![]() |
|
|
EXERCİSES : ALIŞTIRMALAR : OXOMÇ'K'İNAPE (B)
GRAMMAR: DİLBİLGİSİ
1. ARTICLES: TANIMLIKLAR
A (T)able: Bir masa: Ar masa.
An (h)our: Bir saat: Ar saat'i.
An (e)lephant: Bir fil: Ar fili.
A (u)niform: Bir uniforma: Ar uniforma.
A chair: Bir sandalye: Ar sandalye.
A pen: Bir dolmakalem: Ar yopşinuşk'alemi.
An animal: Bir hayvan: Ar skindina.
A rose is a flower: Gül bir çiçektir: Vardi pukiri ren.
He is a teacher: O bir öğretmendir: Eya muellimi ren.
Ayse is a smart girl: Ayşe zeki bir kızdır: Aşe dido noseri k'ulani ren.
What a nice dog!: Ne güzel bir köpek!: Muper mskva coğori!
What a pretty girl!: Ne kadar güzel bir kız!: Muper mskva k'ulani!
A cople: Bir çift: Ar t'k'ubi/çifti.
A great deal of: Büyük oranda: Didopete.
A lot of: Çok fazla: Dido.
A hundred: Yüz: Oşi.
A thousand: Bin: Şilya.
1.2 DEFINITE ARTICLE - BELGİLİ TANIMLIK
The sun: Güneş: Mjora.
The sky: Gökyüzü: 3a.
The cat is under the bed: Kedi yatağın altındadır: K'at'u oncireşi tude meşaxen/ren.
There is pen on the desk: Sıranın üzerinde bir dolmakalem var: Siraş jin ar yopşinuşk'alemi gez'in.
There is a ball under the chair: Sandalyenin altında bir top var: Sandalyeşi tude ar burti ren.
The Salt Lake: Cumut'iba: Tuz gölü: T'ibacumu.
The plane flew over the Caboit: Uçak Caboit dağlarının üzerinden uçtu: Putxa, Caboitiş jin (do)putxu.
She just came back from the Hopa: Hopa'dan henüz döndu: Xopaşen
a3'i moxtu/guiktu.
He is the best florist in town: Kasabadaki en iyi çiçekcidir: Ç'it'anoğaşi irişen k'ai mapukire ren.
This is the fastest car I have ever seen: Bu benim şimdiye kadar gördüğüm en hızlı arabadır: A3'i şakis na bz'iri irişen manişa mankana ren.
This is be a very nice present for the deaf: Sağırlar için bu hoş bir hediye olacak: Durape şeni dido k'ai hediye iqvasunon.
The Romenian are renoned for their humour: Romen halkı nükteleri ile ünlüdür: Romeni xalk'i, nukte/z'i3ina mutepeşite çinoperi ren.
Nort Africa: Kuzey Afrika: Olande Afrik'a.
Spain: İspanya: İspanya.
Hopa: Hopa: Xopa.
Margalia: Margalya: Omargale, Margalona, Margalistani.
Lazistan: Lazistan: Olaze, Lazona, Lazistani.
I went to the hospital, because I was injured: Hastahaneye gittim, çünkü yaralanmıştım: Xastaxanaşa/Oxorzabuneşa vidi, çunki doviyaraleret'u-Xastaxaneşa vidi, çunki yarali vort'i (Hastahaneye gittim, çünkü yaralıydım.).
2 NOUNS: İSIMLER
2.1 GENDER-CİNS
Girl-Boy: Kız-Erkek: K'ulani-Biç'i.
Man-Woman: Adam-Kadın: K'oçi-Oxorca.
Baba-Nana: Father-Mother: Baba-Anne: Baba-Nana.
Son-Daughter: Erkek çocuk-Kız çocuk: Biç'i-Bozo.
King-Gueen: Kral-Kraliçe: Mapa-Mepe.
He: O (Erkek): Eya.
She: O (Kiz): Eya.
2.2 COUNTABLE-UNCOUNTABLE NOUNS: SAYILABILEN - SAYILAMAYAN İSIMLER
Countable nouns:
Table-Tables: Masa-Masalar: Masa-Masape.
Witch-witches: Cadı-Cadılar: K'ap'k'ap'i-K'ap'k'ap'epe.
Uncountable nouns: Sayılamayan İsimler
Happiness: Mutluluk: Xeleba.
Coffee: Kahve: K'ave.
Jam: Reçel: Reçeli.
Petrol: Petrol: Petroli.
Gases: Gazlar: Gazepe.
Souls: Ruhlar: Şurepe.
Ideas: Fikirler: Fik'irepe.
2.3 SINGULAR-PLURAL: TEKİL – ÇOĞUL
Baby-Babies: Çocuk-Çocuklar: Bere-Berepe.
Person-People: İnsan-İnsanlar: K'oçi-K'oçepe.
Mouse-Mice: Fare-Fareler: Mtugi-Mtugepe.
Man-Men: Adam-Adamlar: K'oçi-K'oçepe.
Fish-Fish: Balık-Balıklar: Çxomi-Çxomepe.
Arcraft-Aircraft: Uçak-Uçaklar: Putxa-Putxape.
2.4 CASES OF NOUNS-İSMİN HALLERİ
Possessive Case: İyelik Hali
This is the patient's medicine: Bu, hastanın ilacıdır: Aya, zabunişi ç'ami ren.
You can wear Ayse's hat: Ayşenin şapkasını giyebilirsin: Aşeşi şapk'a mogatven.
People's logic: İnsanların mantığı: K'oçepeşi mantuği.
Babie's daddies: Bebeklerin babaları: Berepeşi babape.
Doctor's mistakes: Doktorlarin hataları: Doxtoropeşi u3'orepe.
Lokha and Viya's books: Lokha ve Viya'nın kitapları: Loqa do Viyaşi ketabepe.
He is the winner of the race: O, yarışın birincisidir: Eya yarişi komogu (O yarışı kazandı)-Eya yarişişi maartani ren.
Love story: Aşk hikayesi: Qoropaşi p'aşura/hekeaye.
3.1 TYPES OF ADJECTIVES - SIFAT TÜRLERİ
3.1.1 Possessive Adjective-İyelik Sıfatları
subjects
I: Ben: Ma.
You: Sen: Si.
He: O (Bay): Eya.
She: O (Bayan): Eya.
It: O (Cansız, hayvan): Eya.
We: Biz: Çkin.
You: Siz: Tkvan.
They: Onlar: Entepe.
Possessive adjectives
My: Benim: Çkimi.
Your: Senin: Skani.
His: Onun-Erkek için: Emuşi.
Her: Onun-Kadın için: Emuşi.
Its: Onun-Cansız varlıklar ve hayvanlar için: Emuşi.
Our: Bizim: Çkini.
Your: Sizin: Tkvani.
Their: Onların: Entepeşi.
3.1.2 Descriptive Adjectives - Tanımlayıcı Sıfatlar
Bad boy: Kötü çocuk: P'at'i bere.
Hot day: Sıcak gün: Mçxvapa dğa.
Fast car: Hızlı araba: K'ap'ineri mankana.
3.1.3 Quantitive Adjectives-Nicelik Sıfatları
A few girls: Bir kaç kız: Arjur k'ulani.
Three notebooks: Üç defter: Sum defteri.
Too much money: Çok fazla para: Dido geç'areli.
3.1.4 Demonstrative Adjectives-İşaret Sıfatları
This-That: Bu-Şu: Aya-Eya.
These-Those: Bunlar-Şunlar: Antepe-Entepe.
These flowers are beautiful: Bu çiçekler güzel: Am pukirepe mskva ren.
3.1.5 Interrogative Adjectives: Soru Sıfatları
Which: Hangi: Namu.
What: Ne: Mu.
Whose: Kimin: Mişi.
Which baby: Hangi bebek: Nam bere.
Whose match: Kimin kibriti: Mişi kifit'i.
3.1.6 Distributive Adjectives – Üleştirme Sıfatları
Each person: Her insan: K'arta k'oçi.
Neither beach: Hiçbir sahil: Çkar zuğap'ici.
Sifatepe şeni muimi notepe: Sıfatlarla ilgili önemli notlar
Childish: Çocukça: Bereburi.
Musician: Müzisyen: Muzisyeni.
A beautiful wiev: Güzel bir görüntü: Mskva ar noz'ira.
An interesting book: İlginç bir kitap: Enteresani ar ketabi.
Heartless: Kalpsiz: Uguroni.
İmmortal: Ölümsüz: Uğuroni.
Disapprove: Onaylamak: Tasdik'i oxvenu/Otasdik'u.
Unbelievable: İnanılmaz: Uoceroni-İnani va oxvenoni.
You must pray for the poor: Yoksullar için dua etmelisin: Fuk'arape şeni oxvamuşi re-Fuk'arape şeni dua oğoduşi re.
I lost my old wallet, this is a new one: Eski cüzdanımı kaybettim, bu yenisi: Mcveşi cuzdani kogomindunu, aya miğun ağanişi na ren.
3.2: QUANTIFIERS – NİCELİK SIFATLARI
She brought an apple: Bana bir elma getirdi: Ar uşkiri komomiğu.
She brought one apple: Bana bir elma getirdi: Ar uşkiri komomiğu.
All people: Bütün insanlar: Mteli k'oçepe.
All of the people: İnsanların hepsi: K'oçepeşi mteli.
Whole book: Bütün kitap : Mteli ketabi.
We have no time: Vaktimiz yok: Ora va miğunan.
''Have you any time?'' ''None'': ''Vaktin var mı'' ''Yok'': ''Ora giğun i? ''Va miğun''.
None of them has time: Hiçbirinin vakti yok: Çkaris ora va uğun.
There are some apples in the kitchen: Mutfakta birkaç elma var: Mutfağis/Ogearales arjur uşkiri koren.
There is some ink in the pen: Dolmakalemde biraz mürekkep var: Dolmak'alemis/Yopşinuşk'alemis arm3ika murekkebi (ko)ren.
There isn’t any milk left in the bottle: Şişede hiç süt kalmadı: Şuşes (hiç/çkar) mja va doskidu.
Would you like some coffee?: Biraz kahve ister misiniz?: Ar m3ika k'ave ginonan i?
Where is the other girl?: Öteki kız nerede?: Majurani k'ulani soren?
Give me another book: Bana başka kitap ver: Çkvaneri ar ketabi komomçi.
I can read either book: İki kitabı da okuyabilirim: Jur ketabiti (do)mak'itxen.
I can read either of these books: Bu kitapların ikisini de okuyabilirim: Am ketabepeşi juriti domak'itxen.
Neither magazine was good: İki dergi de iyi değildi: Jur dergiti k'ai va rt'u.
Neither of these magazines were good: Bu dergilerden ikisi de iyi değildi: Am dergepeşen juriti k'ai va rt'u.
Both books were good: İki kitap da iyiydi: Jur ketabiti k'ai t'u.
Both of the books were good: Kitapların ikisi de iyiydi: Ketabepeşi juriti k'ai t'u.
Each student has a book: Her öğrencinin kitabı var: K'arta mamgures ketabi uğun.
Every student has a book: Her öğrencinin kitabı var: K'arta mamgures ketabi uğun.
There is too much money: Burada çok fazla para var: Ak dido para/geç'areli ren.
There is very little milk left in the bottle: Şişede az süt kaldı: Şuşes ç'it'a mja kodoskidu.
There is a little time for this job: Bu iş için biraz zaman var: Am dulya şeni ç'it'a ora ren (*Am dulya şeni dido ora va miğunan: Bu iş için fazla zamanımız yok.).
There are few candies for the children: Çocuklar için az şeker var: Berepe şeni ç'it'a, şekeri ren.
There are a few apples on the table: Masanın üstünde bir kaç elma var: Masas arjur uşkiri gez'in.
There is a lot of happiness in the world: Dünyada çok mutluluk var: Kianas dido xeleba ren.
There are lots of apples on the table: Masada çok elma var: Masas dido uşkiri gez'in.
There is plenty of candy for the children: Çocuklar için çok şeker var: Berepe şeni dido şekeri ren.
He's someone else's friend: O başka birisinin arkadaşı: Eya çkva ar mitxanişi maqale ren. (*Ma skani maqale vore: Ben senin arkadaşınım.) (*Tkvan çkimi maqale ret: Siz benim arkadaşımsınız.) (*Eya maqale çkimi ren: O benim arkadaşım.) (*Çkin skani maqale voret: Biz senin arkadaşınız.) (*Tkvan emuşi maqale ret: Siz onun arkadaşınız.) (*Entepe çkini maqale renan: Onlar bizim arkadaşlarımız.) (*((Ma:Ben) (Si: Sen) (Eya: O) (Çkin: Biz) (Tkvan: Siz) (Entepe: Onlar) (Ocaği: Aile) (Baba: Baba) (Nana: Anne) (Kimoci: Eş (Bay eş)) (Çili: Eş (Bayan eş)) (Berepe: Çocuklar) (Skiri: Evlat) (Da: Kardeş (Kız kardeş)) (Cuma: Kardeş (Erkek kardeş) (Eksale: Kuzen) (Mota: Torun) (Mtiri: Kayınpeder) (Damtire: Kayınana) (Sica: Damat) (Nisa: Gelin) (Çkimi: Benim) (Skani: Senin) (Çkini: Bizim) (Tkvani: Sizin) (Emuşi: Onun) (Entepeşi: Onların) (Kiana: Dünya) (Noğa: Şehir) (Oput'e: Köy) (Dudnoğa: Başkent) (Sokaği: Sokak) (Meydani: Meydan) (Xinci: Köprü) (Oxori: Ev) (Amaxtimale: Giriş (istikameti)) (Gamaxtimale: Çıkış (istikameti)).)
İt's nobody else's dog: O hiç kimsenin köpeği değil: Eya çkar mitişi coğori va ren.
3.3: COMPARISON OF ADJECTIVES – SIFATLARIN KARŞILAŞTIRILMASI
3.3.1: Comparatives – Üstünlük Derecesi
cheap: ucuz: ucuzi -cheaper: daha ucuz: : daha ucuzi.
fast: hızlı: manişa. -faster: daha hızlı: : daha manişa.
beautiful: güzel: mskva -more beautiful: daha güzel: daha mskva.
intelligent: zeki: noseri -more intelligent: daha zeki: daha noseri.
3.3.2: Superlatives – En Üstünlük Derecesi
cheap: ucuz: ucuzi/epi.
The cheapest: en ucuz: irişen ucuzi.
fast: hızlı: manişa.
The fastest: en hızlı: irişen manişa.
beautiful: güzel: mskva.
the most beautiful: en güzel: irişen mskva.
intelligent: zeki: noseri/ç'k'unaeri.
the most intelligent: en zeki: irişen noseri.
more able: …bilir: …en.
More handsome: Yakışıklı: Mskva.
More polite: Terbiyeli: Noseri.
More cruel: Zalim: Zalimi.
More noble: asil: asaletoni.
More common: Ortak: Ortaği, oşkari.
More simple: Basit: K'olai, perpu.
more pleasant: hoş: xoşi.
bad–worse–the worst: kötü–daha kötü– en kötü: p'ati-daha p'at'i-irişen p'at'i.
much–more–the most: çok-daha çok–en çok: dido-daha dido-irişen dido.
good-better–the best: iyi–daha iyi–en iyi: k'ai-daha k'ai-irişen k'ai.
old-older–the oldest: elder–the eldest: yaşlı–daha yaşlı– en yaşlı: badi (baylar için)/xçini (bayanlar için)-daha badi/daha xçini-irişen badi/irişen xçini.
far–farther–the farthest: uzak–daha uzak–en uzak: mendra-daha mendra-irişen mendra.
3.3.3 Comparison of Equality – Sıfatların Eşitliği
She is as tall as me: O benim kadar uzun boyludur: Eya çkimi k'onari ginz'e ren.
He is as smart as Ayşe: O Ayşe kadar zekidir: Eya, Aşe k'onari noseri ren.
4 PRONOUNS – ZAMİRLER
4.1 PERSONAL, POSSESSİVE, REFLEXİVE PRONOUNS – ŞAHIS, İYELİK, DÖNÜŞTÜRME VE PEKİŞTİRME ZAMİRLERİ
Personal pronouns: Şahıs zamirleri
I: Ben: Ma.
You: Sen: Si.
He: O (baylar için): Eya.
She: O (kadınlar için): Eya.
It: O (cansızlar için): Eya.
We: Biz: Çkin.
You: Siz: Tkvan.
They: Onlar: Entepe.
Şahıs zamirlerinin –i / -e hali
Me: Beni, bana: Ma, çkimda.
You: Seni, sana: Si, skanda.
Him: Onu, ona (erkekler için): Eya, emus.
Her: Onu, ona (kadınlar için): Eya, emus.
It: Onu, ona (cansız varlık için): Eya, emus.
Us: Bizi, bize: Çkin, çkin(da).
You: Siz, size: Tkvan, tkvan(da).
Them: Onları, onlara: Entepe, entepes.
Possessive pronouns (İyelik zamirleri)
Mine: Benimki: Çkimi.
Yours: Seninki: Skani.
His: Onunki (baylar için): Emuşi.
Hers: Onunki (kadınlar için): Emuşi.
Its: Onunki (cansız varlık için): Emuşi.
Ours: Bizimki: Çkini.
Yours: Sizinki: Tkvani.
Theirs: Onlarınki: Entepeşi.
Rexlexive and emphasizing pronouns: Dönüştürme ve pekiştirme zamirleri
Myself: Kendim: Ma.
Yourself: Kendin: Si.
Himself: Kendi (erkekler için): Muk.
Herself: Kendi (kadınlar için): Muk.
Itself: Kendi (cansız varlıklar için): Muk.
Ourselves: Kendimiz: Çkin.
Yourselves: Kendiniz: Tkvan.
Yourselves: Kendileri: Mutepe.
I wrote that book: O kitabı ben yazdım: Em ketabi ma p'ç'ari.
Can you give me that book?: O kitabı bana verebilir misin?: Em ketabi çkimda megaçen i?
That book is mine: O kitap benim: Em ketabi çkimi ren.
I wrote that book myself: O kitabı kendim yazdım: Em ketabi ma p'ç'ari.
Zeynep is a good friend of mine: Zeynep benim en iyi arkadaşımdır: Zeynebi, irişen k'ai maqale çkimi ren.
I baked this cake by myself: Bu keki ben kendi kendime yaptım: Am xavla ma p'i-Am xavla ma muşebura dop'i.
4.2 INTERROGATIVE PRONOUNS – SORU ZAMİRLERİ
Who: Kim: Mi.
Whom: Kim, kimi: Mi.
Whose: Kimin: Mişi.
Which: Hangi: Namu.
What: Ne: Mu.
Who came first?: Önce kim geldi?: 3'oxle mi moxtu?
Whom did you look at?: Kime baktın?: Mis o3'k'edi?-Mis menda3’k’edi?
Whose flowers are these?: Bu çiçekler kimindir?: Am pukirepe mişi ren?
Which is yours?: Seninki hangisi?: Skani namu ren?
What did you do?: Ne yaptın?: Mu qvi?
What did you drink the medicine with?: İlacı ne ile birlikte içtin?: Ç'ami muk'ala şvi?
Will you pass the exam?: Sınavı geçecek misin?: İmtiani mek'agalasunon i?
I think so: Sanırım: (Eşo) doma3'onen-Heralda (*Ma mu miçkin, heralda eşo t'u: Ben ne bileyim, herhalde öyleydi.).
Will you pass the exam?: Sınavı geçecek misin?: İmtiani mek'agalasunon i?
I don't think so: Sanmam: Va doma3'onen-Guris çkar va goşamilaps (Hiç tahmin etmiyorum, hiç zannetmiyorum).
4.3 QUANTITY PRONOUNS – NİCELİK ZAMİRLERİ
Some, any: Biraz, birkaç, herhangi biri: M3ika/Ç'it'a, arjur, ar mitxani.
You can look in the refrigerator for milk. There must be some: Sütü buzdolabında ara. Orada biraz olacak: Mja buzdolabis gori. Ek ar ç'it'a iqvasunon.
You can wear any of them. I don't mind: Onlardan istediğini giyebilirsin. Benim için fark etmez: Entepeşen na ginon muidvi. Çkimi şeni muimi va ren.
One: Biri: Ar …, Ar ...
There are a lot of plums on the table. You can take one: Masanın üzerinde çok erik var. Birini alabilirsin: Masaş jin dido qomuri gez'in. Na ginon yezdi-Masas dido qomuri gez'in. Na ginon yezdi/yegazden.
One came here yesterday: Dün buraya biri geldi: Ğoman ak ar mitxani moxtu.
All, none: Hepsi, hiçbiri: Mteli, çkari.
She was to angry. She blomed all her staft: Fevkalede sinirliydi. Bütün personeli suçladı: Dido p'at'i şumeri t'u. Mtelixolo madulyes k'abaeti geudu (*K'abaeti mo gemidumer: Bana suç atma.).
Although there was too much tea in the teapot, she drank it all: Çaydanlıkta çok fazla çay olmasına rağmen hepsini içti: Çaydanluğis dido çayi kort'unati mteli xolo (çayi) koşu.
None of them are here now: Onların hiçbiri şimdi burada değil: Entepeşi çkari a3'i ak va ren.
Much, many: Çok: Dido.
You drank so much: Çok fazla içtim: Dido pşvi.
There were a lot of clairs. But we bought many: Çok fazla sandalye vardı. Ama çoğunu aldık: Dido sandalye t'u ama çoği yep'ç'opit (Çok fazla sandalye vardı fakat çoğunu satın aldık.)-Dido sandalye t'u mara çoği yebzdit.
A little little: Biraz, az: Ar ç'it'a, ç'it'a, m3ika.
The boy drank all the water. Son only a little was left: Çocuk bütün suyu içti. Bu nedenle az kaldı: Berek na rt'u 3'k'ari koşu. Emuşeni ç'it'a kodoskidu-(Berek na rt'u 3'k'ari koşu. Emuşeni 3'k'ari dido va doskidu).
There is a lot of money. But he will give us a little: Çok para var ama bize çok az verecek: Dido para ren mara çkinda dido ç'it'a momçasunon.
A few, few: Birkaç, az: Ar jur, m3ika, ç'it'a.
There were a lot of apples. But she gave me only a few: Çok fazla elma vardı ama bana sadece bir kaç tane verdi: Dido uşkiri t'u mara çkimda ar jur tane komomçu.
She has too many pencils but I have few: Onun çok fazla kalemi var ama benim az var: Emus dido k'alemi uğun mara ma ç'it'a miğun.
Another, other, others: Başka bir, diğeri, diğerleri: Majura, majurani, majuranepe.
Another song was appreciated: Başka bir şarkı daha beğenildi: Arçkva xolo çkvaneri ar birapa mo3'ondes (Bir kez daha başka bir şarkı beğendiler)-Çkvaneri ar birapa xolo mo3'ondes-Başka şark'iti mo3'ondes (Başka şarkı da beğendiler) (*Başka birapeti mo3'ondes: Başka şarkıları da beğendiler).
The other one is more beautiful: Ötekisi daha güzel: Majurani daha mskva ren.
The others didn't come to my village: Diğerleri benim köyüme gelmedi: Majuranepe oput'e çkimişa va moxtes.
Else: Başka: Çkva.
I won't marry him. Because I love someone else: Onunla evlenmeyeceğim. Çünkü başka birini seviyorum: Emuk'ala va viçilaminon. Çunki qoropeli miğun.
4.4 DEMONSTRATIVE PRONOUNS – İŞARET ZAMİRLERİ
This: BuAntepe.
These: Bunlar: Antepe.
That: Şu, o: Eya.
Şunlar, onlar: Antepe, Entepe.
This is mine: Bu benimki: Çkimi/Aya çkimi na ren.
That is cheaper than this book: Şu, bu kitaptan daha ucuz: Eya, am ketabişen daha ucuzi ren.
What are these?: Bunlar ne?: Antepe mu ren?
Look at those. They are so beautiful: Şunlara bak. Çok güzeller: Entepes o3'k'edi hele. Dido mskva renan.
4.5 DISTRIBUTIVE PRONOUNS – ÜLEŞTİRME ZAMİRLERİ
Either, neither (her biri, hiç biri): K'artai(xolo), irixolo, çkari (çkaris: hiç biri(ne)).
I bought two books for you. You can take either: Sana iki kitap aldım. Hangisini istersen alabilirsin: Jur ketabi kegiç'opi, namu ginonna yezdi-Jur ketabi kegiç'opi, namu ginonna goşa3xuni.
Neither of them is my friend: Onlardan hiçbiri benim arkadaşım değildir: Antepeşi çkari maqale/arkadaşi çkimi va ren.
Each, both: Her biri, her ikisi: K'artai, jurixolo.
You should thank him for each: Her biri için ona teşekkür etmelisin: İri mutxani şeni emus teşekkuri otkvaluşi re.
Both are my friends: Her ikisi de benim arkadaşım: Juri xoloti maqale çkimi ren.
Everyone, everybady, everything: Herkes, her şey: İrixolo, irimutxani.
Everyone likes flowers: Herkes çiçekleri sever: Pukirepe iris k'ai a3'onen-İrik pukirepe qorops.
Everybady is here: Herkes burada: İrik ak ren.
Everything will be ready on Tuesday: Her şey Salı günü hazır olacak: İri mutxani ik'inaçxas xaziri iqvasunon.
5 ADVERS / ZARFLAR
Nugzar swims well: Nugzar iyi yüzer: Nugzari k'ai inçvirs.
His sister runs fast: Kız kardeşi hızlı koşar: Da muşi zori/manişa unk'ap'un.
She is talking very much: O çok fazla konuşuyor: Eya dido ğarğalaps.
Ayşe is a very beautiful girl: Ayşe çok güzel bir kızdır: Aşe dido mskva bozo ren.
Separate: Ayrı: Çkvaneri.
Separately: Ayrıca: Arçkxa xolo.
True: Gerçek: Mtini.
Truly: Gerçekçe: Mtinebura.
Serios: Ciddi: Ciddi.
Seriously: Ciddi olarak: Ciddi/Ciddi oqopumeri/Ciddiro.
Whole: Bütün: Mteli.
Wholly: Bütün bir şekilde: Mteli/Mtelixolo.
Week: Hafta: Xafta/Doloni.
Weekly: HaftalıkXaftaluri.
Easy: Kolay: K'olai-Umeç'ireli (Zahmetsiz).
Easily: Kolaylıkla: K'olai-Umeç'ireli (Zahmetsizce).
Sıfat - Zarf
Good: K'ai.
İyi - Well: İyi bir şekilde: K'ai/Cgiro.
Far: Uzak: Mendra.
Far: Uzak bir şekilde: Mendra.
Fast: Hızlı: Manişa.
Fast: Hızlı bir şekilde: Manişa.
Little: Az: Ç'it'a.
Little: Az bir şekilde: Ç'iç'it'a.
High: Yüksek: Mağali.
High: Yüksek bir şekilde: Mağali/Mağaluro.
We went so far: Çok uzağa gittik: Dido mendra vidit.
5.1 TYPES OF ADVERBS – ZARF TÜRLERİ
5.1.1 Adverbs of Manner – Niteleme Zarfları
You should come here immediately: Hemen buraya gelmelisin: Manişa ak motimuşi re.
5.1.2 Adverbs of Time – Zaman Zarfları
Yesterday: Dün: Ğoman.
Before: Daha önceleri: 3'oxle.
Still: Hala: Elan daa (Hala daha)-Xolo.
Just: Demin: Mdğura.
She come yesterday: Dün geldi: Ğoman moxtu.
5.1.3 Adverbs of Place – Yer Bildiren Zarflar
Near: Yakınında: Xolos muşis.
There: Orada: Ek.
Anywhere: Herhangi bir yerde: Ar sotxanis.
Everywhere: Her yerde: K'arta svas.
Here: Burada: Ak.
You can go anywhere: İstediğin yere gidebilirsin: Na ginon svaşa mendagalen-Sotxani ren/Sotxanion na ginon yerişa mendagalen (İstediğin herhangi bir yere gidebilirsin.).
5.1.4 Adverbs of Frequency – Sıklık Zarfları
Often: Sık sık: P'ant'a, İro.
Sometimes: Bazen: Bazi.
Alway: Bazen: Bazi.
Always: Her zaman: P'ant'a, iro.
Rarely: Nadiren: Seyreği, dido var.
Never: Asla: Ebbedi, P'ot'e.
I often go fishing: Sık sık balık tutmaya gidiyorum: Bittum/İro çxomi oç'opuşa mevulur (Sürekli/Daima balık tutmaya gidiyorum)-Mani mani çxomi oç'opuşa mevulur (Çabuk çabuk/Sık sık balık tutmaya gidiyorum).
5.1.5 Interrogative Adverbs – Soru Zarfları
Where: Nerede: So.
When: Ne zaman: Mundes.
Why: Niçin: Muşeni.
How: Nasıl: Muç'oşi.
Where did you go last night?: Dün akşam nereye gittin?: Ğomamci so idi?
5.1.6 Relative Adverbs – İlgi Zarfları
When: …diği zaman: na … ora, …şi.
Where: ...diği yer: na .. sva.
Why: …diği için: na … şeni.
The phone was ringing when I came in: İçeri girdiğimde telefon çalıyordu: Doloxe kamaptişi telefoni gelaçapt'u.
5.1.7 Adverbs OF Degree – Derece Zarfları
Very, too: Çok: Dido.
The soup is very hot: Çorba çok sıcak: Çorba dido t'u3a ren.
She just opened the door: Kapıyı demin açtı: Nek'na mdğura gon3'k'u.
I’ll never come here again: Bir daha buraya gelmeyeceğim: Ma arçkva ak va moptaminon.
6 PREPOSITIONS – EDATLAR
At: -de, -da: -s.
At 11 o'clock: Saat on birde: Saat'i vit'oaris.
At night: Bütün gece: K'arta seri.
At the moment: O sırada: Em oras.
At the bottom of the book: Kitabın en sonunda: Ketabişi (irişen) çodinas.
I saw him at the redstaurant: Onu lokantada gördüm: Eya lok'ant'as kobz'iri.
On: -de, üzerinde: -s, jin.
On Tuesday: Salı günü: İk'inaçxaş dğa(s)-İk'inaçxas.
On 19 February: 19 şubatta: 19 K'unduras.
On the table: Masanın üzerinde: Masaş jin.
On the page: Sayfanın üzerinde: Kart'aliş jin.
On your shirt: Gömleğin üzerinde: Porçaş jin.
in: -de, içinde: -s, doloxe.
in September: Eylülde: St'aroşinas.
in 2003: 2003'de: 2003 ‘is.
İn the Khucian era: Khuci döneminde: Quciş oras.
in the afternoon: Öğleden sonra: Ondğeriş k'ule.
Ar otelis: in a hotel: Bir otelde: Ar otelis.
In this room: Bu odada: Am odas.
Inthe sea: Denizde: Zuğas.
In the line: Çizgide: Noç'ares.
In the park: Parkta: Parkis.
in the lake: Gölde: T'ibas.
in the bottle: Şişede: Şuşes.
in your pocket: Cepte: Cebes-Cebes na dologiz’unan … (Cebinizdeki mevcut …)
from, to: -den, -e kadar: -şen, -şakis.
From five to eleven: Beşten onbire kadar: Xutişen vit'oari şakis.
I came to school from home: Okula evden geldim: Mektebişa oxorişen mopti.
We will go from the office directly to the party tonight: Bu akşam bürodan dosdoğru partiye gideceğiz: Am seri buroşen direkt partişa vidaminonan.
Since: -den beri: …şen doni.
I haven’t seen my children since 1997: Çocuklarımı 1997’den beri görmedim: Berepe çkimi 1997' şen doni va bz'iri/miz'irun.
By: -e kadar: -şakis.
She will be there by Monday: Pazartesi'ye kadar burada kalacak: Mjaçxa şakis ak dodgitasunon.
For: Süredir: -doni, ora ren.
For five years: Beş yıldır: Xut 3'anaşen doni.
For two monts: İki aydır: Jur tutaşen doni.
During: Boyunca: ..den .. şakis.
It has rained during the day: Gün boyunca yağmur yağdı: Ç'umanden limci şakis mç'ima mç'imu-Andğa umeç'k'vidu mç'ima mç'imu.
Before, after: Önce, sonar: 3'oxle, ek'ule.
She came before midnight: Gece yarısından önce geldi: Seriş gverdişen 3'oxle moxtu.
She came after midnight: Gece yarısından sonra geldi: Seri gverdiş k'ule moxtu.
Off: Uzakta: Mendra.
He drove off from the school: Arabayla okuldan uzaklaştı: Mankanate mektebişen imendranu/mendaxtu.
Up: Yukarı: Jin.
Look up!: Yukarı bak!: Jile menda3'k'edi!/E3'i3'k'edi!
Down: Aşağı: 3'ale.
Look down!: Aşağı bak!: Tude o3'k'edi/3'ale o3'kedi.
Through the smoke: Dumanların arasından: K'omapeşi şkaşen-K'omapeşi aras/(araşen).
Across: Karşısında: K'arşi muşis (*Muşi mele: Karşı istikametinde).
Across the street: Caddenin karşısında: Caddeşi k'arşis.
Across the river: Irmağın karşısına: Ğaliş mele.
Around: Çevresinde: Gomorgva muşis.
Around the world: Dünyanın etrafında: Kianaşi gomorgvas/et'rafis.
Above: Üzerinde: Jin muşis.
There are black clouds above the mountain: Dağın üzerinde siyah bulutlar var: Germaş jin uça mp'ulape ren-Germas uça mp'ulape mok'otun (Siyah bulutlar dağı örtmüş).
For an explanation see the above sentence: Açıklama için yukarıdaki cümleye bakınız: Oxo3'onapa şeni jileni cumles menda3'k'edit.
Over: Üzerinde: Jin
The doctor leaned over the body: Doktor vücudun üzerine doğru eğildi: Doxtorik vucudis kogeanç'u.
Below: Altında: Tude (muşis).
His signature is below: Onun imzası alttadır: Emuşi imza tude ren.
Under, beneath: Altında: Tude (muşis).
The cat is under the table: Kedi masanın altındadır: K'at'u masaş tude ren.
Against: Karşı: K'arşi (K'arşi momixtu: Bana karşı geldi) (*Mele: Karşı istikamet).
She is against the war: O savaşa karşıdır: Eya k'abğaşa k'arşi ren-Emus k'abğa k'ai va u3'onun (Savaş onun hoşuna gitmez/O savaştan hoşlanmaz.).
Behind: Arkasında: K'ap'ula muşis.
The cat is behind the wall: Kedi duvarın arkasındadır: K'at'u duvariş k'ap'ulas ren.
Beside: Yanında: Xolos, .. k'ala.
The cat is beside the armchair: Kedi koltuğun yanındadır: K'at'u k'oltuğiş xolos ren-K'at'u k'oltuği k'ala dgin (Kedi koltuğun yanında duruyor.).
İn front of: Önünde: 3'oxle muşis.
The cat is in front of the television: Kedi televizyonun önündedir: K'at'u televizyoniş 3'oxle ren.
Near: Yanında: … k'ala-Xolos muşis.
it’s near the bus stop: Otobüs durağının yanındadır: Otobusiş dginale k'ala ren-Otobusiş dginaleş xolos ren.
Opposite: Karşısında: K'arşi muşis.
The baker’s is just opposite the bus stop: Fırın otobüs durağının tam karşısındadır: Furuni otobusiş dginaleş tam k'arşi muşis ren.
About: Hakkında: … şeni.
She talked about the accident: Kaza hakkında konuştu: K'eza şeni doğarğalu.
With: İle: K'ala
She talked with her sister: Kız kardeşiyle konuştu:Da muşi k'ala ğarğalu.
Without: -sız: U….
Without a book: Kitapsız: Ukitaboni/U3'igne.
Except: Hariç: … met'a.
She invited all the class except me: Ben hariç bütün sınıfı davet etti: Çkimiş met'a sinifişi na ren berepe dudavetu-Çkimiş met'a sinifişi mteli(xolo) berepe(s) dudavetu.
Like, as: Gibi, olarak: Steri, ..eri.
She is like the others: O da ötekiler gibi: Eti majuranepe steri.
I worked there as a teacher: Orada öğretmen olarak çalıştım: Ma ek muellimi vort'i.
She talked with me like a princess: Benimle bir prenses gibi konuştu: Çkimi k'ala prensesi steri ğarğalu-Prensesi steri miğarğalu.
Until, by: Kadar: … şakis.
She will be there by Monday: Pazartesi'ye kadar burda olacak: Tutaçxa şakis ak dodgitasunon.
She will be there until Monday: Pazartesi’ye kadar burada olacak: Tutaçxa şakis ak iqvasunon-Tutaçxa şakis ak t'asunon (Pzartesi’ye kadar burada kalacak/olacak.).
7 CONJUNCTIONS: BAĞLAÇLAR
7.1 COORDINATING CONJUNCTIONS – DÜZENLEME BAĞLAÇLARI
And: Ve: Do.
Ali and Ayşe: Ali ile Ayşe: Ali do Aşe.
She came in my room and sat on the chair: Odama geldi ve sandalyeye oturdu: Oda çkimişa moxtu do sandalyes kodoxedu.
Go and tell him he is wrong: Git ve ona hatalı olduğunu söyle: İdi do emus k'abaeti giğun ya u3'vi/tkvi.
Both of them are beautiful and smart: Onların ikisi de hem güzel hem zekidir: Entepeşi juri hemi mskva do hemi noseri renan.
They are not only beautiful but they are also smart: Onlar sadece güzel değil zekidirler de: Entepe arxvala mskva var, noseriti renan.
Or: Veya: Vana.
You can go to the cinema or to the theatre: Sinema ya da tiyatroya gidebilirsin: Sinema vana tiatroşa mendagalen.
Either or: Ya … ya da: Ya … yati.
You can go either to the cinema or to the theatre: Ya sinemaya ya da tiyatroya gidebilirsin: Ya sinemaşa yati tiatroşa mendagalen.
He will be a lawyer or o teacher: Ya avukat ya da doktor olacak: Ya avuk'at'i yati hekimi viqvaminon.
Neither ... nor: Ne ... ne de: Varti … vartiti.
You can go neither to the cinema nor to the theatre: Ne sinemaya ne de tiyatroya gidebilrsin: Varti sinemaşa vartiti tiatroşa mendagalen.
he will be neither a lowyer nor a doctor: Ne avukat ne de doktor olacak: Varti avuk'at'i vartiti hekimi iqvasunon.
But: Ama: Mara.
You can go to the cinema but don't be late: Sinemaya gidebilirsin fakat geç kalma: Sinemaşa mendagalen mara yano mo doskidur.
Ayşe is very fat but she has a beautiful face: Ayşe şişman bir kızdır ama güzel bir yüzü vardır: Aşe mçxu/mgvaneri k'ulani ren mara (Aşes) mskva nunk'u uğun.
So: Bu yüzden, o nedenle: Amuşeni, emuşeni.
There was an accident so we were late: Kaza oldu, onun için geç kaldık: K'eza iqu, emuşeni yano dobskidit-K'eza iqu, emuşeni doviyanit.
She is very angry today, so you must be careful: Çok kızgın bu yüzden dikkatli olmalısın: Dido şumeri ren, dik'k'atli iqvi-Dido şumeri ren, dik'k'ati giğut'as/dik'k'atoni oqopumoni re.
Therefore: Bu yüzden: Amuşeni.
There was a terrible storm, therefore we didn't go out: Çok kötü bir fırtına vardı, bu yüzden dışarı çıkmadık: Dido zori furt'una t'u, emuşeni gale va gamaptit.
7.2 SUBORDINATING CONJUNCTIONS – UYUM BAĞLAÇLARI
That: -diği: …şi.
He thinks that we will go to Hopa: O Hopa’ya gideceğimizi düşünüyor: Emus Xopaşa vidaminonan ya uçkin (Emus Xopaşa vidaminonan ya u3'ves: O’na Hopa’ya gideceğiz dediler) (*Emuk Xopaşa vidaminonan ya mi3'u: O bana Hopa’ya gideceğiz dedi.) (*Eya Xopaşa moviqonaminonan ya mi3'ves: Bize o’nu Hopa’ya getireceğiz diye söylediler) (*Çkini şeni Xopaşa idasunonan ya uçkin: Bizim Hopa’ya gideceğimizi biliyor) (*Uçkin, çkin Xopaşa na vidaminonan: Biliyor, bizim Hopa’ya gideceğimizi.).
Because: Çünkü: Çunki.
I wan't to visit my uncle, because he is ill: Amcamı ziyaret etmek istiyorum, çünkü o hasta: Cumadi çkimi mok'itxu minon, çunki zabuni ren.
Since: -den beri: -doni, -şen beri.
I wan't to visit my uncle since I heard he was ill: Onun hasta olduğunu duyduğumdan beri amcamı ziyaret etmek istiyorum: Eya zabuni ren yado vognişen doni cumadi çkimi mok'itxu(şa) (oxtimu) minon.
As: -iken: …t'uşi/t'işi.
As I was listening to the radio, I heard about a terrible plane crash: Radyoyu dinlerken feci uçak kazası haberini duydum: Radi visimint'işi dido p'at'i putxaş k'ezaşi ambari vogni.
For: -den dolayı: … şeni.
She couldn’t talk for yawning: Esnemekten konuşamadı: Onkorute va ağarğalu.
Although, even though, despite: -e rağmen: .. (t'u)tina.
Although/Even though/Despite him being ill, I didn't visit him: Hasta olmasına rağmen onu ziyaret etmedim: Zabuni kort'utina eya va movik'itxi.
in spite of: Rağmen: … (t'u)tina.
In spite of this illness, he came to see me: Hastalığına rağmen beni görmeye geldi: Zabuni t'utina çkimda komomixtu-Zabuni kort'utina ma momik'itxu-Zabuni kort'utina mok'itxuşa komomixtu.
Even if: Olsa bile: ..t'asnati.
Even if he is ill he must come to my party: Hasta olsa bile partime gelmeli: Zabuni kort'asnati çkimi partişa moxtumuşi ren/moxtasunon.
However: Bununla birlikte: Amu k'ala/Amute.
He very was ill, however he came to my party: Çok hastaydı, yine de partime geldi: Dido zabuni t'u, xoloti çkimi partişa komoxtu.
When: -diği zaman: ..şi.
When you looked at me I saw your tears: Bana baktığın zaman bütün gerçeği anladım: Ma mendam3'k'edişi iri mutxani koxovo3'oni.
Whenever: Herzaman: İro-K'arta oras.
Whenever I see him, he tries to talk with me: Onu ne zaman görsem konuşmaya çalışıyor: Eya mundesna bz'ira oğarğalu gorups.
As soon as, as long as: Olabildiğince, eğer, koşuluyla: .. na iqvas/ren k'onari/.. na rt'u k'onari, egere, … genk'vatu/gevunk'vati (şart koştum).
You must come as soon as possible: Olabildiğince çabuk gelmelisin: Na mogalen k'onari ordo/manişa moxtimuşi re.
As long as you need me, I will stay with you: Bana ihtiyacın olduğu sürece yanında kalacağım: Çkimda ixtiyaci/menfaati giğut'a şakis skani k'ala vort'aminon/(yani skanis vort'aminon).
Before: Önce: 3'oxle.
Before you go, you must visit me: Onu gördüğüm yerde benden saklandı: Eya na bz'iri yeris/sotis çkimden dont'k'obu.
Wherever: Her nerede: Sotxanion/Sotxani ren.
Wherever you go, I will always remember you: Nereye gidersen git seni her zaman hatırlayacağım: Sotxani ren idi, si xolo gogişinaminon.
in order to: -mek için: -u şeni.
I did all could in order to see him: Onu görmek için yapabildiğim her şeyi yaptım: Eya oz'iru şeni na domaxvenen iri xolo dop'i-Emuşi oz'iramu şeni na domaxvenen iri ondi dop'i.
So that: Diye: Yado.
I put on my coat so that I wouldn't get wet: Islanmayayım diye yağmurluğumu giydim: Va vişola yado mç'imaşi dolokunu çkimi movidvi.
in case: Olması halinde, olması ihtimaline karşı
Take your umbrella in case it rains: Şemsiyeni al belki yağmur yağar: Şemsiye yezdi, bekim mç'ima mç'ips.
As if: Sanki, -miş gibi: Sanki, Giçkinki (Zannedersin ki anlamıyla), … steri.
I pretended as if didn't know the issue: Meseleyi bilmiyormuş gibi yaptım: Va miçkin mado mek'ovolapi.
I feel as if have a headeche: Başım ağrıyacakmış gibi hissettim: Ti ma3'k'unasunon yado doma3'onu-Ti ma3'k'unasunon yado maçkinu.
As if I were rich, she wants a diamond ring from me: Zenginmişim gibi benden elmas bir yüzük istiyor: Zangini/Xampa na vort'a steri elmasi ar ma3'k'indi mak'vandeps/mak'vans.
İf: Eğer: Egere.
İf I were you, I wouldn't go: Eğer senin yerinde olsaydım gitmezdim: Ma skande vort'ik'onna va mendavulut'i-Yeri skanis vort'ik'onna va mendavulut'i.
Unless: -medikçe: -şa, -na, -şakis.
Unless you go, I will study: Sen gitmezsen ben çalışacağım: Si va uluna ma viçalişaminon-Si va ida şakis ma viçalişaminon/Si va ulut'aşa ma viçalişaminon (Sen gitmediğin müddetce/gitmedikçe ben çalışacağım.).
8.1 TENSES-ZAMANLAR
8.1.1. Present Continious Tense-Şimdiki Zaman
I am reading now: Şu an kitap okuyorum: A3'i ketabi p'k'itxup.
She is cleaning my room: Odamı temizliyor: Oda çkimi kosups.
He isn't writing a letter: Mektup yazmıyor: Mektubi va ç'arups.
What are they doing?: Ne yapıyorlar?: Mu ikipan?
I am reading an exciting novel these days: Bu günlerde heyecanlı bir kitap okuyorum: Am dğalepes heyacanuri ar ketabi p'k'itxup.
I am washing the dishes at the moment: Şu an bulaşıkları yıkıyorum: A3'i angepe pçxip.
Everything is getting more and more difficult: Her şey gittikce zorlaşıyor: İri mutxani k'artan dğas içetinen.
We're going to the cinema tonight: Bu akşam sinemaya gidiyoruz: Am seri sinemaşa mevulut.
Positive (Olumlu)
I am going: Gidiyorum: Vulu.
You are going: Gidiyorsun: Ulu.
He is going: Gidiyor: Ulun.
She is going: Gidiyor: Ulun.
It is going: Gidiyor: Ulun.
We are going: Gidiyoruz: Vulut.
You are going: Gidiyorsunuz: Ulut.
They are going: Gidiyiorlar: Ulunan.
Negative (Olumsuz)
I am not going: Gitmiyorum: Va vulu.
You are not going: Gitmiyorsun: Va ulu.
He is not going: Gitmiyor: Va ulun.
She is not going: Gitmiyor: Va ulun.
It is not going: Gitmiyor: Va ulun.
We are not going: Gitmiyoruz: Va vulut.
You are not going: Gitmiyorsunuz: Va ulut.
They are not going: Gitmiyorlar: Va ulunan.
Question (Soru)
Am I going: (Ben) gidiyor muyum: (Ma) vulu i?
Are you going: (Sen) gidiyor musun?: (Si) ulu i?
Is he going?: (O) gidiyor mu?: (Eya) ulun i?
Is she going?: (O) gidiyor mu?: (Eya) ulun i?
It is going?: (O) gidiyor mu?: (Eya) ulun i?
Are we going?: (Biz) gidiyor muyuz?: (Çkin) vulut i?
Are you going?: (Siz) gidiyor musunuz?: (Tkvan) ulut i?
Are they going?: (Onlar) gidiyorlar mi?: (Entepe) ulunan i?
Negative question (Olumsuz soru)
Aren't I going?: (Ben) gitmiyor muyum?: (Ma) va vulu i?
Aren't you going?: (Sen) gitmiyor musun?: (Si) va ulu i?
Isn't he going?: (O) gitmiyor mu?: (Eya) va ulun i?
Isn't she going?: (O) gitmiyor mu?: (Eya) va ulun i?
Isn't it going?: (O) gitmiyor mu?: (Eya) va ulun i?
Aren't we going?: (Biz) gitmiyor muyuz?: (Çkin) va vulut i?
Aren't you going?: (Siz) gitmiyor musunuz?: (Tkvan) va ulut i?
Aren't they going?: (Onlar) gitmiyorlar mi?: (Entepe) va ulunan i?
8.1.2. Present Simple Tense-Geniş Zaman
I get up at 6 o'clock in the mornings: Ben sabahları saat altıda kalkarım: Ma k'arta ç'umani saat'i aşis yevisel.
Ayshe swims everday: Ayşe her sabah yüzer: Aşe k'arta ç'umani inçvirs.
The sun rises every morning: Güneş her sabah doğar: K'arta ç'umani mjora yulun.
One day a stranger comes from a far away country: Bir gün uzak bir ülkeden bir yabancı gelir: Ar dğa(s) mendra ar donadonaşen ar yabanci komulun.
Always: Hep, her zaman, daima: Mteli, iro, iroras, p'ant'a, bittum.
Usualy: Genelde: Ekseri.
Often: Sık sık: Mani mani.
Sometimes: Bazen: Bazi.
Never: Asla: P'ot'e.
Rarely: Nadiren: Dido var/Bazi bazi.
I always brush my teath before going to bed: Yatmadan önce her zaman dişlerimi fırçalarım: Va vinciraşen 3'oxle k'arta oras k'ibiri viçxip-Va vinciraşen 3'oxle iro/bittum k'ibiri viçxip.
Her class begins at 9 a.m: Dersi saat 9'da başlar/başlayacak: Dersi muşi saat'i 9’ s geiç'k'en/geiç'k'asunon.
The bus to Hopa leaves at 7 am. Tomorrow and arrives there at 6 pm: Yarın saat 07.00’da Hopa'ya otöbüs kalkacak ve oraya saat 18.00’de varacak: Ç'umen saat'i 07.00 's Xopaşa otobusi yiselasunon edo saat'i 18.00 's ek t'asunon/moxtasunon.
Positive (Olumlu)
I go: Giderim: (Me)vulu.
You go: Gidersin: Ulu.
He goes: Gider: Ulun.
She goes: Gider: Ulun.
It goes: Gider: Ulun.
We go: Gideriz: (Me)vulut.
You go: Gidersiniz: Ulut.
They go: Giderler: Ulunan.
Negative (Olumsuz)
I do not go: Gitmem: Va vulu.
You do not go: Gitmezsin: Va ulu.
She does not go: Gitmez: Va ulun.
It does not go: Gitmez: Va ulun.
We do not go: Gitmeyiz: Va vulut.
You do not go: Gitmezsiniz: Va ulut.
They do not go: Gitmezler: Va ulunan.
Question (Soru)
Do I go?: Gider miyim?: Vulu i?
Do you go?: Gider misin?: Ulu i?
Does he go?: Gider misin?: Ulun i?
Does she go?: Gider misin?: Ulun i?
Does it go?: Gider misin?: Ulun i?
Do we go?: Gider misiniz?: Vulut i?
Do you go?: Gider misiniz?: Ulut i?
Do they go?: Giderler mi?: Ulunan i?
Negative question (Olumsuz soru)
Don't I go?: Gitmez miyim?: Va vulu i?
Don't you go?: Gitmez misin?: Va ulu i?
Doesn't he go?: Gitmez mi?: Va ulun i?
Doesn't she go?: Gitmez mi?: Va ulun i?
Doesn't it go?: Gitmez mi?: Va ulun i?
Don't we go?: Gitmez miyiz?: Va vulut i?
Don't you go?: Gitmez misiniz?: Va ulut i?
Don't they go?: Gitmez miler?: Va ulunan i?
8.1.3. Past Simple Tense-Basit Geçmiş Zaman
I cooked: Yemek pişirdim: Geari bgibi.
I wrote a letter: Bir mektup yazdım: Ar mektubi (do)p'ç'ari.
I caught the bus today: Bugün, otobüsü yakaladım: Andğa, otobusis komepç'işi (Bugün otobüse yetiştim).
Once upon a time there was a little rabbit: Bir zamanlar küçük bir tavşan vardı: 3'oxle ç'it'a ar m3kvitura kort'u (Eskiden küçük bir tavşan vardı.).
Positive (Olumlu)
I went: Gittim: Vidi.
You went: Gittin(iz): İdi(t).
He went: Gitti: İdu.
She went: Gitti: İdu.
It went: Gitti: İdu.
We went: Gittik: Vidit.
They went: Gittiler: İdes.
Negative (Olumsuz)
I did not go: Gitmedim: Va vidi.
You did not go: Gitmedin: Va idi.
He did not go: Gitmedi: Va idu.
She did not go: Gitmedi: Va idu.
It did not go: Gitmedi: Va idu.
You did not go: Gitmediniz: Va idit.
They did not go: Gitmediler: Va ides.
Question (Soru)
Did I go?: Gittim mi?: Vidi i?
Did you go?: Gittin mi?: İdi i?
Did he go?: Gittin mi?: İdi i?
Did she go?: Gittin mi?: İdu i?
Did it go?: Gittin mi?: İdu i?
Did we go?: Gittik mi: Vidit i?
Did you go?: Gittiniz mi?: İdit i?
Did they go?: Gittiler mi?: İdes i?
Negative question (Olumsuz soru)
Didn't I go?: Gitmedim mi?: Va vidi i?
Didn't you go?: Gitmedin mi?: Va idi i?
Didn't he go?: Gitmedi mi?: Va idu i?
Didn't she go?: Gitmedi mi?: Va idu i?
Didn't it go?: Gitmedi mi?: Va idu i?
Didn't we go?: Gitmedik mi?: Va vidit i?
Didn't you go?: Gitmediniz mi?: Va idit i?
Didn't they go?: Gitmediler mi?: Va ides i?
8.1.4. Past Continuous Tense-Sürekli Geçmiş Zaman
I was swimming: Yüzüyordum: Vinçvirt'i.
I was working when she came: O geldiğinde ders çalışıyordum: Eya moxtuşi dersi viçalişept'i.
While she was dreaming she screamed: Rüya görürken çığlık attı: İzmoce z'iropt'uşi kogamiquru-İzmoce z'iropt'uşi qureli gok'u3xu (Rüya görüyorken bağırarak uyandı).
Positive (Oulmlu)
I was going: Gidiyordum: Vulut'i.
You was going: Gidiyordun(uz): Ulut'i(t).
He was going: Gidiyordu: Ulut'u.
She was going: Gidiyordu: Ulut'u.
It was going: Gidiyordu: Ulut'u.
We were going: Gidiyorduk: Vulut'it.
You were going: Gidiyorduk: Ulut'it.
They were going: Gidiyordular: Ulut'es.
Negative (Olumsuz)
I was not going: Gitmiyordum: Va vulut'i.
You was not going: Gitmiyordun: Va ulut'i.
He was not going: Gitmiyordu: Va ulut'u.
She was not going: Gitmiyordu: Va ulut'i.
It was not going: Gitmiyordu: Va ulut'u.
We were not going: Gitmiyorduk: Va vulut'it.
You were not going: Gitmiyordunuz: Va ulut'it.
They were not going: Gitmiyodular: Va ulut'es.
Question (Soru)
Was I going?: Gidiyor muydum?: Vulut'i i?
Were you going?: Gidiyor muydun?: Ulut'i i?
Was he going?: Gidiyor muydu?: Ulut'u i?
Was she going?: Gidiyor muydu?: Ulut'u i?
Was it going?: Gidiyor muydu?: Ulut'u i?
Were we going?: Gidiyor muyduk?: Vulut'it i?
Were you going?: Gidiyor muydunuz?: Ulut'it i?
Were they going?: Gidiyor muydular?: Ulut'es i?
Negative question (Oulumsuz soru)
Wasn't I going?: Gitmiyor muydum?: Va vulut'i i?
Weren't you going?: Gitmiyor muydun?: Va ulut'i i?
Wasn't he going?: : Gitmiyor muydu?: Va ulut'u i?
Wasn't she going?: Gitmiyor muydu?: Va ulut'u i?
Wasn't it going?: Gitmiyor muydu?: Va ulut'u i?
Weren't we going?: Gitmiyor muyduk?: Va vulut'it i?
Weren't you going?: Gitmiyor muydunuz?: Va ulut'it i?
Weren't they going?: Gitmiyor muydular?: Va ulut'es i?
8.1.5. Future Simple Tense-Gelecek Zaman
I will go the cinema tonight: Bu akşam sinemaya gideceğim: Am seri sinemaşa vidaminon/mendaptaminon.
I'll call him: O'nu arayacağım: Eya bgoraminon.
I won't accept that proposal: Bu teklifi kabul edemem: Am teklifi şeni ho ya va matkven-Am teklifi k'abuli va maxvenen (*Am teklifi şeni ho ya va matkvapu: Bu teklif için evet dedirtemedim.).
I promise I will take him to Hopa: Söz veriyorum. O'nu Hopa’ya götüreceğim: Eya, Xopaşa viqonaminon.
I think it'll rain on Tuesday: Sanırım Salı günü yağmur yağacak: İk'inaçxas mç'ima mç'imasunon yado guris goşamilaps.
If I go to Hopa I will visit my father: Eğer Hopa'ya gidersem babamı ziyaret edeceğim: Egere Xopaşa mendamaluna baba çkimi movik'itxaminon.
Positive (Olumlu)
I will go: Gideceğim: Vidaminon/Vigzalaminon/Mendaptaminon.
You will go: Gideceksin: İdaginon.
He will go: Gidecek: İdasunon.
She will go: Gidecek: İdasunon.
It will go: Gidecek: İdasunon.
We will go: Gideceğiz: Vidaminonan.
You will go: Gideceksiniz: İdaginonan.
They will go: Gidecekler: İdasunonan.
Negative (Olumsuz)
I will not go: Gitmeyeceğim: Va vidaminon.
You will not go: Gitmeyeceksin: Va idaginon.
He will not go: Gitmeyecek: Va idasunon.
She will not go: Gitmeyecek: Va idasunon.
It will not go: Gitmeyecek: Va idasunon.
You will not go: Gitmeyeceksiniz: Va idaginonan.
We will not go: Gitmeyeceğiz: Va vidaminonan.
They will not go: Gitmeyecekler: Va idasunonan.
Question (Soru)
Will I go?: Gidecek miyim?: Vidaminon i?
Will you go?: Gidecek misin?: İdaginon i?
Will he go?: Gidecek mi?: İdasunon i?
Will she go?: Gidecek mi?: İdasunon i?
Will it go?: Gidecek mi?: İdasunon i?
Will we go?: Gidecek miyiz?: Vidaminonan i?
Will you go?: Gidecek misiniz?: İdaginonan i?
Will they go?: Gidecekler mi?: İdasunonan i?
Negative question (Olumsuz soru)
Won't I go?: Gitmeyecek miyim?: Va vidaminon i?
Won't you go?: Gitmeyecek misin?: Va idaginon i?
Won't he go?: Gitmeyecek mi?: Va idasunon i?
Won't she go?: Gitmeyecek mi?: Va idasunon i?
Won't it go?: Gitmeyecek mi?: Va idasunon i?
Won't we go?: Gitmeyecek miyiz?: Va vidaminonan i?
Won't you go?: Gitmeyecek misiniz?: Va idaginonan i?
Won't they go?: Gitmeyecekler mi?: va idasunonan i?
8.1.6 Be Going To – Be Going To Yapisi
I'm going to swim this afternoon: Bu öğleden sonra yüzeceğim: Ondğeriş k'ule vinçviraminon.
I'm going to buy this book: Bu kitabı yazacağım: Am ketabi p'ç'araminon.
I'm going to buy this book: Bu kitabi alacağım: Am ketabi yep'ç'opaminon.
I feel dizzy, I am going to faint: Başım dönüyor, bayılacağım: Ti makten, ok'onabğuraminon.
Positive (Olumlu)
I am going to study: Çalışacağım: Viçalişaminon.
You are going to study: Çalışacaksın: İçalişaginon.
He is going to study: Çalışacak: İçalişasunon.
She is going to study: Çalışacak: İçalişasunon.
It is going to study: Çalışacak: İçalişasunon.
We are going to study: Çalışacağız: Viçalişaminonan.
You are going to study: Çalışacaksınız: İçalişaginonan.
They are going to study: Çalışacaklar: İçalişasunonan.
Negative (Olumsuz)
I am not going to study: Çalışmayacağım: Va viçalişaminon.
You are not going to study: Çalışmayacaksın: Va içalişaginon.
He is not going to study: Çalışmayacak: Va içalişasunon.
It is not going to study: Çalışmayacak: Va içaliasunon.
We are not going to study: Çalışmayacağız: Va viçalişaminonan.
You are not going to studuy: Çalışmayacaksınız: Va içalişaginonan.
They are not going to studuy: Çalışmayacaklar: Va içalişasunonan.
Question (Soru)
Am I going to study?: Çalışacak mıyım?: Viçalişaminon i?
Are you going to study?: Çalışacak mısın?: İçalişaginon i?
Is he going to study?: Çalışacak mı?: İçalişasunon i?
Is she going to study?: Çalışacak mı?: İçalişasunon i?
Is it going to study?: Çalışacak mı?: İçalişasunon i?
Are we going to study?: Çalışacak mıyız?: Viçalişaminonan i?
Are you going to study?: Çalışacak mısınız?: İçalişaginonan i?
Are they going to study?: Çalışacaklar mı?: İçalişasunonan i?
Negative question (Olumsuz soru)
Aren't going to study?: Çalışmayacak mıyım?: Va viçalişaminon i?
Aren't you going to study?: Çalışmayacak mısın?: Va içalişaginon i?
Isn't he going to study?: Çalışmayacak mı?: Va içalişasunon i?
Isn't she going to study?: Çalışmayacak mı?: Va içalişasunon i?
Isn't it going to study?: Çalışmayacak mı?: Va içalişasunon i?
Aren't we going to study?: Çalışmayacak mıyız?: Va viçalişaminonan i?
Aren't you going to study?: Çalışmayacak mısınız?: Va içalişaginonan i?
Aren't they going to study?: Çalışmayacaklar mı?: Va içalişasunonan i?
8.1.7. Future Continuous Tense – Sürekli Gelecek Zaman
Tomorrow I will go working all day: Yarın bütün gün çalışıyor olacağım: Ç'umen limci şakis viçalişaminon.
She will be tanning on the Hopa beaches two days from now: İki gün sonra Hopa sahillerinde güneşleniyor olacağım: Jur dğaş k'ule Xopaş zuğap'icis vimjoraminon.
She will be tannig on the Hopa beaches two boys from now: İki gün sonra Hopa Sahillerinde güneşleniyor olacak: Jur dğaş k'ule Xopaş zuğap'icis imjorasunon.
I will be riding my motorbike tomorrow: Yarın motosikletimi kullanıyor olacağım: Ç'umen motosikleti çkimi govoçkvaminon-Ç'umen motosikletite goptaminon (Yarın motosikletle gezeceğim.).
Positive (Olumlu)
I will be going: Gidiyor olacağım: Vidaminon (Gideceğim)-*Gzas viqvaminon-**Gzas vort'aminon (Yolda olacağım)-*Gzas viqve (Yolda olurum) (** ''Gidiyor olacağım''ın Lazca birebir karşılığı ''(Me)vulur viqvaminon'' dur fakat Lazca’da kullanılırlığı yoktur).
You will be going: Gidiyor olacaksın: İdaginon (Gideceksin)-(*Gzas iqvaginon: Yolda olacaksın)-(*Gzas iqve: Yolda olursun).
He will be going: Gidiyor olacak: İdasunon (Gidecek)-(*Gzas iqvasunon: Yolda olacak)-(*Gzas iqven: Yolda olur).
She will be going: Gidiyor olacak: İdasunon (Gidecek)-(*Gzas iqvasunon: Yolda olacak)-(*Gzas iqven: Yolda olur).
It will be going: Gidiyor olacak: İdasunon (Gidecek)-(*Gzas iqvasunon: Yolda olacak)-(*Gzas iqven: Yolda olur).
We will be going: Gidiyor olacağız: Vidaminonan (Gideceğiz)-(*Gas viqvaminonan: Yolda olacağız)-(*Gzas viqvet: Yolda oluruz).
You will be going: Gidiyor olacaksınız: İdaginonan (Gideceksiniz)-(*Gzas iqvaginonan: Yolda olacaksınız)-(*Gzas iqvet: Yolda olursunuz).
They will be going: Gidiyor olacaklar: İdasunonan (Gidecekler)-(*Gzas iqvasunonan: Yolda olacaklar)-(*Gzas iqvenan: Yolda olurlar).
Negative (Olumsuz)
I will not be going: Gitmiyor olacağım: Va vidaminon (Gitmeyeceğim)-(*Gzas va viqvaminon: Yolda olmayacağım)-(*Gzas va viqve: Yolda olmam).
You will not be going: Gitmiyor olacaksın: Va idaginon (Gitmeyeceksin)-(*Gzas va iqvaginon: Yolda olmayacaksın)-(*Gzas va iqve: Yolda olmazsın).
He will not be going: Gitmiyor olacak: Va idasunon (Gitmeyecek)-(*Gzas va iqvasunon: Yolda olmayacak)-(*Gzas va iqven: Yolda olmaz).
She will not be going: Gitmiyor olacak: Va idasunon (Gitmeyecek)-(*Gzas va iqvasunon: Yolda olmayacak)-(*Gzas va iqven: Yolda olmaz).
It will not be going: Gitmiyor olacak: Va idasunon (Gitmeyecek)-(*Gzas va iqvasunon: Yolda olmayacak)-(*Gzas va iqven: Yolda olmaz).
We will not be going: Gitmiyor olacağız: Va vidaminonan (Gitmeyeceğiz)-(*Gzas va viqvaminonan: Yolda olmayacağız)-(*Gzas viqvet: yolda oluruz).
You will not be going: Gitmiyor olacaksınız: Va idaginonan (Gitmeyeceksiniz)-(*Gzas va iqvaginonan: Yolda olmayacaksınız)-(*Gzas va iqvet: Yolda olmazsınız).
They will not be going: Gitmiyor olacaklar: Va idasunonan (Gitmeyecekler)-(*Gzas va iqvasunonan: Yolda olmayacaklar)-(*Gzas va iqvenan: Yolda olmazlar).
Question (Soru)
Will I be going?: Gidiyor olacak mıyım?: Vidaminon i? (Gidecek miyim?)-(*Gzas viqvaminon i?: Yolda mı olacağım)-(*Gzas viqve i?: Yolda mı olurum?)
Will you be going?: Gidiyor olacak mısın?: İdaginon i? (Gidecek misin?)-(*Gzas iqvaginon i?: Yolda mı olacaksın)-(*Gzas iqve i?: Yolda mı olursun?)
Will he be going?: Gidiyor olacak mı?: İdasunon i? (Gidecek mi?-(*Gzas iqvasunon i?: Yolda mı olacak?)-(*Gzas iqven i?: Yolda mı olur?)
Will she be going?: Gidiyor olacak mı?: İdasunon i? (Gidecek mi?-(*Gzas iqvasunon i?: Yolda mı olacak?)-(*Gzas iqven i?: Yolda mı olur?)
Will it be going?: Gidiyor olacak mı?: İdasunon i? (Gidecek mi?-(*Gzas iqvasunon i?: Yolda mı olacak?)-(*Gzas iqven i?: Yolda mı olur?)
Will we be going: Gidiyor olacak mıyız?: Vidaminonan i? (Gidecek miyiz?)-(*Gzas viqvaminonan i?: Yolda mı olacağız?)-(*Gzas viqvet i?: Yolda mı oluruz?)
Will you be going?: Gidiyor olacak mısınız?: İdaginonan i? (Gidecek misiniz?)-(*Gzas iqvaginonan i?: Yolda mı olacaksınız?)-(*Gzas iqvet i?: Yolda mı olursunuz?)
Will they be going?: Gidiyor olacaklar mı: İdasunonan i? (Gidecekler mi?)-(*Gzas iqvasunonan i?: Yolda mı olacaklar?)-(*Gzas iqvenan i?: Yolda mı olacaklar?)
Negative question (Olumsuz soru)
Won't I be going: Gidiyor olmayacak mıyım?: Va vidaminon i? (Gitmeyecek miyim?)-(*Gzas va viqvaminon i?: Yolda olmayacak mıyım?)-(*Gzas va viqve i?: Yolda olmaz mıyım?)
Won't you be going: Gidiyor olmayacak mısın?: Va idaginon i? (Gitmeyecek misin?)-(*Gzas va iqvaginon i?: Yolda olmayacak mısın?)-(*Gzas va iqve i?: Yolda olmaz mısın?)
Won't he be going: Gidiyor olmayacak mı?: Va idasunon i? (Gitmeyecek mi?)-(*Gzas va iqvasunon i?: Yolda olmayacak mı?)-(*Gzas va iqven i?: Yolda olmaz mı?)
Won't she be going?: Gidiyor olmayacak mı?: Va idasunon i? (Gitmeyecek mi?)-(*Gzas va iqvasunon i?: Yolda olmayacak mı?)-(*Gzas va iqven i?: Yolda olmaz mı?)
Won't it be going?: Gidiyor olmayacak mı?: Va idasunon i? (Gitmeyecek mi?)-(*Gzas va iqvasunon i?: Yolda olmayacak mı?)-(*Gzas va iqven i?: Yolda olmaz mı?)
Won't we be going?: Gidiyor olmayacak mıyız?: Va vidaminonan i? (Gitmeyecek miyiz?)-(*Gzas va viqvaminonan i?: Yolda olmayacak mıyız?)-(*Gzas va viqvet i?: Yolda olmaz mıyız?)
Won't you be going?: Gidiyor olmayacak mısınız?: Va idaginonan i? (Gitmeyecek misiniz?)-(*Gzas va iqvaginonan i?: Olda olmayacak mısınız?-(*Gzas va iqvet i?: Yolda olmaz mısınız?)
Won't they be going?: Gidiyor olmayacaklar mı?: Va idasunonan i? (Gitmeyecekler mi?)-(*Gzas va iqvasunonan i?: Yolda olmayacaklar mı?)-(*Gzas va iqvenan i?: Yolda olmazlar mı?)
8.1.8. Present Perfect Tense – Şimdiki Geçmiş Zaman
I have finished my work: İşimi bitirdim: Dulya (çkimi) dovoçodini.
She has cut her finger: Parmağını kesmiş. (Parmağı hala kanıyor): K'iti konak'vateren.
I haven't seen my father yet: Babamı henüz göremedim: Baba çkimi (a3'işa/dahaluk) va maz'iru-Baba çkimi elan daa va maz’iru (Babamı hala daha göremedim).
The problem has just been solved: Problem henüz çözüldü: Problemi a3'i diçodinu.
She's already seen this film: O bu filmi zaten görmüş: Emus am filmi zaten uz'irun.
Have you seen your friends recently?: Bu aralar arkadaşlarınla hiç görüştün mü?: Am dğalepes maqalepe skani k'ala giğarğalun i?
I have never seen an elephant: Hayatımda hiç fil görmedim: Fili (hiç/çkar) va miz'irun.
Have you ever been to Hopa?: Hiç Hopa'ya gittin mi?: Xopaşa gixtimun i?
I haven't swum for two years: İki senedir hiç yüzmedim: Jur 3'anaşen doni va minçvirun/va vinçviri-Jur 3'ana ren na va minçvirun/vinçviri.
I haven't swum since 2000: 2000’den beri hiç yüzmedim: 2000 ‘şen doni va miz'irun.
Positive (Olumlu)
I have gone: Gittim/Gitmiş bulunmaktayım: Vidi-Xtimeri vore-Mixtimun.
You have gone: Gittin/Gitmiş bulunmaktasın: İdi-Xtimeri re-gixtimun.
He has gone: : Gittin/Gitmiş bulunmakta: İdu-Xtimeri ren-Uxtimun.
She has gone: Gittin/Gitmiş bulunmakta: İdu-Xtimeri ren-Uxtimun.
It has gone: Gittin/Gitmiş bulunmakta: İdu-Xtimeri ren-Uxtimun.
We have gone: Gittik/Gitmiş bulunmaktayız: Vidit-Xtimeri voret-Mixtimunan.
You have gone: Gittiniz/Gitmiş bulunmaktasınız: İdit-Xtimeri ret-Gixtimunan.
They have gone: Gittiler/Gitmiş bulunmaktalar: İdes-Xtimeri renan-Uxtimunan.
Negative (Olumsuz)
I have not gone: Gitmedim/Gitmiş değilim: Va vidi-Xtimeri va vore-Va mixtimun.
You have not gone: Gitmedin/Gitmiş değilsin: Va idi-Xtimeri va re-Va gixtimun.
He has not gone: Gitmedi/Gitmiş değil: Va idu-Xtimeri va ren-Va uxtimun.
She has not gone: Gitmedi/Gitmiş değil: Va idu-Xtimeri va ren-Va uxtimun.
It has not gone: Gitmedi/Gitmiş değil: Va idu-Xtimeri va ren-Va uxtimun.
You hane not gone: Gitmediniz/Gitmiş değilsiniz: Va idit-Xtimeri va ret-Va gixtimunan.
They have not gone: Gitmediler/Gitmiş değiller: Va ides-Xtimeri va renan-Va uxtimunan.
Question (Soru)
Have I gone?: Gittim mi?/Gitmiş bulunmakta mıyım?Vidi i?-Xtimeri vore i?-Mixtimun i?
Have you gone?: Gittin mi?/Gitmiş bulunmakta mısın?: İdi i?-Xtimeri re i?-Gixtimun i?
Has he gone?: Gitti mi?/Gitmiş bulunmakta mı?: İdu i?-Xtimeri ren i?-Uxtimun i?
Has she gone?: Has he gone?: Gitti mi?/Gitmiş bulunmakta mı?: İdu i?-Xtimeri ren i?-Uxtimun i?
Has it gone?: Has he gone?: Gitti mi?/Gitmiş bulunmakta mı?: İdu i?-Xtimeri ren i?-Uxtimun i?
Have we gone?: Gittik mi?/Gitmiş bulunmakta mıyız?: Vidit i?-Xtimeri voret i?- Mixtimunan i?
Have you gone?: Gittiniz mi?/Gitmiş bulunmakta mısınız?: İdit i?-Xtimeri ret i?-Gixtimunan i?
Have they gone?: Gittiler mi/Gitmiş bulunmaktalar mı?: İdes i?-Xtimeri renan i?-Uxtimunan i?
Negative question (Olumsuz soru)
Haven't I gone?: Gitmedim mi?/Gitmiş değil miyim?: Va vidi i?-Xtimeri va vore i?-Va mixtimun i?
Haven't you gone?: Gitmedin mi?/Gitmiş değil misin?: Va idi i?-Xtimeri va re i?-Va gixtimun i?
Hasn't he gone?: Gitmedi mi?/Gitmiş değil mi?: Va idu i?-Xtimeri va ren i?-Va uxtimun i?
Hasn't she gone?: Gitmedi mi?/Gitmiş değil mi?: Va idu i?-Xtimeri va ren i?-Va uxtimun i?
Hasn't it gone?: Gitmedi mi?/Gitmiş değil mi?: Va idu i?-Xtimeri va ren i?-Va uxtimun i?
Haven't we gone?: Gitmedik mi?/Gitmiş değil miyiz?: Va vidit i?-Xtimeri va voret i?-Va mixtimunan i?
Haven't you gone?: Gitmediniz mi?/Gitmiş değil misiniz?: Va idit i?-Xtimeri va ret i?-Va gixtimunan i?
Haven't they gone?: Gitmediler mi?/Gitmiş değiller mi?: Va ides i?-Xtimeri va renan i?-Va uxtimunan i?
8.1.9. Present Perfect Continuous Tense – Şimdiki Sürekli Geçmiş Zaman
She has been talking for three hours: Üç saattir konuşmakta: Sum saat'işen doni ğarğalaps-Sum saat'i ren (na) ğarğalaps..
Positive (Olumlu)
I have been going: Gitmekteyim: (Me)vulu.
You have been going: Gitmektesin: Ulu.
He has been going: Gitmekte: Ulun.
It has been going: Gitmekte: Ulun.
We have been going: Gitmekteyiz: Vulut.
They have been going: Gitmekteler: Ulunan.
Negative (Olumsuz)
I have not been going: Gitmemekteyim: Va vulu.
You have not been going: Gitmemektesin: Va ulu.
He has not been going: Gitmemekte: Va ulun.
She has not been going: Gitmemekte: Va ulun.
It has not been going: Gitmemekte: Va ulun.
You have not been going: Gitmemektesiniz: Va ulut.
They have not been going: Gitmemekteler: Va ulunan.
Question (Soru)
Have I been going?: Gitmekte miyim?: Vulu i?
Have you been going?: Gitmekte misin?: Ulu i?
Has he been going?: Gitmekte mi?: Ulun i?
Has she been going?: Gitmekte mi?: Ulun i?
Has it been going?: Gitmekte mi?: Ulun i?
Have we been going?: Gitmekte miyiz?: Vulut i?
Have you been going?: Gitmekte misiniz? Ulut i?
Have they been going?: Gitmekteler mi?: Ulunan i?
Negative question (Olumsuz soru)
Haven't I been going?: Gitmemekte miyim?: Va vulu i?
Haven't you been going?: Gitmemekte misin?: Va ulu i?
Hasn't he been going?: Gitmemekte mi?: Va ulun i?
Hasn't she been going?: Gitmemekte mi?: Va ulun i?
Hasn't it been going?: Gitmemekte mi?: Va ulun i?
Haven't we been going?: Gitmemekte miyiz?: Va vulut i?
Haven't you been going?: Gitmemekte misiniz?: Va ulut i?
Haven't they been going?: Gitmemekteler mi?: Va ulunan i?
8.1.10. Past Perfect Tense – Geçmişte Bitmiş Zaman
I have lost my keys. I am looking for them everywhere: Anahtarlarımı kaybettim. Her yerde onları arıyorum: K'ila(pe) kogomindunu. K'arta yeris/sotxanis entepe bgorup.
I had lost my keys. I looked for them everywhere: Anahtarlarımı kaybetmiştim. Onları her yerde aradım: K'ila(pe) kogominduneret'u. K'arta sotxanis/yeris entepe bgori.
Positive (Olumlu)
I had gone: Gitmiştim: Videret'i.
You had gone: Gitmiştin: İderet'i.
He had gone: Gitmişti: İderet'u.
She had gone: Gitmişti: İderet'u.
It had gone: Gitmişti: İderet'u.
We had gone: Gitmiştik: Videret'it.
You had gone: Gitmiştiniz: İderet'it.
They had gone: Gitmiştiler: İderet'es.
Negative (Olumsuz)
I had not gone: Gitmemiştim: Va videret'i.
You had not gone: Gitmemiştin: Va ideret'i.
He had not gone: Gitmemişti: Va ideret'u.
She had not gone: Gitmemişti: Va ideret'u.
It had not gone: Gitmemişti: Va ideret'u.
We had not gone: Gitmemiştiniz: Va videret'it.
You had not gone: Gitmemiştiniz: Va ideret'it.
They had not gone: Gitmemiştiler: va ideret'es.
Question (Soru)
Had I gone?: Gitmiş miydim?: Videret'i i?
Had you gone?: Gitmiş miydin?: İderet'i i?
Had he gone?: Gitmiş miydi?: İderet'u i?
Had she gone?: Gitmiş miydi?: İderet'u i?
Had it gone?: Gitmiş miydi?: İderet'u i?
Had we gone?: Gitmiş miydik?: Videret'it i?
Had you gone?: Gitmiş miydiniz?: İderet'it i?
Had they gone?: Gitmiş miydiler?: İderet'es i?
Negative question (Olumsuz soru)
Hadn't I gone?: Gitmemiş miydim?: Va videret'i i?
Hadn't you gone?: Gitmemiş miydin?: Va ideret'i i?
Hadn't he gone?: Gitmemiş miydi?: Va ideret'u i?
Hadn't she gone?: Gitmemiş miydi?: Va ideret'u i?
Hadn't it gone?: Gitmemiş miydi?: Va ideret'u i?
Hadn't we gone?: Gitmemiş miydik?: Va videret'it i?
Hadn't you gone?: Gitmemiş miydiniz?: Va ideret'it i?
Hadn't they gone?: Gitmemiş miydiler?: Va ideret'es i?
8.1.11. Past Perfect Continuous Tense – Geçmişte Bitmiş Sürekli Zaman
When I saw her, she had been swimming: Onu gördüğümde, o yüzmekteydi: Eya bz'irişi inçvirt'u.
Positive (Olumlu)
I had been going: Gitmekteydim: Vulut'i.
You had been going: Gitmekteydin: Ulut'i.
He had been going: Gitmekteydi: Ulut'u.
She had been going: Gitmekteydi: Ulut'u.
It had been going: Gitmekteydi: Ulut'u.
We had been going: Gitmekteydik: Vulut'it.
You had been going: Gitmekteydiniz: Ulut'it.
They had been going: Gitmekteydiler: Ulut'es.
Negative (Olumsuz)
I had not been going: Gitmemekteydim: Va vulut'i.
You had not been going: Gitmemekteydin(iz): Va ulut'i(t).
He had not been going: Gitmemekteydi: Va ulut'u.
She had not been going: Gitmemekteydi: Va ulut'u.
It had not been going: Gitmemekteydi: Va ulut'u.
We had not been going: Gitmemekteydik: Va vulut'it.
They had not been going: Gitmemekteydiler: Va ulut'es.
Question (Soru)
Had I been going?: Gitmekte miydim?: Vulut'i i?
Had you been going?: Gitmekte miydin?: Ulut'i i?
Had he been goin?: Gitmekte miydi?: Ulut'u i
Had she been going?: Gitmekte miydi?: Ulut'u i?
Had it been going?: Gitmekte miydi?: Ulut'u i?
Had we been going?: Gitmekte miydik?: Vulut'it i?
Had you been going?: Gitmekte miydiniz?: Ulut'it i?
Had they been going?: Gitmekte miydiler?: Ulut'es i?
Negative (Question)
Hadn't I been going?: Gitmemekte miydim?: Va vulut'i i?
Hadn't you been going?: Gitmemekte miydin?: Va ulut'i i?
Hadn't he been going?: Gitmemekte miydin?: Va ulut'u i?
Hadn't she been going?: Gitmemekte miydin?: Va ulut'u i?
Hadn't it been going?: Gitmemekte miydin?: Va ulut'u i?
Hadn't we been going?: Gitmemekte miydik?: Va vulut'it i?
Hadn't you been going?: Gitmemekte miydiniz?: Va ulut'it i?
Hadn't they been going?: Gitmemekte miydiler?: Va ulut'es i?
8.1.12. Future Tense – Gelecekte Bitecek Zaman
I will have finished my book by tomorrow: Kitabımı yarın bitirmiş olacağım: Ketabi ç'umen çodineri viqvaminon-Ketabişi ok'itxu ç'umen dovoçodinaminon-Ketabi çkimi ç'umen k'itxeri viqvaminon.
She will have flown to Batum by next week: Haftaya Batum’a uçmuş olacağım: Arçkvaneri xaftas/dolonis Batumişa putxineri viqvaminon-Arçkvaneri xaftas Batumişa mputxaminon.
Positive (Olumlu)
I will have gone: Gitmiş olacağım: Xtimeri viqvaminon.
You will have gone: Gitmiş olacaksın: Xtimeri iqvaginon.
He will have gone: Gitmiş olacak: Xtimeri iqvasunon.
She will have gone: Gitmiş olacak: Xtimeri iqvasunon.
It will have gone: Gitmiş olacak: Xtimeri iqvasunon.
We will have gone: Gitmiş olacağız: Xtimeri viqvaminonan.
You will have gone: Gitmiş olacaksınız: Xtimeri iqvaginonan.
They will have gone: Gitmiş olacaklar: Xtimeri iqvasunonan.
Negative (Olumsuz)
I will not have gone: Gitmiş olmayacağım: Xtimeri va viqvaminon.
You will not have gone: Gitmiş olmayacaksın: Xtimeri va iqvaginon.
He will not have gone: Gitmiş olmayacak: Xtimeri va iqvasunon.
She will not have gone: Gitmiş olmayacak: Xtimeri va iqvasunon.
It will not have gone: Gitmiş olmayacak: Xtimeri va iqvasunon.
We will not have gone: Gitmiş olmayacağız: Xtimeri va viqvaminonan.
You will not have gone: Gitmiş olmayacaksınız: Xtimeri va iqvaginonan.
They will not have gone: Gitmiş olmayacaklar: Xtimeri va iqvasunonan.
Question (Soru)
Will I have gone?: Gitmiş olacak mıyım?: Xtimeri viqvaminon i?
Will you have gone?: Gitmiş olacak mısın?: Xtimeri iqvaginon i?
Will he have gone?: Gitmiş olacak mı?: Xtimeri iqvasunon i?
Will she have gone?: Gitmiş olacak mı?: Xtimeri iqvasunon i?
Will it have gone?: Gitmiş olacak mı?: Xtimeri iqvasunon i?
Will we have gone?: Gitmiş olacak mıyız?: Xtimeri viqvaminonan i?
Will you have gone?: Gitmiş olacak mısınız?: Xtimeri iqvaginonan i?
Will they have gone?: Gitmiş olacaklar mı?: Xtimeri viqvaminonan i?
Negative question (Olumsuz soru)
Won't I have gone?: Gitmiş olmayacak mıyım?: Xtimeri va viqvaminon i?
Won't you have gone?: Gitmiş olmayacak mısın?: Xtimeri va iqvaginon i?
Won't he have gone?: Gitmiş olmayacak mı?: Xtimeri va iqvasunon i?
Won't she have gone?: Gitmiş olmayacak mı?: Xtimeri va iqvasunon i?
Won't it have gone?: Gitmiş olmayacak mı?: Xtimeri va iqvasunon i?
Won't we have gone?: Gitmiş olmayacak mıyız?: Xtimeri va viqvaminonan i?
Won't you have gone?: Gitmiş olmayacak mısınız?: Xtimeri va iqvaginonan i?
Won't they have gone?: Gitmiş olmayacak mısınız?: Xtimeri va iqvasunonan i?
8.1.13. Future Perfect Continuous Tense – Gelecekte Bitecek Sürekli Zaman
She’ll have been tanning for two monts: İki ay süreyle güneşleniyor olacak: Jur tutas imjorasunon.
Positive (Olumlu)
I will have been going: Gidiyor olacağım: Vidaminon (Gideceğim)-*Gzas viqvaminon-*Gzas vort'aminon (Yolda olacağım)-*Gzas viqve (Yolda olurum) (** ''Gidiyor olacağım''ın Lazca birebir karşılığı ''(Me)vulur viqvaminon'' dur fakat Lazca’da kullanılırlığı yoktur).
You will have been going: Gidiyor olacaksın: İdaginon (Gideceksin)-(*Gzas iqvaginon: Yolda olacaksın)-(*Gas iqve: Yolda olursun).
He will have been going: Gidiyor olacak: İdasunon (Gidecek)-(*Gzas iqvasunon: Yolda olacak)-(*Gzas iqven: Yolda olur).
She will have been going: Gidiyor olacak: İdasunon (Gidecek)-(*Gzas iqvasunon: Yolda olacak)-(*Gzas iqven: Yolda olur).
It will have been going: Gidiyor olacak: İdasunon (Gidecek)-(*Gzas iqvasunon: Yolda olacak)-(*Gzas iqven: Yolda olur).
We will have been going: Gidiyor olacağız: Vidaminonan (Gideceğiz)-(*Gzas viqvaminonan: Yolda olacağız)-(*Gzas viqvet: Yolda oluruz).
You will have been going: Gidiyor olacaksınız: İdaginonan (Gideceksiniz)-(*Gzas iqvaginonan: Yolda olacaksınız)-(*Gzas iqvet: Yolda olursunuz).
They will have been going: Gidiyor olacaklar: İdasunonan (Gidecekler)-(*Gzas iqvasunonan: Yolda olacaklar)-(*Gzas iqvenan: Yolda olurlar).
Negative (Olumsuz)
I will have not been going: Gidiyor olmayacağım: Va vidaminon (Gitmeyeceğim)-(*Gzas va viqvaminon: Yolda olmayacağım)-(*Gzas va viqve: Yolda olmam).
You will have not been going: Gidiyor olmayacaksın: Va idaginon (Gitmeyeceksin)-(*Gzas va iqvaginon: Yolda olmayacaksın)-(*Gzas va iqve: Yolda olmazsın).
He will have not been going: Gidiyor olmayacak: Va idasunon (Gitmeyecek)-(*Gzas va iqvasunon: Yolda olmayacak)-(*Gzas va iqven: Yolda olmaz).
She will have not been going: Gidiyor olmayacak: Va idasunon (Gitmeyecek)-(*Gzas va iqvasunon: Yolda olmayacak)-(*Gzas va iqven: Yolda olmaz).
It will have not been going: Va idasunon (Gitmeyecek)-(*Gzas va iqvasunon: Yolda olmayacak)-(*Gzas va iqven: Yolda olmaz).
We will have not been going: Gidiyor olmayacağız: Va vidaminonan (Gitmeyeceğiz)-(*Gzas va viqvaminonan: Yolda olmayacağız)-(*Gzas viqvet: yolda oluruz).
You will have not been going: Gidiyor olmayacaksınız: Va idaginonan (Gitmeyeceksiniz)-(*Gzas va iqvaginonan: Yolda olmayacaksınız)-(*Gzas va iqvet: Yolda olmazsınız).
They will have not been going: Gidiyor olmayacaklar: Va idasunonan (Gitmeyecekler)-(*Gzas va iqvasunonan: Yolda olmayacaklar)-(*Gzas va iqvenan: Yolda olmazlar).
Question (Soru)
Will I have been going?: Gidiyor olacak mıyım?: Vidaminon i? (Gidecek miyim?)-(*Gzas viqvaminon i?: Yolda mı olacağım)-(*Gzas viqve i?: Yolda mı olurum?)
Will you have been going?: Gidiyor olacak mısın?: İdaginon i? (Gidecek misin?)-(*Gzas iqvaginon i?: Yolda mı olacaksın)-(*Gzas iqve i?: Yolda mı olursun?)
Will he have been going?: Gidiyor olacak mı?: İdasunon i? (Gidecek mi?) (*Gzas iqvasunon i?: Yolda mı olacak?)-(*Gzas iqven i?: Yolda mı olur?)
Will she have been going?: Gidiyor olacak mı?: İdasunon i? (Gidecek mi?)-(*Gzas iqvasunon i?: Yolda mı olacak?)-(*Gzas iqven i?: Yolda mı olur?)
Will it have been going?: Gidiyor olacak mı?: İdasunon i? (Gidecek mi?)-(*Gzas iqvasunon i?: Yolda mı olacak?)-(*Gzas iqven i?: Yolda mı olur?)
Will we have been going?: Gidiyor olacak mıyız?: Vidaminonan i? (Gidecek miyiz?)-(*Gzas viqvaminonan i?: Yolda mı olacağız?)-(*Gzas viqvet i?: Yolda mı oluruz?)
Will you have been going?: İdaginonan i? (Gidecek misiniz?)-(*Gzas iqvaginonan i?: Yolda mı olacaksınız?)-(*Gzas iqvet i?: Yolda mı olursunuz?)
Will they have been going?: Gidiyor olacak mılar?: İdasunonan i? (Gidecekler mi?)-(*Gzas iqvasunonan i?: Yolda mı olacaklar?)-(*Gzas iqvenan i?: Yolda mı olacaklar?)
Negative question (Olumsuz soru)
Won't I have been going?: Gidiyor olmayacak mıyım?: Va vidaminon i? (Gitmeyecek miyim?)-(*Gzas va viqvaminon i?: Yolda olmayacak mıyım?)-(*Gzas va viqve i?: Yolda olmaz mıyım?)
Won't you have been going?: Gidiyor olmayacak mısın?: Va idaginon i? (Gitmeyecek misin?)-(*Gzas va iqvaginon i?: Yolda olmayacak mısın?)-(*Gzas va iqve i?: Yolda olmaz mısın?)
Won't he have been going?: Gidiyor olmayacak mı?: Va idasunon i? (Gitmeyecek mi?)-(*Gzas va iqvasunon i?: Yolda olmayacak mı?)-(*Gzas va iqven i?: Yolda olmaz mı?)
Won't she have been going?: Gidiyor olmayacak mı?: Va idasunon i? (Gitmeyecek mi?)-(*Gzas va iqvasunon i?: Yolda olmayacak mı?)-(*Gzas va iqven i?: Yolda olmaz mı?)
Won't it have been going?: Gidiyor olmayacak mı?: Va idasunon i? (Gitmeyecek mi?)-(*Gzas va iqvasunon i?: Yolda olmayacak mı?)-(*Gzas va iqven i?: Yolda olmaz mı?)
Won't we have been going?: Gidiyor olmayacak mıyız?: Va vidaminonan i? (Gitmeyecek miyiz?)-(*Gzas va viqvaminonan i?: Yolda olmayacak mıyız?)-(*Gzas va viqvet i?: Yolda olmaz mıyız?)
Won't you have been going?: Gidiyor olmayacak mısınız?: Va idaginonan i? (Gitmeyecek misiniz?)-(*Gzas va iqvaginonan i?: Yolda olmayacak mısınız?-(*Gzas va iqvet i?: Yolda olmaz mısınız?)
Won't they have been going?: Gidiyor olmayacak mılar?: Va idasunonan i? (Gitmeyecekler mi?)-(*Gzas va iqvasunonan i?: Yolda olmayacaklar mı?)-(*Gzas va iqvenan i?: Yolda olmazlar mı?)
8.2. MOODS – KIPLER
8.2.1 Imperative Mood – Emir Kipi
Listen!: Dinle!: Memisimini (beni dinle)/Nisimini!
Go!: Git!: İdi.
Write!: Yaz!: Doç'ari.
Do not touch!: Dokunma!: Xe mo usume!-Mo nasve!
Don't come again!: Bir daha gelme!: Arçkva mo mulu!
Let's find the keys!: Anahtarları bulalım!: K'ilape kobz'irat!
8.2.2. Subjunctive – Dilek Kipi
God bless you: Allah seni korusun: Ellak kçvas.
I hereby declare you man and wife: Sizi karı-koca ilan ediyorum: İris uçkit'as tkvan a3'iş k'ule çili-kimoci ret.
It's important that she attend the class: Derslere devam etmesi çok önemli: Dersepes meqonu, muşi şeni dido muimi ren.
If: Eğer: Egere.
If I were you, I wouldn’t go with him: Eğer senin yerinde olsaydım onunla gitmezdim: Ma vort'ik'onna emuk'ala va vulut'i-Ma skande vort'ik'onna emuk'ala va vulut'i.
I would pass the exam, if I were hard-working: Eğer çalışkan olsaydım, sınavı geçebilirdim: Egere çalişkani/mxandura vort'ik'onna imtiani komomaget'u/komek'amalet'u.
I wish I were a rich man: Keşke zengin olsaydım: Tekşe zengini/xampa vort'ik'on.
That was a terrible surprise I wished I had gone later: Berbat bir süprizdi. Keşke daha sonra gitmiş olsaydım: Dido p'at'i suprizi t'u. Tekşe daha yano vidat'ik'on.
If only Nokhurmeni was here now: Keşke şu an Nonkhurmeni burda olsaydı: Tekşe Noxurmeni a3'i ak t'uk'on.
8.2.3 Modal Auxiliaries – Kip Yardımcıları
May, might (...bilir, ...bilirdi): …un, …t'u.
She may come tonight: O bu akşam gelebilir: Eya am seri komulun/malen.
She might come tonight: O bu akşam gelebilir: Eya am seri komulun/malen.
She may not come tonight: O bu akşam gelmeyebilir: Eya am seri bekim va malen.
She might not (mightn't) come tonight: O bu akşam gelmeyebilir: Eya am seri bekim va malen.
You might be dead: Ölmüş olabilirdin: Ğureli iqvet'i.
You may be dead: Ölebilirsin: Doğurur.
May I help you?: Yardım edebilir miyim: Memaşvelen i?
She may have gone because she dıdn't call me: Gitmiş olabilir çünkü beni aramadı: Eya ma na va mgoruşa k'arşi, xtimeri ren.
Can, could (have), be able to: (...bilirdi): …t'u.
She can come tonight: O bu akşam gelebilir: Eya am seri komulun/malen.
She could come tonight: O bu akşam gelebilir: Eya amseri komulun/malen.
Can you open the door?: Kapıyı açabilir misiniz?: Nek'na gogan3'k'enan i?
Could you come with me?: Benimle gelebilir misiniz?: Çkimi k'ala mogalenan i?
She can swim: O yüzebilir: Emus ançviren.
She can write a poem: O bir şiir yazabilir: Emus lersi aç'aren.
He is able to move this huge table: Şu kocaman masayı hareket ettirebilir: Em didi masa koxvank'anen.
We could run fast: Hızlı koşabilirdik. (eskiden hızlı koşabiliyorduk ama artık değil.): Manişa mank'ap'inet'es.
I could have gone, but he didin't allow me: Gitmiş olabilirdim ama bana izin vermedi: Xtimeri doviqvet'i mara izni va momçu.
Used to (-lırdı): -et'u.
He used to paint: Eskiden resim yapardı: 3'oxle resmi ikipt'u.
He didn't use to paint: Eskiden resim yapamazdı: 3'oxle resmi va axvenet'u.
Did he use to paint?: Eskiden resim yapar mıydı?: 3'oxle resmi ikipt'u i?
Must, have to (have) (-malı, -ması gerekti): -…uşi/..oni ren, -…uşi/oni t'u.
You must listen to your friend: Arkadaşını dinlemelisin: Maqale skani osimunuşi re.
Must I go to the party?: Partiye gitmeli miyim?: Partişa oxtimoni vore i ?-Partişa oxtimuşi vore i?
He must have gone: Gitmiş olmalı: Xtimeri iqvasunon.
She must be in the train. I saw her face in the window: Trende olmalı. Yüzünü pencereden gördüm: Trenis t'u, nunk'u muşi pencereşen bz'iri.
You musn't listen to your little sister: Küçük kardeşini dinlemelisin: Ç'it'a cuma/da skani osiminuşi re.
You don't have to go to work: İşe gitmene gerek yok: Dulyaşa oxtimoni/oxtimuşi va re.
Should (have) (-malı ''idi''): -..şi/..oni t'u.
You should listen to your father: Babanı dinlemelisin: Baba skani osiminuşi re.
You shouldn't wear this hat: Bu şapkayı takmamalısın: Am kudi/şap'k'a getvaluşi re.
You should have gone with him: Onunla gitmeliydin: Emuk'ala oxtimoni/oxtimuşi t'i.
Need (have)
You need to eat something: Bir şeyler yemen gerek: Arjur mutxani oç'k'omoni/oç'k'omuşi re.
You needn't worry. Everything will be okay: Endişelenmene gerek yok. Herşey yoluna girecek: Derdi/narği mo zdip. İrxolo 3'oxleni steri iqvasunon-Derdi mo zdip irimutxani k'ai iqvasunon.
Ayşe needn't have gone: Ayşe'nin gitmesine gerek yok: Aşes oxtimu va uk'ors-Aşe oxtimoni va ren.
Ought to (-malı): -..oni/..uşi ren.
You, will, would: (olacak): (iqvasunon)
Shall I go?: Gideyim mi?: Vida i?
Shall we go outside tonight?: Bu akşam dışarı çıkalım mı?: Am seri gale gamaptat i?
Will you open the door please?: Kapıyı açar mısınız, lütfen?: Ar nek'na gomin3'k'it (da) mu iqven!-Nek'na gomin3'k'it, lutfen/mu iqven.
Would you listen to my new song?: Yeni şarkımı dinler misiniz?: Ağani birapa çkimi isimint i?
He would go to the theatre every Sunday: Her Pazar tiyatroya giderdi: K'arta Mjaçxas tiyatroşa ulut'u.
8.3. INTERJECTION – ÜNLEM
What a noise!: Bu ne gürültü: Am muç'oşi geurulti ren.
How could you do this!: Bunu nasıl yaparsın!: Aya mu moğodi!/? (*Sitemli anlamıyla (Ne yaptın bana böyle!)) Mot qvi aşo! (*Sitemli anlamıyla) Neden yaptın böyle!/? (Aya muç'oşi ikip? (Bunu nasıl yapıyorsun?)
What a pretty girl!: Ne kadar güzel bir kız!: Muperi mskva k'ulani!
8.4 PHRASAL VERBS – TAKIM FİİLLER
At: Yanında: .. k'ala-…-Xolos.
Down: -in altında: ..ş tude.
On: Üstünde: jin.
Up: -in üstünde: …ş jin.
Of: -in: …ş.
Abaout: -in hakkında: … şeni.
Off: -den uzağa: …şen mendra.
Away: -den uzakta: …şen mendra.
In: İçinde: Doloxe.
Over: -in üstünde: …ş jin.
Out: -in dışına: …ş gale.
Through: -den içinde: …şen doloxe.
Take off your shoes: Ayakkabılarını çıkar: Modvalu gami3'k'i.
The plane is taking off now: Uçak şimdi kalkıyor: Putxa
a3'i yisels.
The students are talking the notes down: Öğrenciler not alıyorlar: Talebepek noti ç'arupan (*Talebepes noti oç'arapapan: Talebelere not aldırtıyorlar.).
I will this book back: Bu kitabı geri götüreceğim: Am ketabi geri/uk'uni moviğaminon.
9 PASSİVE VOICE – EDİLGEN ÇATI
Zamanlar – etken - edilgen
The car is being cleaned: Araba yıkanıyor: Mankana inaxven.
Diamond rings are stolen easily: Elmas yüzükler kolayca çalınır: Elmasi ma3'k'indepe k'olai ixiren.
My heart was broken: Kalbim kırıldı: Guri domit'axu.
The suitcase was being carried by the strange man: Bavul yabancı bir adam tarafından taşınıyordu: Bavuli yabanci/uçine ar k'oçik tirupt'u.
The exams will be done tomorrow: Sınavlar yarın yapılacak: İmtianepe ç'umen ixvenasunon.
My book has been torn by this girl: Kitabım şu kız tarafından yırtıldı: Ketabi çkimi em bozok doxaru.
My book had been stolen by this boy: Kitabım şu şocuk tarafından çalınmıştı: Ketabi çkimi em berek ixireret'u.
The cat broke an expensive vase: Kedi pahalı bir vazo kırdı: K'at'uk paxali/z'viri ar vazo dot'axu.
An expensive vase was broken by the cat: Pahalı bir vazo kedi tarafından kırıldı: Paxali vazo k'at'uk dot'axu.
He was rejected: O, reddedildi: Eya,reddi ixvenu-Emus, ho ya va tkves (O’na evet demediler)-Emus, var ya tkves (O’na yok dediler).
His proposal was rejected: Onun teklifi reddedildi: Emuşi teklifi reddi ixvenu-Teklifi muşi k'abuli va qves..
People say that she is very sick: İnsanlar onun çok hasta olduğunu söylüyor: İrik emuşeni dido zabuni ren ya zop'ons.
It is said that she is very sick: Çok hasta olduğu söyleniyor: Dido zabuni ren ya zop'onan.
She is said to be very sick: Çok hasta olduğu söyleniyor: Dido zabuni ren ya zop'onan.
Although she was taught by experienced teachers, she couldn't pass the exam: Deneyimli öğretmenler tarafından eğitilmesine rağmen, sınavı geçemedi: Ek'o k'ai çkinaperi muellimepek ogurestina imtiani va mek'valu/naçu.
Although taught by experienced teachers, she couldn't pass the exam: Deneyimli öğretmenler tarafından yetiştirilmesine rağmen sınavı geçemedi: (Ek'o k'ai) çkinaperi muellimepek ogurestina imtiani va mek'valu/naçu.
It was decided to close down the shop: Dükkanın kapanmasına karar verildi: Dukeaniş onk'ilus k'arari komeçes.
The books must be read: Kitaplar okunmalıdır: Ketabepe ok'itxuşi ren.
The children should be warned: Çocuklar uyarılmalıdır: Berepes nosi meçamu unon-Berepes nosi dolodvalu unon.
10. İNDİRECT SPEECH: DOLAYLI ANLATIM
I am flying: Uçuyorum: Mputxup.
He said that he was flying: Uçmakta olduğunu söyledi: Mputxup ya tku.
I sleep too much: Çok fazla uyurum: Dido vincir.
He said that he slept: Çok fazla uyuduğunu söyledi: Dido vincir ya tku.
I went to Hopa last year: Hopa’ya gittim: Xopaşa vidi/vigzali/mendapti.
He said that he had gone to Hopa the previous year: Geçen yıl Hopa'ya gittiğini söyledi: Go3'o Xopaşa vidi ya tku.
I was fishing yesterday: Dün balık tutuyordum: Ğoman çxomi p'ç'opupt'i.
He said that he had been fishing the day before: Dün balık tutmakta olduğunu söyledi: Ğoman çxomi p'ç'opupt'i ya tku.
I will go to the cinema tomorrow: Yarın sinemaya gideceğim: Ç'umen sinemaşa vidaminon.
He said that he would go to the cinema the next day: Yarın sinemaya gidebileceğini söyledi: Ç'umen sinemaşa mendamalen ya tku-Ç'umen sinemaşa vidaminon ya tku (Yarın sinemaya gideceğini söyledi.).
I will be running this Tuesday: Bu Salı koşuyor olacağım: Am ik'inaçxas vunk'ap'aminon.
He said that he would be running that Tuesday: Bu Salı koşmakta olacağını söyledi: Am ik'inaçxas vunk'ap'aminon ya tku.
I have lost my keys: Anahtarlarımı kaybettim: K'ilape (çkimi) kogomindunu.
He said that he had lost his keys: Anahtarlarını kaybettiğini söyledi: K'ilape kogomindunu ya tku.
She has been waiting for me here: Beni burada bekliyordu: Ma ak mçumet'u.
He said that she had been waiting for him: Onun burada beklediğini söyledi: Emuk ak çumet'u ya tku.
She had told her uncle: Amcasına anlatmıştı: Cumadi muşis du3'veret'u.
He said that she had told her uncle: Amcasına anlatmış olduğunu söyledi: Cumadi çkimis dovu3'veret'i ya tku.
She had been talking to all friends: Arkadaşlarına anlatıyormuş: Maqalepe/Maltepe/Arkadaşepe muşis u3'umet'eren.
He said that she had been talking all her friends: Arkadaşlarıyla konuşmakta olduğunu söyledi: Maqalepe çkimi k'ala bğarğalap ya tku.
She will have gone to Hopa: Hopa'ya gidecekti: Xopaşa idasunt'u.
He said that she would have gone to Hopa: Hopa’ya gidecek olduğunu söyledi: Xopaşa vidaminon ya tku.
She will have been tanning: Güneşleniyor olacaktı: İmjorasunt'u.
He said that she would have been tanning: Güneşleniyor olacağını söyledi: Vimjoraminon ya tku.
Think: Düşünmek: Osimadu.
Promise: Söz vermek: Sozi meçamu.
Tell: Söylemek: Otku.
Know: Oçkinu: Bilmek: Oçkinu.
Shut the door: Kapıyı kapa: Nek'na menk'ili/genk'ili.
She ordered me to shut the door: Kapıyı kapamamı emretti: Nek'na genk'ili ya mi3'u (Kapıyı kapatmamı söyledi)-Nek'na genk'ili yado emri moğodu.
Is it a dog?: O, kopek mi?: Eya, coğori ren i?
He asked if it was a dog: Köpek olup olmadığını sordu: Coğori ren i va na va ren i yado k'itxu?
Was she playing soccer?: O, futbol mu oynuyor?: Eya, burtişi isters i?
He asked if she had been playing soccer: Futbol oynayıp oynamadığımı sordu: Burtişi ister i vana va ister i yado mk'itxu.
Where are you from?: Nerelisin?: Sonuri re?
He asked where I was from?: Nereli olduğumu sordu: Sonuri re yado mk'itxu.
11 İNFİNİTİVES: MASTARLAR
Agree: Kabul etmek: K'abuli oxvenu.
Aim: Amaçlamak: Niyeti oqopumu.
Appear: Ortaya çıkarmak: Oşkaşa gamağu.
Appoint: Tayin etmek: Tayini oxvenu.
Arrange: Düzenlemek: Gen3'uranu.
Authorize: İzin vermek: İzni meçamu.
Ask: Sormak: Ok'itxu.
Beg: Rica etmek: Rica oğod(am)u.
Cause: Neden olmak: Sebebi oqopumu.
Challenge: Meydan okumak: K'arşi moxtimu.
Choose: Seçmek: O3xunu.
Claim: İddia etmek: İddia oxvenu.
Command: Komut etmek: K'omudi oxvenu.
Condescend: Tenezzül etmek: Tenezzuli oxvenu.
Consent: Razı olmak: Razi oqopumu.
Convince: İnandırmak: Doceru.
Dare: Cesaret etmek: Cesareti oqopumu.
Decide: Karar vermek: K'arari meçamu.
Demand: Talep etmek: Ogoru/Ok'vandu.
Deserve: Hakketmek: Hak'k'i oqopumu.
Desire: Arzu etmek: Ononu.
Direct: Yönetmek: Oktalu.
Enable: Olanaklı kılmak: Oxvenapuşi oxadu.
Endeavor: Çabalamak: Obodu.
Expect: Beklemek: Oçvu.
Fail: Başaramamak: Va oxvenu.
Force: Zorlamak: Nondaru.
Get: Almak: Yezdimu (*Yeç'opinu: Satın almak).
Happen: Meydana gelmek: Oxer3elu.
Hesitate: Tereddüt etmek: Teredduti oxvenu-Mengapute oğarğalu.
Hire: Kiralamak: Okaçu.
Help: Yardım etmek: Meşvelu.
Hope: Umut etmek: Medi oqopumu/Omendu.
İnstruct: Bilgi vermek: Çkina meçamu-Oçkinapu.
İntend: Niyet etmek: Dolongonu.
İnvite: Davet etmek: Ocoxinu.
Lead: Götürmek: Oğu (cansız) (*Oqonu: Götürmek (canlı).
Learn: Öğrenmek: Oguru.
Long: Çok istemek: Dido ononu.
Manage: Başarmak: Mogu.
Motivate: Motive etmek: Dolongonu-Motive oxvenu.
Need: İhtiyacı olmak: İhtiyaci oqopumu.
Oblige: Zorunda bırakmak: Nondaru-Oxvenapuşi oqopumu/oxadu.
Ofter: Önermek: Megoru.
Order: Ismarlamak: Onandvu.
Pay: Ödemek: Meçamu.
Plan: Plan yapmak: Plani oxvenu.
Prepare: Hazırlamak: Oxaziru.
Proceed: Sürdürmek: Meqonu.
Promise: Söz vermek: Sozi meçamu.
Refuse: Reddetmek: Reddi oxvenu.
Remind: Hatırlatmak: Goşinapu.
Resolve: Çözmek: O3'k'u.
Seem: Gibi görünmek: … steri oz'iru.
Select: Seçmek: O3xunu.
Send: Göndermek: Oncğonu.
Strive: Çabalamak: Obodu.
Struggle: Mücadele etmek: Mucadele oxvenu/Ocedelu.
Swear: Yemin etmek: Yemini oxvenu.
Tell: Söylemek: Otku.
Tend: Meyletmek: Guri oqopumu.
Threaten: Tehdit etmek: Oşkurinu.
Trust: Güvenmek: İtimadi oqopumu.
Volunteer: Gönüllü olmak: Guris geozumu.
Vow: Yemin etmek: Yemini oxvenu.
Want: İstemek: Ok'vandu.
Wish: Dilemek: Ononu-Ok'vandu.
Wait: Beklemek: Oçvu.
Warn: Uyarmak: Doçinadu.
Yearn: Esnemek: Onkoru.
She sent her to write a letter: Onu mektup yazması için gönderdi: Eya mektubi oç'aru şeni mendoçku.
The policeman dicided to arrest to artest him: Polis onu tutuklamaya karar verdi: Polisi eya oç'opu şeni k'arari komeçu.
I feel she is ill: O'nun hasta olduğunu hissediyorum: Eya zabuni ren yado guris goşamilaps.
Too: Çok fazla: Dido.
She is too old to drive a car: Araba kullanamayacak kadar yaşlı: Mankana na va axmaren k'onari badi/xçini ren-Mankana na va axmaren k'onari dibadu/dixçinu (Araba kullanamayacak kadar yaşlandı.).
Enough: Yeterli: Dobağine.
She is old enough to drive a car: Araba kullanacak yaşta: Mankana goçkuşi/goqonuşi 3'aneri ren-Mankana goçku şeni dobağine 3'ana uğun (Araba sürmek için yeterli yaşı mevcut).
12 GERUNDS: ULAÇLAR
Admit: İçeriye almak: Doloxe amaqonu (canlı)-Doloxe amağu (cansız).
Anticipate: Beklemek: Oçvu.
Appreciate: Takdir etmek: Xalali oğodu.
Avoid: Kaçınmak: Va oxvenu.
Complete: Tamamlamak: Oçodinu/Otamamu.
Consider: Hesaba katmak: Xesabis ok'atu/Oxesap'u.
Defend: Korumak: Oçvu.
Delay: Gecikmek: Oyanu.
Deny: İnkar etmek: Movaru.
Detest: İğrenmek: İnk'raxi oqopumu.
Discuss: Tartışmak: P'at'i oğarğalu.
Dislike: Hoşlanmamak: Va mo3'ondu.
Enjoy: Eğlenmek: Oxelu.
Escape: Kaçmak: Omt'inu.
Excuse: Üzgün: Gemzuli.
Finish: Bitirmek: Oçodinu.
Get through: İçinden geçirmek: Gurişen mek'alu.
Give up: Bırakmak: Naşkvinu.
Go on: Devam etmek: Noqonu.
Can't help: Tutamamak: Va oç'opu.
İmagine: Hayal etmek: Gurişen goşalu (içinden geçirmek)/İzmoce oz'iru.
İnvolve: Karıştırmak: Oxoktu.
Keep (on): Yapmaya devam etmek: Oxvenus meqonu/meqopu.
Would like: İstemek: Ok'vandu/Ogoru.
Mention: Bahsetmek: Molaşinu.
(Not) mind: Aldırmak, (aldırmamak): Go3'ağu, (va go3'ağu)-Quci (mo) meçamu (kulak asmamak/aldırmamak)
Miss: Kaçırmak: Omt'inu.
Postpone: Ertelemek: Geri ot'k'oçu-Ek'ule oxvenu.
Practice: Pratik yapmak: Prat'iği oxvenu.
Put off: Ertelemek: Geri ot'k'oçu-Ek'ule oxvenu.
Quit: Bırakmak: Naşkvinu.
Recollect: Hatırlamak: Goşinu.
Report: Rapor etmek: Rapori oxvenu.
Resist: Direnmek: Goladgitu-Golu.
Stop: Durmak: Dodgitu.
Take: Almak: Yezdu (yerden almak)-Go3'ağu ((Geri) almak-Yeç'opinu (satın almak)
Understand: Anlamak: Oxo3'onu.
Recall: Anımsamak: Goşinu.
Recommend: Tavsiye etmek: Tavsiye oğodu-Meguru.
Resent: Gücenmek: Doşumu.
Resume: Sürdürmek: Meqonu.
See: Görmek: Oz'iru.
Suggest: Önermek: Meguru.
Tolerate: Hoş görmek: Quci va meçamu-K'ai o3'onu (Hoşuna gitmek).
I missed laughing: Gülmeyi özledim: Oz'i3inu gomanç'elu.
This involves planning: Bu, planlama gerektirir: Amus p'lani (oxvenu) unon.
She came running: Koşarak geldi: K'ap'ineri komoxtu.
Advise: Öğüt vermek: Nosi meçamu-Nosi oguru.
Allow: İzin vermek: İzni meçamu.
Begin: Başlamak: Geç'k'u.
Can't afford: Gücü yetmemek: K'uvveti va dobağu.
Can't bear: Dayanamamak: Va naxondinu.
Cease: Durdurmak: Dodginu.
Commence: Başlamak: Geç'k'u.
Continue: Devam etmek: Meqonu.
Dread: Çok korkmak: Dido oşkurinu.
Encourage: Cesaret etmek: Cesareti oğodu/oqopumu.
Forget: Unutmak: Goç'k'ondu.
Forbid: Unutmak: Goç'k'ondu.
Hate: Nefret etmek: İnk'raxi oqopumu.
Like: Hoşlanmak: Mo3'ondu.
Loathe: Tiksinmek: Guri oktalu.
Love: Sevmek: Oqoropu.
Neglect: İhmal etmek: İhmali oğodu-Goç'k'ondinu.
Mean: Anlamına gelmek: Tkvala ren.
Permit: İzin vermek: İzni meçamu.
Prefer: Tercih etmek: Tercixi oxvenu-Mo3'ondu (Beğenmek).
Propose: Önermek: Meguru.
Regret: Pişman olmak: Opişmanu.
Remember: Hatırlamak: Goşinu.
Require: Gerekmek: Lazimi oqopumu.
(Can't) stand: Dayanamamak: Va noxondinu.
Start: Başlamak: Geç'k'u.
Teach: Öğretmek: Oguru.
Try: Denemek: O3adu.
Undertake: Üstlenmek: (K'abaeti) kejodu.
Dancing is my hobby: Dans etmek benim hobimdir: Dansi oxvenu ma k'ai mi3'onun.
I want to go to the Hopa: Hopa'ya gitmek istiyorum: Xopaşa oxtimu minon.
13 PARTICIPLE: ORTAÇLAR
13.1 PRESENT PARTICIPLE – ŞİMDİKİ ZAMAN ORTAÇLARI
She is running: O koşuyor: Eya onk'ap'un.
Boring books: Sıkıcı kitaplar: Şurimedvanoni ketabepe.
Going to the room, he jumped on the bed: Odaya doğru giderek yatağa atladı: Odaşa idu do oncires koge3xont'u.
Feeling tired, I went to bed early: Yorgun hissettiğimden, erken yattım:
(E na) domaç'k'int'eret'u (şeni) ordo vinciri.
She looked at the poor boy asking if he needed help or not: Fakir çocuğa bakıp, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordu: Fuk'ara beres menda3'k'edu do mutu gionon i yado duk'itxu (*Fuk'arak beres menda3'k'edu do mutu ginon i yado duk'itxu: Fakir, çocuğa baktı ve birşeye ihtiyacı olup olmadığını sordu.) (*Fuk'ara berek emus menda3'k'edu do Ellaş riza şeni ar sedek'e momçit ya du3'u: Fakir çocuk ona baktı ve Allah rızası için bana bir sadaka verin dedi.).
13.2 PAST PARTICIPLE - GEÇMİŞ ZAMAN ORTAÇLARI
She had broken all the windows: Bütün pencereleri kırmış: Na ren pencere dot'axeren-Mtelixolo pencere dot'axeren.
A broken clock was lying on the ground: Bozuk bir saat yerde duruyordu: Ok'oxveri saat'i tude z'it'u.
14 CAUSATIVES: ETTİRGENLER
I will have (get) my windows cleaned: Camlarımı temizleteceğim: Camepe çkimi vopağapaminon.
I will have (get) my letters written: Mektuplarımı yazdırtacağım: Mektubepe (çkimi) dovoç'arapaminon.
Do you have your windows cleaned?: Camlarını temizletir misin?: Camepe skani opağapap i?
You don't have your windows cleaned: Camlarını temizletmezsin: Camepe skani mo okosapap (Camlarını temizletme).
15 CLAUSES : CÜMLECİKLER
15.1 CONDITIONALS – KOŞUL CÜMLECİKLERİ
If finish my work soon, I can go home: Eğer şimdi hemen bitirirsem, eve gidebilirim: Egere a3'i ordo dovoçodinina, oxorişa mendamalen. (*Arçerişa dovikip: Hemen yaparım)
If I go to Zugidi, I will visit all the museums: Eğer Zugidi’ye gidersem, bütün müzeleri ziyaret edeceğim: Egere Zugidişa vidina, mtelixolo muzepe goptaminon.
If I working, I feel active: Eğer çalışıyorsam kendimi rahat hissederim: Egere viçalişepna tiçkimi raxat'i maçkinen-Egere viçalişepna raxat'i viqve.
If I were you would go with him: Senin yerinde olsam, onunla giderim: Ma vort'ik'onna emuk'ala mendavulut'i-Yeri skanis vort'ik'onna emuk'ala mendavulut'i.
If she had seen her mistakeshe would have apologised: Eğer hatasını görseydi, özür dilerdi: Egere k'abaeti muşi uçkit'uk'onna, doxat'irupt'u- Egere k'abaeti muşi uçkit'uk'onna ozuri dogi3’umet’u/dogoğodapt'u/gak'vandept'u.
Unless you go, she won't stop crying: Sen gitmedikçe ağlamayı kesmeyecek: Si va ida şakis omgarinu va oçodinasunon.
15.2 RELATİVE CLAUSES – İLGİ CÜMLECİKLERİ
15.2.1 Defining Relative Clauses – Tanımlanamayan İlgi Cümlecikleri
Who, that (-en, -an): Na ...
The boy came first: Birinci gelen çocuk: Maartani na moxtu bere.
The man who is standing ther: Orada ayakta duran adam: Ek na dgin k'oçi.
The boy that picked all flowers: Bütün çiçekleri toplayan çocuk: Mtelixolo pukirepe na k'orobups bere-Na ren pukirepe na k'orobu(ps) bere.
Whose, whom (-ğum, -sı olan): Na …, … na uğun.
The boy to whom I talked was the winner of the race: Konuştuğum çocuk yarışmanın galibiydi: Na bğarğali bere meç'işaşi galibi/gecgine t'u.
The girl whose hair is long can go to their home: Saçı uzun olan kızlar evlerine gidebilirler: Toma ginz'e na uğun k'ulanape oxorişa nalenan.
The wase which is red: Kırmızı olan vazo: Mç'ita na ren vazo.
The window which is broken: Kırılmış olan pencere: Na it'axu pencere/t'axeri pencere.
The dogs that bark all night: Bütün gece havlayan köpek: Ç'umani şakis na lalu coğori.
The tomato juice which is in the bottle is so delicious: Şişedeki domates suyu çok lezzetli: Şuşes na dolodgin domatesiş 3'k'ari dido nostoneri ren.
Whose (-ki onun)
The house whose garden is big: Bahçesi geniş olan ev: Steğo didi na uğun oxori (*Didi steğoni oxori: Büyük avlulu ev.).
15.2.2. Non – Defining Caluuses – Tanımlanamayan İlgi Cümlecikleri
Who, whom (-en, -dığı): Na ….
My father, who is now outside, will go to the party: Şu an dışarıda olan babam partiye gidiyor: Baba çkimi a3'i gale ren, ç'andaşa ulun.
Ayşe, who teaches my sister Lazish-Margalish, is now here: Kardeşime Lazca-Margalca öğreten Ayşe şimdi burada: Cuma/Da çkimis Lazuri-Margaluri na oguraps Aşe a3'i ak ren.
Whose (-ki onun):
Ayşe, whose hair is long, went home: Saçları uzun olan Ayşe eve gitti: Tomape ginz'e na uğut'u Aşe oxorişa igzalu.
Which (-en, -an): Na …
His cat, which is lazy, is climming that old tree: Onun tembel olan kedisi şu yaşlı ağaca tırmanıyor: Emuşi bunduri k'at'uk em mcveşi cas yulun.
The play, which we went to see last night, was very bad: Geçen akşam gittiğimiz tiyatro çok kötüydü: T'okseri na mendaptit tiyatro dido p'at'i t'u.
Whose (-ki onun)
The game whose dice are red are lost: Zarları kırmızı olan oyun kayboldu: Zarepe mç'ita na uğut'u osteramu gondunu.
15.3 NOUN CLAUSES – İSİM CÜMLECİKLERİ
Everbady knows that you are brave: Herkes senin cesur olduğunu biliyor: İris uçkin si gurami na re-Si dido gurami na re iris uçkin (Senin çok cesur olduğunu herkes biliyor.).
What I want to know is the whole story: Bütün hikayeyi bilmek istiyorum: Hekayeşi mteli oguru minon.
I believe (that) he can manage: Başarabileceğine inanıyorum: Maxvenasunon yado mepşven.
15.4 ADVERS CLAUSERS - ZARF CÜMLECİKLERİ
15.4.1 Clauses of Time – Zaman Cümlecikleri
When they come, I will go: Geldikleri zaman gideceğim: Moxtanşi vidaminon.
While I was dreaming, I woke up immediately: Uyuyorken aniden uyandım: Bcant'işi aniden kogopk'u3xi.
As I was trying to sleep, my father screamed: Uyumaya çalışırken bana çığlık attı: Vinciramint'uşi kogemoquru.
I will wait for you until you come: Sen gelene kadar seni bekleyeceğim: Si mulut'a şakis si kçvaminon.
15.4.2 Clauses os Result – Sonuç Cümlecikleri
Don't do such nonsense: Böyle bir saçmalığı yapma: Aşo uğnosoba mo ikip.
15.4.3 Clauses of Purpose – Amaç Cümlecikleri
I did the shophing today so that I won't need to do it tomorrow: Bugün alışveriş yaptım böylece yarın yapmama gerek kalmayacak: Andğa şeyepe yep'ç'opi edo emuşeni ç'umen yeç'opinoni va vore.
I bought a new outfit in order that I can wear it to the party: Partide giymek için yeni bir kıyafet aldım: Ç'andas dolokunu şeni ağani ar dolokunu yep'ç'opi.
15.4.4 Clauses of Reason – Neden Cümlecikleri
I read that book because I wanted it: O kitabı okudum çünkü okumak istedim: Em ketabi vik'itxi, çunki ok'itxu mint’u.
Since she didn't want to talk with me, she ignored me: Benimle konuşmak istemediğini için beni görmezlikten geldi: Çkimi k'ala oğarğalu na va unt'u şeni va mendomo3'k'edu do igzalu.
As you are not working you can come with me: Madem ki çalışmıyorsun, benimle gelmelisin: Oki/Madem va içalişep, çkimi k'ala moxtimoni re (*Oki kort'i aça so rt'i: Madem vardın bu ana kadar neredeydin?).
15.4.5 Clauses of Comparison – Kıyaslama Cümlecikleri
She can paint as well as her: O’nun kadar iyi resim yapar: Emu steri k'ai resmi ikips/ğarups.
15.4.6 Clauses of Concession – Kabul Ediş Cümlecikleri
Although: (-diği halde): …tina.
Though: (-diği halde): …tina.
Even though: (olsa bile): …rt'asnat'i.
Even if: (olsa bile): …rt'asnat'i.
However: (ancak): arxvala/ancak.
Whatever: (ne olursa olsun): Mutxanion/Mutxani ren t'as.
Whenever: (her ne zaman): Mundestina.
Although it was raining, we walked home: Yağmur yağmasına rağmen eve yürüyerek gittik: Mç'ima mç'iptutina oxorişa k'uçxete vidit.
Even if she comes, I won't dance with her: Gelse bile onunla dans etmeyeceğim: Komoxtasnati emuk'ala va pxoronaminon.
Wherever she goes, I'll follow her: Nereye giderse gitsin onu izleyeceğim: Sotxani ren idas emus mevaqonaminon-Sotxanion idas emus mevaqonaminon.
16 TAG QUESTIONS – SORU CÜMLECİKLERİ
You are a student, aren't you?: Sen bir öğrencisin, öyle değil mi?: Si mamgure/talebe re, ho i?/eşo va ren i?
She can swim very well, can't she?: O çok iyi yüzebiliyor, öyle değil mi?: Emus dido k'ai ançviren, ho i?/eşo va ren i?
My mother wasn't at home, was she?: Annem evde değildi, öyle değil mi?: Nana çkimi oxoris va rt'u, ho i?/eşo va ren i?
|
|
© 2011 kolkhoba.org
| |
![]() |