the tree: Ağacın üzerinde üç kuş yoktur: Cas sum k'vinçi va gelaxen.
(*Dolabis şeyis şeyi gexen!: Dolopta eşya üstüne eşya mevcut: Dolap eşya üstüne eşya ile dolu: Dolap tıka basa dolu.)
There are not two white pencils on the table: Masanın üzerinde iki beyaz kalem yoktur: Masas jur xçe k'alemi va gez'in.
There are not five cats under the table: Masanın altında beş kedi yoktur: Masaş tude sum k'at'u va ren.
There are not three pencils in the box: Kutunun içinde üç kalem yoktur: K'ut'işi doloxe sum k'alemi va ren.
There is, There are / Part 3: Vardır, Vardırlar: Ren, Renan (Yer Bildiren İsim Cümleleri) Olumlu Soru Şekli - 3.Bölüm
Is there a box on the chair?: Sandalyenin üzerinde bir kutu var mıdır?: Sandalyeş jin ar k'ut'i ren i?
Is there an apple in the box?: Kutunun içinde bir elma var mıdır?: K'ut'işi doloxe (ar) uşkiri ren i?
Is there a cat under the table?: Masanın altında bir kedi var mıdır?: Masaş tude (ar) k'at'u ren i?
Is there a bird on the tree?: Ağacın üzerinde bir kuş var mıdır?: Cas (ar) k'vinçi gelaxen i?
Is there a chair near the door?: Kapının yanında bir sandalye var mıdır?: Nek'naş xolos (ar) sandalye ren i?
Are there two books on the table?: Masanın üzerinde iki kitap var mıdır?: Masas jur ketabi gez'in i?
Are there four boxes on the chair?: Sandalyenin üzerinde dört kutu var mıdır?: Sandalyeş jin otxo k'ut'i va ren i?
Are there five cats under the table?: Masanın altında beş kedi var mıdır?: Masaşi tude xut k'at'u ren i?
Are there six apples in the box?: Kutunun içinde altı elma var mıdır?: K'ut'işi doloxe aşi uşkiri ren i?
Is there not a book on the table?: Masanın üzerinde bir kitap yok mudur?: Masas (ar) ketabi va gez'in i?
There is, There are / Part 4: Vardır, Vardırlar: Ren, Renan (Yer Bildiren İsim Cümleleri) Olumsuz Soru Şekli - 4.Bölüm
Isn't there a picture on the wall?: Duvarda bir resim yok mudur?: Duvaris resmi va ren i?
Isn't there a dog in the garden?: Bahçede bir köpek yok mudur?: Steğos (ar) coğori va ren i (Avluda bir köpek yok mu?) (*Coğori giqonunan i?: Köpeğiniz var mı? (Canlı müktediriyet)) (*Dolokunu giğun i?: Elbisen var mı? (Cansız)) (*Coğoris mu omç'un?: Köpeğin ne zoru/rahatsılığı var-Coğoris mutu va omç'un-Köpeğin herhangi bir rahatsılzlığı yok) (*Zavali coğoris k'udeli va uğun, nuk'vaterenan: Zavallı köpeğin kuyruğu yok, kesmişler.)
Isn't there a chair near the door?: Kapının yanında bir sandalye yok mudur?: Nek'naş yanis/xolos (ar) sandalye va ren i?
Aren't there five books on the table?: Masanın üzerinde beş kitap yok mudur?: Masas xut ketabi va gez'in i?
Aren't there two balls in the box?: Kutunun içinde iki top yok mudur?: K'ut'işi doloxe jur burti va ren i?
Aren't there three cats under the table?: Masanın altında üç kedi yok mudur?: Masaş tude sum k'at'u va ren i?
The, A, An: İngilizcede Belirlilik ve Belirsizlik
Where is the book?: Kitap nerededir?: Ketabi so ren?
The book is on the table: Kitap masanın üzerindedir: Ketabi masas gez'in.
There is a book on the table: Masanın üzerinde bir kitap vardır: Masas (ar) ketabi gez'in.
There is a rose in the garden: Bahçede bir gül vardır: Steğos (ar) vardi ren (Avluda bir gül var.).
The rose is white: Gül beyazdır: Vardi xçe ren.
Personal Pronouns: İngilizce Şahıs Zamirler
Nominative-Objective-Possessive
I: Ben: Ma-Me: Beni, bana: Ma, ma/çkimda-Mine: Benimki: Çkimi.
You: Sen: Si-You: Seni, sana: Si, si/skanda-Yours: Seninki: Skani.
He: O: Eya/Emuk (Ergatif)/Emus (Datif)-Him: Onu, ona: Eya, emus-His: Onunki: Emuşi.
She: O: Eya/Emuk (Ergatif)/Emus (Datif)-Her: Onu, ona: Eya, emus-Hers: Onunki: Emuşi.
It: O: Eya/Emuk (Ergatif)/Emus (datif)-It: Onu, ona: Eya, emus-Its: Onunki: Emuşi.
We: Biz: Çkin.-Us: Bizi, bize: Çkin, çkin(da)-Ours: Bizimki: Çkini.
You: Siz: Tkvan-You: Sizi, size: Tkvan, tkvan(da)-Yours: Sizinki: Tkvani.
They: Onlar: Entepe/Entepek (ergatif)/Entepes (datif)
Them: Onları, onlara: Entepe, Entepes/Entepeşa
Theirs: Onlarınki: Entepeşi.
I am a girl: Ben bir kızım: Ma bozo vore (bozo: kız çocuğu)-Ma k'ulani vore (k'ulani: yetişkin/genç kız).
You are a boy: Sen bir erkek çocuksun: Si (ar) biç'i bere re.
He is Nonchona : O, Nonçona'dır: Eya Nonç'ona ren.
She is Pukjira: O, Pukira’dır: Eya Pukira ren.
She is a beautiful girl: O, güzel bir kızdır: Eya (ar) mskva k'ulani ren.
It is a good book: O, iyi bir kitaptır: Eya (ar) k'ai ketabi ren.
It is an apple: O, bir elmadır: Eya (ar) uşkiri ren.
We are girls: Biz kızlarız: Çkin k'ulanepe voret.
You are men: Siz adamlarsınız: Tkvan k'oçepe ret.
They are good boys: Onlar iyi çocuklardır: Entepe k'ai berepe renan.
This is a book: Bu bir kitaptır. (*Fakat kitap birkaç tane ise): Aya (ar) ketabi ren.
These are boks: Bunlar kitaplardır. (*Dememiz gerekir): Antepe ketabepe ren.
Pukira and Ayeti are there: Pukira ve Ayeti oradadırlar: Pukira do Ayeti ek renan.
They are there: Onlar oradadırlar: Entepe ek renan.
''A'' ve ''An'': Tanım Eki
Mjorana is a girl: Mjorana bir kızdır: Mjorana (ar) k'ulani ren.
Mjorana is beautiful: Mjorana güzeldir: Mjorana mskva ren.
She is a beautiful girl: O, güzel bir kızdır: Eya mskva (ar) k'ulani ren.
Mjorana is a Lazish girl: Mjorana bir Laz kızıdır: Mjorana (ar) Lazi k'ulani ren.
Ayeti is an Lazish boy: Ayeti bir Laz çocuğudur: Ayeti Lazi (ar) bere ren.
Am l a student?: Ben bir öğrenci miyim?: Ma (ar) talebe/mamgure vore i?
Are you a postman?: Sen bir postacı mısın?: Si (ar) maposte re i?
Is he a painter?: O, bir ressam mıdır?: Eya (ar) ressami ren i?
Is he a teacher?: O, bir öğretmen midir?: Eya (ar) muellimi/mamgurapale ren i?
No, he's not: Hayır, değildir: Var, va ren.
He's a lawyer: O, bir avukattır: Eya (ar) avuk'at'i ren.
Is it a bank?: O, bir banka mıdır?: Eya (ar) banka ren i?
Are we brave soldiers?: Biz cesur askerler miyiz?: Çkin guroni askerepe voret i?
Are they clerks?: Onlar memurlar mıdır?: Entepe memurepe ren i?: Onlar memurlar mıdır?
Is he a farmer?: O, bir çiftçi midir?: Eya (ar) lenciferi ren i?
No, he's not: Hayır, değildır: Var, va renan.
He’s a doctor: O, bir doktordur: Eya (ar) hekimi ren.
Is he a teacher or a lawyer?: O, bir öğretmen midir yoksa avukat mıdır?: Eya, (ar) muellimi vana avuk'at'i ren i?
He is a lawyer: O, bir avukattır: Eya (ar) avuk'at'i ren.
He gives me a book: O, bana bir kitap verir: Emuk ma ar ketabi komomçaps.
I love her: Ben onu severim: Ma emus p'qorop-Ma eya p'qorop.
They give us flowers: Onlar bize çiçekler verirler: Entepek çkin pukiri komomçapan.
This is my book: Bu benim kitabımdır: Aya çkimi ketabi ren.
This is mine: Bu benimkidir: Aya çkimi ren.
This is their school: Bu onların okuludur: Aya, entepeşi mektebi ren.
This is theirs: Bu onlarınkidir: Aya entepeşi ren.
Is this your pen?: Yes, it is mine: Bu sizin kaleminiz mi?: Evet, o benimkidir: Aya tkvani k'alemi ren i?: Ho, eya çkmi ren.
Is this Nonchona's book?: Yes, it is his: Bu Nonçona'nın kitabı mıdır?: Evet, o, onunkidir: Aya, Nonç'onaşi ketabi ren i?: Ho, eya, emuşi ren.
Are those your shoes?: Yes, they are ours: Onlar sizin ayakkabılarınız mı?: Evet, onlar, bizimkilerdir: Entepe tkvani modvalupe ren i?: Ho, entepe çkini ren.
Possesive Adjectives / Part 1: İngilizcede İyelik Sıfatları - 1.Bölüm
My: Benim: Çkimi.
Your: Senin: Skani.
His: Onun (erkek için): Emuşi.
Her: Onun (kadın için): Emuşi.
Its: Onun (hayvan ve eşya için): Emuşi.
Our: Bizim: Çkini.
Your: Sizin: Tkvani.
Their: Onların: Entepeşi.
This is a book: Bu bir kitaptır: Aya (ar) ketabi ren.
This is my book: Bu benim kitabımdır: Aya çkimi ketabi ren.
My father is a doctor: Benim babam doktordur: Çkimi baba hekimi ren.
Your teacher is in Hopa: Senin öğretmenin Hopa'dadır: Skani muellimi Xopas ren.
His mother is at home: Onun annesi evdedır: Emuşi nana/Nana muşi oxoris ren.
Her book is on the table: Onun kitabı masanın üzerindedır: Emuşi ketabi masas gez'in.
Its tail is long: Onun kuyruğu uzundur: Emus ginz'e k'udeli uğun.
Our teacher is at school: Bizim öğretmenimiz okuldadır: Çkini muellmi mektebis ren.
Your friends are in Hopa: Sizin arkadaşlarınız Hopa'dadır: Tkvani maqalepe Xopas renan.
Their car is in the garage: Onların arabası garajdadır: Entepeşi mankana/Mankana mutepeşi garajis meşadgin/ren.
Possesive Adjectives / Part 2: Çoğul Şekli - 2.Bölüm
My book is blue: Benim kitabım mavidır: Çkimi ketabi zuğaşperi/mavi ren (Ketabi çkimis zuğaşi peri uğun.).
My books are blue: Benim kitaplarım mavidirler: Çkimi ketabepe zuğaşperi renan.
Our teacher is good: Bizim öğretmenimiz iyidir: Çkini muellimi/mamgurapale k'ai ren.
Our teachers are good: Bizim öğretmenlerimiz iyidir: Çkini muellimepe k'ai ren(an).
Their school is not in this city: Onların okulu bu şehirde değildir: Entepeşi mektebi am noğas va ren.
My friend is in Hopa: Benim arkadaşım Hopa'dadır: Maqale çkimi Xopas ren.
My book is at home: Benim kitabım evdedır: Ketabi çkimi oxoris ren.
Possesive Case: İngilizcede İsim Tamlamaları
Tutana's book: Tutana'nın kitabı: Tutanaşi ketabi.
Nonchona's pencil: Nonçona'nın kalemi: Nonç'onaşi k'alemi.
Nonchona's father: Nonçona'nın babası gibi: Nonç'onaşi baba steri.
The door of the house: Evin kapısı: Oxorişi nek'na.
The window of the room: Odanın penceresi: Odaşi pencere.
Lazena's legs are beautiful: Lazena'nin bacakları güzeldir: Lazenaşi k'uçxepe/t'rik'epe mskva ren.
The legs of the table are long: Masanın bacakları uzundur: Masaşi k'uçxepe ginz'e ren.
This is the door of the room: Bu, odanın kapısıdır: Aya, odaşi nek'na ren.
That is the wall of the room: Şu, odanın duvarıdır: Eya, odaşi duvari ren.
This is the room of the house: Bu, evin odasıdır: Aya, oxorişi oda ren.
That is the window of the room: Şu, odanın penceresidır: Eya, odaşi pencere ren.
This is Tutana's book: Bu, Tutana'nın kitabıdır: Aya, Tutanaşi ketabi ren.
This is Nonchona's table: Bu, Nonçona'nın masasıdır: Aya, Nonç'onaşi masa ren.
Are they our friends?: Onlar bizim arkadaşlarımız mıdırlar?: Entepe çkini maqalepe renan i?
Where is Nonchona’s sister?: Nonçona’nın kızkardeşi nerededir?: Nonç'onaşi da so ren?
Nonchona's sister is at school: Nonçona’nın kızkardeşi okuldadır: Nonç'onaşi da mektebis ren.
Where is my hat?: Benim şapkam nerededir?: Şapk'a çkimi so ren-Kudi çkimi so ren?
Your hat is in the room: Sizin şapkanız odadadır: Şapk'a tkvani odas ren.
Simple Present Tense / Part 1: İngilizce Geniş Zaman - 1.Bölüm
He writes an email/She writes an email: O, e-mail yazar: Emuk, e-maili doç'arups.
Our friends like music: Bizim arkadaşlarımız müzikten hoşlanır: Maqalepe çkinis muziği k'ai a3'onenan.
Mehmet and Mjorana write an email: Mehmet ve Mjorana e-mail yazarlar: Memet'i do Mjoranak e-maili doç'arups/doç'arupan.
My father gives me Money: Babam bana para verir: Baba çkimik para komomçaps-Babak ma para komomçaps.
Our fathers give us Money: Bizim babalarımız bize para verirler: Babape çkinik çkin para komomçapan.
I go to school everyday: Ben her gün okula giderim: Ma K'arta ndğas mektebişa (me)vulu.
My sister lives in Hopa: Benim kız kardeşim Hopa'da yaşar: Da çkimi Xopas skidun.
Children play in the garden: Çocuklar bahçede oynarlar: Berepek steğos/ofut'es isternan.
Ayeti reads story books every night: Ayeti her gece hikaye kitapları okur: Ayetik k'arta seri p'aşuraş ketabepe (di)k'itxups.
My mother loves me: Annem beni sever: Nana çkimik ma mqorops.
She puts her books into the bag: O, kitaplarını çantanın içine koyar: Emuk ketabepe muşi çantas dolodumes.
I put my money into my pocket: Ben paramı cebime koyarım: Ma para (çkimi), cebes dolovidumer- Ma para, cebe çkimis dolovidumer.
Nonchona drinks milk every morning: Nonçona her sabah süt içer: Nonç'ona k'arta ç'umani mja şups.
We love children: Biz, çocukları severiz: Çkin, berepe k'ai mi3'onunan-Çkin berepes p'qoropt.
We go to the seaside every summer: Biz her yaz deniz kenarına gideriz: Çkin k'arta mapxas zuğap'icişa mevulut.
I speak to my friends everyday: Ben hergün arkadaşlarımla konuşurum: Ma k'arta ndğas maqalepe çkimi k'ala bğarğalap.
Simple Present Tense / Part 2: Olumsuz Şekli - 2.Bölüm
I go to school: Ben okula giderim (olumlu): Ma mektebişa (me)vulu.
I do not go to school: Ben okula gitmem (olumsuz): Ma mektebişa va vulu.
You go to school: Sen okula gidersin: Si mektebişa ulu.
You do not go to school: Sen okula gitmezsin: Si mektebişa va ulu.
He goes to school: O, okula gider: Eya, mektebişa ulun.
He does not go to school: O, okula gitmez: Eya, mektebişa va ulun.
We go to school: Biz okula gideriz: Çkin mektebişa vulut.
We do not go to school: Biz okula gitmeyiz: Çkin mektebişa va vulut.
You go to school: Siz okula gidersiniz: Tkvan mektebişa ulut.
You do not go to school: Siz okula gitmezsiniz: Tkvan mektebişa va ulut.
They go to school: Onlar okula giderler: Entepe mektebişa ulunan.
They do not go to school: Onlar okula gitmezler: Entepe mektebişa va ulunan.
She does not go to Hopa every summer: O, her yaz Hopa'ya gitmez: Eya, k'arta mapxas Xopaşa va ulun.
Nonchona does not drink milk at breakfast: Nonçona kahvaltıda süt içmez: Nonç'onak k'avaltis mja va şups.
Nonchona does not drink milk at breakfast: Nonçona kahvaltıda süt içmez: Nonç'onak k'avaltis mja va şups.
He does not look at his book: O, kitabına bakmaz: Emuk ketabi muşis va o3'k'en.
Lazena does not look at the wall: Lazena duvara bakmaz: Lazenak duvaris va o3'k'en.
I do not drink milk at breakfast: Ben kahvaltıda süt içmem: Ma k'avaltis/(ç'umaneri oç'k'omales/gearis) mja va pşup.
You do not listen to the radio in the morning: Siz sabahları radyo dinlemezsiniz: Tkvan ç'umandele/ç'umanişi radio va usimint.
We do not buy butter from the bakery: Biz fırından tereyağı satın almayız: Çkin furunişen tereyaği va yep'ç'opupt.
I don't go to school: Ben okula gitmem: Ma mektebişa va vulu.
He doesn't go to school: O, okula gitmez: Eya, mektebişa va ulun.
My father doesn't drink tea at breakfast: Babam kahvaltıda çay içmez: Baba çkimik k'avaltis/ç'umaneri oç'k'omales çai va şups.
They don’t live in this house: Onlar bu evde yaşamazlar: Entepe am oxoris va skidunan.
Simple Present Tense / Part 3: Soru Şekli - 3.Bölüm
I go to school: Ben okula giderim (olumlu düz cümle): Ma mektebişa (me)vulu(r).
Do I go to school?: Ben okula gider miyim? (soru cümlesi): Ma mektebişa (me)vulu i?
You go to school: Sen okula gidersin: Si mektebişa ulu.
Do you go to school?: Sen okula gider misin?: Si mektebişa ulu i?
He goes to school: O, okula gider: Eya, mektebişa ulun.
Does he go to school?: O, okula gider mi?: Eya, mektebişa ulun i?
We go to school: Biz okula gideriz: Çkin mektebişa (me)vulut.
Do we go to school?: Biz okula gider miyiz?: Çkin mektebişa (me)vulut i?
They go to school: Onlar okula giderler: Entepe mektebişa ulunan.
Do they go to school?: Onlar okula giderler mi?: Entepe mektebişa ulunan i?
Does he write an email?: O, e-mail yazar mı?: Emuk, e-maili ç'arups i?
Do Nonchona and Pakhurati put their books on the table?: Nonçona ve Pakhurati kitaplarını masaya koyarlar mı?: Nonç'ona do Paxuratik ketabepe muşi masas gedumenan i?
What are you doing?: Ne yapıyorsun?: Mu ikip?
Where are you going?: Nereye gidiyorsun?: So ulu?
Everyday: Her gün: K'arta dğa
Every Sunday: Her Pazar: K'arta Mjaçxa.
Every night: Her gece: K'arta seri.
Every summer: Her yaz: K'arta mapxa.
Every winter: Her kış: K'arta qinoba.
Every week: Her hafta: K'arta xafta/doloni.
Every morning: Her sabah: K'arta ç'umani.
Every evening: Her akşam: K'arta seri.
Simple Present Tense / Part 4: İle Örnek Cümleler - 4.Bölüm
Do you like apples?: Elma sever misiniz?: Uşkiri k'ai gi3'onunan i/mok'3'onan i??
No, I do not like apples: Hayır, ben elma sevmem: Var, ma uşkiri k'ai va mi3'onun.
I like oranges: Ben portakal severim: Ma port'ok'ali k'ai mi3'onun.
Do you see your friends everyday?: Siz hergün arkadaşlarınızı görür müsünüz?: Tkvan k'arta ndğas maqalepe tkvani z'iropt i?
No, we don't see our friends every day: Hayır, biz hergün arkadaşlarımızı görmeyiz: Var, çkin k'arta ndğas maqalepe çkini va bz'iropt?
We see our friends on Sundays: Biz arkadaşlarımızı Pazar günleri görürüz: Çkin maqalepe çkini mjaçxaş dğalepes bz'iropt- Maqalepe çkini mjaçxas bz'iropt.
Present Continuous Tense / Part 1: İngilizce Şimdiki Zaman - 1.Bölüm
Present Continuous Tense
I go to school: Ben okula giderim. (Simple Present Tense): Ma mektebişa (me)vulu-Ma mektebişa (menda)vulu.
I am going to school: Ben okula gidiyorum (Present Continuous Tense): Ma mektebişa vulu.
You go to school: Sen okula gidersin: Si mektebişa ulu-Si mektebişa mendulu.
You are going to school: Sen okula gidiyorsun: Si mektebişa ulu.
She goes to school: O, okula gider: Eya, mektebişa ulun-Eya, mektebişa mendulun.
She is going to school: O, okula gidiyor: Eya, mektebişa ulun-Eya, mektebişa mendulun.
We go to school: Biz okula gideriz: Çkin mektebişa mevulut-Çkin mektebişa mendavulut.
We are going to school: Biz okula gidiyoruz: Çkin mektebişa vulut.
You go to school: Siz okula gidersiniz: Tkvan mektebişa ulut-Tkvan mektebişa mendulut.
You are going to school: Siz okula gidiyorsunuz: Tkvan mektebişa ulut.
They go to school: Onlar okula giderler: Entepe mektebişa mendulunan-Entepe mektebişa ulunan (Onlar okula gidiyorlar).
They are going to school: Onlar okula gidiyorlar: Entepe mektebişa ulunan.
Present Continuous Tense / Part 2: ile Zaman Zarfı Kullanımı - 2.Bölüm
He is putting his hat on his head now: Şimdi o, şapkasını başına koyuyor (giyiyor): A3'i emuk, şapk'a muşi tis muitumes.
Nonchona is looking out of the window now: Şimdi Nonçona pencereden dışarı bakıyor: Nonç'onak a3'i pencereşen menda3'k'en/menda3'k'edups/gami3'k'en.
Margalena is going to school: Margalena okula gidiyor: Margalena, mektebişa ulun.
We are studying Lazish: Biz Lazca çalışıyoruz: Çkin Lazuri viçalişept.
Your mother is drinking a cup of tea: Anneniz bir fincan çay içiyor: Nana tkvanik fincaniten çai şups.
My uncle is telling me a story: Amcam bana bir hikaye anlatıyor: Cumadi çkimik ma hekeaye mi3'umers/oxomo3'onapaps.
The boys are eating apples: Çocuklar elma yiyorlar: Berepek uşkiri imxornan. (*Em mç'ipe bereş tişa va yilen!: O ufacık çocukla baş edilemiyor.)
Your mother is cooking in the kitchen: Annen mutfakta yemek pişiriyor: Nana skanik ogear(al)es/mutfağis geari/oç'k'omale gibups.
Our horses are running in the field: Bizim atlarımız tarlada koşuyorlar: 3xenepe çkinik qonas gunk'ap'unan. (*İşumaşi ak gunk'ap'un: Kızınca buraya koşuyor.) (*Ogearales saxani do t'ağani momkut'u: Mutfakta yığınla tabak ve tava vardı) (*Berek ek'o z'gveren ki k'undis komamkveren: Çocuk o kadar çok mıçmış ki moka bürünmüş).
Present Continuous Tense / Part 3: Olumsuz Şekli - 3.Bölüm
I am going to school: Ben okula gidiyorum (olumlu cümle): Ma mektebişa vulu.
I am not going to school: Ben okula gitmiyorum. (olumsuz cümle): Ma mektebişa va vulu.
You are reading a book: Sen bir kitap okuyorsun: Si ketabi ik'itxup.
You are not reading a book: Sen bir kitap okumuyorsun: Si ketabi va ik'itxup.
He is coming home: O, eve geliyor: Eya, oxorişa mulun.
He is not coming home: O, eve gelmiyor: Eya, oxorişa va mulun.
Margalena is writing a letter: Margalena bir mektup yazıyor: Margalenak mektubi ç'arups.
Margalena is not writing a letter: Margalena bir mektup yazmıyor: Margalenak mektubi va ç'arups.
It is running on the road: O, yolda koşuyor: Emuk gzas unk'ap'un.
It is not running on the road: O, yolda koşmuyor: Emuk gzas va unk'ap'un.
We are giving money to you: Biz size para veriyoruz: Tkvan para mekçapt.
We are not giving money to you: Biz size para vermiyoruz: Tkvan para va mekçapt.
They are speaking: Onlar konuşuyorlar: Entepek ğarğalapan (*Entepe ğarğalapan: Onları konuşuyorlar) (*Entepes uğarğalnan: Onlara konuşuyorlar) (*Entepes uğarğalan: Onlara konuşsunlar) (*Entepes va ağarğalenan: Onlar konuşamazlar).
They are not speaking: Onlar konuşmuyorlar: Entepek va ğarğalapan.
My aunt is not sleeping in the room: Benim halam odada uyumuyor: Dadi çkimi odas va cans.
Tutana is not looking out of the window: Tutana pencereden dışarı bakmıyor: Tutanak pencereşen va gami3'k'en/va menda3'k'edups.
I am not listening to the radio: Ben radyo dinlemiyorum: Ma radio va vusimin.
The children are not playing on the road: Çocuklar yolda oynamıyorlar: Berepek gzas va isternan.
My mother is not cooking now: Benim annem şimdi yemek pişirmiyor: Nana çkimik a3'i geari/oç'k'omale va gibups.
The birds are not singing now: Kuşlar şimdi ötmüyor: K'vinçepek a3'i va stvirupan.
Present Continuous Tense / Part 4: Soru Şekli - 4.Bölüm
I am going to school: Ben okula gidiyorum (düz cümle): Ma mektebişa (me)vulu.
Am I going to school?: Ben okula gidiyor muyum? (soru cümlesi): Ma mektebişa (me)vulu i?
You are reading a book: Sen bir kitap okuyorsun: Si ketabi k'itxup.
Are you reading a book?: Sen bir kitap okuyor musun?: Si (ar) ketabi ik'itxup i?
He is buying some bread: O, biraz ekmek satın alıyor: Emuk arç'it'a kuvali yeç'opups. (*Beres amuk 10 lira komeçu. Beres para va ok'vaxu do piskuviti va yaç'opinu: Çocuğa, bu 10 lira verdi. Çocuk parayı bozduramadı ve bisküvit alamadı.)
Is he buying some bread?: O, biraz ekmek satın alıyor mu?: Emuk arç'it'a kuvali yeç'opups i? (*Esteri ek'onari mu yeç'opi!: Yahu o kadar ne satın aldın öyle!)
Lazena is drinking tea: Lazena çay içiyor: Lazenak çai şups.
Is Lazena drinking tea?: Lazena çay içiyor mu?: *Lazenak çai şups i?
We are swimming in the sea: Biz denizde yüzüyoruz: Çkin zuğas vinçvirt.
Are we swimming in the sea?: Biz denizde yüzüyor muyuz?: Çkin zuğas vinçvirt i ?
They are playing football: Onlar futbol oynuyorlar: Entepek fitboli/burtişi isternan.
Are they playing football?: Onlar futbol oynuyorlar mı?: Entepek burtişi isternan i?
Are you eating bread now?: Şimdi ekmek yiyor musunuz?: A3'i kuvali imxort i/ç'k'omupt i?
Is my aunt sleeping in the room?: Benim halam odada uyuyor mu?: Dadi çkimi odas cans i/incirs i?
Is Lazena looking out of the window?: Lazena pencereden dışarı bakıyor mu?: Lazenak pencereşen i3'k'en i?
Are they playing on the road?: Onlar yolda oynuyorlar mı?: Entepek gzas isternan i?
Are the birds singing now?: Kuşlar şimdi ötüyorlar mı?: K'vinçepek a3'i stvinupan i?- K'vinçepek a3'i qurapan i?
Is your teacher, teaching you Lazish?: Öğretmeniniz size Lazca öğretiyor mu?: Mamgurapalek/Tkvani muellimik tkvan Lazuri goguraps i?
Future Tense / Part 1: İngilizce Gelecek Zaman - 1.Bölüm
I see Lazena every day (Simple Present Tense): Ben hergün Lazena'yı görürüm (Geniş Zaman): Ma k'arta ndğas Lazena (ko)bz'irop.
I will see Lazena tomorrow (Future Tense): Ben yarın Lazena'yı göreceğim (Gelecek Zaman): Ma ç'umen Lazena bz'iraminon.
I will paint my house next week: Gelecek hafta evimi boyayacağım: Arçkvaneri dolonis oxori çkimis boya vusvaminon (*Arçkvaneri dolonis oxori çkimis boya vosvapaminon: Gelecek hafta evimi boyattıracağım).
She will spend the weekend with her uncle: O, hafta sonunu amcası ile geçirecek: Emuk xaftaş çodina cumadi muşi k'ala mek'olapasunon.
You will go to school on Monday: Pazartesi günü okula gideceksiniz: Tutaçxaş dğas mektebişa vidaminon-Tutaçxas mektebişa vidaminon.
She will see her aunt on Thursday: O, halasını perşembe günü görecek: Emuk dadi muşi çaçxaş dğas z'irasunon-Emuk dadi muşi çaçxas z'irasunon.
We will go to Hopa next month: Biz gelecek ay Hopa'ya gideceğiz: Çkin arçkvaneri tutas Xopaşa vidaminonan.
I will go to the cinema at 9 o’clock tonight: Bu gece saat dokuzda sinemaya gideceğim: Am seri saat'i çxoros sinemaşa vidaminon.
He will drink tea at breakfast: O, kahvaltıda çay içecek: Emuk ç'umaneri oç'k'omales/k'avaltis çai şvasunon.
Future Tense / Part 2: Olumsuz ve Soru Şekli - 2.Bölüm
I will go: Gideceğim (olumlu): Vidaminon.
I will not go: Gitmeyeceğim (olumsuz): Va vidaminon.
I will not drink coffee in the morning: Sabahleyin kahve içmeyeceğim: Ç'umanişi k'ave va pşvaminon.
He will not fight his little brother: O, küçük erkek kardeşiyle kavga etmeyecek: Emuk ç'it'a cuma muşi k'ala va ok'vak'idasunon.
She will not eat meat everyday: O, hergün et yemeyecek: Emuk k'arta ndğas xor3i va ç'k'omasunon.
You will not shout in the class-room: Siz sınıfta bağırmayacaksınız: Tkvan sinifis va quraginonan.
I will not walk in the rain: Ben yağmurda yürümeyeceğim: Ma mç'imas va goptaminon.
I will go: Gideceğim (düz cümle): Vidaminon.
Will l go?: Gidecek miyim? (soru cümlesi): Vidaminon i?
Will you visit your aunt?: Halanızı ziyaret edecek misiniz?: Dadi tkvani muik'itxaginonan i?
What will she drink at breakfast?: O, kahvaltıda ne içecek?: Emuk, ç'umaneri oç'k'omales mu şvasunon?
Will we learn Lazish next year?: Gelecek sene Lazca öğrenecek miyiz?: 3'anaşe/Arçkvaneri 3'anas Lazuri viguraminonan i?
Will they come to see us in Spring?: Onlar İlkbaharda bizi görmeye gelecekler mi?: Entepe Pukirobas çkini oz'iramuşa moxtasunonan i?
Will she make a cake on Friday?: O, cuma günü bir kek yapacak mı?: Emuk, Obişxaş dğas xavla qvasunon i?- Emuk, Obişxas xavla qvasunon i?
Will you give all your papers to the teacher?: Siz bütün kâğıtlarınızı öğretmene verecek misiniz?: Tkvan mteli/Na ren mektubepe tkvani mamgurapales meçaginonan i?
When will they come to Hopa?: Onlar ne zaman Hopa'ya gelecekler?: Entepe Xopaşa mundes moxtasunonan?
How will he paint this wall?: O, bu duvarı nasıl boyayacak?: Emuk, am duvaris muç'oşi boya usvasunon?
Where will you go tomorrow?: Yarın nereye gideceksiniz?: Ç'umen so idaginonan?
What will your father give you?: Babanız size ne verecek?: Baba tkvanik tkvan mu mekçasunonan?
Where will they play football on Sunday?: Onlar pazar günü nerede futbol oynayacaklar?: Entepek mjaçxaş dğas so maçi/futboli/burtişi isterasunonan?-Entepek mjaçxas so maçi/futboli/burtişi isterasunonan?
Present Continuous Tense'ın Değişik Kullanımı ve ''to be going to'' Kalıbı
I am working tomorrow: Yarın çalışıyorum. (Yani çalışacağım.): Ç'umen viçalişep (Viçalişaminon).
They are coming next week: Onlar gelecek hafta geliyorlar (Yani gelecekler.): Entepe arçkvaneri xaftas mulunan (Moxtasunonan).
Lazena is leaving on Sunday: Lazena pazar günü ayrılıyor (Yani ayrılacak.): Lazenak mjaçxaş dğas nulun (İdasunon)- Lazenak mjaçxas nulun (İdasunon).
I am going to tell you a story: Size bir hikaye anlatacağım: Tkvanda ar p'aşura gi3'vaminon/oxogo3'onapaminon.
I am going to be a doctor: Ben bir doktor olacağım: Ma hekimi viqvaminon.
They are going to swim here: Onlar burada yüzecekler: Entepe ak inçvirasunonan.
We are going to listen to the radio: Biz radyo dinleyeceğiz: Çkin radio vusiminaminonan.
She is going to cook a soup for us: O, bize bir çorba pişirecek: Emuk çkin çorba migibasunonan.
Nonchona is going to give a speech on Sunday: Nonçona pazar günü bir konuşma yapacak: Nonç'onak mjaçxaş dğas ğarğalasunon- Nonç'onak mjaçxas ğarğalasunon.
I am going to have a baby: Benim bir çocuğum olacak: Ma ar bere maqvasunon.
''to be going to'': Kalıbı Olumsuz Şekli
I am going to study: Çalışacağım: Viçalişaminon.
I am not going to study: Çalışmayacağım: Va viçalişaminon.
They are not going to wait for us: Onlar bizi beklemeyecekler: Entepe çkin va mçvasunonan.
Nonchona is not going to spend the weekend in Hopa: Nonçona hafta sonu tatilini Hopa’da geçirmeyecek: Nonç'onak doloni(ş) çodinaşi moşvacinoni Xopas va mek'olapasunon.
Lazena is not going to tell you a story: Lazena size bir hikaye anlatmayacak: Lazena, tkvan hekeaye/p'aşura va gi3'vasunonan/ oxogo3'onapasunonan.
She is not going to cook today: O, bugün yemek pişirmeyecek: Emuk andğa geari/oç'k'omale va gibasunon.
You are going to study: Çalışacaksın: İçalişaginon.
Are you going to study?: Çalışacak mısın?: İçalişaginon i?
Why are you going to read that book?: O kitabı niçin okuyacaksınız?: Em ketabi muşeni ik'itxaginonan?
Are you going to come with me?: Benimle gelecek misiniz?: Çkimi k'ala moxtaginon i?
When are we going to meet again?: Tekrar ne zaman buluşacağız?: Arçkva xolo mundes kok'optaminonan/ok'ovagatminonan?
Are you going to help me?: Bana yardım edecek misiniz?: Ma/çkimda memişvelaginonan i ?
In, At / Part 1: İngilizcede Yer Bildiren Zarflar - 1.Bölüm
in my pocket: Cebimde (cebimin içinde): Cebe çkimis (Cebe çkimişi doloxe, cebes …. dolomiz'in).
in the house: Evde (evin içinde): Oxoris (Oxorişi doloxe).
in İstanbul: Hopa'da (Hopa'nın içinde): Xopas (Xopaşi doloxe).
She lives in Hopa at Sundura: O, Hopa'da Sundura'da yaşar (oturur): Eya, Xopas, Sunduras skidun/xen.
He is at home: O, evdedır: Eya, oxoris ren.
He is in the house: O, evin içindedır: Eya, oxorişi doloxe ren.
In, At / Part 2: İngilizcede Yer Bildiren Zarflar - 2.Bölüm
She is at the table: O, masadadır: Eya, masas gez'in.
He learns Lazish at school: O, Lazcayı okulda öğrenir: Emuk, Lazuri mektebis kodiguraps.
He is in the school: O, okuldadır: Eya, mektebis ren.
There are some flowers in the garden: Bahçede bazı çiçekler vardır: Ont'ules/ofut'es bazi pukirepe ren.
They work in the fields: Onlar tarlalarda çalışırlar: Entepek qonapes/ont'ulepes içalişepan/ixandepan.
My sister drinks milk at breakfast: Kız kardeşim kahvaltıda süt içer: Da çkimik, ç'umaneri oç'k'omales mja şups.
Nonchona lives in Lazona, in Hopa: Nonçona Lazona'da, Hopa'da yaşar: Nonç'ona Lazonas, Xopas skidun.
The children play in the street: Çocuklar sokakta (caddede) oynarlar: Berepek steğos/sokağis/caddes isternan.
Nonchona swims in the swimming pool every Sunday: Nonçona her Pazar yüzme havuzunda yüzer: Nonç'ona k'arta Mjaçxas onçviruşi onçvirales/havuzis/t'ibas inçvirs.
Your books are in your bag: Sizin kitaplarınız sizin çantanızdadır: Ketabepe tkvani, tkvani çantas doloz'in.
Interrogative Adverbs: İngilizce Soru Zarfları
Where are you going?: Nereye gidiyorsun?: So ulu?
Where: Nerede, nereye: So, so(şa).
How: Nasıl: Muç'oşi.
Why: Niçin: Muşeni, (Mot: Neden).
When: Ne zaman: Mundes.
Where , How:
WHERE
Where are you going?: Nereye gidiyorsun?: So ulu?
Where is he going?: O, nereye gidiyor?: Eya so ulun?
Where are they going?: Onlar nereye gidiyorlar?: Entepek so ulunan?
Where are you living?: Siz nerede yaşıyorsunuz?: Tkvan so skidut?
Where do you go every day?: Hergün nereye gidersiniz?: K'arta ndğas so ulut?
Where does he write his poems?: O, şiirlerini nerede yazar?: Emuk, leksepe muşi so ç'arups?
Where do they play football?: Onlar nerede futbol oynarlar?: Entepek someris topi isternan?-Entepek topi so isternan?-Entepek nam dginales burtişi isternan?
HOW
How are you feeling today?: Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?: Andğa muç'oşi ret?-Andğa muç'oşi xali giğunan?-Andğa mu xali giğunan?
How am I cutting this bread?: Ben bu ekmeği nasıl kesiyorum?: Ma am kuvali muç'oşi p'ç'k'irup?
How does your mother make such delicious cakes?: Anneniz böyle lezzetli kekleri nasıl yapar?: Nana tkvanik aşo nostoneri xavlape muç'oşi ikips?
How do we learn Lazish?: Biz Lazcayı nasıl öğreniriz?: Çkin Lazuri muç'oşi magurenan (Biz Lazca’yı nasıl öğrenebiliriz?)?-Çkin Lazuri muç'oşi vigurapt (Biz Lazca’yı nasıl öğreniyoruz).
How do you go to Hopa?: Hopa'ya nasıl gidersiniz?: Xopaşa muç'oşi ulut?
How do you walk on the snow?: Kar üstünde nasıl yürürsünüz?: Mtviriş jin muç'oşi gulut?
Why , When
WHY
Why are you going to Hopa?: Niçin Hopa’ya gidiyorsun?: Muşeni Xopaşa ulut?-Xopaşa mot ulu (Hopa’ya neden gidiyorsun?)?
Why are you laughing at me?: Niçin bana gülüyorsun?: Ma mot memoz'i3ap?
Why do you drink coffee at breakfast?: Kahvaltıda niçin kahve içersiniz?: K'avaltis k'ave muşeni şupt?
Why doesn't she make any mistake?: O, neden hiç yanlışlık yapmaz?: Emuk, xilafoba çkar mot va ikips?
Why doesn't she make a cup of tea for you?: O, neden senin için bir fincan çay yapmaz?: Emuk, skani şeni ar fincani çai mot va gibups?
Why does your father give you so much money?: Baban niçin sana o kadar çok para verir?: Baba skanik (si) muşeni ek'o dido para mekçaps?
WHEN: NE ZAMAN
When does he go to school?: O, okula ne zaman gider?: Emuk mektebişa mundes ulun?
When do we get on a bus?: Biz bir otobüse ne zaman bineriz?: Çkin otobusişa mundes gepxedut/(gemaxunenan)?
When do they get off the bus?: Onlar otobüsten ne zaman inerler?: Entepe otobusişen mundes gextasunonan (Onlar otobüsten ne zaman inecekler)-Entepe otobusişen mundes geulunan?
When do you listen to the radio?: Ne zaman radyo dinlersiniz?: Mundes radio usimint?
Interrogative Pronouns: İngilizce Soru Zamirleri
Interrogative Pronouns and Adjectives: İngilizce Soru Zamirleri ve Sıfatları
Who: Kim, kimi, kime: Mi, Mis/Mişa.
Whose: Kimin, kiminki: Mişi.
What: Ne: Mu.
Which: Hangi, hangisi: Namu
WHO: KİM, KİMİ, KİME
Who took my book?: Benim kitabımı kim aldı?: Ketabi çkimi mik yezdu?-Ketabi çkimi mik go3'amiğu (Kitabımı benden kim aldı?)
Who is that prety girl?: Şu güzel kız kim?: Am mskva k'ulani mi ren?
Who is coming to tea?: Çaya kim geliyor?: Çaişa mi mulun?
Who knows the answer?: Cevabı kim biliyor?: Cuvabi mis uçkin?
Who wants a glass of water?: Kim bir bardak su istiyor?: Mis ar bardaği 3'k'ari unon?
Whose, What
WHOSE: KİMİN, KİMİNKİ
Whose book is this?: Bu kimin kitabıdır?: Aya mişi ketabi ren?
Whose is this?: Bu kimindir?: Aya mişi ren?
WHAT: NE
What did you say?: Ne dediniz?: Mu tkvit?
What is his profession?: Onun mesleği nedir?: Emus mu dulya uğun?
What are you writing at the table?: Masada ne yazıyorsun?: Masas mu ç'arupt?
What is he reading at his office?: O, bürosunda ne okuyor?: Emuk, buro muşis mu ik'itxups?
What things do you sell?: Ne gibi şeyler satıyorsunuz?: Muperi şeyepe gamaçapt?
Which
WHICH: HANGİ, HANGİSİ
Which do you like best?: En çok hangisinden hoşlanırsınız?: İrişen dido namu mok'3'ons?-En dido namu k'ai ga3'onen? (En çok hangisi hoşuna gider?)
Which school does he go?: O, hangi okula gidiyor?: Eya, nam mektebişa ulun?
Which trees grow in this country?: Bu ülkede hangi ağaçlar yetişir?: Am dobadonas nam cape ren?
Under which tree are they sitting now?: Onlar şimdi hangi ağacın altında oturuyorlar?: Entepe a3'i nam caş tude xenan?
Which skirt is she wearing now?: O, şimdi hangi eteği giyiyor?: Emus a3'i nam eteği dolokuns?
How many pencils are there on your table?: Masanızda kaç tane kurşun kalem var?: Masa tkvanis muk'o k'urşun k'alemi gez'in?
How many glasses of water do you drink a day?: Bir günde kaç bardak su içersin?: Ar dğas muk'o bardaği 3'k'ari şupt?
How much water do you drink a day?: Bir günde ne kadar su içersiniz?: Ar dğas muk'o 3'k'ari şupt?
How much money do you spend a week?: Bir haftada ne kadar para harcarsınız?: Ar xaftas muk'onari para xarcupt?
What kind of soup do you like?: Ne çeşit çorba seversiniz?: Muperi çorba mok'3'onan?
Imperatives / Part 1: İngilizce Emir Cümleleri - 1.Bölüm
Go to the door: Kapıya git: Nek'naşa mexti.
Open the door: Kapıyı aç: Nek'na gon3'k'i.
Close the door: Kapıyı kapat: Nek'na genk'ili/menk'ili-Nek'na mezdi (Kapıyı ört).
Take this book, please: Lütfen bu kitabı alınız: Lutfen am ketabi kezdit-Lutfen am ketabi kogo3'amiğit (Lütfen bu kitabı (önümden)/benden alınız)-Lutfen am ketabi yeç'opit (Lütfen bu kitabi satın alınız).
Put it on the table: Onu masaya koy: Eya masas gedgi. (*İgzali, mo gemodgir/gemomidgitur!: Git, çekil başımdan!)
Read this page again: Bu sayfayı tekrar oku: Am sayfa arçkva xolo ik'itxi.
Send me a post-card: Bana bir kart gönder: Ma ar k'arti momincğoni.
Keep quiet please: Sessiz durun lütfen: Userseli/uxonaroni dodgitit lutfen/mu iqven.
Imperatives / Part 2: Emir Cümlelerinin Olumsuz Şekilleri - 2.Bölüm
Kapıya gitmezsin: Do not go to the door (Don’t go to the door.): Kapıya gitme: Nek'naşa mo ulu.
Don't speak loudly: Yüksek sesle konuşma: Qureli/zori mo ğarğalap.
Don't drive fast: Hızlı araba sürme: Zori/manişa mankana mo goçkume.
Open your book: Kitabını aç: Ketabi skani gon3'k'i.
Don't laugh at him: Ona gülme: Emus mo uz'i3ap.
Don't open the window now: Şimdi pencereyi açma: A3'i pencere mo gon3'k'ip.
Come here: Buraya gel: Ak moxti.
Go there: Oraya git: Ek idi.
Sit down please: Oturunuz lütfen: Ar kodexedit da mu iqven!-Kodoxedit mu iqven/lutfen.
Study Lazish everyday: Hergün Lazca çalış: K'arta ndğas Lazuri içalişi/iguri.
Send us your homework everyweek: Bize her hafta ödevlerini gönder: Çkin(da) kart'a xaftas odevepe/dersepe skani momincğoni.
Write a letter to your grandmother: Büyükannene bir mektup yaz: Nandidi skanis ar mektubi konuç'ari.
Don't eat a lot of sugar: Çok şeker yeme: Dido şekeri mo imxor.
Stand up, please: Lütfen ayağa kalkınız: Ar kiselit da mu iqven!-(K'uçxes) yiselit lutfen.
Give him some paper: Ona biraz kağıt veriniz: Emus arç'it'a kart'ali meçit.
Drink milk every morning: Her sabah süt iç: K'art'a ç'umani mja şvi.
Leave me alone: Beni yalnız bırak: Xvala koxomişkvi.
Stop smoking: Sigarayı bırak: Sigara konaşkvi. (*Sigara naşkuşi dik'oçu: Sigarayı bırakınca insana büründü.)
Be careful the road is very slippery: Dikkatli ol, yol çok kaygan: Dik'k'at'i qvi/k'ai guin3'k'edi, gza dido geustun.
Listen to me, it's very important: Beni dinleyiniz, bu çok önemlidir: Ma memisiminit, aya dido muimi ren.
Watch out, there is a car coming: Dikkat et, bir araba geliyor: Dik'k'at'i qvi/K'ai guin3'k'edi, ar mankana mulun.
Future Tense / Part 1: İngilizce Gelecek Zaman - 1.Bölüm
I see Lazena every day (Simple Present Tense): Ben hergün Lazena’yı görürüm (Geniş Zaman): Ma ç'umen Lazena kobz'irop.
I will see Lazena tomorrow (Future Tense): Ben yarın Lazena'yı göreceğim (Gelecek Zaman): Ma ç'umen Lazena bz'iraminon.
I will paint my house next week: Gelecek hafta evimi boyayacağım: Arçkvaneri xaftas oxori çkimis boya vusvaminon.
She will spend the weekend with her uncle: O, hafta sonunu amcası ile geçirecek: Emuk xaftaş çodina cumadi muşi k'ala mek'olapasunon.
You will go to school on Monday: Pazartesi günü okula gideceksiniz: Tutaçxaş dğas mektebişa idaginonan i?-Tutaçxas mektebişa idaginonan i?
She will see her aunt on Thursday: O, halasını perşembe günü görecek: Emuk dadi muşi çaçxaş dğas z'irasunon- Emuk dadi muşi çaçxas z'irasunon.
We will go to Hopa next month: Biz gelecek ay Hopa'ya gideceğiz: Çkin 3'anaşe Xopaşa vidaminonan.
I will go to the cinema at 9 o'clock tonight: Bu gece saat dokuzda sinemaya gideceğim: Am seri saat'i çxoros sinemaşa vidaminonan.
He will drink tea at breakfast: O, kahvaltıda çay içecek: Emuk ç'umaneri gearis çai şvasunon.
Future Tense / Part 2: Olumsuz ve Soru Şekli - 2.Bölüm
I will go: Gideceğim (olumlu): Vidaminon.
I will not go: Gitmeyeceğim (olumsuz): Va vidaminon.
I will not drink coffee in the morning: Sabahleyin kahve içmeyeceğim: Ç'umani k'ave va pşvaminon.
He will not fight his little brother: O, küçük erkek kardeşiyle kavga etmeyecek: Emuk ç'it'a cuma muşi k'ala k'abğa va qvasunon-Emuk ç'it'a cuma muşi k'ala va ok'vak'idasunon.
She will not eat meat everyday: O, hergün et yemeyecek: Emuk k'arta ndğas xor3i va ç'k'omasunon.
You will not shout in the class-room: Siz sınıfta bağırmayacaksınız: Tkvan sinifis va quraginonan-Sinifis mo qurapt (Sınıfta bağırmayın).
I will not walk in the rain: Ben yağmurda yürümeyeceğim: Ma mç'imas va goptaminon.
I will go: Gideceğim (düz cümle): Vidaminon.
Will l go?: Gidecek miyim? (soru cümlesi): Vidaminon i?
Will you visit your aunt?: Halanızı ziyaret edecek misiniz?: Dadi tkvani mok'itxuşa idaginonan i?
What will she drink at breakfast?: O, kahvaltıda ne içecek?: Emuk k'afaltis mu şvasunon?
Will we learn Lazish next year?: Gelecek sene Lazca öğrenecek miyiz?: 3'anaşe/Arçkvaneri 3'anas Lazuri viguraminonan i?
Will they come to see us in Spring?: Onlar İlkbaharda bizi görmeye gelecekler mi?: Entepe Pukirobas çkin oz'iramuşa moxtasunonan i?
Will she make a cake on Friday?: O, cuma günü bir kek yapacak mı?: Emuk obiçxaş dğas xavla qvasunon i?-Emuk obiçxas xavla qvasunon i?
Will you give all your papers to the teacher?: Siz bütün kâğıtlarınızı öğretmene verecek misiniz?: Tkvan mteli mektubepe tkvani mamgurapales meçaginonan i?
When will they come to Hopa?: Onlar ne zaman Hopa'ya gelecekler?: Entepe Xopaşa mundes moxtasunonan?
How will he paint this wall?: O, bu duvarı nasıl boyayacak?: Emuk am duvaris boya muç'oşi usvasunon?
Where will you go tomorrow?: Yarın nereye gideceksiniz?: Ç'umen so idaginonan?
What will your father give you?: Babanız size ne verecek?: Baba tkvanik tkvan mu mekçasunonan? (*Baba tkvani tkvan mundes mekçasunonan: Babanızı size ne zaman verecekler).
Where will they play football on Sunday?: Onlar pazar günü nerede futbol oynayacaklar?: Entepek mjaçxaş dğas futboli/burtişi so isterasunonan?-Entepek mjaçxas futboli/burtişi so isterasunonan?
Present Continuous Tense'ın Değişik Kullanımı ve ''to be going to'' Kalıbı
I am working tomorrow: Yarın çalışıyorum (Yani çalışacağım.): Ç'umen viçalişep (Viçalişaminon.).
They are coming next week: Onlar gelecek hafta geliyorlar (Yani gelecekler.): Entepe arçkvaneri xaftas mulunan (Moxtasunonan.).
Lazena is leaving on Sunday: Lazena pazar günü ayrılıyor (Yani ayrılacak.): Lazenak mjaçxaş dğas ulun (İdasunon.)-Lazenak mjaçxas ulun (İdasunon.)-Lazenak mjaçxas uk'unikten/guikten.
I am going to tell you a story: Size bir hikaye anlatacağım: Tkvan ar hekaye oxogo3'onapaminon/dogi3'vaminon.
I am going to be a doctor: Ben bir doktor olacağım: Ma hekimi viqvaminon.
They are going to swim here: Onlar burada yüzecekler: Entepe ak inçvirasunonan.
We are going to listen to the radio: Biz radyo dinleyeceğiz: Çkin radio vusiminaminonan.
She is going to cook a soup for us: O, bize bir çorba pişirecek: Emuk çorba migibasunonan.
Nonchona is going to give a speech on Sunday: Nonçona pazar günü bir konuşma yapacak: Nonç'onak mjaçxaş dğas ar oğarğalu qvasunon-Nonç'onak mjaçxas ar oğarğalu qvasunon. (*Mengapute ğarğalaps: Şüpheyle konuşuyor.)
I am going to have a baby: Benim bir çocuğum olacak: Ma ar bere maqvasunon.
''to be going to'' Kalıbı Olumsuz Şekli
I am going to study: Çalışacağım: Viçalişaminon.
I am not going to study: Çalışmayacağım: Va viçalişaminon.
They are not going to wait for us: Onlar bizi beklemeyecekler: Entepek çkin va mçvasunonan.
Nonchona is not going to spend the weekend in Hopa: Nonçona hafta sonu tatilini Hopa'da geçirmeyecek: Nonç'onak doloni(ş) çodinaşi moşvacinoni Xopas va mek'olapasunon.
Lazena is not going to tell you a story: Lazena size bir hikaye anlatmayacak: Lazenak tkvan hekaye va gi3'vasunonan. (*Eya ma gi3'va i?: Onu ben söyleyeyim mi sana?) (*Eya ma gi3'va!: Tabi tabi ne demezsin!)
She is not going to cook today: O, bugün yemek pişirmeyecek: Emuk andğa oç'k'omale va gibasunon.
You are going to study: Çalışacaksın: İçalişaginon.
Are you going to study?: Çalışacak mısın?: İçalişaginon i?
Why are you going to read that book?: O kitabı niçin okuyacaksınız?: Em ketabi muşeni ik'itxaginonan?
Are you going to come with me?: Benimle gelecek misiniz?: Çkimi k'ala moxtaginonan i?
When are we going to meet again?: Tekrar ne zaman buluşacağız?: Arçkva xolo mundes viz'iraminonan/kok'optaminonan?
Are you going to help me?: Bana yardım edecek misiniz?: Ma memişvelaginonan i?
Future Continuous Tense / Part 1: İngilizce Sürekli Gelecek Zaman - 1.Bölüm
He will be listening to the radio at five o'clock: O, saat beşte radyo dinliyor olacak: Emuk saat'i xutis radio usiminasunon (O, saat beşte radyo dinleyecek.).
You will be running at six o'clock tomorrow: Siz yarın saat altıda koşuyor olacaksınız: Tkvan saat'i aşis on'k'ap'inus iqvaginonan (Siz yarın saat altıda koşuda olacaksınız?)?-Tkvan ç'umen saat'i aşis unk'ap'aginonan (Siz yarın saat altıda koşacaksınız?)?.
I will not be working at this time tomorrow: Yarın bu vakit çalışıyor olmayacağım: Ç'umen am oras dulyas va viqvaminon (Yarın bu zamanda işte olmayacağım?)?-Ç'umen am oras va viçalişaminon (Yarın bu zamanda çalışmayacağım?)?
You will not be going tomorrow: Siz yarın gidiyor olmayacaksınız: Tkvan ç'umen gzas va iqvaginonan (Siz yarın yolda olmayacaksınız.)-Tkvan ç'umen va idaginon (Siz yarın gitmeyecek siniz.)-Tkvan ç'umen xtimeri va iqvaginon (Siz yarın gitmiş olmayacak sınız.).
You won’t be running tomorrow: Siz yarın koşuyor olmayacaksınız: Tkvan ç'umen va unk'ap'aginonan i (Siz yarın koşmayacak mısınız?)?
Future Continuous Tense / Part 2: Soru Şekli - 2.Bölüm
Will l be working tomorrow?: Yarın çalışıyor olacak mıyım?: Ç'umen dulyas va viqvaminon i (Yarın işte olmayacak mıyım?)?-Ç'umen va viçalişaminon i (Yarın çalışmayacak mıyım?)?
Will you be going tomorrow?: Yarın gidiyor olacak mısınız?: Ç'umen idaginonan i? (Yarın gidecek misiniz?) (*Ç'umen xtimeri iqvaginonan i?: Yarın gitmiş olacak mısınız?)-Ç'umen gzas iqvaginonan i? (Yarın yolda mı olacaksınız?)
Will he not be working tomorrow?: O, yarın çalışıyor olmayacak mı?: Emuk ç'umen dulyas va iqvasunon i (O, yarın işte olmayacak mı?)?-Emuk ç'umen va içalişasunon i (O, yarın çalışmayacak mı?)?
Will you not be going tomorrow?: Yarın sen gidiyor olmayacak mısın?: Ç'umen si gzas va gamaxtaginon i (Yarın sen yola çıkmayacak mısın?)?-Ç'umen si xtimeri va iqvaginon i (Yarın sen gitmiş olmayacak mısın?)?-Ç'umen si va idaginon i (Yarın sen gitmeyecek misin?)?
Won't he be reading tomorrow?: O, yarın okuyor olmayacak mı?: Emuk ç'umen k'itxeri va iqvasunon i (O, yarın okumuş olmayacak mı?)?-Emuk ç'umen va ik'itxasunon i (O, yarın okumayacak mı?)? (*Emuk ç'umen va ik'itxasunon i?: Onu yarın okumayacak mı?
Won't you be going tomorrow?: Yarın sen gidiyor olmayacak mısın?: Ç'umen si gzas va gamaxtaginon i (Yarın sen yola çıkmayacak mısın?)?: Ç'umen si va idaginon i (Yarın sen gitmeyecek misin?)?: Ç'umen si xtimeri va iqvaginon i (Yarın sen gitmiş olmayacak mısın?)?
Simple Past Tense / Part 1: İngilizce Geçmiş Zaman - 1.Bölüm
I lost my shoes last week: Ben geçen hafta ayakkabılarımı kaybettim: (Ma) t'okseneri dolonis/xaftas modvalupe gomindinu.
I saw a beautiful girl two days ago: Ben iki gün önce güzel bir kız gördüm: (Ma) jur dğa 3'oxle mskva ar k'ulani bz'iri.
You wrote a letter last week: Sen geçen hafta bir mektup yazdın: Si t'okseneri dolonis ar mektubi doç'ari (*Si t'okseneri dolonis ar mektubi doç'arere: Sen geçen hafta bir mektup yazmışsın.).
He lived in Hopa in 1960: O, 1960'da Hopa’da yaşadı: Eya, 1960 3'anas Xopas rt'u/skidu.
Simple Past Tense / Part 2: Olumsuz Şekli - 2.Bölüm
I went to school: Ben okula gittim (olumlu): Ma mektebişa vidi.
I did not go to school: Ben okula gitmedim (olumsuz): Ma mektebişa va vidi.
I wrote a letter: Ben bir mektup yazdım: Ma ar mektubi (do)p'ç'ari.
I did not write a letter: Ben bir mektup yazmadım: Ma ar metubi va p'ç'ari.
You walked: Sen yürüdün: Si kogoxti.
You did not walk: Sen yürümedin: Si va goxti-Si va idi.
He came here: O, buraya geldi: Eya, ak moxtu.
He didn't come here: O, buraya gelmedi: Eya ak va moxtu.
We didn't go there yesterday: Biz dün oraya gitmedik: Çkin ğoman ek va vidit.
He didn't have his lunch: O, öğle yemeğini yemedi: Emuk ondğeneri oç'k'omale va ç'k'omu.
The director didn't sign the letters: Müdür mektupları imzalamadı: Mudurik mektubepes imza va geçu.
Simple Past Tense / Part 3: Soru Şekli - 3.Bölüm
I went to school: Ben okula gittim (düz cümle): Ma ğoman mektebişa vidi/vigzali.
Did l go to school?: Ben okula gittim mi? (soru cümlesi): Ma ğoman mektebişa vidi i?
You wrote a letter: Siz bir mektup yazdınız: Tkvan ar mekubi (do)ç'arit (*Tkvan ar mektubi doç'areret: Siz bir mektup yazmışsınız.).
Did you write a letter?: Siz bir mektup yazdınız mı?: Tkvan ar mektubi ç'arit i?
Did you walk home with her?: Siz onunla eve yürüdünüz mü?: Tkvan emu k'ala oxorişa igzalit i?
Did you call for the taxi?: Siz taksi çağırdınız mı?: Tkvan taksi icoxit i?
Did you study hard for your examination?: Siz imtihanınız için çok çalıştınız mı?: Tkvan imtiani (tkvani) şeni dido içalişit i?
Did you see her yesterday?: Dün onu gördünüz mü?: Ğoman eya z'irit i?
Did you drink orange juice?: Portakal suyu içtiniz mi?: Port'ok'aliş 3'k'ari şvit i?
Simple Past Tense / Part 4: İle Soru Zarflı Cümleler - 4.Bölüm
Where did you go?: Nereye gittiniz?: So idit?
What did you do?: Ne yaptınız?: Mu qvit?
How did you go?: Nasıl gittiniz?: Muç'oşi idit?
When did you go?: Ne zaman gittiniz?: Mundes idit?
Why did you go?: Niçin gittiniz?: Muşeni idit?-Mot idit (Neden gittiniz?)?
Who went there?: Oraya kim gitti?: Ek mi idu?
Who broke the window?: Camı kim kırdı?: Cami mik t'axu?
Who wants bread?: Kim ekmek ister?: Mis kuvali unon?
Simple Past Tense / Part 5: İle Çeşitli Örnek Cümleler - 5.Bölüm
We worked in the garden yesterday: Biz dün bahçede çalıştık: (Çkin) ğoman ont'ules viçalişit.
Lazena saw her mother and embraced her: Lazena annesini gördü ve onu kucakladı: Lazenak nana muşi koz'iru do emus dolvakitu.
I received a letter from Teona last week: Ben geçen hafta Teona'dan bir mektup aldım: T'okseneri xaftas Teoanaşen mektubi momixtu-T'okseneri xaftas Teonak mektubi momincğonu (Geçen hafta Teona bana mektup gönderdi).
The driver drove the car very fast: Şoför arabayı çok hızlı sürdü: Şoforik mankana dido zori goçku.
Did you answer the questions?: Siz sorulara cevap verdiniz mi?: Tkvan k'itxapes cuvabi meçit i?
They changed the sentences to questions: Onlar cümleleri soruya çevirdiler: Entepek cumlepe k'itxaşa kogoktines.
Did the lake freeze last winter?: Geçen kış göl dondu mu?: Go3'oneri qinobas t'iba buzi iqu i?-Go3'oneri qinobas t'iba koguibuzu i? (*Osteramu şeni ç'it'a t'ibapes k'uçxe doloçapt'u: Oyun için küçük su birikintilerine ayağını sokuyordu.)
Karagol Lake near Shavshat not freeze last winter: Şavşat yakınındaki Karagöl geçen kış donmadı: Şavşatişa mexole Uçat'iba go3'oneri qinobas buzi va iqu.
But the rivers in the north of Germany froze last year: Fakat Almanya'nın kuzeyindeki nehirler geçen sene dondu: Mara Almanyaş/Germanyaş olande k'eleni ğalepe go3'os buzi iqu.
She became a mother with two children now: O, şimdi iki çocuklu bir anne oldu: Eya, a3'i jur beroni nana diqu-Eya a3'i jur bereşi nana ren (O şimdi iki çocuğun annesidir.).
I didn't like the soup last night: Dün akşam çorbayı beğenmedim: Ğomamci çorba va mom3'ondu.
When did you begin to learn Lazish?: Ne zaman Lazca öğrenmeye başladınız?: Lazuri ogurus mundes geoç'k'it?
I began to learn Lazish four months ago: Ben Lazca öğrenmeye dört ay önce başladım: Ma Lazuri ogurus otxo tuta 3'oxle gevoç'k'i.
Who broke the door?: Kapıyı kim kırdı?: Nek'na mik t'axu?
I did not break the glass: Bardağı ben kırmadım: Bardaği/Meşrep'e ma va p't'axi.
They waited almost two hours for the train: Onlar hemen hemen iki saat treni beklediler: Entepek mexola jur saat'i treni doçves.
Lazena bought a new dress yesterday: Lazena dün yeni bir elbise satın aldı: Lazenak ğoman ağani ar fork'a/dolokunu yeç'opu.
I did not buy anything yesterday: Ben dün hiç birşey satın almadım: Ma ğoman çkar mutu va yep'ç'opi.
Did you paint your house green?: Evinizi yeşile boyadınız mı?: Oxori tkvanis mjvari boya usvit i?
I painted my house gren: Ben evimi yeşile boyadım: Oxori çkimis mjvari boya dovusvi.
Did he tell you a funny story?: O, size gülünç bir hikaye anlattı mı?: Emuk tkvan oz'i3inoni p'aşura gi3'ves i/oxogo3'onapes i?
Can, Must, May: İngilizcede Yardımcı Fiiller
CAN
I go: Ben giderim (Simple Present Tense: Geniş Zaman): Ma (menda)vulu-Ma (me)vulu.
I can go: Ben gidebilirim: Ma malen.
You can go: Sen gidebilirsin: Si mendagalen.
He can go: O gidebilir: Eya alen.
She can go: O gidebilir: Eya alen.
It can go: O gidebilir: Eya alen.
We can go: Biz gidebiliriz: Çkin malenan.
You can go: Siz gidebilirsiniz: Tkvan mendagalenan.
They can go: Onlar gidebilirler: Entepe alenan.
I can go: Ben gidebilirim (Olumlu cümle): Ma malen.
I can not go. (I can't go.): Ben gidemem (Olumsuz cümle): Ma va malen.
You can not go. (You can't go.): Sen gidemezsin: Si va galen.
He can not go. (He can't go.): O gidemez: Eya va alen.
We can not go. (We can't go.): Biz gidemeyiz: Çkin va malenan.
You can not go. (You can't go.): Siz gidemezsiniz: Tkvan va galenan.
They can not go. (They can't go.): Onlar gidemezler: Entepe va alenan.
"Can" Soru Şekli
I can go: Ben gidebilirim (Olumlu cümle): Ma malen.
Can l go?: Ben gidebilir miyim? (Soru cümlesi): Ma malen i?
Can you go?: Sen gidebilir misin?: Si galen i?
Can he go?: O gidebilir mi?: Eya alen i?
Can she go?: O gidebilir mi?: Eya alen i?
Can we go?: Biz gidebilir miyiz?: Çkin malenan i?
Can you go?: Siz gidebilir misiniz?: Tkvan galenan i?
Can they go?: Onlar gidebilirler mi?: Entepe alenan i?
Can l not go?(Can't l go?): Ben gidemez miyim?: Ma va malen i?
Can you not go? (Can't you go?): Sen gidemez misin?: Si va galen i?
Can he not go? (Can't he go?): O gidemez mi?: Eya va alen i?
Can she not go? (Can't she go?): O gidemez mi?: Eya va alen i?
Can we not go? (Can't we go?): Biz gidemez miyiz?: Çkin va malenan i?
Can you not go? (Can't you go?): Siz gidemez misin?: Tkvan va galenan i?
Can they not go? (Can't they go?): Onlar gidemezler mi?: Entepe va alenan i?
Lazena can speak Lazish: Lazena Lazca konuşabilir: Lazenas Lazuri ağarğalen.
Little children can't read: Küçük çocuklar okuyamaz: Ç'it'a berepes va ak'itxenan.
We can see the sea from the top of the hill: Tepenin üzerinden denizi görebiliriz: Rak'aniş jin zuğa kobz'iropt/komaz'irenan.
Can you open the door?: Kapıyı açabilir misin?: Nek'na gogan3'k'en i?
Can help my mother on Sundays: Pazar günleri anneme yardım edebilirim: Mjaçxaş dğalepes nana çkimis memaşvelen.
Formun Üstü: Must
I go: Ben giderim (Simple Present Tense: Geniş Zaman): Ma mevulu.
I must go: Ben gitmeliyim: Ma oxtimuşi vore-Ma oxtimoni vore.
You must go: Sen gitmelisin: Si oxtimuşi re-Si oxtimoni re.
He must go: O gitmeli: Eya oxtimuşi ren-Eya oxtimoni ren.
She must go: O gitmeli: Eya oxtimuşi ren-Eya oxtimoni ren.
It must go: O gitmeli: Eya oxtimuşi ren-Eya oxtimoni ren.
We must go: Biz gitmeliyiz: Çkin oxtimuşi voret-Çkin oxtimoni voret.
You must go: Siz gitmelisiniz: Tkvan oxtimuşi ret-Tkvan oxtimoni ret.
They must go: Onlar gitmeliler: Entepe oxtimuşi renan-Entepe oxtimoni renan.
I must go: Ben gitmeliyim: Ma oxtimuşi vore-Ma oxtimoni vore.
I must not go: Ben gitmemeliyim: Ma mo vit'a-(Ma oxtimoni va vore-Ma oxtimuşi va vore.).
You must not go: Sen gitmemelisin: Si mo ulu-(Si va oxtimoni re-Si va oxtimuşi re.).
He must not go: O gitmemeli: Eya mo it'as-(Eya va oxtimoni ren-Eya va oxtimuşi ren.).
She must not go: O gitmemeli: Eya mo it'as-(Eya va oxtimoni ren-Eya va oxtimuşi ren.).
We must not go: Biz gitmemeliyiz: Çkin mo vit'at-(Çkin va oxtimoni voret-Çkin va oxtimuşi voret.).
You must not go: Siz gitmemelisiniz: Tkvan mo ulut-(Tkvan va oxtimoni ret-Tkvan va oxtimuşi ret.).
They must not go: Onlar gitmemeliler: Entepe mo it'an-(Entepe va oxtimoni renan-Entepe va oxtimuşi renan).
"Must" Soru Şekli
Must you go?: Sen gitmeli misin?: Si oxtimoni re i?-Si oxtimuşi re i?
Must he go?: O gitmeli mi?: Eya oxtimoni ren i?-Eya oxtimuşi ren i?
Must we go?: Biz gitmeli miyiz?: Çkin oxtimoni voret i?-Çkin oxtimuşi voret i?
Must you go?: Siz gitmeli misiniz?: Tkvan oxtimoni ret i?-Tkvan oxtimuşi ret i?
Must they go?: Onlar gitmeli mi?: Entepe oxtimoni renan i?-Entepe oxtimuşi renan i?
I must go to school five days a week: Haftada beş gün okula gitmeliyim: Dolonişi xut dğas mektebişa oxtimoni vore-Dolonişi xut dğas mektebişa oxtimuşi vore.
He must not smoke: O, sigara içmemeli: Emuk sigara mo şupt'as-(Emuk sigara va oşumoni ren-Emuk sigara va oşumuşi ren).
Must they come here tomorrow?: Yarın onlar buraya gelmeliler mi?: Ç'umen entepe ak moxtimoni renan i?-Ç'umen entepe ak moxtimuşi renan i?
Must you see him tomorrow?: Yarın onu görmeli misin?: Ç'umen eya oz'iramoni re i?-Ç'umen eya oz'iramuşi re i?
I must go: Ben gitmeliyim: Ma oxtimoni vore-Ma oxtimuşi vore.
Must l go?: Ben gitmeli miyim?: Ma oxtimoni vore i?-Ma oxtimuşi vore i?
May / Part 1
I go: Ben giderim (Simple Present Tense): Ma (menda)vulu/(me)vulu.
I may go: Ben gidebilirim (*iznim var anlamını taşır): Ma (menda)malen.
You may go: Sen gidebilirsin: Si (menda)galen.
He may go: O gidebilir: Eya (mendv)alen.
She may go: O gidebilir: Eya (mendv)alen.
It may go: O gidebilir: Eya (mendv)alen.
We may go: Biz gidebiliriz: Çkin (menda)malenan.
You may go: Siz gidebilirsiniz: Tkvan (menda)galenan.
They may go: Onlar gidebilirler: Entepe (mendv)alenan (*Entepe mendulunan: Onlar giderler).
I may go: Ben gidebilirim: Ma (menda)malen.
May l go?: Ben gidebilir miyim? (*İzin verir misiniz, anlamını taşır.): Ma (menda)malen i?
May you go?: Sen gidebilir misin?: Si (menda)galen i?
May he go?: O gidebilir mi?: Eya (mendv)alen i?
May we go?: Biz gidebilir miyiz?: Çkin (menda)malenan i?
May you go?: Siz gidebilir misiniz?: Tkvan (menda)galenan i?
May they go?: Onlar gidebilirler mi?: Entepe (mendv)alenan i?
May / Part 2: (*İzin Anlamındaki Kullanımı ) - 2.Bölüm
May l sit down?: Oturabilir miyim?: Dopxeda i? (Oturayım mı?)-Domaxunen i?
You may sit down: Oturabilirsin: Doxedi (Otur)-Kodogaxunen.
May l see him?: Onu görebilir miyim?: Eya maz'iren i?
May l take your pen?: Kaleminizi alabilir miyim?: K'alemi tkvani yemazden i?
May l read this book?: Bu kitabı okuyabilir miyim?: Am ketabi domak'itxen i?
I may go: Gidebilirim: (Belki giderim, belki gitmem.): Mendamalen (Belki mendavulu, belki va vulu.).
I may not go: Gitmeyebilirim (Belki gitmem, belki de giderim.): Va vulur belki (Belki mendavulu, belkiti mendavulu.).
The weather is very nice this morning but it may rain this afternoon: Bu sabah hava çok güzel fakat öğleden sonra yağmur yağabilir: Andğa ç'umani t'aroni dido k'ai ren mara ondğeriş k'ule mç'ima komulun belki.
She may be late tonight: O, bu gece geç kalabilir: Eya, am seri yano kodoskidun.
I may stay in my friend's home tonight: Bu akşam arkadaşımın evinde kalabilirim: Am seri maqale çkimişi oxoris kodomadginen/ kodobgitur.
They may go to Batum by plane: Onlar Batuma'a uçakla gidebilirler: Entepe Batumişa putxate mendvalenan.
But I may go by train: Fakat ben trenle gidebilirim: Mara trenite mendamalen.
Adjectives: İngilizce Sıfatlar
1) NİTELEME SIFATLARI:
Little: Küçük: Ç'it'a.
Red: Kırmızı: Mç'ita.
Large: Geniş: Mçire.
a little bird: küçük bir kuş: Ç'it'a (ar) k'vinçi.
a red apple: kırmızı bir elma: Mç'ita (ar) uşkiri.
a large room: geniş bir oda: Mçire (ar) oda.
2) BELİRTME SIFATLARI: Dört çeşittir:
A. İŞARET SIFATLARI
This: Bu: Am.
That: Şu: Am.
These: Bunlar: Antepe.
Those: Şunlar: Antepe.
This man: Bu adam: Am k'oçi.
That duck: Şu ördek: Am bibi.
These ducks: Bu ördekler: Am bibepe.
Those pencils: Şu kalemler: Am k'alemepe.
Sayı Sıfatları ve Belgisiz Sıfatlar
B. SAYI SIFATLARI
One-two-three-ten-twenty-first-second-third: Bir iki üç on yirmi birinci ikinci üçüncü: Ar jur sum vit eçi maartani majurani masumani.
Two boks: İki kitap: Jur ketabi.
Second class: İkinci sınıf: Majurani sinifi.
First examination: Birinci sınav: Maartani imtiani.
C. BELGİSİZ SIFATLAR
Every: Her: İri (İri oras: Her zaman, İri k'oçi: Her insan), K'arta (K'arta k'oçi: Her insan, k'arta ndğa(s): Her gün).
Any: Hiç: Çkar.
Some: Bazı: Bazi.
Every body: Herkes: K'arta k'oçi.
Every where: Her yer: K'arta sva/yeri.
Any body: Herhangi bir kimse: Mitxani.
Some one: Herhangi biri: Mitxani.
Some books: Bazı kitaplar: Bazi ketabepe.
Soru Sıfatları ve İyelik sıfatları:
D. SORU SIFATLARI
Which: Hangi: Namu.
What: Ne: Mu.
How many: Kaç tane: Muk'o (tane).
How much: Ne kadar: Muk'o(nari).
Which book?: Hangi kitap?: Nam ketabi.
How many books?: Kaç tane kitap?: Muk'o ketabi?
How much money?: Ne kadar para?: Muk'os ren? (Fiyat anlamında-Kaç para- … kaça/Kaça …)-Muk'onari para?
At what time?: Ne zaman?: Mundes?
6. İYELİK SIFATLARI
My book: Benim kitabım: Çkimi ketabi (Ketabi çkimi: Kitabım) (*Çkimi: Benim, Skani: Senin, Emuşi: Onun, Çkini: Bizim, Tkvani: Sizin, Entepeşi: Onların-(*Guri çkimi: Kalbim (*M3ika guri duxveni: (Biraz ikna/teselli et onu.) (*M3ika guri dvaqvas: Biraz gönlü/ikna olsun.) (*Uşkiri va gamamaçinu yado guri geulu: Elma satamadım diye ah vah etti.) (*Guri let'aşen uğunan: Gur dixaşe uğuna: Yürekleri topraktandır.)-(*Entepes u3'umenan let'anana: Tenepis ragaduna dixadida: Onlara toprakana derler.)-(*Lazonaşi nanape: Margalonaşi didapi: Lazistan’ın/Margalya’nın anneleri.)-(*Kianas renan umengaperi: Kianas rena umengapili: Dünya’da benzersizdirler.), Nena çkimi: Dilim, Toli skani: Gözün, Çarbi skani: Dudağın, Çxvindi muşi: Burnu, K'uçxe muşi: Ayağı, Ti muşi: Başı, Dulya çkini: İşimiz, Oput'e çkini: Köyümüz, Oxori tkvani: Eviniz, Dixa tkvani: Araziniz, Muşi: Kendisinin, Coğorepe muşi: Köpekleri (özne çoğul), Coğorepe muşi va moxtes: Köpekleri gelmediler, Coğori mutepeşi: Köpekleri (özne tekil), Coğori mutepeşiti moxtu: Köpekleri de geldi.)).
Its tail: Onun kuyruğu: Emuşi k'udeli (K'udeli muşi: Kuyruğu).
Your father: Senin baban: Skani baba (Baba skani: Baban).
Our mother: Bizim annemiz: Çkini nana (Nana çkini: Annemiz).
His Money: Onun parası: Emuşi para (Para muşi: Parası).
Your house: Sizin eviniz: Tkvani oxori (Oxori tkvani: Eviniz).
Her cat: Onun kedisi: Emuşi k'at'u (K'at'u muşi: Kedisi).
Their car: Onların otomobili: Entepeşi mankana (Mankana mutepeşi: Arabaları (Özne tekil)-(Mankanape muşi: Arabaları (Özne çoğul)).
Sıfatların Dereceleri
Normal-Daha ileri derecede-En ileri derecede.
Long: Uzun: Ginz'e
-longer: daha uzun: Daha ginz'e.
the longest: en uzun: İrişen ginz'e/eni ginz'e.
Rich: Zengin: Xampa/zengini –richer: daha zengin: Daha xampa/daha zengini. -the richest: en zengin: İrişen xampa/eni zengini.
Hot: Sıcak: T'u3a (Isı sucaklığı)/mçxopa (Hava sıcaklığı) –hotter: daha sıcak: daha t'u3a/mçxopa the hottest: en sıcak: irişen t'u3a/mçxopa.
Great: Büyük: Didi –greater: daha büyük: daha didi –the greatest: en büyük: irişen didi.
Big: Büyük: Didi –bigger: daha büyük: daha didi –the biggest: en büyük: irişen didi.
Large: Geniş: Mçire –larger: daha geniş: daha mçire –the largest: en geniş: irişen mçire.
Wet: Islak: Şu –wetter: daha ıslak: daha şu –the wettest: en ıslak: irişen şu.
Wise: Geniş: Mçire –wider: daha geniş: daha mçire –the widest: en geniş: irişen mçire.
Tall: Uzun: Ginz'e –taler: daha uzun: daha ginz'e –the tallest: en uzun: irişen ginz'e.
High: Yüksek: Mağali –higher: daha yüksek: daha mağali –the highest: en yüksek: irişen mağali.
Hard: Katı: P'eci –harder: daha katı: daha p'eci –the hardest: en katı: irişen p'eci.
Light: Hafif: 3ubuka –ligher: daha hafif: daha subuka –the lighest: en hafif: irişen subuka.
Bright: Parlak: Çxant'eri –brighter: daha parlak: daha çxant'eri –the brightest: en parlak: irişen çxant'eri.
Cheap: Ucuz: Ucuzi/epi –cheaper: daha ucuz: daha ucuzi/epi –the cheapest: en ucuz: irişen ucuzi/epi.
Ripe: Olgun: Monç'eri –riper: daha olgun: daha monç'eri –the ripest: en olgun: irişen monç'eri.
Narrow: Dar: dari/m3'ule –narrower: daha dar: daha dari/m3'ule –the narrowest: en dar: irişen dari/m3'ule.
Strong: Kuvvetli: Menceloni –stronger: daha kuvvetli: daha menceloni –the strongest: en kuvvetli: irişen menceloni.
Beautiful: Güzel: Mskva.
important: önemli: Muimi/beciti.
Necessary: Lüzumlu: Lazimi oqopumoni/Luzumli/Lazimi.
more beautiful: daha güzel: daha mskva -the most beautiful: en güzel: irişen mskva.
more important: daha önemli: daha muimi/beciti -the most important: en önemli: irişen muimi/beciti.
more necessary: daha lüzumlu: daha lazimi oqupumoni/luzumli -the most necessary: en lüzumlu: irişen lazimi oqopumoni-irişen lazimi/luzumli.
good: iyi: k'ai –beter: daha iyi: daha k'ai -the best: en iyi: irişen k'ai.
bad: kötü: p'at'i –worse: daha kötü: daha p'at'i -the worst: en kötü: irişen p'at'i.
much: fazla: dido –more: daha fazla: daha dido.
-the most: en fazla: irişen dido.
many: fazla: dido –more: daha fazla: daha dido -the most: en fazla: irişen dido.
little: az: ç'it'a/m3ika –less: daha az: daha ç'it'a - the least: en az: irişen ç'it'a.
Sıfatların Cümle İçindeki Yeri
A boy is sleeping in the room: Bir çocuk odada uyuyor: Ar bere odas cans/incirs.
A young boy is sleeping in the room: Genç bir çocuk odada uyuyor: Ağanmordale ar bere odas cans/incirs.
A book is on the table: Bir kitap masanın üzerindedır: Ar ketabi gez'in.
A green book is on the table: Yeşil bir kitap masanın üzerindedir: Mjvari (ar) ketabi masas gez'in.
A good man: İyi bir adam: K'ai k'oçi.
A beautiful girl: Güzel bir kız: Mskva k'ulani.
An historical building: Tarihi bir bina: Tarixuri (ar) bina.
Nugzar is clever: The coat is wet: Nugzar akıllıdır: Palto ıslaktır: Nugzari noseri/ç'k'uaneri ren: Palto şu/şoleri ren.
She is old: Apples are ripe: O yaşlıdır: Elmalar olgundur: Eya badi/xçini ren: Uşkirepe monç'eri ren (*Uşkirepe komuinç'eren: Elmalar olgunlaşmış).
They are happy: This river is deep: Onlar mutludur: Bu nehir derindır: Entepe xeleberi renan: Am ğali derini ren.
We are young: Elephants are heavy: Biz genciz: Filler ağırdırlar: Çkin ağanmordale voret: Filepe monk'a renan.
I am thirsty: The tea is hot: Ben susadım: Çay sıcaktır: (Ma) 3'k'ari maşven: Çai t'u3a ren.
My father is fat: These roses are red: Babam şişmandır: Bu güller kırmızıdırlar: Baba çkimi mgvaneri/mçxu ren: Am vardepe mç'ita renan.
The book is white: These flowers are beautiful: Kitap beyazdır: Bu çiçekler güzeldirler: Ketabi xçe ren: Am pukirepe mskva renan.
Sıfatların Cümle İçindeki Kullanışları
Last night the stars were very bright: Dün gece yıldızlar çok parlaktı: Ğomamci muru3xepe dido çxant'upt'u.
A large car can not pass through a narrow road: Geniş bir otomobil dar yoldan geçemez: Mçire (ar) mankana dari/m3'ule gzaşen va mek'valen.
We like hot tea: Biz sıcak çay severiz: Çkin t'u3a çai k'ai mi3'onunan.
I don't like cold water: Soğuk su sevmem: Qini 3'k'ari k'ai mi3'onun.
I am fat: Ben şişmanım: Ma mgvaneri/mçxu vore.
I am a fat boy: Ben şişman bir çocuğum: Ma mgvaneri/mçxu bere vore.
Nugzar is as fat as Mehmet: Nugzar, Mehmet kadar şişmandır: Nugzari, Memet'i k'onari mgvaneri/mçxu ren.
Margalena is as beautiful as Lazena: Margalena, Lazena kadar güzeldir: Margalena, Lazena k'onari mskva ren.
Margalena is not as beautiful as Lazena: Margalena is not so beautiful as Lazena: Margalena, Lazena kadar güzel değildır: Margalena, Lazena k'onari mskva va ren.
Is Margalena as beautiful as Lazena?: Is Margalena so beautiful as Lazena?: Margalena, Lazena kadar güzel midir?: Margalena, Lazena k'onari mskva ren i? (*Margalena, Lazena steri mskva ren i?: Margalena, Lazena gibi güzel mi?)
Sıfatların Birbirleri ile Karşılaştırılmaları
Margalena is more beautiful than Lazena: Margalena, Lazena'dan daha güzeldır: Margalena, Lazenaşen daha mskva ren.
My father is fatter than your father: Benim babam, senin babandan daha şişmandır: Baba çkimi, baba skanişen daha mgvaneri/mçxu ren.
Zugidi is larger than Poti: Zugidi, Poti'den daha geniştir (büyük): Zugidi, Potişen daha mçire ren. (didi)
Nugzar is taller than Mehmet: Nugzar, Mehmet'den daha uzundur: Nugzari, Memet'işen daha ginz'e ren.
My pencil is longer than your pencil: Benim kalemim, senin kaleminden daha uzundur: Çkimi k'alemi, skani k'alemişen daha ginz'e ren.
Nugzar is not younger than Mehmet: Nugzar, Mehmet'den daha genç değildır: Nugzari, Memet'işen daha ç'it'a/genci va ren.
Are they more beautiful than these?: Onlar, bunlardan daha güzel midirler?: Entepe, antepeşen daha mskva renan i?
Birkaç ismin içinden en ileri derecede sıfata sahip karşılaştırma cümleleri:
Poti is the hottest city in Margalona: Poti Margalona'da en sıcak şehirdir: Poti Margalonaşi irişen mçxvapa noğa ren (Poti Margalona’nın en sıcak şehridir)-Poti Margalonas irişen mçxvapa noğa ren.
Zugidi is the largest city in Margalona: Zugidi Margalona'da en büyük şehirdir: Zugidi Margalonaşi irişen didi noğa ren (Zugidi Margalona’nın en büyük şehridir)-Zugidi Margalonas irişen didi noğa ren.
My father is the tallest man in our village: Babam bizim köyde en uzun adamdır: Baba çkimi oput'e çkinişi irişen didi ginz'e k'oçi ren (Babam köyümüzün en uzun adamıdır)-Baba çkimi oput'e çkinis irişen ginz'e k'oçi ren.
Is he the fattest man in this office?: O, bu büroda en şişman adam mıdır?: Eya, am buroşi irişen mgvaneri/mçxu k'oçi ren i? (O, bu büronun en şişman adamı mıdr?)
Who is the most beautiful girl in this class?: Bu sınıfta en güzel kız kimdir?: Am sinifişi irişen mskva k'ulani mi ren? (Bu sınıfın en güzel kızı kimdir?)-Am sinifis irişen mskva bozo mi ren?
Where is the most expensive cheese?: En pahalı peynir nerededir?: İrişen paxali qvali so ren?
Who is the tallest girl in this town?: Bu kasabada en uzun kız kimdir?: Am ç'it'anoğaşi irişen ginz'e k'ulani mi ren? (Bu kasabanın en uzun kızı kimdir?)-Am ç'it'anoğas irişen ginz'e k'ulani mi ren?
Past Continuous Tense / Part 1: İngilizce geçmişte devamlılık belirten zaman - 1.Bölüm
Present Continuous Tense ile Past Continuous Tense'in karşılaştırılması
I am writing - I was writing: Ben yazıyorum: Ben yazıyordum: Ma p'ç'arup: Ma p'ç'arupt'i.
You are walking - You were walking: Sen yürüyorsun: Sen yürüyordun: Si gulu: Si gulut'i.
He is running - He was running: O, koşuyor: O, koşuyordu: Eya, unk'ap'un: Eya, unk'ap'ut'u.
Lazena is speaking - Lazena was speaking: Lazena konuşuyor-Lazena konuşuyordu: Lazenak ğarğalaps: Lazenak ğarğalapt'u. (*Lazena ğarğalapt'u: Lazena'yi konuşuyordu) (*Lazena şeni ğarğalapt'u: Lazena için konuşuyordu) (*Lazenas uğarğalt'u: Lazena'ye konuşuyordu) (*Lazenas va ağarğalet'u: Lazena konuşamıyordu) (*Lazenaşa va ağarğalenan: Lazena’ya konuşamıyorlar)
We are drinking - We were drinking: Biz içiyoruz: Biz içiyorduk: Çkin pşupt: Çkin pşupt'it.
You are learning - You were learning: Siz öğreniyorsunuz: Siz öğreniyordunuz: Tkvan igurapt: Tkvan igurapt'it.
They are listening - They were listening: Onlar dinliyorlar: Onlar dinliyorlardı: Entepek isiminan-Entepek isimint'es (*Entepe isiminan: Onları dinliyorlar) (*Entepe isimint'es: Onları dinliyorlardı) (*Entepes va asiminenan: Onlar dinleyemezler).
Past Continuous Tense / Part 2: Olumsuz ve Soru Şekli - 2.Bölüm
I was writing - I was not writing: Ben yazıyordum - Ben yazmıyordum: Ma p'ç'arup't'i-Ma va p'ç'arupt'i.
You were walking - You were not walking: Sen yürüyordun-Sen yürümüyordun: Si gulut'i/guit'i-Si va gulut'i/guit'i.
Nonchona was running - Nonchona was not running: Nonçona koşuyordu-Nonçona koşmuyordu: Nonçonak gunk'ap'ut'u-Nonç'onak va gunk'ap'ut'u.
We were eating - We were not eating: Biz yiyiyorduk - Biz yemiyorduk: Çkin vimxot'it/p'ç'k'omupt'it-Çkin va vimxot'it/p'ç'k'omupt'it.
I was writing - Was l writing?: Ben yazıyordum - Ben yazıyor mu idim?: Ma p'ç'arupt'i-Ma p'ç'arupt'i i?
You were walking - Were you walking?: Yürüyordun - Yürüyor mu idin?: Gulut'i-Gulut'i i?
He was running - Was he running?: O, koşuyordu - O, koşuyor mu idi?: Eya, unk'ap'ut'u?-Eya, unk'ap'ut'u i?
Lazena was speaking - Was Lazena speaking?: Lazena konuşuyordu - Lazena konuşuyor mu idi?: Lazenak ğarğalapt'u?-Lazenak ğarğalapt'u i?
They were listening - Were they listening?: Onlar dinliyorlardı - Onlar dinliyorlar mı idi?: Entepek isimint'es?-Entepek isimint'es i?
Past Continuous Tense'ın ''When'' ve ''While'' ile Kullanılışları
Margalena was working when he came in: O, içeri girdiği zaman, Margalena çalışıyordu: Eya doloxe amaxtuşi Margalenak içalişept'u.
Margalena came in while Nugzar was working: Margalena çalışıyorken, Nugzar içeri girdi: Margalena içalişept'uşi Nugzarik doloxe kamaxtu.
My father was sleeping when l entered the room: Ben odaya girdiğimde, babam uyuyordu: Ma odas amaptişi baba çkimik incirt'u.
I was making tea when the phone rang: Telefon çaldığında, ben çay yapıyordum: Telefoni gelaçapt'uşi, ma çayi bgibupt'i.
I was watching television when the news started: Haberler başladığında, ben televizyon seyrediyordum: Ambarepe geç'k'uşi ma televizyonis vo3'k'et'i. (*Artikatis o3'k'et'es: Birbirlerine bakıyorlardı.)
Lazena was washing the dishes while her mother was painting the house: Annesi evi boyarken, Lazena bulaşıkları yıkıyordu: Nana muşik oxoris boya usumet'uşi, Lazena angepe çxipt'u.
Mehmet met Lazena while he was going to school: Mehmet okula giderken, Lazena'ya rastladı: Memet'ik mektebişa nit'uşi Lazenas konagu.
He took my photo while l was having diner: Ben yemek yerken, o benim fotoğrafımı çekti: Ma oç'k'omale vimxort'işi/p'ç'k'omupt'işi emuk resmi/fotoğrafi eşamiğu.
Nouns / Part 1: İngilizce İsimler - 1.Bölüm
apple (elma)-apples (elmalar): uşkiri-uşkirepe.
book (kitap)-books (kitaplar) gibi: ketabi-ketabepe.
a book (bir kitap)-an apple (bir elma) gibi: ketabi-uşkiri.
I have some boks: Benim birkaç kitabım var: Ma arjur ketabi miğun.
You have some apples: Sizin birkaç elmanız var: Tkvan arjur uşkiri giğunan.
Nouns / Part 2: İngilizce İsimler - 2.Bölüm
I have some Money: Benim biraz param var: Ma arm3ika para miğun.
I don't have any apples: Benim hiç elmam yok: Ma (çkar) uşkiri va miğun.
Do you have any?: Sizin hiç elmanız var mı?: Tkvan (çkar) uşkiri giğunan i?
I ate many apples: Ben çok elma yedim: Ma dido uşkiri p'ç'k'omi.
I ate much bread: Ben çok ekmek yedim: Ma dido oç'k'omale p'ç'k'omi.
I have a lot of time: Benim çok zamanım var: Ma dido ora miğun.
I have a lot of boks: Benim çok kitabım var: Ma dido ketabi miğun.
How many apples do you eat in a day?: Günde ne kadar elma yersiniz?: Dğas muk'o uşkiri imxort/ç'k'omupt?
I eat three apples in a day: Ben günde üç elma yerim: Ma dğas sum uşkiri vimxor/p'ç'k'omup.
How much sugar do you want?: Ne kadar şeker istersiniz?: Muk'o şekeri ginonan?
I want only one kilo please: Sadece bir kilo isterim, lütfen: (Lutfen) arxvala ar kilo minon.
What do the villagers sell in the market place?: Köylüler pazar yerinde ne satarlar?: Oput'urepek gamaçamuşi dginales mu gamaçapan?
The villagers sell some fruits, and a lot of milk: Köylüler biraz meyva ve çok süt satarlar: Oput'urepek ar m3ika xili do mja gamaçapan.
How much money did you pay for the flowers?: Siz çiçekler için kaç para ödediniz?: Tkvan pukirepe şeni muk'onari para meçit?
I didn't pay any Money: Ben hiç para ödemedim: Ma (çkar) para va mepçi.
We grow fruits and vegetables in the field and garden: Biz bahçede ve tarlada meyva ve sebze yetiştiririz: Çkin ont'ule do qonas xili do lilve pxaçkupt/vorgapt.
The people grow oranges in Hopa: Hopa'da halk portakal yetiştirir: Xopaşi milletik port'ok'aliş lenciferoba ikips-Xopas port'ok'aliş lenciferoba ikipan (Hopa’da portokal yetiştiriciliği yapıyorlar.).
I like apricots best: Ben en çok kayısıyı severim: Ma irişen dido k'aisi k'ai mi3'onun.
Pineapples are juicier than bananas: Ananas, muzdan daha suludur: Ananasi, muzişen daha 3'k'aroni ren.
Dates are the sweetest fruits: Hurma en tatlı meyvadır: Xurma irişen loqa xili ren.
Lemons are the sourest fruits: Limon en ekşi meyvadır: Limoni irişen mjari xili ren.
Flowers grow in the gardens and fields: Çiçekler bahçelerde ve tarlalarda büyürler (yetişirler): Pukirepe ont'ulepe do qonapes irdenan.
Do we grow pineapples in Lazona?: Biz Lazona’da ananas yetiştirir miyiz?: Çkin Lazonas ananasi pxaçkupt i?
No, we don’t grow pineapples in Lazona: Hayır, biz Lazona’da ananas yetiştirmeyiz: Var, çkin Lazonas ananasi va pxaçkupt/va vorgapt.
I grow grapes in my country: Ben memleketimde üzüm yetiştiririm: Ma dobadona çkimis qurz'eniş lenciferi vore-Ma dobadona çkimis qurzeni p'3'ilup/vorgap. (*Monç'vak t'u3a markvalis gexedun do ç'uç'uli gama3'ilups: Kuluçka sıcak yumurtaya oturup civciv çıkartır.)
These flowers are growing very well here: Bu çiçekler burada çok iyi büyüyorlar (yetişiyorlar): Am pukirepe ak dido k'ai irdenan.
Walnuts are bigger than hazelnuts: Ceviz fındıktan daha büyüktür: K'ak'ali/Nez'i txirişen mçxu ren.
Nouns / Part 3: İngilizce İsimler - 3.Bölüm
Why do we prefer country life to city life?: Biz niçin köy hayatını şehir hayatına tercih ederiz?: Çkin muşeni oput'uri skidala vardo noğuri skidala k'ai mi3'onunan?-Çkin muşeni oput'eş skidala, noğaş skidalaşa tercixi vikipt.
Because the country is quieter than a city: Çünkü, köy şehirden daha sessizdır: (Çunki/muşeniki) oput'e, noğaşen daha uxonaroni ren.
I perefer tea to coffee: Ben çayı kahveye tercih ederim: Ma çai vardo k'ave daha k'ai mi3'onun-Ma çai k'aveşa tercixi vikip.
Lazena prefers apples to pears: Lazena elmayı armuta tercih eder: Lazenas uşkiri vardo m3xuli daha k'ai u3'onun-Lazenak uşkiri m3xulişa tercixi ikips.
Do you prefer cherries to bananas?: Siz kirazı, muza tercih eder misiniz?: Tkvan mbuli vardo ant'ama k'ai ga3'onenan i?-Tkvan mbuli, muzişa tercixi ikipt i?
Yes, l prefer cherries to bananas: Evet, ben kirazı, muza tercih ederim: Ho, ma mbuli vardo muzi daha k'ai mi3'onun-Ho, ma mbuli, muzişa tercixi vikip.
Do you prefer pears to peaches?: Siz armudu şeftaliye tercih eder misiniz?: Tkvan m3xuli vardo ant'ama k'ai ga3'onenan i?- Tkvan m3xuli ant'amaşa tercixi ikipt i?
No, l don't prefer pears to peaches: Hayır, ben armutu, şeftaliye tercih etmem: Var, ma ant'ama vardo m3xuli daha k'ai mi3'onun-Var, ma m3xuli ant'amaşa tercixi va vikip.
I prefer peaches to pears: Ben, şeftaliyi armuta tercih ederim: Ma, m3xuli vardo ant'ama k'ai mi3'onun-Ma, ant'ama m3xulişa tercixi vikip.
Could, Would, Should, Might / Part 1: İngilizce'de Yardımcı Fiiller - 1.Bölüm
I can do: Yapabilirim: Maxvenen.
I could do: Yapabilirdim (Yapabildim): Maxvenet'u (Maxvenu).
You could do: Yapabilirdin (Yapabildin): Gaxvenet'u (Gaxvenu).
He could do: Yapabilirdi (Yapabildi): Axvenet'u (Axvenu).
We could do: Yapabilirdik (Yapabildik): Maxvenet'es (Maxvenes).
You could do: Yapabilirdiniz (Yapabildiniz): Gaxvenet'es (Gaxvenes).
They could do: Yapabilirdiler (Yapabildiler): Axvenet'es (Axvenes).
He could speak Lazish very well: O, çok iyi Lazca konuşabilirdi: Eya dido k'ai Lazuri ğarğalapt'u-Emus dido k'ai Lazuri ağarğalet'u (O çok iyi Lazca konuşabiliyordu).
We could get back there by five o'clock: Saat beşe kadar oraya dönebilirdik: Saat'i xuti şakis ek kogoviktet'it.
Could l do?: Yapabilir miydim? (Yapabildim mi)?: Maxvenet'u i? (Maxvenu i?)
Could you do?: Yapabilir miydin?(Yapabildin mi?: Gaxvenet'u i? (Gaxvenu i?)
Could he do?: Yapabilir miydi? (Yapabildi mi?): Axvenet'u i? (Axvenu i?)
Could we do?: Yapabilir miydik? (Yapabildik mi?): Maxvenet'es i? (Maxvenes i?)
Could you do?: Yapabilir miydiniz? (Yapabildiniz mi?): Gaxvenet'es i? (Gaxvenes i?)
Could they do?: Yapabilir miydiler? (Yapabildiler mi?): Axvenet'es i? (Axvenes i?)
Could you open the door please?: Lütfen kapıyı açabilir miydiniz? (Lütfen kapıyı açabilir misiniz?): Ar nek'na kogomin3'k'it da mu iqven (Kapıyı bana açın ne olur!)!-(Lutfen) nek'na gogan3'k'enan i?
Could l leave this bag here?: Bu çantayı burada bırakabilir miydim? (Bu çantayı burada bırakabilir miyim?): Am çanta ak memaşkvinet'u i? (Am çanta ak memaşkvinen i?)
Could, Would, Should, Might / Part 2: İngilizce'de Yardımcı Fiiller - 2.Bölüm
I could not do: Yapamazdım (Yapamadım): Va maxvenet'u (Va maxvenu).
You could not do: Yapamazdın (Yapamadın): Va gaxvenet'u (Va gaxvenu).
He could not do: Yapamazdı (Yapamadı): Va axvenet'u (Va axvenu).
She could not do: Yapamazdı (Yapamadı): Va axvenet'u (Va axvenu).
It could not do: Yapamazdı (Yapamadı): Va axvenet'u (Va axvenu).
We could not do: Yapamazdık (Yapamadık): Va maxvenet'es (Va maxvenes).
You could not do: Yapamazdınız (Yapamadınız): Va gaxvenet'es (Va gaxvenes).
They could not do: Yapamazdılar (Yapamadılar): Va axvenet'es (Va axvenes).
I couldn't dance very well: Ben iyi dans edemezdim: Ma k'ai va maxoronet'u. (*K'avelas gexenan, basa bas xoronapan: Kanepede duruyolar, vurha vur horon oynuyorlar.
Lazena couldn't go to school for five days: Lazena beş gün okula gidemedi: Lazenak xut dğas mektebişa va alu. (*Emuş k'ule arçkva va gelamalu: Ondan sonra bir daha inemedim.)
Couldn't he get another job?: O, başka bir iş bulamadı mı?: Emus çkva ar dulya va az'iru i?
Couldn't you come a little earlier?: Biraz daha erken gelemez miydiniz: M3ika çkva ordo va mogalet'es i? (*Çkva mutu ren i?: Başka bir şey var mı?) (*Çkva mutu!: Yok daha neler!) (*Moro mu!: Ya ne!)
WOULD - SHOULD
I will go: Ben gideceğim: Ma vidaminon.
I would go: Ben gidecektim (gitseydim, giderdim): Ma vidamint'u (vidat'ina-vidat'ik'ona, vulut'i).
You would go: Sen gidecektin (gitseydin, giderdin): Si idagint'u (idat'ina-idat'ik'ona, ulut'i?)?
Would l go?: Ben gidecek miydim? (gitse miydim, gider miydim?): Ma vidamint'u i (*vidat'ik'ona-*videret'ik'oni, *vigzalat'i i (p'ia), vulut'i i?)?
Would you go?: Sen gidecek miydin? (gitse miydin, gider miydin?): Si idagint'u i? (*idat'ik'ona-*ideret'ik'oni, *igzalat'i i (p'ia), ulut'i i?)?
I would not go: Ben gitmeyecektim (gitmeseydim, gitmezdim): Ma va vidamint'u (va vidat'ik'ona, va vit'i).
You would not go: Sen gitmeyecektin (gitmeseydin, gitmezdin): Si va idagint'u (va idat'ik'ona, va it'i).
He would be here at five o'clock: O, saat beşte burada olacaktı: Eya, saat'i xut'is ak iqvasunt'u.
Would she wait for me on the corner?: O, beni köşede mi bekleyecekti?: Eya, em kinaris/koşes mçvaşunt'u i?
I would see him the next day: Ertesi gün onu görecektim: Gendğani eya bz'iramint'u.
Lazena wouldn't leave me: Lazena beni terk etmeyecekti (etmeseydi): Lazenak ma va memaşkvasunt'u (Lazena ma va memaşkvat'una). (*Lazena ma va memaşkvasunt'u: Lazena’yı bana bırakmayacaktı.)
Would you please give him this letter?: Lütfen bu mektubu ona verir misiniz?: (Lutfen) am mektubi emus megaçenan i ?
Would you mind carrying the suitcase?: Bavulu taşımak zahmetine katlanır mıydınız?: Bavuli otiruş zaxmet'is megaxondinet'es i?
Would you like a cup of coffee?: Bir fincan kahve ister misiniz?: Fincanite k'ave ginonan i?-Ar fincani k'ave ginonan i?
I would like to see Mr. Nonchona: Bay Nonçona’yı görmek istiyordum (istiyorum): Ma Nonç'ona oz'iramu mint'u (Ma Nonç'ona oz'iramu minon).
You shouldn't tell lies: Yalan söylemeyecektiniz (söylememeliydiniz): M3udi va tkvagint'es (m3udi va tkvagint'es). (*M3udi t'ik'ina mok'ideri gulunan!: Yalanı sepete yükler vaziteyette beraberlerinde gezdiriyorlar.)
You should pay your debts: Borçlarınızı ödeyecektiniz (ödemeliydiniz): Borcepe/E3verepe tkvani meçagint'es (Borcepe/E3verepe tkvani meçamuşi rt'it).
Might
I may go: Ben gidebilirim: Ma memalen.
I might go: Ben gidebilirdim: Ma memalet'u.
You might go: Sen gidebilirdin: Si megalet'u.
Might l go?: Gidebilir miydim?: Memalet'u i?
Might you go?: Gidebilir miydin?: Malet'u i?
I might not go: Gidemezdim: Va malet'u.
You might not go: Gidemezdin: Va galet'u.
Might l use your phone?: Telefonunuzu kullanabilir miyim?: Telefoni tkvani maxmaren i?
He might be late that night: O, o gece geç kalabilirdi: Eya, em seris yano kodoskidut'u-Emus, em seris dvayanet'u.
You might tell me the truth: Bana doğruyu söyleyebilirdiniz (Bana doğruyu söyleyiniz): Çkimda mtini dogatkvet'es (Çkimda mtini domi3'vit).
Present Perfect Tense / Part 1: İngilizce Geçmiş Zaman - 1.Bölüm
I have studied: Ben çalıştım: Ma viçalişi.
You have studied: Sen çalıştın: Si içalişi.
He has studied: O, çalıştı: Emuk içalişu.
We have studied: Biz çalıştık: Çkin viçalişit.
You have studied: Siz çalıştınız: Tkvan içalişit.
They have studied: Onlar çalıştılar: Entepek içalişes. (*Entepe içalişes: Onları çalıştılar)
Present Perfect Tense / Part 2
I have not studied: Ben çalışmadım: Ma va viçalişi.
You have not studied: Sen çalışmadın: Si va içalişi.
He has not studied: O, çalışmadı: Emuk va içalişu. (*Eya va içalişu: O’nu çalışmadı.) (*Emus va açalişu: O çalışamadı) (*Dersi va açalişu: Ders çalışamadı) (*Eya va oçalişapes: O’nu çalıştırmadılar) (*Eya va oçalişapapes: O’nu çalıştırtmadılar.)
We have not studied: Biz çalışmadık: Çkin, va viçalişit.
You have not studied: Siz çalışmadınız: Tkvan, va içalişit.
They have not studied: Onlar çalışmadılar: Entepe, va içalişes.
Have I studied?: Ben çalıştım mı?: Ma viçalişi i?
Have you studied?: Sen çalıştın mı?: Si içalişi i?
Has he studied?: O, çalıştı mı?: Emuk içalişu i?
Have we studied?: Biz çalıştık mı?: Çkin viçalişit i?
Have you studied?: Siz çalıştınız mı?: Tkvan içalişit i?
Have they studied?: Onlar çalıştılar mı?: Entepek içalişes i?
I have opened the window: Pencereyi açtım: Pencere (ko)gom3'k'i.
We have seen him: Biz onu gördük (görmüş bulunuyoruz): Çkin eya (ko)bz'irit (çkin eya miz'irunan (bizim onu görmüşlüğümüz var).
She has gone to Hopa: O, Hopa’ya gitti (gitmiş bulunuyor): Emuk Xopaşa mendaxtu.
Have they studied Lazish?: Onlar Lazca çalıştılar mı?: Entepek Lazuri içalişes i?
Yes, they have studied Lazish: Evet, onlar Lazca çalıştılar: Ho, entepek Lazuri içalişes.
He has eaten the cake: O, keki yedi (yemiş bulunuyor): Emuk xavla oç'k'omu. (*İrik na mint'es op'ç'k'omit: Hepimiz istediğimizi yedik.)
I have found my pen: Kalemimi buldum: K'alemi çkimi kobz'iri.
I have read that book: Ben o kitabı okudum: Ma em ketabi dovik'itxi.
He has spoken to me: O benimle konuştu: Emuk çkimi k'ala (do)ğarğalu.
The child has slept: Çocuk uyudu: Bere kodinciru.
Present Perfect Tense / Part 3
İlave Bilgiler - 3.Bölüm
Have you washed my shirt?: Gömleğimi yıkadın mı? (Present Perfect Tense): Porça çkimi (do)naxvi i?
Yes, I have washed your shirt: Evet, gömleğini yıkadım (Present Perfect Tense): Ho, porça skani dobnaxvi-Ho porça (skani) doginaxvi.
When did you wash it?: Onu ne zaman yıkadın? (Simple Past Tense): Eya mundes naxvi?
I washed it two hours ago: İki saat önce yıkadım (Simple Past Tense): Jur saat'i 3'oxle dobnaxvi.
Whe have lived here for five years: Biz beş sene müddetle burada yaşadık: Çkin xut 3'ana ak pskidit/dobdgitit.
Nonchona has written a poem: Nonçona bir şiir yazmıştır: Nonç'onak ar leksi doç'aru.
Present Perfect Tense / Part 4: Diğer Kullanılış Şekilleri - 4.Bölüm
I have read that book several times: Ben şu kitabı birçok defalar okudum: Ma am ketabi dido vik'itxi-Ma am ketabi muk'o fara vik'itxi!
I have visited Hopa many times: Ben Hopa'yı birçok defalar ziyaret ettim: Ma Xopaşa dido mixtimun-Ma Xopaşa muk'o fara mixtimun!
Have you seen Lazena?: Lazena'yi gördün mü?: Lazena z'iri i?
I have seen her: Onu gördüm. Olması gerekir: Eya (ko)bz'iri. Ek rt'asunon. (*Eya andğa va bz'iri. Ek oqopumoni t'u, muşeni va moxteren?: O’nu bugün görmedim. Orada olması gerekirdi/lazımdı, niçin gelmemiş?)
When did you see her?: Onu ne zaman gördün?: Eya mundes z'iri?
I saw her yesterday: Onu dün gördüm: Eya ğoman bz'iri.
Present Perfect Tense / Part 5: İlave Bilgiler - 5.Bölüm
I have been there: Ben orada bulundum: Ma ek domidginun-Ma ek mixtimun.
Have you been to Hopa?: Hopa'da bulundun mu?: Xopas, dogidginun i?-Xopaşa gixtimun i?
Yes, I have been to Hopa: Evet, Hopa'da bulundum: Ho, Xopas domidginun-Ho, Xopaşa mixtimun.
No, I haven't been to Hopa: Hayır, Hopa'da bulunmadım: Var, Xopas va domidginun-Var, Xopaşa va mixtimun.
Already-Yet, Ever-Never, Just
ALREADY-YET
Has the director come yet?: Henüz (Şu ana kadar) müdür geldi mi?: Mudiri daha va moxtu i?
Yes, he has already come: Evet, o geldi (O halen gelmiş bulunuyor, şu anda buradadır): Ho, eya komoxtu.
No, he has not come yet: Hayır, o henüz gelmedi: Var, eya (daha) va voxtu.
EVER-NEVER
Have you ever been to Hopa?: Siz hiç Hopa'da bulundunuz mu?: Tkvan Xopas çkar dogidginunan i?-Tkvan Xopaşa çkar gixtimunan i (Hopa’ya hiç gitmişliğiniz var mı?)?
Yes, I have been to Hopa: Evet, ben Hopa'da bulundum: Ho, ma Xopas domidginun-Ho, ma Xopaşa mixtimun.
No, I have never been to Hopa: Hayır, ben Hopa'da hiç bulunmadım: Var, Xopaşa çkar va domidginun/mixtimun.
JUST
I have just locked the door: Kapıyı tam şimdi kilitledim: Nek'na a3'i p'k'ili.
Nonchona has just come home: Nonçona tam şimdi eve geldi: Nonç'onak oxorişa a3'i moxtu.
Have they just gone out?: Onlar tam şimdi mi gittiler?: Entepek a3'i ides?
Since – For
since last week: geçen haftadan beri: t'okseneri xaftaşen doni.
since last summer: geçen yazdan beri: go3'oneri mapxaşen doni.
since last year: geçen seneden beri: go3'oneri 3'anaşen doni.
since one o’clock: saat birden beri: saat'i arişen doni.
since two o'clock: saat ikiden beri: saat'i jurişen doni.
since twelve o'clock: saat onikiden beri: saat'i vit'ojurişen doni.
since Sunday: pazardan beri: mjaçxaşen doni.
Since 1936: 1936'dan beri: 1936' şen doni.
Since 1950: 1950'den beri: 1950' şen doni.
For one minute: bir dakikadan beri: Ar deik'eşen doni.
For two hours: iki saatten beri: Jur saat'işen doni.
For three days: üç günden beri: Sum dğaşen doni.
For five weeks: beş haftadan beri: Xut xaftaşen doni.
For ten years: on yıldan beri: Vit 3'anaşen doni.
I have lived in Hopa for ten years: On yıldan beri Hopa'da oturdum (yaşadım): Vit 3'anaşen doni Xopas pxet'i/pskidut'i (On yıldan beri Hopa’da yaşıyordum).
I have studied at home since 6 o'clock: Saat altıdan beri evde çalıştım: Saat'i şkvitişen doni oxoris (do)viçalişi.
I have studied at home for one hour: Bir saatten beri evde çalıştım/Bir saattir evde çalıştım: Ar saat'işen doni oxoris (do)viçalişi/Ar saat'i oxoris (do)viçalişi.
She has painted three pictures since last month: O, geçen aydan beri üç resim yaptı: Emuk t'okseneri tutaşen doni sum noxant'e doqu.
How long have you been in this country?: Ne kadar zamandan beri bu ülkede kaldınız?: Muk'o oraşen doni am dobadonas ret/skidut/dodgitut?
I have been in this country since last year: Geçen yıldan beri bu ülkede kaldım: Go3'oş k'ule am dobadonas vore.
To Have / Part 1
Fiilinin Çeşitli Kullanılışları - 1.Bölüm
I have: Benim var (Ben sahibim): Miğun (cansız)-Miqonun (canlı).
You have: Senin var: Giğun (cansız)-Giqonun (canlı).
He has: Onun var: Uğun (cansız)- Uqonun (canlı).
She has: Onun var: Uğun (cansız)- Uqonun (canlı).
It has: Onun var: Uğun (cansız)- Uqonun (canlı).
We have: Bizim var: Miğunan (cansız)-Miqonunan (canlı).
You have: Sizin var: Giğunan (cansız)-Giqonunan (canlı).
They have: Onların var: Uğunan (cansız)-Uqonunan (canlı).
I don't have: Benim yok (Ben sahip değilim): Va miğun (cansız)- Va miqonun (canlı) (*Entepes 3'oxle coğori va uqonut'es: Onların eskiden köpekleri yoktu.) (*Entepes 3'oxle dixa va uğut'es: Onların eskiden arazileri yoktu.).
You don't have: Senin yok: Va giğun (cansız)- Va giqonun (canlı).
He doesn't have: Onun yok: Va uğun (cansız)- Va uqonun (canlı).
We don't have: Bizim yok: Va miğunan (cansız)- Va miqonunan (canlı).
You don't have: Sizin yok: Va giğunan (cansız)- Va giqonunan (canlı).
They don't have: Onların yok: Va uğunan (cansız)- Va uqonunan (canlı).
Do I have?: Benim var mı? (Ben sahip miyim?): Ma miğun i (cansız)?- Ma miqonun i (canlı)?
Do you have?: Senin var mı?: Si giğun i (cansız)?-Si giqonun i (canlı)?
Does he have?: Onun var mı?: Emus uğun i (cansız)?-Emus uqonun i (canlı)?
Do we have?: Bizim var mı?: Çkin miğunan i (cansız)?-Çkin miqonunan i (canlı)?
Do you have?: Sizin var mı?: Tkvan giğunan i (cansız)?-Tkvan giqonunan i (canlı)?
Do they have?: Onların var mı?: Entepes uğunan i (cansız)?-Entepes uqonunan i (canlı)?
Don't I have?: Benim yok mu? (Ben sahip değil miyim?): Ma va miğun i (cansız)?-Ma va miqonun i (canlı)?
Don't you have?: Senin yok mu?: Si va giğun i (cansız)?-Si va giqonun i (canlı)?
Doesn't he have?: Onun yok mu?: Emus va uğun i (cansız)?-Emus va uqonun i (canlı)?
Don't we have?: Bizim yok mu?: Çkin va miğunan i (cansız)?-Çkin va miqonunan i (canlı)?
Don't you have?: Sizin yok mu?: Tkvan va giğunan i (cansız)?-Tkvan va giqonunan i (canlı)?
Don't they have?: Onların yok mu?: Entepes va uğunan i (cansız)?-Entepes va uqonunan i (canlı)?
I have a pencil: Benim bir kurşun kalemim var: Ma (ar) k'urşun k'alemi miğun.
Lazena has a cat: Lazena'nin bir kedisi var: Lazenas k'at'u uqonun.
Nonchona doesn't have a car: Nonçona’nın bir arabası yok: Nonç'onas mankana va uğun.
Do you have a bicycle?: Senin bir bisikletin var mı?: Bisikleti giğun i?
Yes, l have a bicycle: Evet, benim bir bisikletim var: Ho, bisikleti miğun.
|
|
© 2011 kolkhoba.org
| |
![]() |