EXERCİSES : OXOMÇ'K'İNAPE : ALIŞTIRMALAR

I am a student: Ma talebe vore: Ben öğrenciyim.
You are a teacher: Si talebe re/Tkvan talebe ret: Sen öğretmensin/ Siz öğretmensiniz.
He is very clever: Eya dido noseri ren: O çok akıllıdır.
She is very beautiful: Eya dido mskva ren: O çok güzeldir.
It is very cheap: Eya dido ucuzi/epi ren: O çok ucuzdur.
We are happy: Çkin xeleberi voret: Biz mutluyuz.
You are here: Tkvan ak ret: Siz buradasınız.
They are in the classroom: Entepe sinifis renan: Onlar sınıftalar.
Hello, I’m Khuci Kolkhidashi: Meraba, ma Quci K'olxidaşi vore: Merhaba, ben Khuci Kolkhidaşi’yim.
You’re very kind: Dido naziği ret: Çok naziksiniz.
They’re Lazish: Entepe Lazi renan: Onlar Laz’dır.
I‘m not hungry: (Ma) mşkironeri va vore: (Ben) aç değilim.
You aren’t fat: (Si) mçxu/mgvaneri va re: (Sen) şişman değilsin.
He isn’t a bad man: (Eya) p'at'i k'oçi va ren: (O) kötü bir adam değil.
She isn’t a nurse: (Eya) hemşire va ren: (O) bir hemşire değil.
It isn’t cheap: (Eya) ucuzi va ren: (O) ucuz değil.
We aren’t hungry: (Çkin) mşkironeri va voret: (Biz) aç değiliz.
You aren’t Kartvelish: (Tkvan) Kartveli va ret: (Siz) Kartvel değilsiniz.
They aren’t at home: (Entepe) oxoris va renan: (Onlar) evde değiller.
Are you Kolkhish?: (Tkvan) K'olxi ret i?: (Siz) Kolkh musunuz?
You are Kolkhish. You aren’t Kartvelish: Tkvan K'olxi ret. Kartveli va ret: (Siz) Kolkh sunuz. Kartvel değilsiniz.
Is he tired?: (Eya) donoç'k'inde ren i? (*Emus dvaç'k'indu i?: O yoruldu mu?): (O) yorgun mu?
Is she a tv star?: (Eya) televiziaşi muru3xi ren i?: (O) bir tv yıldızı mı?
Is it expensive?: (Eya) paxali ren i?: (O) pahalı mı?
Are we late?: (Çkin) doviyanit i?: (Biz) geciktik mi?
Are you students?: (Tkvan) talebe ret i?: (Siz) öğrenci misiniz?
Are they Mr. and Mrs Zuğaşi?: (Entepe) K'oçumçane do Osurp'at'oni Zuğaşi ren i?: (Onlar) Bay ve Bayan Zuğaşi mi?
Aren’t I right?: (Ma) mtini/3'ori va vore i?: (Ben) doğru/haklı değil miyim?
Aren’t you thirsty?: (Si) 3'k'ari va ginon i?: (Sen) su istemiyor musun?
Isn’t he rich?: (Eya) xampa va ren i?: (O) zengin değil mi?
Isn’t she beautiful?: (Eya) mskva va ren i?: (O) güzel değil mi?
Isn’t it new?: (Eya) ağani va ren i?: (O) yeni değil mi?
Aren’t we tired?: (Çkin) donoç'k'inde va voret i? (*Va domaç'k'indes i?: Yorulmadık mı?): (Biz) yorgun değil miyiz?
Aren’t you German?: (Tkvan) Germani va ret i?: (Siz) Alman değil misiniz?
Aren’t they policeman?: (Entepe) polisi va renan i?: (Onlar) polis değiller mi?
I’m Zugha and this is my girl friend Teona: Ma Zuğa vore do aya/ati k'ulanmaqale çkimi Teona ren: Ben Zuğa’yım ve bu kız arkadaşım Teona’dır.
He’s very sad: Eya dido gemzuli ren: O, çok üzgün.
I’m very excited: Guri dido memaparpalen/Dido xeleberi vore: Çok heyecanlıyım (*Çarbi:Dudak) (*P'ici: Ağız) (*Mxuci: Omuz) (*Toli: Göz) (*K'ap'ula: Sırt) (*K'ibiri: Diş) (*Çenge: Çene) (*Di3xiri: Kan) (*Qvili: Kemik) (*Xura: Beden, Vücut) (*Guri: Kalp) (*Uçapurpu: Karaciğer) (*K'uçxe: Bacak) (*Burgili: Diz) (*Xeşdik'u: Dirsek) (*K'uçi: Mide) (*K'uçxe: Ayak) (*Dudi, ti: Baş, kafa) (*Xe: El) (*Qali: Boğaz, Gırtlak) (*Quci: Kulak) (*Çxvindi: Burun) (*Pimpili: Sakal) (*Xçepurpu: Akciğer) (*K'iti: Parmak) (*Ciniki: Boyun) (*Cerğvi: Damar)
They are very cold: Dido qini aqvenan/Qini gez'inan: Çok üşüyorlar.
Hello, Nugzar. How are you?: Meraba Nugzar. Muç'oşi re?: Merhaba, Nugzar. Nasılsın? (*Am k'oçi diyaraleren: Bu adam yaralanmış) (*Eya k'ai ren. Mutu va omç'un: O iyidir/sağlıklıdır. Herhangi bir rahatsızlığı yok.) (*Lensepe na dolidven 3'k'ari ren: Lenslerin konduğu sıvıdır) (*K'olxenas şka dolva3'k'uneren do cans: Kolkhena belini incitmiş yatıyor) (*Ti m3'k'uns: Başım ağrıyor) (*Ma zabuni vore: Ben hastayım) (*Ma vontxori: Ben kustum) (*Ma vontxorere: Ben kusmuşum) (*Ti makten: Başım dönüyor) (*K'ai vore: Kendimi iyi hissediyorum)
I’m very well, thank you, and you?: Ma dido k'ai vore, teşekkuri goğodap. Si muç'oşi re?: Ben çok iyiyim, teşekkür ederim, ya sen? (*Teşekkuri: Teşekkür) (*Teşekkuri goğodap: Teşekkür ediyorum) (*K'ai serepe: İyi geceler) (*Ellak razi gaqvas: Allah razı olsun (sana)) (*Ellak goxelan: Allah mutlu etsin (sizi)) (*Ellak affi goğodas: Allah affetsin (seni)) (*Ellak raxmeti oğodas: Allah rahmet etsin (o’na)) (*Ellak izni momçuna: Allah izin verirse (bana)) (*Ellas emaneti iqvi: Allah’a emanet ol) (*Ellak megişvelas: Allah yardımcın olsun) (*Ella şeni, lutfen: Allah için, lütfen) (*Dobaduşi/Dobadoni dğa xvameri gaqvas: Doğum günün kutlu olsun) (*Remezaniş bayrami xvameri gaqvan: Ramazan bayramınız kutlu olsun) (*Remezaniş bayrami mubareği gaqvan: Ramazan bayramınız mübarek olsun) (*K'urbaniş bayrami mubareği gaqvan: Kurban bayramınız mübarek olsun) (*Remezani şerifi mubareği gaqvan: Ramazanı şerifiniz mübarek olsun)
Student: I’m sorry, I’m late: : Talebe: Mixat'irit, doviyani: Öğrenci: Üzgünüm, geç kaldım.
Teacher: That’s ok: Muellimi: Ho diqu-tamam: Öğretmen: Tamam.
It’s big and round: Eya didi do mugvala ren: O büyük ve yuvarlaktır.
He’s very rich: Eya dido xampa ren: O çok zengindir.
My father is 44 years old: Baba çkimi 44 3'aneri ren: Babam 44 yaşındadır.
It’s beautiful day: Andğa k'ai t'aroni ren (Bugün hava iyi): Güzel bir gün. It’s very cold today: Andğa t'aroni dido qini ren: Bugün hava çok soğuk. She’s from Hopa: Eya Xopuri ren: O Hopalıdır.
What’s the time?: Saat'i muk'o ren?: Saat kaç?
It’s ten twenty: Saat'i viti eçi mek'ilaps/Saat'i vit eçi ren: Saat on yirmi.
Today is Tuesday: Andğa İk'inaçxa ren: Bugün Salı
This is Sundura Khopurishi: Aya Sundura Xopurişi ren: Bu Sundura Khopurişi
That’s he’s sister, Lokha: Eya, emuşi da Loqa ren (*Emus ar da do ar cuma uqonun): Şu onun kızkardeşi, Lokha.
These are new books: Antepe ağani ketabepe ren: Bunlar yeni kitaplar.
Those are our friends: Entepe maqalepe çkini renan: Şunlar bizim arkadaşlarımız.
Here’s the menu: Aha menu: İşte menü.
Look! There’s my aunt, Ms. Pukiri: Menda3'k'edi! Akoleni oxorca dadi çkimi ren, Pukiri xanumi: Bak! Şurdaki benim halam, Bayan Pukiri.
There is a dog in the garden: Steğos ar coğori ren (Avluda bir köpek var): Bahçede bir köpek var.
There is somebody at the door: Nek'nas ar mitxani ren: Kapıda biri var.
There are 12 girls in our class: Sinifi çkinis 12 k'ulani ren: Sınıfımızda oniki kız var.
There are old books on the shelf: Taroş jin mcveşi kitabepe ren (*Masas mcveşi ar ketabi gez'in): Rafın üzerinde eski kitaplar var.
I’m pleased to meet you: Dido vixeli/maxelu tkvani k'ala na viçini şeni.: Sizinle tanıştığıma çok sevindim.
I’m interested in geography: Coğrafyas ank'ene miğun: Coğrafya ile ilgilenirim.
The children are bored: Berepes şuri nadvenan: Çocukların canı sıkılıyor.
I’m married: Ma çileri/kimoceri vore: Ben evliyim.
It’s very complicated: Eya, dido oxokteri ren: O, çok karmaşık.
They are very surprised: Dido koguişaşes: Çok şaşırdılar.
I’m very tired: Dido donoç'k'inde vore/Dido domaç'k'indu: Çok yorgunum/Çok yoruldum.
I: Ma: Ben
You: Si: Sen
He: Emuk (ergative)/Eya: O (Erkek)
She: Emuk (ergative)/Eya: O (Bayan)
It: Eya/Emuk (ergative (O, hayvan)): O (şey, hayvan)
We: Çkin: Biz
You: Tkvan: Siz
They: Entepek (ergative)/Entepe: Onlar
I’m Nonchona: Ma Nonç'ona vore: Ben Nonçona’yım.
You’re Pahkurati: Si Paxurati re: Sen Pakhurati’sin.
She’s Teona: Eya Teona ren: O, Teona’dır.
It’s a cat: Eya k'at'u ren: O kedidir.
We’re Nonchona and Pakhurati: Çkin Nonç'ona do Paxurati voret: Biz Nonçona ve Pakhurati’yiz.
You’re Rakhanokhvache and Dimtskhu: Tkvan Rak'anok'vaçxe do Dim3xu ret: Siz Rakhanokvaçkhe ve Dimtskhu’sunuz.
They’re Mr. and Mrs. Nokhurmenishi. They are from Hopa: Entepe K'oçumçane/Muxteremi do Osurp'at'oni/Xanumi Noxurmenişi renan. Entepe Xopuri renan: Onlar Bay ve Bayan Nokhurmenişi. Onlar Hopalıdırlar.
0- Zero, nought: Çkar, sifuri: Sıfır
1-One: Ar(ti): Bir
2-Two: Jur: İki
3-Three: Sum: Üç
4-Four: Otxo: Dört
5-Five: Xut: Beş
6-Six: A(n)şi: Altı
7-Seven: Şkvit: Yedi
8-Eight: Ovro: Sekiz
9-Nine: Çxoro: Dokuz
10-Ten: Vit: On
11-Eleven: Vit'oar: Onbir
12-Twelve: Vit'ojur: Oniki
13-Thirteen: Vit'osum: Onüç
14-Fourteen: Vit'ootxo: Ondört
15-Fifteen: Vit'oxut: Onbeş
16-Sixteen: Vit'oaşi: Onaltı
17-Seventeen: Vit'oşkvit: Onyedi
18-Eighteen: Vit'oovro: Onsekiz
19-Nineteen: Vit'oçxoro: Ondokuz
20-Twenty: Eçi: Yirmi
21-Twenty-one: Eç(i)-do-ar: Yirmi-bir
22-Twenty-two: Eç(i)-do-jur: Yirmi-iki
23-Twenty-three: Eç(i)-do-sum: Yirmi-üç
24-Twenty-four: Eç(i)-do-otxo: Yirmi-dört
25-Twenty-five: Eç(i)-do-xut: Yirmi-beş
26-Twenty-six: Eç(i)-do-aşi: Yirmi-altı
27-Twenty-seven: Eç(i)-do-şkvit: Yirmi-yedi
28-Twenty-eight: Eç(i)-do-ovro: Yirmi-sekiz
29-Twenty-nine: Eç(i)-do-ovro: Yirmi-dokuz
30-Thirty: Eç(i)-do-vit: Otuz
40-Forty: Jur-(en)-eçi: Kırk
50-Fifty: Jur-(en)-eçi-do-vit: Elli
60-Sixty: Sum-(en)-eçi: Altmış
70-Seventy: Sum-(en)-eçi-do-vit: Yetmiş
80-Eighty: Otxo-(n)-eçi: Seksen
90-Ninety: Otxo-(n)-eçi-do-vit: Doksan
100-One hundred: Oşi: Yüz
1.000-One thousand: Şilya: Bin
1.000.000-One million: Milyoni: Milyon
1.000.000.000-One milliard: Milyari: Milyar
1.000.000.000.000: One billion: Trilyoni: Trilyon
42-Forty-two: Jur-(en)-eçi-do-jur: Kırk-iki
53-Fifty-three: Jur-(en)-eçi-do-vit'o-sum: Elli-üç
348-Three-hundread-and-forty-eight: Sum-oş(i)-do-jur-(en)-eçi-do-ovro: Üç-yüz-kırk-sekiz
200-Two-hundred: Jur-oşi: İki-yüz
2538-Two-thousand-five-hundred-and-thirty-eight: Jur-şilya-do-xut-oşi-do-eçi-do-vit'o-ovro: İki-bin-beş-yüz-otuz-sekiz
This is a new book: Aya ağani ketabi ren: Bu, yeni bir kitap.
This is Mr. Dolaqalaşi: Aya muxteremi Dolaqalaşi ren: Bu, Bay Dolagalaşi.
Nobrinconi, this is Viya. Viya, this is Nobrinconi: Nobrinconi aya ren Viya. Viya aya ren Nonbrinconi: Nobrinconi, bu Viya. Viya, bu Nobrinconi.
Pukira, this is boyfriend Sechevati. Sechevati, this is Pukira: Pukira aya ren biç'maqale çkimi Seç'avati. Seç'evati, aya ren Pukira: Pukira, bu erkek arkadaşım Sechevati. Sechevati, bu Pukira
These are old books: Antepe mcveşi ketabepe ren(an): Bunlar eski kitaplardır.
These are Mr. and Mrs Mskibughalishi: Antepe Muxteremi do Xanumi Mskibuğalişi ren(an): Bunlar, Bay ve Bayan Mskibuğalişi’ler.
That’s good camera: Eya mskva k'amera ren: Şu güzel bir fotoğraf makinası.
That’s my father: Eya baba çkimi ren: Şu benim babam.
That’s my history teacher: Eya tarixiş muellimi çkimi ren: Şu benim tarih oğretmenimdir.
Those are good cars: Entepe mskva mankanepe ren(an): Şunlar güzel arabalardır.
Those are our new neighbours: Antepe çkini ağani manz'agerepe ren(an): Bunlar bizim yeni komşularımızdır.
Put away those clean glasses: Em çxeri bardağepe muşi svaşa gedgi: Şu temiz bardakları yerine kaldır.
That’s my girl friend, Loqa: Aya k'ulanmaqale çkimi Loqa ren: Bu benim kız arkadaşım Lokha.
This book is very cheap: Am ketabi dido ucuzi ren: Bu kitap çok ucuz.
That girl is Tshkhakheni’s sister: Em k'ulani 3'k'aqenişi da ren: Şu kız Tshkhakheni’nin kız kardeşidir.
Those people are Lazian: Am k'oçepe Lazi renan: Bu insanlar Lazdır.
That isn’t my car: Em mankana çkimi va ren-Em mankana çkimi va ren: Şu benim arabam değil.
This isn’t your money: Aya skani para va ren-Am para skani va ren: Bu senin paran değil.
Those people aren’t Laz: Am k'oçepe Lazi va renan: Bu adamlar Laz değil.
These men aren’t firemen: Am k'oçepe maitfaye va renan: Bu adamlar itfaiyeci değil.
I have got a sister: (Ma) ar da miqonun: Benim bir kız kardeşim var.
I’ve got brown hair: (Ma) k'aveşperi toma miğun: Benim kahverengi saçım var.
You’ve got beautiful eyes: (Si) mskva tolepe giğun: Senin güzel gözlerin var.
He’s got an expensive car: (Emus) paxali/z'viri ar mankana uğun: Onun pahalı bir arabası var.
She’s got a red dress: (Emus) mç'ita ar dolokunu uğun: Onun kırmızı bir elbisesi var.
It’s got a long tail: (Emus) ginz'e k'udeli uğun: Onun uzun bir kuyruğu var.
We’ve got a large house: (Çkin) didi oxori miğunan: Bizim büyük bir evimiz var (*Oxori: Ev) (*Marketi: Market) (*Mezari: Mezar) (*Came: Cami) (*Muze: Müze) (*Opera: Opera) (*Furuni: Fırın) (*Medrese: Medrese) (*Mektebi: Okul) (*Dukkani: Dükkan) (*Universite: Universite).
You’ve got a new teacher: (Tkvan) ağani ar muellimi giqonunan: Sizin yeni bir öğretmeniniz var.
They’re got two children: (Entepes) jur bere uqonunan (*Şurgedineri): Onların iki çocukları var. (*Canlı) (*Badi ar k'oçis sum biç'i bere uqonut'eren: Yaşlı bir adamın üç oğlu varmış.)
I haven’t got a car: (Ma) mankana va miğun (*Uşurgedgineri): Benim arabam yok. (*Cansız)
She hasn’t got a boyfriend: Emus biç'maqale va uqonun (*Şurgedgineri): Onun erkek arkadaşı yok. (*Canlı)
I haven’t got long hair: (Ma) ginz'e toma va miğun: Benim uzun saçım yok.
You haven’t got a dog: (Si) coğori va giqonun: Senin bir köpeğin yok.
We haven’t got a computer: (Çkin) k'omp'ituri va miğunan: Bizim bir bilgisayarımız yok.
They haven’t got a garden: Entepes steğo va uğunan (Onların avluları yok): Onların bahçeleri yok.
He hasn’t got a moustache: (Emus) oşmeşi va uğun: Onun bıyığı yok.
She hasn’t got a blue dress: (Emus) zuğaşperi ar dolokunu va uğun: Onun mavi bir elbisesi yok.
It hasn’t got four legs: (Emus) otxo k'uçxe va uğun: Onun dört bacağı yok.
I haven’t got a bicycle: (Ma) bisikleti va miğun: Benim bisikletim yok.
Have I got a car?: (Ma) mankana miğun i?: Arabam var mı?
Have you got a car?: (Si) mankana giğun i?: Araban var mı?
Have we got a car?: (Tkvan) mankana giğunan i?: Arabanız var mı?
Have they got a car?: (Entepes) mankana uğunan i?: Arabaları var mı?
Has he got any milk?: (Emus) mja uğun i?: Hiç sütü var mı?
Has she got any milk?: (Emus) mja uğun i?: Hiç sütü var mı?
Has it got any milk?: (Emus) mja uğun i?: Hiç sütü var mı?
Have you got in umbrella?: Şemsiye giğun i?: Şemsiyen var mı?
Yes, I have: Ho, miğun (Evet, sahibim (Cansız)): Evet, var.
Have they got a house?: Entepes oxori uğunan i?: Onların evleri var mı?
No, they haven’t?: Va uğunan (Hayır, sahip değiller (Cansız)): Hayır yok.
Haven’t I got enough money?: Dobağine para va miğun i?: Yeterli param yok mu?
Haven’t you got enough money?: Dobağine para va giğun i?: Yeterli paran yok mu?
Haven’t we got enough money?: Dobağine para va miğunan i?: Yeterli paramız yok mu?
Haven’t they got enough?: Dobağine para va uğunan i?: Yeterli paraları yok mu?
Hasn’t he got black eyes?: (Emus) uça tolepe va uğun i?: Onun siyah gözleri yok mu?
Hasn’t she got black eyes?: (Emus) uça tolepe va uğun i?: Onun siyah gözleri yok mu?
Hasn’t it got black eyes?: (Emus) uça tolepe va uğun i?: Onun siyah gözleri yok mu?
Haven’t you got a pen?: Ar k'alemi va giğun i?: Bir kalemin yok mu?
Hasn’t she got any money?: (Hiç/Çkar) para va uğun i?: Hiç parası yok mu?
Have i not got any chance?: (Hiç/Çkar) şansi va miğun i?: Hiç şansım yok mu?
Have you not got any chance?: (Hiç/Çkar) şansi va giğun i?: Hiç şansın yok mu?
Have we not got any chance?: (Hiç/Çkar) şansi va miğunan i?: Hiç şansımız yok mu?
Have they not got any chance?: (Hiç/Çkar) şansi va uğunan i?: Hiç şansları yok mu?
Has he not got any food?: Oç'k'omale va uğun i? (*Mutu oç'k'omale va uğun i?: Yiyecek birşeyi yok mu?): Hiç yiyeceği yok mu?
Has she not got any food?: Oç'k'omale va uğun i?: Hiç yiyeceği yok mu?
Has it not got any food?: Oç'k'omale va uğun i?: Hiç yiyeceği yok mu?
Have you not got a new car: (Si) ağani mankana va giğun i?: Senin yeni bir araban yok mu?
Yes, I have: Ho, miğun (Evet, sahibim (Cansız)): Evet var.
No, I haven’t: Va miğun (Hayır, sahip değilim (Cansız)): Hayır yok. There’re a lot of cars in the garden of the house: Oxorişi steğos dido mankana ren: Evin bahçesinde birçok araba var.
Dr. Nokhandale’s house: Dr. Nok'andaleş oxori: Dr. Nokhandale’nin evi.
Dr. Nokhandale’s house is very big: Dr. Nok'andaleşi oxori dido didi ren: Dr. Nokhandale’nin evi cok büyük.
Batughi Abano’s car: Batuği Abanoşi mankana: Batuği Abano’nun arabası.
Batughi Abano’s car is very fast: Batuği Abanoşi mankana dido k'ap'ineri ren: Batuği Abano’nun arabası çok hızlı.
Mshkeceni’s dress: Mşkeceniş dolokunu: Mşkeceni’nin elbisesi.
Mehmet’s brother: Memet'işi cuma: Mehmet'in erkek kardeşi (*Memet'işi da: Mehmet’in kız kardeşi).
Mehmet’s father is ill: Memet'iş baba zabuni ren: Mehmet’in babası hasta.
Viya’s eyes: Viyaşi tolepe: Viya’nın gözleri.
Viya’s eyes are very beautiful: Viyaşi tolepe dido mskva ren: Viya’nın gözleri çok güzel.
The chimney of the house: Oxorişi om3'ole: Evin bacası.
The handle of the door: Nek'naşi k'urak'i: Kapı’nın kolu.
The Houses of the Parliament: Parlamentoş oxorepe: Parlamento evleri.
The roads of the village: Oput'eşi gzape: Köyün yolları.
The days of the week: Xaftaşi dğape: Haftanın günleri.
The corner of the street: Sokağişi kinari: Sokağın köşesi.
The thorn of the rose: Vardişi daz'i: Gülün dikeni (*Daz'epuna: Dikenlik) (*Çala: Saman) (*Bak'i: Ahır) (*Let'a: Toprak) (*Lenciferi: Çiftçi) (*Mgvana: Gübre) (*Ont'ule: Tarla) (*Getasule: Bostan) (*Dixa: Arazi) (*Calepuna: Ağaçlık) (*Txirepuna: Fındıklık).
The roads of the village are very narrow: Oput'eşi gzape dido dari ren: Köyün yolları çok dar.
Dr. Nokhandale’s house is at the corner of the street: Dr. Nok'andaleşi oxori sokağişi k'un3'ulis ren: Dr. Nokhandale’nin evi sokağın köşesindedir.
My daughter’s boyfriend: Bozo çkimişi biç'maqale: Kızımın erkek arkadaşı.
My father’s car: Baba çkimişi mankana: Babamın arabası.
Mskibughali’s room: Mskibuğalişi oda: Mskibuğali’nin odası.
Mr. Sechevati’s pipo: Muxteremi Seç'evatişi pipo: Bay Seç’evati’nin piposu.
The boy’s clothes: Biç'i berepeşi dolokunepe: Erkek çoçukların elbiseleri.
The girl’s hair: K'ulanepeşi tomape: Kızların saçları.
The Recep’s house: Recebepeşi oxori: Receplerin evi.
Hamid’s room: Hemidişi oda: Hamit’in odası.
Huseyin’s nose: Xusenişi çxvindi: Hüseyin’in burnu.
Lokha’s boy-friend: Loqaşi biç'maqale: Lokha’nın erkek arkadaşı.
This is Dimtskhu and Teona’s desk: Aya Dim3xu do Teonaşi doxunale ren: Bu Dimtskhu ve Teona’nın sırası.
A week’s work: Ar dolonuri dulya: Bir haftalık iş.
Two week’s holiday: Jur dolonuri moşvacina: İki haftalık tatil.
Both Abano’s and Lokha’s cars are red: Abano(şi) do Loqaşi mankana mç'ita ren: Abano’nun ve Lokha’nın arabaları kırmızıdır.
1 st first: Maartani: Birinci
2 nd second: Majurani: İkinci
3 rd third: Masumani: Üçüncü
4 th fourth: Maotxani: Dördüncü
5 th fifth: Maxutani: Beşinci
6 th sixth: Maanşani: Altıncı
7 th seventh: Maşkvitani: Yedinci
8 th eigth: Maovrani: Sekizinci
9 th ninth: Maçxorani: Dokuzuncu
10 th tenth: Mavitani: Onuncu
11 eleventh: Mavit'oartani: Onbirinci
12 th twelfth: Mavit'ojurani: Onikinci
13 th thirteenth: Mavit'osumani: Onüçüncü
14 th fourteenth: Mavit'ootxani: Ondördüncü
15 th fifteenth: Mavit'oxutani: Onbeşinci
16 th sixteenth: Mavit'oa(n)şani: Onaltıncı
17 th seventeenth: Mavit'oşkvitani: Onyedinci
18 th eighteenth: Mavit'oovrani: Onsekizinci
19 th nineteenth: Mavit'oçxorani: Ondokuzuncu
20 th twentieth: Maeçani: Yirminci
30 th thirtieth: Maeçdovitani: Otuzuncu
40 th fortieth: Majur(n)eçani: Kırkıncı
50 th fiftieth: Majur(n)eçdovitani: Ellinci
60 th sixtieth: Masum(n)eçani: Altmışıncı
70 th seventieth: Masum(n)eçdovitani: Yetmişinci
80 th eightieth: Maotxo(n)eçani: Sekseninci
90 th ninetieth: Maotxo(n)eçdovitani: Doksanıncı
100 th hundredth: Maoşani: Yüzüncü
Monday: Tutaçxa: Pazartesi
Tuesday: İk'inaçxa: Salı
Wednesday: Cumaçxa: Çarşamba
Thursday: Çaçxa: Perşembe
Friday: Obiçxa: Cuma
Saturday: Sabat’oni: Cumartesi
Sunday: Mjaçxa: Pazar
Monday is the first day of the week: Tutaçxa xaftaş/dolonişi maartani dğa ren: Pazartesi haftanın ilk günüdür.
Tuesday is the second day of the week: İk'inaçxa xaftaş majurani dğa ren: Salı haftanın ikinci günüdür.
Wednesday is third day of the week: Cumaçxa xaftaş masumani dğa ren: Çarşamba haftanın üçüncü günüdür.
Thursday is fourth day of the week: Çaçxa xaftaş maotxani dğa ren: Perşembe haftanın dördüncü günüdür.
Friday is the fifth day of the week: Obiçxa xaftaş maxutani dğa ren: Cuma haftanın beşinci günüdür.
Saturday and Sunday are weekend days: Sabat'oni do Mjaçxa dolonçodinaşi dğalepe renan: Cumartesi ve Pazar haftasonu günleridir.
1. January: 3'anağani: Ocak
2. February: K'undura: Şubat
3. March: Mirk'ani: Mart
4. April: İgrik'a: Nisan
5. May: Maisi/Pukirora: Mayıs
6. June: Mbulora: Haziran
7. July: X3ala: Temmuz
8. August: Maraşina: Ağustos
9. September: St'aroşina: Eylül
10. Octaber: Gumatuta: Ekim
11. November: 3'ilva: Kasım
12. December: Xrist'ana: Aralık
January is the fist of the year: 3'anağani 3'anaşi maartani tuta ren: Ocak yılın ilk ayıdır.
February is the the second month of the year: K'undura 3'anaşi majurani tuta ren: Şubat yılın ikinci ayıdır.
December is the last month of the year: Xrist'ana 3'anaşi çodinaşi tuta ren: Aralık yılın son ayıdır.
Spring: Pukiroba/K'inua: İlkbahar
Summer: Mapxa: Yaz
Autumn/Fall: Stveli: Sonbahar
Winter: Qinoba: Kış
March, April and May are the months of spring: Mirk'ani, İgrik'a do Maisi Pukrinoraşi/K'inuaşi tutape renan: Mart, Nisan ve Mayıs ayları ilkbahar aylarıdır.
June, July and August are the months of Summer: Mbulora, X3ala do Maraşina mapxaş tutape renan: Haziran, Temmuz ve Ağustos yaz aylarıdır.
September, October and December are the months of autumn: St'aroşina, Gumatuta do 3'ilva stvelişi tutape renan: Eylül, Ekim ve Kasım sonbahar aylarıdır.
December, January abd February are the months of winter: Xrist'ana, 3'anağani do K'undura qinobaşi tutape renan: Aralık, Ocak ve Şubat kış aylarıdır.
North: Oçildre: Kuzey
South: Oçxane: Güney
West: Geulva: Batı
East: Yulva: Doğu
Sinop is in the north of Turkey: Sinop'i Turkiaşi oçildre k'ele ren: Sinop,Türkiye’nin kuzeyindedir.
İzmir is in the west of Turkey: İzmiri Turkiaşi geulva k'ele ren: İzmir, Türkiye’nin batısındadır.
Adana is in the south of Turkey: Adana Turkiaşi omjore k'ele ren: Adana, Türkiye’nin güneyindedir.
Ağrı is in the east of Turkey: Ağri Turkiaşi yulva k'ele ren: Ağrı, Türkiye’nin doğusundadır.
01:00 What’s the time?: Saat'i muk'o ren?: Saat kaç?
It’s one o’clock: (Saat'i) ar(ti) ren: (Saat) bir.
03:00 What time is it?: Saat'i muk'o ren?: Saat kaç?
It’s three o’clock: (Saat'i) sumi ren: (Saat) üç.
03:55 It’s five to four: (Saat'i) otxos xut mez'in: Dörde beş var.
03:50 It’s teen to four: (Saat'i) otxos vit mez'in: Dörde on var..
03:45 It’s quarter to four: (Saat'i) otxos gverdişgverdi mez'in: Dörde çeyrek var.
03:40 It’s twenty to four: (Saat'i) otxos eçi mez'in: Dörde yirmi var.
03:35 It’s twenty-five to four: (Saat'i) otxos eçdoxut mez'in: Dörde yirmi beş var.
03:57 It’s three minutes to four: (Saat'i) otxos sumi (deik'e) mez'in: Saat dörde üç dakika var.
03:38 It’s twenty-two minutes to four: (Saat'i) otxos eçdojur deik'e mez'in: Saat dörde yirmi iki dakika var.
10:35 It’s ten thirty-five: (Saat'i) vit eçi-do-vito-xut (ren): Saat on otuz-beş.
08:57 It’s eight fifty-seven: (Saat'i) ovro jur-(n)-eçi-do-vit (ren): Saat sekiz-elli.
06:15 It’s six fifteen: (Saat'i) aşi vito-xut (ren): Saat altı on-beş.
12:30 It’s twelve thirty: (Saat'i) vito-jur eç-do-vit (ren): Saat oniki otuz.
10:05 It’s five past ten: (Saat'i) viti xuti mek'ilaps: Saat onu beş geçiyor.
10:10 It’s ten past ten: (Saat'i) viti viti mek'ilaps: Saat onu on geçiyor.
10:15 It’s quarter past ten: (Saat'i) viti gverdogverdi mek'ilaps: Saat onu çeyrek geçiyor.
10:20 It’s twenty past ten: (Saat'i) viti eçi mek'ilaps: Saat onu yirmi geçiyor.
10:25 It’s twenty-five past ten: (Saat'i) viti eçi-do-xut mek'ilaps: Saat onu yirmi-beş geçiyor.
10:30 It’s half past ten: (Saat'i) vit gverdi ren: Saat on buçuk.
10:13 It’s thirteen minutes past ten: (Saat'i) viti vit'osum (deik'e) mek'ilaps: Saat onu onüç dakika geçiyor.
10:02 It’s two minutes past ten: (Saat'i) viti jur (deik'e) mek'ilaps: Saat onu iki dakika geçiyor.
10:25 It’s ten thirty-five: (Saat'i) vit eçi-do-xut (ren): Saat on yirmi-beş.
08:45 It’s eight forty-five: (Saat'i) ovro jur-(n)-eçi-do-xut (ren): Saat sekiz kırk-beş.
08:30 It’s eight thirty: (Saat'i) ovro eç-do-vit (ren): Saat sekiz otuz.
09:25 It’s nine twenty-five: (Saat'i) çxoro eçi-do-xut (ren): Saat dokuz yirmi-beş.
11:20 It’s eleven twenty: (Saat'i) vito-ari eçi (ren): Saat onbir yirmi.
02:20 It’s two twenty: (Saat'i) jur eçi (ren): Saat iki yirmi.
05:15 It’s five fifteen: (Saat'i) xut vito-xut (ren): Saat beş onbeş.
03:35 It’s three thirty-five: (Saat'i) sumi eç(i)-do-vito-xut (ren): Saat üç otuz beş.
There’s a man at the doar: Nek'nas ar k'oçi ren/eladgin: Kapıda bir adam var/duruyor.
There’s a car in front of the shop: Dukeanişi 3'oxle (ar) mankana ren/dgin: Dükkanın önünde bir araba var/duruyor.
There’s a plum tree in the garden: Ont'ules/steğos qomurişi ca ren/geladgin: Bahçede bir erik ağacı var/mevcut.
There’s a cat in fornt of the doar: Nek'naş 3'oxle (ar) k'at'u ren/dgin: Kapının önünde bir kedi var/duruyor.
There’s a mistake on the translation: Tercumes ar u3'ore uğun: Tercümede bir hata var.
There’s some water in the glass: Bardağişi doloxe ar m3ika 3'k'ari dolodgin/ren: Bardağın içinde biraz su var.
There’s some bread on the table: Masaş jin ar m3ika kuvali gez'in: Masanın üzerinde biraz ekmek var.
There’s some wine in the bottle: P'ot'lik'aşi doloxe ar m3ika ğvini ren: Şişenin içinde biraz şarap var.
There’s some money in the wallet: Cuzdanis ar m3ika para ren/doloz'in: Cüzdanda biraz para var/mevcut.
There’s some milk in the bowl: Saxanis arm3ika mja koren: Kasenin içinde biraz süt var.
There are twelve girls in our class: Sinifi çkinis vit'ojur k'ulani ren: Sınıfımızda on iki kız var.
There are fourteen boys in our class: Sinifi çkinis vit'oxut biç'i ren: Sınıfımızda on dört erkek çocuk var.
There are two knives near the plate: Saxanişi xolos jur xami ren: Tabağın yanında iki bıçak var.
There are seven days in a week: Dolonis şkvit dğa ren: Haftada yedi gün var.
There are twelve months in a year: 3'anas vit'ojur tuta ren: Yılda on iki ay var.
There are eleven eggs in the fridge: Buzdolabis vit'oar markvali ren/meşaz'in: Buzdolabında on bir yumurta var.
There isn’t a supermarket in this street: Am sokağis (ar) supermarketi va ren: Bu sokakta bir süpermarket yok.
There isn’t pool in the garden: Steğos (ar) onçviruşi va ren: Bahçede bir havuz yok.
There isn’t a key here: Ak/Ameris k'ila va ren: Burada bir anahtar yok (*K'ila: Anahtar) (*Otole: Gözlük) (*K'vata: Merdiven) (*Makena: Makine) (*Pasi: Pas) (*Mak'asi: Makas) (*Xerxi: Testere) (*Ç'ak'uci: Çekiç) (*Tuğula: Tuğla) (*Furç'a: Furç'a) (*K'ablo: Kablo) (*Franguli: Asma kilit) (*Pi3ari: Tahta) (*Tok'i: Sicim).
There isn’t any water in the glass: Bardağis (hiç/çkar) 3'k'ari va ren: Bardakta hiç su yok.
There isn’t any bread on the table: Stolişi jin (hiç/çkar) kuvali va ren/va gez'in: Masanın üzerinde hiç ekmek yok.
There aren’t any flowers in the vase: Vazoşi doloxe (hiç/çkar) pukiri va ren/va doloz'in: Vazonun içinde hiç çiçek yok.
There aren’t 20 boys in our class: Sinifi çkinis 20 biç'i bere va ren: Sınıfımızda 20 erkek çocuk yok.
There aren’t any plates in the sink: Lavabos (hiç/çkar) saxani va ren: Lavaboda hiç tabak yok.
There aren’t any good programs on television tonight: Am seri televisyonis mskva programi va ren: Bu akşam televizyonda hiç güzel program yok.
There aren’t any good restaurants in this town: Am k'asabas mskva lok'ant'a va ren: Bu kasabada hiç güzel lokanta yok.
There aren’t eleven planets: Vit'oar tane golaxtimura va ren: On bir tane gezegen yoktur.
Is there a picture on the wall?: Darabas (ar) resmi ren i?: Duvarda bir resim var mı?
Yes, three is: Ho, ren: Evet, var.
Is there any water in the glass?: Bardağis 3'k'ari ren i?: Bardakta hiç su var mı?
No, there isn’t: Va ren: Hayır yok.
Is there a cat in the kitchen?: Ogeares (ar) k'at'u ren i?: Mutfakta bir kedi var mı?
Yes, there is: Ho, ren: Evet, var.
Are there any students in the classroom?: Sinifis talebe ren i?: Sınıfta hiç öğrenci var mı?
Yes, there are: Ho, ren: Evet, var.
Are there any cars in the garden?: Steğos mankana ren i?: Bahçede hiç araba var mı?
No, there aren’t: Va ren: Hayır, yok.
How many apples are there?: Muk'o tane uşkiri ren?: Kaç tane elma var?
There are three apples: Sum (tane) uşkiri ren: Üç elma var.
How much milk in the bowl?: T'ağanis muk'onari mja ren?: Tavada ne kadar süt var?
What is in the safe?: K'asas mu ren?/meşaz'in?: Kasada ne var?
There is a gun in the safe: K'asas (ar) siftoli meşaz'in: Kasada bir silah var.
There is some money in the safe: K'asas ar m3ika para meşaz'in: Kasada biraz para var.
There are some documents in the safe: K'asas arjur evraği meşaz'in: Kasada birkaç döküman var.
There are some old coins in the safe: K'asas arjur mcveşi rk'inaşi para meşaz'in: Kasada birkaç tane eski madeni para var.
What is in the glass?: Bardağis mu dologzin?: Bardakta ne var?
There’s some water in the glass: Bardağis ar ç'it'a 3'k'ari dolodgin: Bardakta biraz su var.
What is on the shelf?: Rafis mu geladgin/ren (*Taros mu molaz'in/moladgin/meşadgin-Xaros mu molaz'in/moladgin/meşadgin) (*Taro: Eski köy evlerindeki üst kapalı dolap) (*Xaro: Eski köy evlerindeki alt kapalı dolap): Rafta ne var?
There are some books on the shelf: Rafis ketabi geladgin: Rafta birkaç kitap var.
What is in the garden?: Steğos mu ren?: Bahçede ne var?
There are some children in the garden: Steğos arjur bere ren: Bahçede birkaç çocuk var.
What is on the table?: Stoliş jin mu ren/mu gedgin/gez'in? (*Tude mu z'in: Yerde ne var?): Masanın üstünde ne var/mevcut?
There is glass of tea on the table: Masaş jin ar bardaği çai gedgin: Masanın üstünde bir bardak çay var/mevcut.
What’s under the tree?: Caşi tude mu ren?: Ağacın altında ne var/mevcut? (*Berek caş dudis ik'an3'urt'u, t'ura çkvaşi komelu: Çocuk ağacın doruğunda sallanıyordu, az kalsın düşüyordu.)
There are two cats and a dog under the tree: Caşi tude jur k'at'u do ar coğori e3'axen: Ağacın altında iki kedi ve bir köpek var.
Where’s Nonchona?: Nonç'ona so ren?: Nonçona nerede?
He’s at school: Mektebis (ren): Okulda.
Where’s Teona?: Teona so ren?: Teona nerede?
She’s at work: Aha ak (ren)/aha soren: İşte.
Where are the books?: Ketabepe so renan?: Kitaplar nerede?
They are on the shelf: Entepe rafis geladgin/renan: Onlar raftalar.
Is the cat in the tree?: K'at'u, cas ren i?: Kedi, ağaçta mı?
Yes, it is: Ho, cas ren: Evet, ağaçta.
No, it isn’t: Va ren: Hayır, değil.
Are the cats in the tree?: K'at'upe cas ren(an) i?: Kediler ağaçta mı?
Yes, they are: Ho, cas renan: Evet ağaçtalar.
No, they aren’t: Va renan: Hayır, değiller.
Is the fire in Sundura?: Dandara Sunduras ren i?: Yangın Sundura’da mı?
Yes, it is: Ho, ek ren: Evet, orada.
No, it isn’t. It’s in Mşke?: Va ren. Mşkes ren: Hayır, değil. Mşke’de.
Are the children at home?: Berepe oxoris ren i?: Çocuklar ev de mi?
Yes, they are: Ho, ek renan: Evet, oradalar.
No, they aren’t. They are at school: Va renan. (Entepe) mektebis renan: Hayır, değiller. Onlar okuldalar.
Is your father at work?: Baba skani dulyas ren i?: Baban işte mi?
No, he isn’t. He’s on holiday: Va ren. Moşvacinus ren: Hayır, değil. Tatilde.
My father is tall and thin: Baba çkimi ginz'e do sap'ara ren: Babam uzun ve zayıftır.
This question is very easy: Am k'itxa dido perpu ren: Bu soru çok kolay.
That girl is very beautiful: Em k'ulani dido mskva ren: Şu kız çok güzel.
Memeti’s a handsome boy: Memet'i dido mskva biç'i ren: Mehmet çok yakışıklı çocuk.
My brother is short, but my sister is tall: Cuma çkimi mk'ule ren mara da çkimi ginz'e ren: Erkek kardeşim kısa ama kız kardeşim uzun boyludur.
Pukira is a fat girl: Pukira mçxu/mgvaneri k'ulani ren: Pukira şişman bir kızdır.
Your brother is very clever: Cuma çkimi dido gamanç'k'ireli ren: Erkek kardeşim çok zeki.
The doar is closed but the window is open: Nek'na k'ileri ren mara pencere gon3'k'imeri ren: Kapı kapalı fakat pencere açık.
This book is interesting but that book is very boring: Am ketabi onç'eloni ren mara em ketabi dido şuri medvaloni ren: Bu kitap ilginç fakat şu kitap sıkıcı.
My mother’s cakes are quite delicious: Nana çkimişi loqape dido nostoneri iqven: Annemin pastaları çok lezzetlidir.
Black is the opposite of white: Uça xçeşi zitti/tersi ren: Siyah beyazın zıttıdır.
Erzurum is in the east of Turkey: Erzurumi Turkiaş yulva k'ele ren: Erzurum Türkiye’nin doğusundadır.
İzmir is in the west of Turkey: İzmiri Turkiaşi geulva k'ele ren: İzmir Türkiye’nin batısındadır.
These bottles are empty: Am şuşepe upşu ren: Bu şişeler boş.
Those glasses are dirty: Am bardağepe pinti ren: Bu bardaklar kirli.
His suggestions are not practical. Nobody accepts them: Fik'irepe muşi oxvenoni va ren. Entepe mitiskani k'abuli va ikips: Onun önerileri uygulanabilir değil. Onları hiçkimse kabul etmez.
In the box: K'utişi doloxe: Kutunun içinde
In the drawer: Çekmeceşi doloxe: Çekmecenin içinde
In the room: Odas (odaşi doloxe): Odada (odanın içinde)
In hospital: Xastaxanas/Oxorzabunes: Hastahanede
In jail: Xucres: Hücrede
In prison: K'oçmoloxunales: Hapishanede
In the bottle: Şuşes: Şişede
In the cup: Fincanis: Fincanda
In the classroom: Sinifis: Sınıfta
In the kitchen: Ogeares: Mutfakta
In the living room: Doxunuşi odas: Oturma odasında
In the bedroom: Onciruşi odas: Yatak odasında
In the vase: Vazoşi doloxe: Vazonun içinde
In the garden: Steğos: Bahçede
In the park: Parkis: Parkta
In the playground: Steraşi gomorgvas: Oyun sahasında
In a city, town, village: Ar noğas, k'asabas, oput'es: Bir şehirde, kasabada, köyde
In the city centre: Noğaşi şkas: Şehir merkezinde
In the street: Sokağis: Sokakta
In the country: Noğaş gale: Şehir dışında
In the sky: 3as: Gökyüzünde
In the world: Kianas: Dünyada
In Turkey: Turkias: Türkiye’de
In bed: Oncires: Yatakta
In the newspaper: Gazetas: Gazetede
In the photograph: Suretis: Fotoğrafta
In the middle (of): Oşkenas/Oşkena muşis: Ortasında
In the water: 3'k'aris (3'k'ariş doloxe): Suda (suyun içinde)
In the sea: Zuğas: Denizde
In the tea: Çaiş doloxe: Çayın içinde
In the coffee: K'aveş doloxe: Kahvenin içinde
On the floor: Gen3xodureşi jin: Döşemenin üzerinde
On the ceiling: On3xores: Tavanda
On the bus: Otobusis: Otobüste
On the plane: Putxas: Uçakta
On the train: Trenis: Trende
On the ground floor: Majurani k'atis: İkinci katta
On the tree: Cas: Ağaçta
On the shelf: Siraş jin: Sıranın üzerinde
On the ground: Tude: Yerde
On the beach: Zuğap'icis: Kumsalda
On her wrist: Mcixi muşis: Bileğinde
On the left: K'vazalis: Solda
On the right: Marz'gvanis: Sağda
On a horse: (Ar) 3xeniş jin: Bir atın üzerinde
On a bicycle: (Ar) bisiklet'iş jin: Bir bisikletin üzerinde
On a motor-bike: (Ar) motosiklet'iş jin: Bir motosikletin üzerinde
Goça and Viya are lying on the beach: Goça do Viya zuğap'icis kelicinerenan: Goça ve Viya kumsalda uzanıyorlar.
Our flat is on the third floor: Oxori çkini masumani k'atis ren: Bizim dairemiz üçüncü katta.
The children are on the bus now: Berepe a3'i otobusis renan: Çoçuklar şimdi otobüsteler.
There are a lot of apples on the tree: Cas dido uşkiri ren: Ağaçta çok elma var.
At the doar: Nek'nas: Kapıda
At the bus stop: Otobusiş dginales: Otobüs durağında
At the traffic lights: Trafiğiş lambapes: Trafik lambalarında
At the airport: 3aşi gomorgvas: Hava alanında
At the station: İstasionis: İstasyonda
At school: Mektebis: Okulda
At work: Dulyas: İşte
At home: Oxoris: Evde
At church: K'ilisas: Kilisede
At university: Universit'es: Üniversitede
At 12, Sundura strett: Sunduraşi cadde 12 nomeras ren: Sundura caddesi 12 numarada.
At the bottom of the page: Sayfaşi/Gverdişi tude (ren): Sayfanın alt tarafinda.
At the doctor’(s): Doxtoris (ren): Doktorda
At the dentist(‘s): Mak'ibires (ren): Dişçide
At Khvica’s (house): Xviçaşi oxoris: Khviça’nın evinde
At the concert: K'onseris: Konserde
At the party: Partis (ren): Partide
At the conference: K'onferansis (ren): Konferansta
At the football match: K'uçxeşburtiş maçis: Futbol maçında
At the end of the street: Sokağişi çodinas: Sokağın sonunda
At the corner of the street: Sokağişi k'un3'ulis: Sokağın köşesinde
My father is at the barber’s now: Baba çkimi a3'i berberis ren: Babam şimdi berberde.
I’m at home now: A3'i oxoris vore: Şimdi evdeyim.
There’s somebody at the door: Nek'nas ar mitxani ren: Kapıda biri var.
My sister is at school now: Da çkimi a3'i mektebis ren: Kız kardeşim şimdi okulda.
Dr. Rakanokvachkhe is at the bus stop now: Dr. Rak'anok'vaçxe a3'i otobusiş dginales ren: Dr. Rakanokvaçkhe şimdi otobüs durağında.
There are a few people at the station: İstasionis arjur k'oçi ren: İstasyonda bir kaç insan var.
There are a lot of people at the party: Partis dido k'oçi ren: Partide çok insan var.
They are at the concert now: Entepe a3'i k'onseris renan: Onlar şimdi konserdeler.
Their house is at the end of the street: Entepeşi oxorepe sokağiş çodinas ren: Onların evleri sokağın sonunda.
I’m here: Ak vore: Buradayım.
My mother is upstairs: Nana çkimi jini k'atis ren: Annem üst katta.
The kitchen is downstairs: Ogeare tudeni k'atis ren: Mutfak alt katta.
The bank is downtown: Banka noğas ren: Banka çarşıda.
The castle is upstream: Cixa ğalişi jindole ren: Kale ırmağın yukarısında (*Ğali: Dere) (*Zeni: Düzlük, Ova) (*Emti: Yokuş) (*Calepuna: Ağaçlık) (*Ca: Ağaç) (*Ruba: Vadi) (*T'iba: Göl) (*Germa: Dağ) (*Tipi: Ot) (*K'uçxeş gza: Patika) (*Kva: Kaya) (*Ment'ru3u: Toprak kayması, Heyelan) (*Ç'anç'axepuna: Bataklık) (*Çaçxala: Şelale).
Mr Nonchona is going there: K'oçumçane Nonç'ona ek nulun: Mr. Nonçona oraya gidiyor.
The train station is downtown: Trenişi istasioni noğaşi şkas ren: Tren istasyonu şehir merkezinde.
His house is uptown: Emuşi oxori noğaşi şkaşa dido mendra ren: Onun evi şehir merkezine çok uzak.
I’ve got some money: Ar m3ika para miğun: Biraz param var.
We’ve got some wine: Ar m3ika ğvini miğun: Biraz şarabım var.
I’ve got some good friends in Banglet: Bangletis arjur k'ai cumak'oçi miqonun: Banglet’te birkaç iyi arkadaşım var.
There’s some bread on the table: Masaş/Stoliş jin ar m3ika kuvali gez'in: Masanın üzerinde birazcık ekmek var.
There’s some water in the bottle: Şuşes ar m3ika 3'k'ari dolodgin/ren: Şişede biraz su var.
There are some people in the library: Ketapxanas arjur k'oçi molaxen: Kütüphanede birkaç kişi var.
There are some students in the schoolyard: Mektebişi steğos arjur talebe ren: Okul bahçesinde birkaç talebe var.
There are some tress in the garden: Steğos arjur ca gedgin: Bahçede birkaç ağaç var.
I’ve got some good friends in Mkhigi: Mxigis arjur k'ai maqale/cumak'oçi miqonun: Mkhigi’de birkaç iyi arkadaşım var.
Would you like some tea?: Çai ginon i?-Çai ginon i, dologiba i ar m3ika? (*Çai gomobu: Üzerime çay döktü) (*Çai gemibi: Bana çay dök) (*Çai gomabu: Üzerime çay döktüm/döküldü)): Biraz çay ister misin?
Would you like to eat some biscuits?: Biskuviti oç'k'omu ginonan i?-Biskuviti imxort i?-Biskuviti ginon i, mekça i ar m3ika?: Birkaç bisküvit yemek ister misin
Would you like some wine?: Ğvini ginonan i? Dologibat i ar m3ika?: Biraz şarap ister misiniz?
Can I have some cheese?: Qvali yemaç'open i ar m3ika?: Biraz peynir alabilir miyim?
Have you got any money?: Para giğun i?: Hiç paran var mı?
Is there any milk in the bowi?: Saxanis mja ren i?: Kasede hiç süt var mı?
Have you got any cigarettes?: Z'igara giğun i?: Hiç sigaran var mı?
Has Loka got any wine?: Loqas ğvini uğun i?: Loka’nın hiç şarabı var mı?
Are there any eggs in the firdge?: Buzdolabis markvali ren i?: Buzdolabında hiç yumurta var mı?
There isn’t any water in the bucket: K'uk'umas 3'k'ari va ren?: Kovada hiç su yok.
There aren’t any students in the classroom: Sinifis talebe va ren?: Sınıfta hiç öğrenci yok.
I haven’t got any money in my pocket: Cebes para va miğun?: Cebimde hiç param yok.
There aren’t any knives on the table: Stoliş jin xami va ren: Masanın üzerinde hiç bıçak yok.
There isn’t any salt in the salt-shalker: Ocumales cumu va ren: Tuzlukta hiç tuz yok.
She hasn’t got any work: Emus ağani modvalu va uğun: Onun hiç yeni ayakkabısı yok.
Sorry, I can’t talk to you now. I haven’t got any time: Mixarsuvi. Skani k'ala va domağarğalen a3'i, ora va miğun?-Skani oğarğaluşi mutu ora va miğun: Üzgünüm. Şimdi seninle konuşamam. Hiç vaktim yok.
Loka hasn’t got any brothers or sisters. She’s the only child: Loqas da vana cuma va uqonun. Eya, oxorişi arti/arteri bere ren: Loka’nın hiç kız veya erkek kardeşi yok. O tek çocuk.
There isn’t any tea in the cup: There’s no tea in the cup: Fincanis çai va dolodgin: Fincanda hiç çay yok.
There aren’t any apple trees in the garden/There are no apple tress in the garden: Ont'ules uşkirişi nca va gedgin: Bahçede hiç elma ağacı yok.
I haven’t got any money/I’ve got no money: Para va miğun: Hiç param yok.
There aren’t any clouds in the sky/There are no clouds in the sky: 3as p'ula va ren çkar: Gökyüzünde hiç bulut yok.
Sit down!: Doxedi!: Otur!
Stand up!: Kiseli/K'uçxes yiseli/K'uçxes dodgiti: Ayağa kalk!
Hold up your hands!: Xepe jin yizdi/Xepe e3'azdi: Ellerini havaya kaldır!
Watch out!: Koguik'un3xi!/K'ai ejudgiti: Dikkat et!
Be careful!: Gofit'neri t'a: Dikkatli ol!
Do your homework!: Dersi skani doqvi!: Ev ödevini yap!
Listen to me!: (Ma) memisimini!: Beni dinle!
Be quiet!: Dostibi!: Sessiz ol!
Wait outside!: Gale çvi! (*Gale mçvi: Beni dışarıda bekle!): Dışarıda bekle!
Fill in this form!: Am formi yopşi!: Bu formu doldur!
Give me your driving licence!: Eliyeti skani komomçi!: Bana sürücü ehliyetini ver!
Show me your passport!: Pasaporti skani komo3'iri!: Bana pasaportunu göster!
Lift the receiver and listen for the dialing tone: Kezdi telefonişi axize, gokti tuşepe do konusimini: Ahizeyi kaldır ve tuşla/çevir sesini dinle.
Don’t shout at me!: Mo miqurap/mo miqur!: Bana bağırma!
Don’t stop!: Mo dodgitur!: Durma!
Don’t smoke here!: Ak z'igara mo şup!: Burada sigara içme!
Don’t take photographs in the museum!: Muzeşi doloxe fotoğrafi mo eşimert!: Müzenin içinde fotoğraf çekmeyiniz!
Don’t wait for me!: (Ma) mo mçumer!: Beni bekleme!
Don’t go out!: Gale mo gamulur!: Dışarı çıkma!
Please, don’t park here!: Mu iqven araba ak mo dodgipt/Mu iqven, ak parki mo ikipt!: Lütfen buraya park etmeyiniz!
Close the doar, please!: Mu iqven, nek'na genk'ilit!: Lütfen kapıyı kapayınız!
Please, don’t speak during the exam!: Mu iqven, sinavişi oras mo ğarğalt!: Lütfen sınav süresince konuşmayın.
Listen to me, please!: Mu iqven, memisiminit!: Lütfen beni dinleyiniz!
Tell me your name, please!: Mu iqven, coxo tkvani domi3'vit!: Lütfen bana adınızı söyleyiniz!
Follow me, please!: Mu iqven, memaqonit!: Lütfen beni izleyiniz!
Please, help me!: Mu iqven komemişveli!: Lütfen bana yardım et!
I like/You like/He, she, it likes: K'ai ma3'onen/K'ai ga3'onen/K'ai a3'onen: Ben hoşlanırım/Sen hoşlanırsın/O hoşlanır.
We like/You like/They like: (Çkin) k'ai ma3'onenan/(Tkvan) k'ai ga3'onenan/(Entepes) k'ai a3'onenan: Biz hoşlanırız/Siz hoşlanırsınız/Onlar hoşlanır.
I like tea: (Ma) çai k'ai mi3'onun: Ben çay severim.
They like coffee: Entepes, k'ave k'ai u3'onunan: Onlar, kahve sever.
I work, He works, She works, It works: Doviçalişep/Diçalişeps: Ben çalışırım/O çalışır.
I catch, He catches, She catches, It catches: (Ma) op'ç'opup/(Emuk) oç'opups: Ben yakalarım/O yakalar.
I tidy: (Ma) dovom3'uranup: Ben düzeltirim.
He tidies: (Emuk) don3'uranups: O düzeltir.
She tidies: (Emuk) don3'uranups: O düzeltir.
It tidies: (Emuk) don3'uranups: O düzeltir.
I fly: (Ma) dobputxup: Ben uçarım.
He flies: (Eya) doputxun: O uçar.
She flies: (Eya) doputxun: O uçar.
It flies: (Eya) doputxun: O uçar.
I don’t know: Eya va viçinop: Onu tanımıyorum.
You don’t know: Eya va içinop: Onu tanımıyorsun.
We don’t know him: Eya va viçinopt: Onu tanımıyoruz.
They don’t know: Entepe va viçinopt: Onları tanımıyoruz.
I don’t like coffee: K'ave k'ai va mi3'onun: Kahve sevmem.
He doesn’t know: Emus va uçkin: O bilmez
She doesn’t know: Emus va uçkin: O bilmez
It doesn’t know: Emus va uçkin: O bilmez
She doesn’t line in Hopa: Eya, Xopas va xen: O Hopa’da oturmuyor.
Do you smoke?: Z'igara şup i?: Sigara içer misin?
We play tennis every weekend: K'arta dolonçodinas tenisi vistert: Her haftasonu tenis oynarız.
He goes to work by car: Emuk dulyaşa mankanate ulun: O, işe araba ile gider.
I never smoke cigarettes: Ma z'igara va pşup (*Ma ebbedi z'igara va pşup: Ben asla sigara içmem)): Ben hiç sigara içmem.
Water boils at 100 degrees celcius: 3'k'ari 100 selsiuşi dereces digiben: Su yüz selsius derecede kaynar.
We live in a very beautiful country: Dido mskva ar dobadonas pskidut/voret: Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz.
The next train leaves at 11:15: Arçkvaneri treni 11:15 is yiselasunon: Bir sonraki tren 11:15 de kalkacak.
We arrive in Hopa: Xopaşa ç'umen mevunç'işut: Hopa’ya yarın varırız.
What time does the Batum train arrive?: Batumiş treni nam saat'is moxtasunon?: Batum treni saat kaçta gelecek?
Have you got much money?: Dido para giğun i?: Çok paran var mı?
Is there much meat in the fridge?: Buzdolabis dido xor3i meşaz'in i?: Buzdolabında çok et var mı? (*Buzdolabi k'ap'ulaş k'ele kogami3'ineret'u do eşo ç'it'a t'ak'o e3'udvinasunt'u: Buzdolap arka tarafa doğru sarkmıştı ve altına öyle küçük bir takoz koyulacaktı.)
Is there much snow in town?: Noğas/K'asabas dido mtviri ren i?: Kasabada çok kar var mı?
I haven’t got much time: Dido ora va miğun: Fazla vaktim yok.
They haven’t got much food: Dido oç'k'omale va uğunan: Fazla yiyecekleri yok.
There isn’t much water in the tank: Depos dido 3'k'ari va ren: Depoda fazla su yok.
There isn’t much traffic this morning: Andğa ç'umani trafiği dido va ren: Bu sabah fazla trafik yok.
We haven’t got much work to do: Oxvenuşi dido dulya va miğunan: Yapacak fazla işimiz yok.
Are there many people in the theatre?: Tiatros dido k'oçi ren i?: Tiyatroda çok kişi var mı?
Are there many books in the town-library?: Noğaşi ketapxanas/3'iganales dido ketabi/3'igni ren i?: Şehir kütüphanesinde çok kitap var mı?
I haven’t got many friends: (Ma) dido maqale va miqonun: Benim çok arkadaşım yok.
Are there many exercises in this book?: Am ketabis dido oxomç'k'inale ren i?: Bu kitapta çok alıştırma var mı?
Are there many girls in your class?: Sinifi tkvanis dido bozo ren i?: Sınıfınızda çok kız var mı?
Have you got many computer games?: K'omput'erişi sterapa dido giğun i?: Çok bilgisayar oyunun var mı?
Are there many historical buildings in Hopa?: Xopas tarixuri bina dido ren i?: Hopa’da çok sayıda tarihi bina var mı?
Are there many stops between Hopa and Mshke?: Xopa do Mşkeşi şkas dido dginale ren i?: Hopa ve Mşke arasında çok durak var mı?
There are a lot of eggs in the fridge: Qintaros dido markvali meşaz'in: Buzdolabında bir sürü yumurta var.
I’ve got a lot of time: Dido ora miğun: Çok zamanım var.
There’s a lot of wine: Dido ğvini ren: Çok şarap var.
She’s got a lot of friends: Emus dido maqale uqonun: Onun çok arkadaşı var.
We’ve got lots of whisky: Dido viski miğunan: Çok viskimiz var.
Have you got a lot of CDs?: (Si) dido CD giğun i?: Senin çok CD’in var mı?
I haven’t got a lot of knowledge in Arhavi: Arkabi şeni dido çkina va miğun: Arhavi hakkında fazla bilgim yok.
I have brown eyes: (Ma) k'aveşperi tolepe miğun: Benim kahverengi gözlerim var.
You have beautiful eyes: (Si) mskva tolepe giğun: Senin güzel gözlerin var.
We have a large house: (Çkin) didi oxori miğunan: Bizim büyük bir evimiz var.
They have a lot of friends in Mşke: Entepes Mşkes dido maqale uqonunan: Onların Mşke’de çok arkadaşı var.
Nobaghule has a lot of money: Nobağules dido mankana uğun: Nobağule’nin çok arabası var.
3ira has two brothers: 3iras jur biç'maqale uqonun: Tsira’nın iki erkek arkadaşı var.
He has a strange hat: Emus dido çkvaneri ar kudi uğun: Onun garip garip bir şapkası var.
She has long hair: Emus ginz'e tomape uğun: Onun uzun saçları var.
My brother has a stamp collection: Cuma çkimis pulişi k'oleksioni uğun: Kardeşimin bir pul koleksiyonu var.
We don’t have a summer house: Çkin mapxaşi oxori va miğunan: Bizim yazlık evimiz yok.
Loqa doesn’t have a boyfriend: Loqas biç'maqale va uqonun: Loka’nın erkek arkadaşı yok.
They don’t have anything to drink: Oşumoni/Oşumuşi mutu va uğunan: İçecek birşeyleri yok.
I don’t have any time: Çkar ora va miğun: Hiç vaktim yok.
My brother doesn’t have a bike: Cuma çkimis bisiklet'i va uğun: Kardeşimin bisikleti yok.
Does she have a boyfriend?: Emus biç'maqale uqonun i?: Onun erkek arkadaşı var mı?
Do they have a house?: Entepes oxori uğunan i?: Onların evleri var mı?
Does he have anything to ear?: Oç'k'omuşi mutu uğun i?: Yiyecek birşeyi var mı?
Do you have a pen?: K'alemi giğunan i?: Kaleminiz var mı?
Do you have anything to do tonight?: Am seri oxvenuşi mutu giğun i?: Bu akşam yapacak birşeyin var mı?
Have breakfast: Ç'umaneri geariş oç'k'omu: Kahvaltı yapmak.
Have lunch: Ondğeneri geariş oç'k'omu: Öğle yemeği yemek.
Have dinner: Limcineri geariş oç'k'omu: Akşam yemeği yemek.
Have a drink: Ar oşumoni yeç'opinu: Bir içki almak.
Have a swim: Onçviru: Yüzmek.
Have a meal: Geari oç'k'omu: Yemek yemek.
Have a shave: Pimpili obğu: Traş olmak.
Have a haircut: Toma oç'k'irapu: Saç tıraşı olmak.
Have a bath: Xura obonu: Banyo olmak.
Have a shower: Xura obonu: Duş almak.
Have a picnic: Pikniği oxvenu: Piknik yapmak.
Have a sleep: Onciru: Uyumak.
Have a nap: Oliru: Uyuklamak.
Have a rest: Moşvacu: Dinlenmek.
Have a walk: Goxtimu: Yürüyüş yapmak.
Have a party: Parti meçamu: Parti vermek.
Have a holiday: Moşvacu: Tatil yapmak.
Have a game of cards: Kart'ali osteru: Kağıt oynamak.
Have a chat/talk: Oğarğalu: Konuşmak, sohbet etmek (*K'aobate idi-Gza gon3'k'imeri gaqvas-Ellak gza gogin3'k'as (Allah yolunu açsın): Yolun açık olsun) (*Yeri muşis ren: Yerindedir) (*K'ai dğalepe: İyi günler!) (*K'ai limcepe: İyi akşamlar) (*Si na gz'iri k'ai ma3'onu-Maxelu si na gz'iri şeni: Seni görmekten memnunum) (*Artixvala xtimoni gza/cadde/sokaği: Tek yönlü yol/cadde/sokak) (*Mtini va oxoi3'onu: Doğru anlaşılmadı) (*Mamşkionu: Acıktım) (*Mşkioneri va vore: Aç değilim) (*Ma xor3i vimxor: Ben et yiyorum) (*Ma 3'k'ari maşven: Ben susadım) (*Ma 3'k'ari pşup: Ben su içiyorum) (*Ma vimxor/p'ç'k'omup: Ben yiyorum) (*Mja igiben: Süt kaynıyor) (*İnk'ip'azi: Kabız) (*İsali/Tra3'a domağodu: İshal oldum) (*K'arp'uzi dimonç'eren: Karpuz olgunlaşmış) (*Puciş mja: İnek sütü) (*Puci domazabunu: İneğim hastalandı.) (*Saat'i ari jureneçdoxuti mek'ilaps: Saat biri kırkbeş geçiyor) (*İqveren: Olmuş) (*Diçoderen: Bitmiş) (*Saat'i vit'oxuti eçidovit'i deik'e mek'ilaps: Saat onbiri otuz dakika geçiyor) (*Saat'i şkviti vit'oxuti deik'e mek'ilaps: Saat yediyi onüç dakika geçiyor) (*Saat'i muk'o ren?: Saat kaç?) (*Eçi 3'aneri vore: 20 yaşındayım) (*Am ç'umani: Bu sabah) (*Am xafta: Bu hafta) (*An3'i: Bu yıl) (*Ak: Burada) (*Saat'i sumi vit'oxuti mek'ilaps: Saat üçü onbeş dakika geçiyor) (*Ma eçi 3'aneri vore: Ben 20 yaşındayım) (*Saat'i juris vit'oxuti mez'in: Saat ikiye çeyrek var) (*Saat'i vit'ootxo eçidovit deik'e mek'ilaps: Saat onbiri otuz dakika geçiyor) (*Ar dğa(s). Ar dğas: Bir gün. Günün birinde) (*Şilya 3'anaşen doni: Bin yıldan beri) (*Eya dibaduşi dido qini t'u: O doğduğunda çok soğuktu) (*Ma domaç'k'indu: Ben yoruldum) (*Ma domaç'k'inderen: Ben yorulmuşum) (*Ma birapa vibirap/Ma vibir: Ben türkü söylüyorum) (*Muş resmi ren, domi3'vi: Neyin resmidir, söyle) (*Ma: Ben) (*Si: Sen) (*Eya: O) (*Çkin: Biz) (*Tkvan: Siz) (*Entepe: Onlar) (*Aya: Bu) (*Eya: Şu) (*Antepe: Bunlar) (*Entepe: Onlar/Şunlar) (*Ameri: Burası) (*Akole: Buraya/Burada) (*Ekole: Oraya/Orada) (*Ak: Burada) (*Ek: Orada) (*Emeri: Orası) (*So?: Nerede?) (*Mu?: Ne?) (*Mundes?: Ne zaman?) (*Namu?: Hangi?) (*Aya mu ren?: Bu ne?) (*Eya mu ren?: Şu ne?) (*Eya mu ren?: O ne?) (*Ren: Var) (*Ren i?: Var mı?) (*Va ren: Yok) (*Muk'o yakini/xolosi ren?: Ne kadar yakın?) (*Mu oxvenuşi vore?: Ne yapmam lazım?) (*Dido: Çok) (*… mom3'ons: …. hoşlanırım) (*…. va mom3'ons: … hoşlanmam) (*Miçkin: Biliyorum) (*Va miçkin: Bilmiyorum) (*Oxo3'oni i?: Anladın mı?) (*Oxovo3'oni: Anladım) (*Va oxovo3'oni: Anlamadım) (*Teşekkuri goğodap: Teşekkür ederim) (*Minneti voğodap: Minnettarım) (*Muimi va ren: Önemli değil) (*K'imeti va uğun: Kıymeti yok) (*Derdi mo zdip: Dert etme) (*Ak: Burada) (*K'ai re i?: İyi misın?) (*Ti m3'k'uns: Başım ağrıyor) (*Acele miğun: Acelem var) (*Ma …: Ben ….) (*xeleberi vore: mutluyum) (*gemzuli vore: üzgünüm) (*donoç'k'inde vore: yorgunum) (*k'ai vore: iyiyim) (*Xoşi moxti: Hoş geldin) (*K'ai magzalobape!: İyi yolculuklar!) (*Xoşi moxtit: Hoş geldiniz) (*Ho: Evet) (*Var: Hayır) (*K'ai şansepe!: İyi şanslar!) (*Affi moğodit!-Mixarsuvit!: Afedersiniz!) (*Coxo mu giğun?: İsmin se?) (*Coxo … miğun: İsmim ….) (*Coxo K'olxena miğun: İsmim Kolkhena) (*Aya çkimi ….: Bu benim ….) (*Aya ma vore: Bu benim) (*Maqale: Arkadaş) (*Mzaxali: Akraba) (*Sonuri re?: Nerelisın?) (*…. vore: …..lıyım) (*So dibadi?: Doğum yerin neresi?) (*…s dovibadi: …..-da doğdum.) (*Muk'o 3'aneri re?: Kaç yaşındasın?) (*… 3'aneri vore: ….. yaşındayım.) (*Mu dulya ikipt?/Mu dulya giğun?: Ne iş yapıyorsunuz?) (*Maç'k'adu vore: Marangozum.) (*Muşaviri vore: Müşavirim.) (*Hekimi vore: Doktorum.) (*Lenciferi vore: Çiftçiyim.) (*Avuk'at'i vore: Avukatım.) (*Muellimi vore: Öğretmenim.) (*Mamç'are vore: Yazarım.) (*Andğa nam dğa ren?: Bugün günlerden nedir?) (*Andğa t'aroni k'ai va ren: Bu gün hava bozuk.) (*Va miçkin so na idu: Nereye gittiğini bilmiyorum.) (*Ma xaziri vore: Ben hazırım.) (*Ma mektebişa vulu: Ben okula gidiyorum.) (*Ma p'k'itxup: Ben okuyorum.) (*Ellak goxelan: Allah mutlu etsin sizi) (*Ellak raxmeti oğodas: Allah rahmet etsin) (*Ellas na unon iqven: Allahın istediği olur) (*P'içveri vore: Ben oruç tutuyorum-Ben oruçluyum) (*Ma mşkioneri vore: Ben açım) (*Ma mşkioneri va vore: Ben aç değilim) (*Z'ğeri vore: Tokum) (*Ma xor3i vimxor: Ben et yiyorum) (*3'k'ari maşven: Ben susadım) (*3'k'ari pşup Su içiyorum) (*Geari vimxor: Yemek yiyorum) (*Ma a3'i kuvali vimxor: Ben şimdi ekmek yiyorum) (*Ma z'ğeri va vore: Ben tok değilim) (*Uşkirepe imonç'eren: Elmalar olmuş) (*Uşkiri: Elma) (*Qomuri: Erik) (*M3xuli: Armut) (*Xili: Meyve) (*Dik'a: Buğday) (*Lazut'i: Mısır/Darı) (*Geari va voçodini: Yemeğimi bitirmedim) (*Doviz'ği: Doydum) (*Ma xor3i va vimxor: Ben et yemem) (*Ma kotume do çxomi va vimxor: Ben tavuk ve balık yemem) (*Sigara va pşup: Sigara kullanmıyorum) (*Mati dido domaç'k'inderen: Ben de çok yorulmuşum) (*Movişvacup: Dinleniyorum) (*Vincir: Yatıyorum) (*Ti m3'k'uns: Başım ağrıyor) (*K'ibiri m3'k'uns: Dişim ağrıyor) (*Qali maç'uns: Boğazım ağrıyor) (*K'ap'ula m3'k'uns: Sırtım ağrıyor) (*Gurişi zabunoba miğun: Kalbimden rahatsızım) (*Someri 3'k'uns?: Neren ağrıyor?) (*Ameri m3'k'uns: Buram ağrıyor.) (*Vontxori: Kustum) (*Di3xiri: Kan) (*Di3xiriş grubi: Kan grubu) (*Qvili: Kemik) (*K'uçiş 3'k'uni: Mide ağrısı) (*Deik'e: Dakika) (*Gverdişgverdi saat'i, 15 deik'e: Çeyrek saat, 15 dakika) (*Saat'i: Saat) (*Xafta: Hafta) (*Dğa: Gün) (*Tuta: Ay) (*3'ana: Yıl) (*Oğine 3'ana: Önceki yıl) (*Vit 3'ana: On yıl) (*Oş3'ana: Yüzyıl, asır) (*Ç'umani: Sabah) (*Ondğeri: Öğlen) (*Limci: Akşam) (*Seri: Gece) (*Jur dğa 3'oxle: İki gün önce) (*Ğoman: Dün) (*Andğa: Bu gün) (*Ğoman: Yarın) (*Gendğani: Yarından sonraki gün) (*Çodina 3'ana: Son yıl) (*A3'i: Şimdi) (*Am seri: Bu gece) (*Ğomamci: Dün akşam) (*Ç'umen ç'umani: Yarın sabah) (*Ç'umelimci/Ç'umen limci: Yarın akşam) (*Ç'umani: Sabahleyin) (*Limci/Seri: Akşamleyin) (*A3'i mu oxvenuşi vore: Ne yapmalıyım simdi?) (*Aşe korbas t'eren: Ayşe hamileymiş.) (*Biç'i berepeşi dolokunu sağlami k'umaşişen oxvenuşi ren?:Erkek çocukların elbiseleri sağlam kumaştan yapılmalı.) (*Andğa ak tolişen çelamure na geobaps bumba istolerenan:Bu gün burada göz yaşartıcı gaz kullanılmış.) (*Eya m3udi tkveren: O yalan söylemiş.) (*M3udi mo zop'on: Yalan söyleme.) (*Yeri muşi ma vuktiri: Onun yerini ben değiştirdim.) (*Va miçkin: Bilmiyorum.) (*Otxoşi sumi çkimi ren-Otxo no3'ileşi sumi çkimi ren: Dörtte üçü benimdir-Dört paydan üçü benimdir.) (*Eya vocgina yado iboden: Onu yenilgiye uğratmaya çalışıyor.) (*Kogamaxti akşen: Çıksana buradan.) (*Aya yebzdi: Bunu aldım.) (*Aya yep'ç'opi: Bunu satın aldım.) (*Am ketabi/supara ma p'ç'ari: Bu kitabı ben yazdım.) (*Am oxori ma pk'idi: Bu evi ben yaptım.) (*Aya pencereş resmi ren: Bu pencere resmidir.) (*Aya guroniş resmi ren: Bu kahraman resmidir.) (*… a3'i ma oguru minon: … şimdi ben öğrenmek istiyorum.) (*Serti ixi: Güçlü rüzgar.) (*Amedik na ikips dulya çetini ren-Amedişi dulya çetini ren: Ahmet’in yapmakta olduğu iş ağır.) (*Derini t'ibaş doloxe: Derin gölün içine.) (*Borci çkini mixesap'it, muk'onari ren?: Borcumuzu hesaplayın, ne kadardır?) (*Limononi çai: Limonlu çay.) (*Mtviri steri xçe t'u: Kar gibi beyazdı.) (*K'abuli va oxvenapaps: Kabul ettirmiyor.) (*Çkva mutu va ren: Başka bir şey yok.) (*Ma va oxovo3'onap: Ben anlamıyorum.) (*Oxovo3'onap: Anlıyorum.) (*Çkva va ren: Daha yok.) (*Guris p'atoba va miğun: Benim ruhum (içim) temiz.) (*Ek'o para doxarcu (do doçodinu)?: O kadar parayı harcayıp tüketti.) (*K'olxenaşi oxori komikçin: Senihanın evini biliyorum.) (*Mtini/3'ori bğarğalap: Doğru konuşuyorum.) (*Ma va oxovo3'onap: Ben anlamıyorum.) (*Ma a3'i Amedişi dolokunepe p'ç'ap: Ben şimdi Ahmetin elbiselerini dikiyorum.) (*Ma visimin: Ben dinliyorum.) (*Ma visimin: Ben dinlemekteyim.) (*Ma bgorup: Ben arıyorum.) (*Oxovo3'onap: Anlıyorum.) (*Acele miğun: Acelem var.) (*Ma govişaşi: Ben saşırmışım.) (*Şumeri vore: Öfkeliyim.) (*Ma pskidur: Ben yaşıyorum.) (*Ma aya yeç'opinu minon: Ben bunu satın almak istiyordum.) (*Miçkin: Biliyorum.) (*Va miçkin: Bilmiyorum.) (*Oxori komiçkin: Evi biliyorum.) (*Minon: İstiyorum.) (*Minon: Arzu ediyorum.) (*Nciri momixteps: Uykum geliyor.) (*Nciri momixtu: Ukum geldi.) (*Nciri miğun: Uykum var.) (*Ma minon: Ben istiyorum.) (*Ma p'qorop: Ben seviyorum.) (*Ma miçkin: Ben biliyorum.) (*Şur do gurite dovikip: Seve seve yaparım.) (*Şur do gurite dikips: Seve seve yapar.) (*Maxelu si na gz'iri şeni: Seni görmekten memnun oldum.) (*Si mtini/3'ori zop'on: Sen doğru söylüyorsun.) (*Mu oxvenuşi vore?: Ne yapmam gerekiyor?-Ne yapmalıyım?) (*Em dulyape tkvan muç'oşi ikipt?: O işleri siz nasıl yapıyorsunuz?) (*Tkvan İngilizuri ğarğalapt i?: Sen İngilizce konuşuyor musun?) (*Coxo do adresi muşi çkimda dogatkvenan i?:Onun ad ve adresini bana söyleyebilir misiniz?) (*Emuşi coxo giçkinan i?: Onun adını biliyormusunuz?) (*Unaneli, ubabeli (umiteli, yetimi) berepeş skidala muç'oşi ren p'ia?: Anasız babasız (kimsesiz, yetim) çocukları yaşamı nasıldır acaba?) (*Aya mu ren?: Bu nedir?) (*Aya yepç'opa i?:Bunu satın alayım mı?) (*Am koçi mi ren?: Bu bay kimdir?) (*Mu zop'ont?/tkumet?: Ne diyorsunuz?) (*Mu tkumet'it?: Ne diyordunuz?) (*Muk'os ren?: Fiyatı nedir?) (*Saat'i muk'o ren?: Saat kaç?) (*Mu ginon?: Ne istiyorsun?) (*Mu ginonan?: Ne istiyorsunuz?) (*Mu gorupt?: Ne arıyorsunuz?) (*Çili/Kimoci muç'oşi giqonunan: Eşiniz nasıldır?) (*Eya mi ren?: O nedir?) (*Eya mu ikips?: O’nu ne yapıyor?) (*Emuk mu ikips?: O ne yapıyor?) (*Mani mani ulut i ek?: Sıkça gidiyor musun oraya?) (*Lauba so ren?: Lavabo nerededir?) (*Mundes moxtit?: Ne zaman geldiniz?) (*Mundes ek t'i?: Ne zaman vardın orada?) (*Mundes uk'uniktuşi vore?: Ne zaman geri gelmeliyim?) (*Saat'i muk'o iqveren?: Saat(zaman) kaç olmuş?) (*So ulut?: Nereye gidiyorsunuz?) (*So ulu?: Nereye gidiyorsun?) (*So dodgitur?: Nerede kalıyorsun?) (*So skidur?: Nerede yaşıyorsun?) (*Mi ren eya?: Kimdir o?) (*Muç'oşi ret?: Nasılsınız?) (*Tkvan muç'oşi ret?: Siz nasılsınız?) (*Muç'oşi re?: Nasılsın?) (*Çkva mutuşi ixtiyaci giğunan i?: Başka bir şeye ihtiyacınız var mı?) (*Oxo3onap i?: Anlıyor musun?) (*Amuşeni mu ginonan?: Bunun için ne istiyorsunuz?) (*Aya muk'os ren?: Fiyatı nedir bunun?) (*Akşen mendra ren i emeri?: Buradan uzak mı orası?) (*Nam saat'is incir?: Saat kaçta yatarsın?) (*So ulu?: Nereye gidiyorsun?) (*So ulut?: Nereye gidiyorsunuz?) (*Xeleberi mot voret?: Neden mutluyuz?) (*Muşen xeleberi voret?: Neyden mutluyuz?) (*Mot geçaps?: Neden vuruyor?) (*Mot baxups?: Neden dövüyor?) (*Muşen faida giğunan?: Neyden fayda var size?) (*Çkin muten xeleberi voret?: Biz neyle mutluyuz?) (*Muşeni ğarğalapan?: Neyden dolayı konuşuyorlar?) (*Andğa nam dğa ren?: Bu gün günlerden nedir?) (*Çeçme so ren?: Tuvalet nerededir?) (*Mu gcoxons?: İsmin nedir?) (*Muk'o ora giğun?: Ne kadar zamanın var?) (*Çkin mişen faida miğunan?: Kimden fayda vardır bize?) (*Mişeni ğarğalapt?: Kimin hakkında konuşuyorsunuz?) (*Emuş met'a ek miti va ulun: Ondan başkası gitmiyor oraya.) (*Mixarsuvit, yani tkvani boşi ren i yado p'k'itxamint'u: Afedersiniz yanınız (burası) boş mu diye soracaktım?) (*Uçağişi yeseluş ora do biletiş fiati gatkvenan i?: Uçağın kalkış zamanı ve bilet ücretini söylesebilir misiniz?) (*Noğaş harita giğunan i?: Şehrin haritası var mı sizde?) (*Sandalyepe na dgin yeri xomula ren: Sandalyelerin bulunduğu yer kurudur.) (*Gzaş para muk'o lira ren?: Yol parası ne kadar?) (*Emeri: Şurası.) (*Emeri: Orası.) (*Pencere gom3'k'ana mutu gağodenan i?: Pencereyi açsam size herhangi birşey olur mu?/Pencereyi açsam bir mahsuru var mı?) (*Muk'onari meçamuşi vore?: Ne kadar ödemeliyim ben?) (*Na bcan yeri raxat'i yeri va ren: Rahat bir yer değil yattığım yer.) (*Putxate İzmirişa oxtimu minon: Uçakla izmire gitmek istiyorum.) (*Mşkioneri vore. Geari oç'k'omu minon: Acıktım. Yemek yemek istiyorum.) (*Ma Xopaşa goxtimuşa mevulur: Ben Hopa’ya gezmeye gidiyorum.) (*Xopaşa oxtimu do moxtimu şeni bileti megaçenan i?: Hopa’ya gidiş geliş için bir bilet verebilir misiniz?) (*Margaluri na uçkin miti ren i ak?: Margalca bilen var mı burada?) (*Hava dido mçxvapa ren: Hava çok sıcak.) (*Mik'ala yeri ktirup?: Kimle yer değiştiriyorsun sen?) (*Mişen memnuni voret?: Kimden memnunuz?) (*Si Amedi re i?: Sen Ahmet misin?) (*Mu dulya ikipt?: Ne iş yapıyorsun?) (*Xvala muşi çkamu ren: Sadece kendisinin mi ki.) (*Tude uxet'erenan: Altlarında oturuyorlarmış.) (*Oxvalu komut'roxeren: Öksürüğe yakalanmış/tutulmuş.) (*Lai idasunt'u. M3udişişi mu ikaçen!: Sanki gidecekti. Boşu boşuna ne yırtınıyor!/rol yapıyor!) (*Arxesti k'ai oğodapan: Bir bakıma da iyi ediyorlar ona.) (*Anderepek ti udges: Kahrolasılar başkaldırdılar.) (*Mi3'vat'ik'on komogimet'i: Söyleseydin getirirdim sana.) (*Vu3'vat'ik'on komomimet'u: Söyleseydim getirirdi bana.) (*U3'vat'it'k'on komogimet'es: Söyleseydiniz getirirlerdi size.).
Have an argument: Ok'ok'idinu/Nenaşi ok'ok'idinu: Münakaşa etmek.
Have a fight: Ok'ok'idinu: Kavga etmek.
Have a look at: O3'k'edu/Ar mutxanis menda3'k'edu: Birşeye bakmak.
We usually have dinner at seven o’clock: Çkin limcineri geari ekseri saat'i şkvitis vimxort: Biz genellikle saat 7’de akşam yemeğini yeriz.
I usually have a sleep in the afternoons: Ekseri, ondğeriş k'ule nciris viqver: Genellikle, öğleden sonraları uyurum.
They have a walk in the mornings: Entepe, k'arta çumanişi yiselnan do gulunan: Onlar sabahları yürüyüş yaparlar.
I have a haircut every month: K'arta tutas toma vok'vatapup: Her ay saç traşı olurum.
We usualy have a drive at the weekends: Dolonçodinapes çkin çoği mankanate govulurt: Biz genellikle hafta sonları araba ile dolaşırız.
I have a bath twice a week: Dolonis jur fara xura vibon: Haftada iki kez banyo yaparım.
I’m listening to music now: A3'i muziği visimin: Şimdi müzik dinliyorum.
I’m not working: Va viçalişep: Çalışmıyorum.
You aren’t working: Va içalişep: Çalışmıyorsun.
He/She/It isn’t working: Va içalişeps: Çalışmıyor.
We aren’t working: Va viçalişept: Çalışmıyoruz.
You aren’t working: Va içalişept: Çalışmıyorsunuz.
They aren’t working: Va içalişepan: Çalışmıyorlar.
Am I sleeping?: Vincir i?: Uyuyor muyum?
Are you sleeping?: İncir i?: Uyuyor musun?
Is he/she/it sleeping?: İncirs i?: Uyuyor mu?
Are we sleeping?: Vincirt i?: Uyuyor muyuz?
Are you sleeping?: İncirt i?: Uyuyor musunuz?
Are they sleeping?: İncirnan i?: Uyuyorlar mı?
You are watching TV. You aren’t listening to me: Televizyonis o3'k'e. Ma va memisimin: Televizyon seyrediyorsun. Beni dinlemiyorsun.
I’m not working anywhere. I’m studying mathematics at university: Ar sotxanis va viçalişep. Universit'es matematiği vik'itxup: Bir yerde çalışmıyorum. Üniversitede matematik okuyorum.
Nowadays, I’m learning Margalish: Andğalepes Margaluri vigurap: Bugünlerde Margalca öğreniyorum (*Andğalepes Margaluri vogurap: Bugünlerde Margalca öğretiyorum.).
What are you doing tonight?: Am seri mu ikip?: Bu akşam ne yapıyorsun?
I’m going to the theatre: Tiatroşa mevulur: Tiyatroya gidiyorum.
She doesn’t get on well with herfriends. They are always critisizing her: Maqalepe muşi k'ala k'ai va iqven. P'ant'a emus notkvapan: Arkadaşları ile içi geçinmez. Sık sık onu eleştiriyorlar.
You’re always leaving your key on the door: (Si) k'ila skani iro nek'na jin naşkumer: Sen hep anahtarını kapının üzerinde bırakıyorsun. (*Z'igara naşkuşi dik'oçu: Sigarayı bırakınca insana büründü.)
I’m doing exercise now: A3'i egzersuzi vikip: Şimdi egzersiz yapıyorum.
I’m going to bed now: A3'i onciruşa mevulur: Şimdi yatmaya gidiyorum.
Don’t disturb me. I’m doing my homework now: Ma mo elamçap. A3'i dersi (çkimi) vikip: Beni rahatsız etme. Şimdi ödevimi yapıyorum.
My brother is in Zugdidi. He’s learning Lazuri now: Cuma çkimi Zugdidis ren. A3'i Margaluri iguraps: Erkek kardeşim Zugdidi’de. Şimdi Margalca öğreniyor.
I often do exercise: (Ma) iro egzersuzi vikip: Ben sık sık egzersiz yaparım.
We usually play tennis at the weekends: Çkin dolonçodinapes ekseri tenisi vistert: Biz hafta sonları genellikle tenis oynarız.
We live in Hopa: Çkin Xopas pxet: Biz Hopa’da otururuz.
I know her very well: Eya dido k'ai viçinop: Onu çok iyi tanırım.
I want to be a doctor: Doxtori oqopumu minon: Doktor olmayı isterim (*Bereşi mja çuçuna oqopumuşi ren-Bereşi mja çuçuna iqvasunon (Çocuğun sütü ılık olacak): Çocuğun sütü ılık olmalı.).
I think you’re right: 3'ori re, guris eşo goşamilaps.: Sanırım haklısın ((*Guri domit'roxu/domaç'u: Kalbim kırıldı) (*Guri domit'axu/domiç'vinu: Kalbimi kırdı) (*Guri dovut'axi/dovuç'vini: Kalbini kırdım) (*K'uçxe memot'roxu: Ayağım kırıldı) (*Xe memot'roxu: Elim kırıldı) (*Lazut'i p't'axi: Mısırı kırdım (Mısır koçan(lar)ını kırma usulüyle topladım)) .
The fish smells very bad: Çxomis dido p'at'i şura aleps: Balık çok kötü kokuyor.
I’m reading an interesting book now: A3'i onç'eloni ar ketabi vik'itxup: Şimdi ilginç bir kitap okuyorum. (*Emus va unç'elun!: Onun umurunda değil!) (*Emus mutu va unç'elun!: Onun hiçbir şey umurunda değil!) (*Si mu gonç'els!: Sana ne!)
I’m working at a hair-dresser’s for a few weeks: Arjur xafta şeni am k'uaforis viçalişep: Birkaç haftalığına bu kuaförde çalışıyorum.
At the moment they are living in an old house: A3'i mcveşi ar oxoris xenan: Şu anda eski bir evde oturuyorlar.
I work at a language school: Nenaşi ar mektebis viçalişep: Bir lisan okulunda çalışıyorum.
I’m a teacher. I teach Lazuri: Ma muellimi vore. Lazuri vogurap: Ben bir öğretmenim. Lazca öğretiyorum.
You’re always coming late: Si iro diyaner: Sen sık sık geç kalıyorsun.
You’re always making silly mistakes: Si iro uğnoseburi u3'orepe ikip: Sen sık sık aptalca hatalar yapıyorum.
He always slams the door after him: Emuk (gale gamaxtasşi) nek'na iro geç'k'vidups: O her zaman kapıyı arkasından çarpar.
She always wears jeans at the weekends: Emuk k'arta dolonçodinas k'oti moidumes: O hafta sonları herzaman kot giyer.
I always do my best for you: Ma iro dovikip skani şeni, xe çkimişen na momixteps irişen k'ai: Ben her zaman senin için elimden gelenin en iyisini yaparım.
I: Ma: Ben
You: Si: Sen
He/She/It: Eya/Emuk (ergative): O
We: Çkin: Biz
You: Tkvan: Siz
They: Entepe/Entepek (ergative): Onlar
Me: Ma, çkimda: Beni, bana
You: Si, skanda: Seni, sana
Him/Her/It: Eya/Emus (dative)/emuk (ergative): O
Us: Çkin, çkinda: Bizi, bize
You: Tkvan, tkvanda: Sizi, size
Them: Entepe/Entepes (dative)/Entepek (ergative): Onlar
Zuğa is my friend: Zuğa maqale çkimi ren: Zuğa arkadaşımdır.
She is a beautiful girl: Eya, mskva (ar) k'ulani ren: O, güzel bir kızdır.
I love sea: Zuğa maqoropen/p'qorop: Zuğa’yı seviyorum.
I love her: Eya maqoropen/p'qorop: Onu seviyorum.
This is my mother: Aya nana çkimi ren: Bu benim annem.
I look like her: Ma emus mevungap: Ben ona benzerim.
She looks like me: Eya, ma/çkimda memingaps: O, bana benzer.
This is my father: Aya baba çkimi ren: Bu benim babam.
He’s very handsome: Eya, dido mskva ren: O, çok yakışıklıdır.
Everbody likes him: İrik qorops eya: Herkes onu sever.
This is our car. We wash it everbady: Aya mankana çkini ren. K'arta ndğas pçxipt: Bu bizim arabamız. Onu hergün yıkarız.
Mşke and Viya are coming. Do you know them?: Mşke do Viya mulunan. Entepe içinop i?: Mşke ve Viya geliyorlar. Onları tanıyor musun?
This is our cat, Moni. I like her very much: Aya ren çkini k'at'u Moni. Eya dido p'qorop: Bu bizim kedi, Moni. Onu çok severim (*K'at'u: Kedi) (*Puci: İnek) (*Bibi: Ördek) (*Cori: Katır) (*Mgeri: Kurt) (*Ololi: Baykuş) (*Mtuti: Ayı) (*Çxomi: Balık) (*K'orğoni: Sivrisinek) (*Bobonç'va: Hamamböceği) (*Mtugi: Fare) (*Txa: Keçi) (*Bombola: Örümcek) (*Ğorğoci: Kaz) (*3xeni: At) (*Tik'ani: Kuzu) (*Kotume: Tavuk) (*3'i3'ila: Yılan) (*Mç'aci: Sinek) (*Txalari: Kertenkele) (*But'k'uci: Arı) (*Mamuli: Horoz) (*K'vinçi: Kuş) (*Parpali: Kelebek) (*M3kvitura: Tavşan) (*Maqaqi: Kurbağa) (*Mskveri: Geyik) (*Xoci: Boğa) (*Boçi: Koç) (*Ğanç'ka: Kene) (*Girini: Eşek) (*Dimç'k'u: Karınca) (*Mçxuri: Koyun) (*Coğori: Köpek).
That’s Yustin Kri. She’s my favourite horse. She has won a lot of races: Eya, Yustin Kri ren. Eya favori 3xeni çkimi ren. Çodinaşi dğalepes dido ok'oç'işina mogu: Şu, Yustin Kri. O, benim favori atımdır. Son günlerde bir çok yarış kazandı.
Quci’s giving Kvaxule a book for his birthday: Qucik Kvaxules dobaduşdğa şeni (ar) ketabi meçaps: Kuci, Kvakhule’ye doğum günü için bir kitap veriyor.
What’s Kuci giving him for his birthday?: Qucik dobaduşdğa şeni emus mu meçaps?: Kuci, doğum günü için ona ne veriyor?
A book: Ketabi: Kitap.
Who’s Kuci giving a book for his birthday?: Qucik dobaduşdğa şeni (ar) mis ketabi meçaps?: Kuci, o doğum günü için kime bir kitap veriyor?
Zugha is giving Kvinteli a bunch of flowers: Zuğak K'vint'elis ar buketi pukiri meçaps: Zuğa Kvinteli’ye bir demet çiçek veriyor.
Zugha is giving a buch of flowers to Khvintheli: Zuğak ar pukiriş demeti K'vint'elis meçaps: Zuğa bir demet çiçeği Kvinteli’ye veriyor.
Melia is showing her wedding photograps to Nena: Meliak ç'andaş suretepe muşi Nenas o3'iraps: Melia nikah fotoğraflarını Nena’ya gösteriyor.
They offered company shares to the workers: Madulyepes şirketişi na3'ilepe teklifi oğodes-Madulyepes şirketişi na3'ilepe mekçat ya u3'ves: İşçilere şirket hisselerini teklif ettiler.
I was at home last night: Ğomamci oxoris vort'i: Dün gece evdeydim.
She was ill yesterday: Ğoman zabuni t'u: Dün hastaydı.
It was cold yesterday: Ğoman qini t'u: Dün hava soğuktu.
We were hungry: Mşkironeri vort'it: Açtık.
You were right: Si 3'ori t'i-Si hakli t'i.: Sen haklıydın.
They were very tired: Dido donoç'k'inde t'es (*Dido dvaç'k'inderet'es: Çok yorulmuşlardı): Çok yorgundular.
There were a lot of people at the party: Partis dido k'oçi t'u: Partide çok kişi vardı.
They aren’t here last night: 3'oxleneri xafta ak va rt'es: Geçen hafta burada değillerdi.
David wasn’t Kolkhas king: Davidi K'olxaş mapa va rt'u: David Kolkha kralı değildi.
It wasn’t very cold: Dido qini va rt'u: Çok soğuk değildi.
Were my answers correct?: Cuğabepe çkimi 3'ori t'u i?: Cevaplarım doğru muydu?
Was it cold in Hopa yesterday?: Ğoman Xopa qini t'u i?: Dün Hopa soğuk muydu?
We went to Hopa on holiday last summer: Go3'oneri mapxas moşvacinu şeni Xopaşa mendaptit: Geçen yaz Hopa’ya tatile gittik.
I didn’t see her yesterday: Ğoman eya va bz'iri: Dün onu görmedim.
I didn’t have breakfast this morning: Andğa ç'umani geari va p'ç'k'omi: Bu sabah kahvaltı yapmadım.
He didn’t drink tea, he drank coffee: Çai va şu, k'ave şu: Çay içmedi, kahve içti.
Did you go on holiday last summer: Go3'oneri mapxas moşvacinuşa idi i?: Geçen yaz tatile çıktın mı?
Did Amchishe play tennis yesterday?: Amç'işek ğoman tenisi isteru i?: Amçişe, dün tenis oynadı mı?
Did Mehmet drive to Hopa yesterday?: Memet'ik ğoman Xopaşa mendaxtu i?: Mehmet, dün Hopa’ya gitti mi?
Did you have breakfast this morning?: Andğa ç'umani geari ç'k'omi i?: Bu sabah kahvaltı yaptın mı?
I am going to fly to Batum tomorrow: Ç'umen Batumişa mputxaminon: Yarın Batum’a uçacağım.
He/She/It is going to fly to Batum tomorrow: Ç'umen Batumişa putxasunon: Yarın Batum’a uçacak.
We are going to fly to Batum tomorrow: Ç'umen Batumişa mputxaminonan: Yarın Batum’a uçacağız.
You are going to fly to Batum tomorrow: Ç'umen Batumişa putxaginonan: Yarın Batum’a uçacaksınız.
They are going to fly to Batum tomorrow: Ç'umen Batumişa putxasunonan: Yarın Batum’a uçacaklar.
I’m not going to work: Va viçalişaminon: Çalışmayacağım.
He/She/It isn’t going to work: Va içalişasunon: Çalışmayacak.
We aren’t going to work: Va viçalişaminon: Çalışmayacağız.
You aren’t going to work: Va içalişaginon: Çalışmayacaksınız.
They aren’t going to work: Va içalişasunonan: Çalışmayacaklar.
Am I going to work?: Viçalişaminon i?: Çalışacak mıyım?
Is he going to work?: Is she going to work?: Is it going to work?: İçalişasunon i?: Çalışacak mı?
Are we going to work?: Viçalişaminon i?: Çalışacak mıyız?
Are you going to start?: Geç'k'aginon i?: Başlayacak mısın?
I’m going to have a holiday: Movişvacaminon: Tatil yapacağım.
He’s going to cath the train: Trenis nunç'işasunon: Treni yakalayacak.
They’re going to play tennis: Tenisi isterasunonan: Tenis oynayacaklar.
I’m not going to see her today: Andğa eya va bz'iraminon: Bugün onu görmeyeceğim.
Have you had a bath?: Diboni i?: Banyo yaptın mı?
No, I’m just going to have a bath: Var, a3'i vibonaminon: Hayır, şimdi banyo yapacağım.
We’re going to eat in a restaurant tonight: Am seri lok'ant'as oç'k'omale p'ç'k'omaminonan: Bu akşam bir lokantada yemek yiyeceğiz.
I’m going to do my homework tonight: Am seri dersi viçalişaminon/Am seri dersi p'aminon: Bu akşam ödevimi yapacağım. (*Berek sup'rizi p'aminon ya zop'ons: Çocuk, süpriz yapacağım diyor.) (*A3'i mu p'aminonan?: Ne yapacağız şimdi?).
I’m flying to Batum tomorrow. I’ve got the ticket: Ç'umen Batumişa mevuputxur, bileti yepç'opi: Yarın Batum’a uçuyorum. Bileti aldım.
We’re having a party tonight. We’ve got everything ready: Am seri parti vikipt/mepçapt. İrixolo dovoxazirit: Bu akşam parti veriyoruz. Herşeyi hazırladık.
It’s getting cold. It’s going to snow: T'aroni iqinen. Mtviri mtvasunon: Hava soğuyor. Kar yağacak (*Mtviri mtups: Kar yağıyor.).
They are in the playing yard. They are going to play football: Osteruşi steğos/sahas renan. Fitboli isterasunonan: Oyun sahasındalar. Futbol oynacaklar.
I will work better: (Ma) ucgişi/daha k'ai viçalişaminon: (Ben) daha iyi çalışacağım.
You will work better: (Si) ucgişi içalişaginon: (Sen) daha iyi çalışacaksın.
He will work better: She will work better: It will work better: (Eya) daha k'ai içalişasunon: (O) daha iyi çalışacak.
We will work better: Çkin daha k'ai viçalişaminonan-Ucgişi viçalişaminon: (Biz) daha iyi çalışacağız.
You will work better: Tkvan daha k'ai içalişaginonan-Ucgişi içalişaginon: (Siz) daha iyi çalışacaksınız.
They will work better: Entepe daha k'ai içalişasunonan-Ucgişi içalişasunonan: (Onlar) daha iyi çalışacaklar.
Just a minute. I’ll telephone my father: Ar deik'e. Baba çkimis telefoni govun3'k'aminon/voğodaminon: Bir dakika. Babama telefon açacağım.
I will wait for you: (Si) kçvaminon: Seni bekleyeceğim.
I shall be 23 next month: Arçkvaneri tutas 23 3'aneri viqvaminon: Gelecek ay 23’ümde olacağım.
We shall be in Hopa next week: Arçkvaneri xaftas Xopas viqvaminonan: Gelecek hafta Hopa’da olacağız.
I shall take the 10:15 train: 10:15 iş trenis gepxedaminon: 10:15 trenine bineceğim. We shall study hard and we shall pass this exam: Dido k'ai/Umeç'k'vidu viçalişaminonan do am imtiani/ge3ada mek'avilaminonan/komovogaminonan: Sıkı çalışacağız ve bu sınavı geçeceğiz.
You shall get your money on time: Para skani ora muşis yeç'opaginon/yezdaginon: Paranı vaktinde alacaksın.
You shall get your team list: (Si) t'ak'imişi listes iqvaginon: Sen takım listesinde olacaksın.
Did you phone Loqa?: Loqas telefoni gun3'k'i i?: Loka’ya telefon açtın mı?
Oh no, I forgot, I’ll phone her right now: Var, gomoç'k'ondu. A3'i manişa govun3'k'aminon: Hayır, unuttum. Hemen şimdi ona telefon edeceğim.
No, I don’t, It’ll go and visit her tomorrow: Va miçkin. Ç'umen mevulur do (eya) mevuk'itxup: Hayır bilmiyorum. Yarın gidip onu ziyaret ederim.
This is suitcase is very heavy: Am valizi dido monk'a ren: Bu valiz çok ağır.
Don’t worry. I’ll help you to carry it: Mo niç'irapt/narği mo zdipt. (Emuşi) otiru şeni/otirus megişvelup: Endişelenme, onu taşımada sana yardım ederim.
Don’t wory. I’ll go and them for you: Mo niç'irapt/narği mo zdipt. Tkvani şeni mevulur do mogimet/mevulur tkvani şeni do yebzdip entepe: Endişelenmeyin, sizin için gidip onları alırım.
I haven’t got time to type these letters: Am mektubepe daktilote oç'aru şeni ora va miğun: Bu mektupları daktilo etmeye vaktim yok.
Don’t worry. I’ll type them for you: Mo niç'irapt/narği mo zdipt, tkvani şeni daktilote dopç'arup ma entepe: Endişelenmeyin, ben onları sizin için daktilo ederim.
I assume: (Eşo) doma3'onen-(Eşo) guris goşamilaps: Zannederim.
I’m sure: K'ai miçkin: Eminim.
I dare say: Eşo doma3'onen, galiba: Galiba.
I expect: Bolaki/Pçume: Umarım, bekliyorum.
I hope: Mepşven: Ümit ederim.
I know: Miçkin: Biliyorum.
I suppose: (Eşo) maçkinu, (Eşo) doma3'onen/pşinup: Zannederim, farzederim.
I think: Doma3'onen, heralda: Sanırım.
I don’t think: Va doma3'onen: Sanmıyorum.
I wonder: P'ia: Acaba (*Emus açkinet'u i p'ia!: O bilebilir miydi acaba!)
I’m sure it’ll cost us a lot of money: K'ai komiçkin, çkin dido z'viri gemaqvasunonan: Eminim, bize çok paraya mal olacak.
I don’t think we will go out tonight: Am seri gale gamaxtimu guris va miğun (Bu gece dışarı çıkmaya pek niyetli değilim): Bu gece dışarı çıkacağımı sanmıyorum.
I suppose we will get the money tomorrow: Ç'umen para yep'ç'omaninonan yado guri goşamilaps (Parayı yarın alacağımızı tahmin ediyorum): Parayı yarın alacağımızı farzediyorum.
I expect we’ll get our pyas tomorrow: Ç'umen maaşi yeç'opaginonan yado guris goşamilaps: Maaşlarınızı yarın alacağınızı tahmin ediyorum.
I don’t think we’ll find them at home: Entepe oxoris bz'iraminon mado (hiç/çkar) umidi va miğun (Onları evde bulacağımıza dair hiç umudum yok) (*Fiyati vigura ma ptkvi: Fiyatı öğreneyim dedim) (*Ma emus ''k'ai gançviren i?'' mado p'k'itxi: Ben ona ''İyi yüzebilir misin?'' diye sordum) (*Emuk ma ''K'alemi giğun i?'' yado mk'itxu: O, bana ''Kalemin var mı?'' diye sordu: Onları evde bulacağımızı zannetmiyorum.
Birds will fly to the south. They will build their new nests there: Qvinçepek omjore k'ele putxasunonan. Ek ağani obğe mutepeşi qvasunonan: Kuşlar güneye uçacaklar. Orada yeni yuvalarını yapacaklar.
If I have time, I will read this book first: Ora domaquna ipti am ketabi p'k'itxaminon: Vaktim olursa önce bu kitabı okuyacağım.
There will be fog in Çkhala Region tomorrow: Ç'umen Çxalas dumani/p'ula iqvasunon: Yarın Çkhala’da sis olacak.
You will have two children: Jur bere dogaqvasunon: İki çocuğun olacak.
In there weeks you will get a good offer: Sum xaftaş k'ule dido k'ai teklifi dogoğodasunonan: Üç hafta sonra iyi bir teklif alacaksın.
We will reduce the price of petrol: Benzinişi pasi gelovonç'aminonan: Petrolün piyatını düşüreceğiz.
We will abolish car tax: A3'iş k'ule mankanaş xarci va go3'avuğaminonan/va yebzdaminonan-A3'iş k'ule mankanape şeni xarci va go3'avuğaminonan/va yebzdaminonan (Bundan sonra arabalar için vergi almayacağız): Araba vergisini kaldıracağız.
We won’t get tax from wages: Maaşepeşen xarci va go3'avuğaminon/va yebzdaminonan: Ücretlerden vergi almayacağız.
We will spend more money on public transport: Ok'oxtimeri otiroba şeni daha dido para pxarcaminonan: Toplu taşımacılığa daha çok para harcayacağız.
Will you please shut the window?: Mu iqven, pencere donk'ilit/dogank'ilenan i?: Lütfen, pencereyi kapatır mısınız?
Will you please, post these lettres?: Mu iqven, am mektubepe mencğonit/mendagancğonenan i?: Lütfen bu mektupları postalar mısınız?
Can you help me?: Çkimda megaşvelenan i?: Bana yardım eder misiniz?
Would you get me another drink?: Oşumoni yemiç'opupt i?: Bana bir içki alır mısınız?
Could you tell me where the nearest post office is?: İrişen yakini pastaxana so na ren çkimda dogatkvenan i?: En yakın pastahanenin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz? (*Yevostikapiş k'ule arçkva mutu atkvenan: Onlara rest çektiğimden beri artık bir şey söyleyemiyorlar.) (*Emus Aşek k'ai yostikapu. Na var unt'u va dut'alu. K'ai gamoz'ğu: Ayşe o’na haddini iyi bildirdi. Söylemediğini bırakmadı. Verdi veriştirdi.)
The car won’t start: Mankana va içalişeps: Araba çalışmıyor.
I won’t help you any more: A3'iş k'ule si va megişvelaminon: Artık sana yardım etmeyeceğim.
I refuse to help you: Si ebbedi va megişvel (Sana asla yardım etmem): Sana yardım etmeyi reddediyorum.
He won’t make a speech: Va ğarğalasunon/Oğarğalu va qvasunon: Konuşma yapmayacak.
He refuses to make a speech: Oğarğalu va unon/Reddi ikips oğarğalu: Konuşma yapmayı red ediyor. (*Çkimi k'ala çkar musaabeti va ikips: Benimle hiç akl-ı selim sohbet etmiyor)
She won’t come to the party: Partişa va moxtasunon: Partiye gelmeyecek.
She refuses to come to the party: Partişa moxtimu va unon/Partişa moxtimu reddi ikips: Partiye gelmeyi red ediyor.
I ahve tried to contvince her but she won’t listen: Emuş oğerdinu şeni dido vibodi mara va memisimins-Eya goktinu şeni dido vibodi mara va memisimins: Onu ikna etmeye çalıştım fakat dinlemiyor.
I won’t lend you that much money: Ak'onari para borci va mekçaminon: Bu kadar parayı sana ödünç vermeyeceğim.
She won’t tell us where she is going: So na idasunon çkin va mi3'vasunon-Na idasunon yeri çkin va mi3'vasunon: Nereye gideceğini bize söyleyemeyecek.
They won’t sell their house: Oxori mutepeşi va gamaçasunonan: Evlerini satmayacaklar.
I won’t disturb you again: Arçkva si uraxate va gakxadaminon (*Arçkva bela va megaktaminon: Bir aha sana bela olmayacağım): Seni tekrar rahatsız etmeyeceğim.
I won’t write to her any more: A3'iş k'ule emus va mevuç'araminon: Artık ona yazmayacağım.
They won’t come back: Entepe va guiktasunonan/uk'uniktasunonan-Entepe geri va moxtasunonan: Onlar geri gelmeyecekler.
I will wait for her: Eya pçvaminon: Onu bekleyeceğim.
Will you wait for her?: Eya çvaginon i?: Onu bekleyecek misin?
He will start the engine: Motori doçalişapasunon: Motoru çalıştıracak.
Will he start the engine?: Motori doçalişapasunon i?: Motori çalıştıracak mı?
Will I stay at home tonight?: Am seri oxoris dobgitaminon i?: Bu gece evde mi kalacağım?
Will you stay at home tonight?: Am seri oxoris dodgitaginon i?: Bu akşam evde mi kalacaksın?
Will he stay at home tonight?/Will she stay at home tonight?/Will it stay at home tonight?: Am seri oxoris dodgitasunon i?: Bu akşam evde mi kalacak?
Will we stay at home tonight?: Am seri oxoris dobdgitaminonan i?: Bu akşam evde mi kalacağız?
Will you stay at home tonight?: Am seri oxoris dodgitaginonan i?: Bu akşam evde mi kalacaksınız?
Will they stay at home tonight?: Am seri oxoris dodgitasunonan i?: Bu akşam evde mi kalacaklar?
Yes I will: Ho dobdgitaminon: Evet kalacağım.
Yes, you will: Ho dodgitaginon: Evet kalacaksın.
Yes, He/She/It will: Ho dodgitasunon: Evet kalacak.
Yes, we will: Ho dobdgitaminonan: Evet kalacağız.
Yes, you will: Ho dodgitaginonan: Evet kalacaksınız.
Yes, they will: Ho dodgitasunonan: Evet kalacaklar.
No, I won’t: Var dobdgitaminon: Hayır kalmayacağım.
No, you won’t: Var dodgitaginon: Hayır kalmayacaksın.
No, He/She/It won’t: Var dodgitasunon: Hayır kalmayacak.
No, we won’t: Var dobdgitaminonan: Hayır kalmayacağız.
No, you won’t: Var dodgitaginonan: Hayır kalmayacaksınız.
No, they won’t: Var dodgitasunonan: Hayır kalmayacaklar.
Will I not work?: Va viçalişaminon i?: Çalışmayacak mıyım?
Will you not work?: Va içalişaginon i?: Çalışmayacak mısın?
Will He/She/It not work?: Va içalişasunon i?: Çalışmayacak mı?
Will we not work?: Va viçalişaminonan i?: Çalışmayacak mıyız?
Will you not work?: Va içalişaginonan i?: Çalışmayacak mısınız?
Will they not work?: Va içalişasunonan i?: Çalışmayacaklar mı?
Will you pay the electricity bill today?: Andğa elektriğişi para meçaginon i?: Elektrik faturasını bugün ödeyecek misin?
Will they not accept your offer?: Teklifi tkvani k'abuli va qvasunonan-Teklifi tkvani şeni ho ya va tkvasunonan i?: Teklifinizi kabul etmeyecekler mi?
Won’t I be here?: Ak va viqvaminon i?: Burada olmayacak mıyım?
Won’t you be here?: Ak va iqvaginon i?: Burada olmayacak mısın?
Won’t He/She/It be here?: Ak va iqvasunon i?: Burada olmayacak mı?
Won’t we be here?: Ak va viqvaminon i?: Burada olmayacak mıyız?
Won’t you be here?: Ak va iqvaginonan i?: Burada olmayacak mısınız?
Won’t they be here?: Ak va iqvasunonan i?: Burada olmayacaklar mı?
Won’t you see her this evening?: Am seri eya va z'iraginon i?: Bu akşam onu görmeyecek misin?
Won’t they play chess tomorrow?: Ç'umen satranci isterasunonan i?: Yarın satranç oynayacaklar mı?
We will go when you finish your work: Dulya muşi doçodinaşi mendaptaminonan: İşini bitirince gideceğiz.
We shall go when you have finished your work: Dulya muşi doçodinaşi mendaptaminonan: İşini bitirdiğinde gideceğiz.
I’ll do the washing while you’re watching TV: Si televizyonis i3'k'ert'aşi ma dolokunepe mnaxvaminon: Sen televizyon seyrediyorken ben çamaşırları yıkayacağım.
I’ll stay here until you answer me: Cuğabi momça şakis ak vort'aminon/viqvaminon: Bana cevap verene kadar burada olacağım. (Cuğabi momçan şakis ak vort'aminon: Onlar bana cevap verene kadar burada olacağım/kalacağım)
I’ll go to bed as soon as I get home: Oxorişa mendaptaşi manişa vinciraminon: Eve varır varmaz yatacağım.
I will go to work before the sun rises tomorrow morning: Ç'umen mjora va geant'onaşa dulyaşa mendaptaminon: Yarın güneş doğmadan işe gideceğim.
She will speak to you after you have had your lunch: Si geari ç'k'omaş k'ule skani k'ala ğarğalasunon: Sen yemeğini yedikten sonra seninle konuşacak.
I haven’t phoned my mother for ages. I must call her tonight: Dido oraşen doni/didi ora ren nana çkimis telefoni va govun3'k'i. Am seri emus telefoni gon3'k'imuşi vore: Uzun zamandır anneme telefon etmedim. Bu akşam onu aramalıyım.
I’m out of money. I must go to the nearest bank: Para va domiskidu. İrişen xolosi bankaşa oxtimuşi vore: Param kalmadı. En yakın bankaya gitmeliyim. (*Ma na şuri p'ç'k'vidi ma oxomskidu: Benim çektiğim eziyet bana/benim payına kaldı.) (*Eya nena kogamonç'aps ek'ule. Eşo va doskidun: O dile gelir daha sonra. Öyle olduğu gibi kalmaz.) (*Berek nena kodobğu: Çocuk dil döktü/Çocuk konuşmayı öğrendi.) (*Aya arti oxtimoni gza/cadde/sokaği ren: Bu yol tek yönlü yol/cadde/sokaktır.)
You aren’t very well. You must take this medicine: K'ai va iz'ire. Am ç'ami oşumoni/oşumuşi re (*Mu gomç'un? Zabuni re i?: Neyin var? Hasta mısın?): Pek iyi değilsin. Bu ilacı içmelisin.
You must stay in bed for a week: Ar xafta oncires oqopumuşi re: Bir hafta yatakta kalmalısın.
It’s a fantastic film. You must see it: Dido ar filmi ren. (İllaki) oz'iramuşi re: Şahane bir film. Mutlaka görmelisin.
We’re in danger. You must do something: Texluk'es voret. Ar mutxani oxvenoni re-P'at'i dulyas e3'avilit. Ar mutxani oxvenuşi re: Tehlikedeyiz. Birşey yapmalısın. (*Mutxanion t'as! Ek'o k'oçi kort'u ki: Ne olursa olsun! O kadar insan vardı ki!) (*Mutxanion qvas, vuxerxup!: Ne yaparsa yapsın, umurumda değil!) (*Ek'o muanati mot re!: Neden o kadar evhamlısın!/pimpiriksin!) (*Ek'o gondginu va unt'u: O kadar abartmaya gerek yoktu.)
Must you get up early tomorrow?: (Ç'umen) ç'umani ordo yoseluşi re i?: Yarın erken kalkmak zorunda mısın?
Yes, I must: Ho: Evet.
No, I needn’t: Var: Hayır.
Must I drink this medicine?: Am ç'ami oşu(mu)şi vore i?: Bu ilacı içmeli miyim?
No, you mustn’t: Var: Hayır.
She can’t be 55 years old. She looks younger: Eya jureneçdovit'oxut 3'aneri va iqven/va ren. Daha dido genci iz'iren: O elli beş yaşında olamaz. Daha genç gösteriyor.
What a nice car! You must have paid a fortune for it: Muperi mskva mankana ren. Amu şeni dido yupşu para meçameri gaqvasunon: Ne güzel bir araba. Onun için bir servet odemiş olmalısın. (*Si mu gaqven?: Senin neyin oluyor?)
You mustn’t smoke here: Ak z'igara va şvaginon/ak z'igara mo şup: Burada sigara içmemelisin.
You mustn’t make a noise after twelve: Saat'i vit'ojuriş k'ule va icgialaginon: On iki’den sonra gürültü yapmamalısın. (*Çai şvaginon i çkva? Mopçodaminon çai: Çay içecek misin başka? Çayı dökeceğim.)
You shouldn’t have used your mobile-telephone on the plane: Putxas mobil telefoni va ixmaragint'u: Uçakta cep telefonunuzu kullanmamalıydın.
Our bank is open on Saturdays. So I have to work tomorrow: Çkini banka Sabat'onis gon3'k'imeri ren. Emuşeni ç'umen oçalişuşi vore: Bizim banka Cumartesileri açık. Bu yüzden yarın çalışmak zorundayım. (*Oxori mutepeşişi nek'na ok'oxveri uğut'es do emuşeni va gvan3'k'es: Evlerinin kapısı bozuktu ve bu sebepten dolayı açamadılar.)
Car drivers have to wear set belts: Şoforepe emniyetiş ot'k'apu gok'iruşi renan: Sürücüler emniyet kemerini takmak zorundadırlar.
Everyone has to carry identity cards: İrik dudk'arti muşi goqonuşi ren: Herkes kimlik kartını taşımak zorundadır.
I have to take this medicine three a day: Am ç'ami dğas sum fara oşu(mu)şi vore: Bu ilacı günde üç kere almalıyım.
Teona can’t come with you. She has to do the washing up: Teona tkvani k'ala va malen. Angepe oçxuşi uğun/ren: Teona sizinle gelemiyor. Bulaşıkları yıkamak zorunda.
It’s an informal meeting. You don’t have to wear a tie: Aya antiofi3iuri ar ok'oxtima ren. K'iravati dolok'idu va ginon/guk'ors: Bu gayri resmi bir toplantı. Kravat takmana gerek yok.
Tomorrow is Sunday. I don’t have to work tomorrow: Ç'umen Mjaçxa ren. Ç'umen oçalişuşi va vore-Ç'umen Mjaçxa ren. Ç'umen oçalişu şeni mecburi va vore (Yarın Pazar. Yarın çalışmak mecburiyetinde değilim): Yarın Pazar. Yarın çalışmak zorunda değilim.
I don’t have to get up early any more: A3'iş k'ule ordo yoseluşi va vore-A3'iş k'ule ordo yoselu şeni mecburi va vore.: Artık erken kalkmak zorunda değilim.
My brother has got an easy. He doesn’t have to work hard: Cuma çkimis perpu dulya uğun. Dido oçalişoni va ren-Umeç'k'vidu oçalişoni va ren.: Kardeşimin kolay bir işi var. Sıkı çalışmak zorunda değil. (*Beres moşuç'k'es do umeç'k'vidu uğarğales: Çocuğa teferruatlıca açıklamalar da bulunup hiç susmadan konuştular.) (*Beres moşuç'k'es do umeç'k'vidu gamusvares: Çocuğa teferruatlıca açıklamalar da bulunup olan biteni sıraladılar.)
My father has got a beard so he doesn’t have to shave every day: Baba çkimis pimpili uğun. Emuşeni k'arta ndğas pimpili obğuşi va ren-Baba çkimis pimpili uğun. Emuşeni k'arta ndğas pimpili obğu va unon/uk'ors.: Babamın sakalı var. Bu yüzden hergün traş olmak zorunda değil.
She’s got plenty of time. She doesn’t have to hurry: Dido ora uğun. Manişa oxvenuşi va ren-Dido ora uğun. Manişa oxvenu va unon/uk'ors.: Çok vakti var. Acele etmek zorunda değil.
I don’t have to take my medicine today: Ç'ami çkimi andğa oşu(mu)şi va vore: İlacımı bugün almak zorunda değilim.
I don’t need to tahe my medicine today: Ç'ami andğa oşu(mu)şi va vore-Andğa ç'ami oşumu şeni mecburi va vore.: İlacımı bugün almama gerek yok.
You don’t have to invite them to dinner: Entepe limcineri gearişa ocoxinuşi va re/entepe limcineri gearişa ocoxinu şeni mecburi va re (Onları akşam yemeğine davet etmek mecburiyetinde değilsin): Onları akşam yemeğine davet etmek zorunda değilsin.
You don’t need to invite them to dinner: Entepe limcineri gearişa ocoxinoni va re-Entepe limcineri gearişa ocoxinuşa mecburi va re (Onları akşam yemeğine davet etmek mecburiyetinde değilsin): Onları akşam yemeğine davet etmene gerek yok.
There were no buses so we had to take a taxi: Otobusi va rt'u, emuşeni takşi okaçuşi doviqvit: Hiç otobüs yoktu bu yüzden taksi tutmak zorunda kaldık.
I ran out of money and I had to borrow some from Viya: Para na domaçodu şeni Viyaşen ar m3ika borci yepç'opi/Para domaçodu do Viyaşen borci yeç'opinuşi doviqvi: Param bitti ve Viya’dan biraz ödünç almak zorunda kaldım.
At nine o’clock last night I was having a bath: Ğomamci saat'i çxoros xura vibont'i: Dün gece saat dokuzda banyo yapıyordum.
I was waiting at the bus stop at 8 o’clock this morning: Andğa ç'umani saat'i ovros otobusişi dginales/oçvales pçumet'i>: Bu sabah saat sekizde otobüs durağında bekliyordum.
I was doing my homework when the phone rang: Telefoni gelaçuşi dersi çkimi vikipt'i: Telefon çaldığında ödevimi yapıyordum.
They were playing football when it began to rain: Mç'ima kogeç'k'uşi entepe burtişi istert'es: Yağmur yağmaya başladığında onlar futbol oynuyorlardı.
He was getting better: Dğa do dğa ik'aret'u: Gittikçe iyileşiyordu.
The weather was getting warmer: T'aroni itibet'u: Hava ısınıyordu.
I knew I was wrong: Miçkit'u u3'ori na vort'i: Hatalı olduğumu biliyordum.
When I was in Hopa I had a Volkswagen: Xopas vort'işi Volksvageni miğut'u: Hopa’da iken Volkswagen’im vardı.
I understood what you meant: Oxovo3'oni mu na tku: Ne demek istediğini anladım.
I remembered my appointment at 3:30: Kogomaşinu saat'i 3:30 iş randevi çkimi: 3:30 ’daki randevumu hatırladım.
I have washed the car: (Ma) mankana dopçxi: Otomobili yıkadım.
You have washed the car: (Si) mankana doçxi: Sen otomobili yıkadın.
(Çkin) we have washed the car: Mankana dopçxit: Biz otomobili yıkadık.
They have washed the car: Mankana doçxes: Onlar otomobili yıkadılar.
He/She/It has washed the car: (Emuk) mankana doçxu: O otomobili yıkadı.
I’ve known her for two years: Eya jur 3'anaşen doni viçinop: Onu iki yıldır tanıyorum.
I’ve done my homework: Dersi dop'i: Ödevimi yaptım.
I’ve been to Hopa before: 3'oxle Xopas vort'i: Daha önce Hopa’da bulundum.
She has gone to Hopa: Eya, Xopaşa mendaxtu: O, Hopaya gitti.
They have built a new bridge: Ağani ar xinci kogedges/dok'ides: Yeni bir köprü inşa ettiler.
He has ordered some books: Arjur ketabi konandvu: Bir kaç kitap sipariş etti.
I have seen her today: Eya, andğa bz'iri: Onu, bugün gördüm.
I haven’t seen her today: Eya, andğa va bz'iri: Onu, bugün görmedim.
The Batum train has arrived today: Batumişi treni andğa moxtu: Batum treni bugün geldi.
The Batum train hasn’t arrived yet: Batumişi treni elan daa va moxtu (Batum treni hala daha gelmedi): Batumişi treni andğa a3'i şakis va moxtu-Batum treni bugün henüz gelmedi.
She hasn’t been here since last Friday: T'okseneri Obiçxaşen doni ak va ren: Geçen Cumadan beri burada değil.
I haven’t eaten anything since 10 o’clock: Saat'i vit'işen doni mutu va p'ç'k'omi: Saat 10’dan beri birşey yemedim.
I haven’t drunk anything for al long time: Dido oraşen doni mutu va pşvi: Uzun zamandır bir şey içmedim.
They haven’t left the room yet: Xolo ek renan: Hala oradan ayrılmadılar.
I have written the postcards but I haven’t posted them yet: K'artepe dop'ç'ari mara va mevuncğoni: Kartları yazdım ama henüz postalamadım. (*Dido ca ok'ubğunan mara mutus va irgunan.)
It hasn’t rained for monts: Muk'o tuta ren mç'ima va mç'imu: Aylardır yağmur yağmadı.
Have I ever been to Hopa?: Xopas domidginun i/vort'i i?-Xopaşa mixtimun i?: Hiç Hopa’da bulundum mu?
Have you ever been to Hopa?: Xopas dogidginun i/kort'i i?-Xopaşa gixtimun i?: Hiç Hopa’da bulundun mu?
Have we ever been to Hopa?: Xopas domidginunan i?/vort'it i?-Xopaşa mixtimunan i?: Hiç Hopa’da bulunduk mu?
Have they ever been to Hopa?: Xopas dudginunan i?/kort'es i?-Xopaşa uxtimunan i?: Hiç Hopa’da bulundular mı?
Has it ever been to Hopa?: Has he ever been to Hopa?/Has she ever been to Hopa?: Xopas dudginun i?/kort'u i çkar?-Xopaşa uxtimun i?: Hiç Hopa’da bulundu mu?
Have you read ’A tale of Two Cities’?: ''Jur Noğaşi P'aramiti'' dik'itxi i?: ''İki Şehrin Hikayesini'' okudun mu?
Yes, I have: Ho, dovik'itxi: Evet, okudum.
No, I haven’t: Var, va dovik'itxi: Hayır, okumadım.
Yes, I read it last month: Ho, eya t'okseneri dolonis dovik'itxi: Evet, onu geçen hafta okudum.
Has he had a haircut today?: Andğa toma ok'vatapu i?: Bugün saç traşı oldu mu?
Yes, he has: Ho, dok'vatapu: Evet, oldu.
No, he hasn’t: Var, va ok'vatapu: Hayır, olmadı.
Haven’t you paid the bill?: Xesabi va meçi i?: Hesabı ödemedin mi?
Hasn’t your salary risen as much as you hoped?: Maaşi na gint'u k'onari va muinz'inu i?: Maaşın umduğun kadar yükselmedi mi?
Haven’t you heard the rumours about Teona?: Va ognu i Teona şeni na zop'onan mutxanepe?: Teona hakkındaki söylentileri duymadın mı?
Hasn’t she found her son yet?: A3'i şakis bere muşi va az'iru i?-Elan daha bere muşi va az'iru i?: Hala oğlunu bulamadı mı?
I haven’t had a good meal for days/Have you not had a good meal for days?: Muk'o dğaşen doni nostoneri ar oç'k'omale va ç'k'omi i?: Günlerdir güzel bir yemek yemedin mi?
I haven’t spent all my money: (Ma) va pxarci mtelixolo para çkimi: Ben bütün paramı harcamadım.
Have you not spent all your money?: Va xarci i mtelixolo para skani?: Bütün paranı harcamadın mı?
They haven’t been here before: Entepe 3'oxle ak va rt'es: Onlar daha önce burada bulunmadılar.
Have they not been here before: 3'oxle ak va rt'es i? (Önceden burada değiller miydi?)-3'oxle ak va dodgites i? (Önceden burada kalmadılar mı?): Daha evvel burada bulunmadılar mı?
He has failed his exam/I’ve just had a cup of coffece: A3'i ar fincani çai kopşvi: Şimdi bir fincan çay içtim.
He’s just had a bath: A3'i xura viboni: Şimdi banyo yaptım.
Mr. Sundura has washed his car: K'oçumçane Sundura doçxu mankana muşi: Mr. Sundura arabasını yıkadı.
My car has broken down: Mankana ok'omaxu: Arabam bozuldu.
I’ve polished my shoes: Modvalu çkimis boya dovusvi: Ayakkabılarımı boyadım. (*Modvalupe steğos golinkines: Ayakkabıları avluya savurdular.)
I’ve lost my keys: K'ila(pe) kogomindunu: Anahtarlarımı kaybettim.
My brother has gone to Hopa: Cuma çkimi Xopaşa mendaxtu: Erkek kardeşim Hopa’ya gitti.
Have you seen this film?: Am filmi z'iri i?/Am filmis o3'k'edi i?: Bu filmi gördün mü?
Have you had breakfast?: Ç'umaneri geari oç'k'omi i?: Kahvaltı yaptın mı?
I have never been here before but I’ll certainly come again: 3'oxle ak va momixtimut'u mara arçkva xolo moptaminon illaki: Daha evvel buraya hiç gelmemiştim ama kesinlikle tekrar geleceğim. (*Arçkva soti idatşi berepe mo memişkumet: Bir daha bir yere gittiğinizde çocukları bana bırakmayın.)
I’ve had lunch. I’m full now: Ondğeneri oç'k'omale kop'ç'k'omi. A3'i z'ğeri vore: Öğlen yemeğini yedim. Şimdi tokum.
I’ve shut the window: Pencere domk'ili: Pencereyi kapattım.
I’ve read this book twice: Am ketabi jur fara dovik'itxi: Bu kitabı iki kere okudum.
I’ve been to Hopa several times: Xopaşa dido fara vidi/mendamixtimun: Birçok kez Hopa’ya gittim.
I’ve seen this film three times: Am filmi sum fara miz'irun: Bu filmi üç kere gördüm.
They have often visited us: Entepek çkin mani mani momik'itxes: Onlar sık sık bizi ziyaret ettiler.
I’ve always helped him: İro mevuşveli (ma) emus: Her zaman ona yardım ettim.
I’ve met Nonchonas today: Andğa Nonç'ona ok'omagu: Bugün Nonçona’ya rastladım.
The postman hasn’t come today: Andğa maposte va moxtu: Bugün postacı gelmedi.
I’ve been round the world this year: An3'i mtelixolo kiana govili: Bu yıl, dünyayı dolaştım.
We haven’t seen each other lately: Çodinaşi orapes artikarti va bz'irit-Andğalepes artikarti va maz'ires: Son zamanlarda birbirimizi gör(e)medik.
How long have you been a teacher?: Muk'o oraşen doni muellimi ret?-Muk'o ora ren muellimi na ret?: Ne zamandır öğretmensiniz?
I’ve been a teacher for twenty years: Eçi 3'anaşen doni muellimi vore-Eçi 3'ana ren muellimi na vore: Yirmi yıldır öğretmenim (*Muk'o 3'aneri re?: Kaç yaşındasın?).
My father has been in Hopa for a week: Baba çkimi ar dolonişen doni Xopas ren: Babam bir haftadır Hopa’da.
My father has been in Hopa since the beginning of the month: Baba çkimi tutaş geç'k'alaşen doni Xopas ren: Babam aybaşından beri Hopa’da.
How long has your been in Hopa?: Baba skani muk'o oraşen doni Xopas ren?: Baban ne zamandır Hopa’da?
Ayşe is a nurse: Aşe hemşire ren: Ayşe bir hemşiredir.
How long has Ayşe been a nurse?: Aşe muk'o oraşen doni hemşire ren?: Ayşe ne zamandır hemşiredir?
She has been a nurse for ten years: Eya vit 3'anaşen doni hemşire ren: O, on yıldır hemşiredir.
How long have you studied Margalish?: Muk'o oraşen doni Margaluri içalişep?-Muk'o ora ren Margaluri na içalişep?: Ne zamandır Margalca çalışıyorsun?
I’ve studied Margalish for eight monts: Ovro tutaşen doni Margaluri viçalişep-Ovro tuta ren Margaluri na viçalişep: Sekiz aydır Margalca çalışıyorum.
I’ve studied Margalish since last October: Go3'oneri Gumatutaşen doni Margaluri viçalişep: Geçen Ekimden beri Margalca çalışıyorum.
I’ve had a car for twelve years: Vit'ojur 3'anaşen doni mankana miğun-Vit'ojur 3'ana ren mankana na miğun: 12 yıldır arabam var.
I’ve had a car since 1993: 1993 3'anaşen doni mankana miğun: 1993 yılından beri bir arabam var.
I’ve been married since 1997: 1997 3'anaşen doni çileri/kimoceri vore (*Çileri: Evli (Baylar için)-*Kimeceri: Evli (Bayanlar için)): 1997 yılından beri evliyim.
I’ve been married for eight years: Ovro 3'anaşen doni çileri/kimoceri vore: Sekiz yıldır evliyim.
Are you going to do your homework?: Dersi (skani) qvaginon i?: Ödevini yapacak mısın?
No, I’ve already done it: Var, eya mundesti ren dop'i.: Hayır. Yaptım bile.
Why don’t you wash the dishes?: Angepe muşeni va çxip?: Neden bulaşıkları yıkamıyorsun?
I’ve already washed them: Entepe mundesti ren dopçxi: Onları yıkadım bile.
I wrote a book about Helimişi Hasani. Have you read it yet?: Helimiş Xasani şeni ar ketabi dop'ç'ari. Dik'itxi i?: Helimişi Hasani ile alakalı bir kitap yazdım. Henüz onu okudun mu?
No, I haven’t read it yet?: Var, va mik'itxun/p'k'itxi: Hayır, henüz okumadım.
I haven’t seen any of them so far: A3'i şakis çkari va bz'iri/maz'iru: Şu ana kadar hiç birini gör(e)medim.
The test has been easy up to now: Testi a3'i şakis dido k'olai t'u: Test şu ana kadar çok kolaydı.
I haven’t seen her for ages: Eya dido oraşen doni va bz'iri-Eya dido ora ren na va bz'iri: Uzun zamandır onu görmedim.
Nobody has visited the old woman for ages: Dido oraşen doni em xçini oxorca çkar mitik va muik'itxu (*Dido oraşen doni em xçini oxorcak çkar miti va muik'itxu: Uzun zamandır o yaşlı kadın kimseyi ziyaret etmedi) (*Em xçini oxorcak dido ora ren mitiş mok'itxuşa va alu: O yaşlı kadın çok zamadır kimseyi ziyaret edemedi).: Uzun zamandır yaşlı kadını hiç kimse ziyaret etmedi. (Dido oraşen doni em xçini oxorca çkar mitik va muik'itxu: Uzun zamandır yaşlı kadını hiç kimse ziyaret etmedi—(Mik va muik'itxu?: Ziyaret edilmeyen kim?-Çkar mitik: Hiç kimse) (Mi va muik'itxes?: Kimi ziyaret etmediler?-Em Xçini oxorca: O yaşlı kadını) (Mi ren na va muik'itxu: Ziyaret edilmeyen kim?-Em xçini oxorca: O yaşlı kadın) (Muk'o oraşen doni va muik'itxu?: Ne zamandır ziyaret edilmedi?-Dido oraşen doni?-Çok zamandanberi) (*Dido oraşen doni em xçini oxorcak çkar miti va muik'itxu: Uzun zamandır o yaşlı kadın kimseyi ziyaret etmedi—(Mik va muik'itxu?: Ziyaret etmeyen kim?: Em xçini oxorcak: O yaşlı kadın) (Mi ren na va muik'itxu?: Ziyaret edilmeyen kim?-Çkar miti: Hiç kimse) (Muk'o oraşen doni va muik'itxu?: Kaç zamadır ziyaret etmedi?-Dido oraşen doni: Çok uzun zamandır.)
I haven’t heard from him for ages: Dido oraşen doni emuşi ambari va miğun (Çok zamandır onun hakkında haberim yok)-Dido oraşen doni emuşen ambari miğun.: Uzun zamandır ondan haber alamadım.
I haven’t spoken Turkish for ages: Dido oraşen doni Turkuli va bğarğali-Dido ora ren Turkuli na va miğarğalun: Uzun zamandır Türkçe konuşmadım-Uzun zamandır Türkçe konuşmuşluğum yok.
She hasn’t written to me for ages: Dido oraşen doni va miç'aru-Dido ora ren na va miç'aru: Uzun zamandır bana yazmadı.
She has been learning Margalish since May: Maisişen doni Margaluri iguraps: Mayıstan beri Margalca öğreniyor/öğrenmekte.
It has been raining for two days: Jur dğaşen doni mç’ima mç'ips-Jur dğa ren mç'ima na mç'ips: İki gündür yağmur yağıyor.
The wind has been blowing all day: Andğa ç'umanişen seri şakis ixi t'u-Andğa umeç'k'vidu ixi baru: Bütün gün rüzgar esti.
We have been playing all day: Burtişi/K'uçxeşburti vistert'it: Futbol oynuyorduk.
Mehmet hasn’t been playing football for a long time: Memet'i dido oraşen doni k'uçxeşburti va isters-Memet'i dido ora ren burtişi na va isters: Mehmet uzun zamandır futbol oynamıyor.
My father hasn’t been working since June: Baba çkimi Mbuloraşen doni va içalişeps: Babam, Haziran’dan beri çalışmıyor.
He hasn’t been smoking for a long time: Dido oraşen doni z'igara va şups-Dido ora ren z'igara na va şups: Uzun zamandır sigara içmiyor.
We have been playing football?/Have you been playing football?: K'uçxeşburti istert'it i?: Futbol mu oynuyordunuz?/Futbol mu oynamaktaydınız?
Have you been playing chess since 2 o’clock?: Saat'i jurişen doni satranci istert i?: Saat ikiden beri satranç mı oynuyorsunuz?/Saat ikiden beri satranç mı oynamaktasınız?
Has been talking to her boyfriend on the phone for a long time?: Biç'maqale muşi k'ala dido oraşen doni telefonite ğarğalaps i?: Erkek arkadaşı ile telefonda uzun zamandır mı konuşmakta/konuşuyor?
What have you been doing since you woke up?: Yiselişen doni mu ikip?: Kalktığından beri ne yapıyorsun/yapmaktasın?
It hasn’t been raining since morning?/Hasn’t it been raining since morning?: Ç'umanişen doni mç'ima va mç'ips i?: Sabahtan beri yağmur yağmıyor mu?
They have been painting their house since Monday?: Tutaçxaşen doni oxori mutepeşis boya usumenan: Pazartesiden beri evlerini boyuyorlar.
Haven’t they been painting their house for the last two days?: Çodinaşi jur dğaşen doni oxori mutepeşis boya va usumenan i?: Son iki gündür evlerini boyamıyorlar mı?
She has been sleeping since noon: Ondğerişen doni incirs: Öğlenden beri uyuyor.
Has she not been sleeping since noon?: Ondğerişen doni va incirs i?: Öğleden beri uyumuyor mu?
It’s snowing now: (A3'i) mtviri mtups: Şimdi kar yağıyor.
It has been snowing since Friday?: Obiçxaşi dğaşen doni mtviri mtups-Obiçxaşen doni mtviri mtups: Cuma gününden beri kar yağıyor.
I’m doing my homework at the moment: A3'i dersi çkimi vikip: Şu anda ödevimi yapıyorum.
I’ve been doing my homework for two hours: Jur saat'işen doni dersi çkimi vikip-Jur saat'i ren dersi çkimi na vikip: İki saattir ödevimi yapıyorum.
I’ve been trying to phone her for a long time: Dido oraşen doni emus telefoni gon3'k'u şeni viboder: Uzun zamandır ona telefon etmeye çalışıyorum.
I’ve been waiting for him since 10 o’clock: Saat'i vitişen doni eya pçumer: Saat ondan beri onu bekliyorum.
They’ve been living in that house since 1985: 1985 3'anaşen doni em oxoris xenan: 1985’den deri o evde oturuyorlar.
I’ve been working all day today: Andğa umeç'k'vidu doviçalişi: Bugün bütün gün çalıştım.
We’ve been playing football: Burtişi vistert'it: Futbol oynuyorduk.
I’ve been repairing my car: Mankana çkimi von3'uranupt'i: Arabamı tamir ediyordum.
He’s been painting the house: Oxoris boya usumet'u: Evi boyuyordu.
I’ve been getting ready for my trip. I’ve packed my cases, I’ve collected my tickets and I’ve changed some money: Goxtimu şeni vixazir. Valizepe (çkimi) dovoxaziri, biletepe (çkimi) yebzdi doar m3ikati para ok'ovoxvapi: Seyahatim için hazırlanıyorum. Valizlerimi hazırladım, biletlerimi aldım ve biraz para bozdurdum.
I had already finished my work at 2:00 yesterday: Ğoman saat'i juris (em mundes) dulya dovoçodineret'i: Dün saat ikide işimi çoktan yapmıştım. (*Mundes tek'audi iqvaginon?: Ne zaman emekli olacaksın?)
I did the shopping at o’clock: Ğoman saat'i sumis mutxanepe yep'ç'opi: Dün saat üçte alışveriş yaptım.
I met Ahmet at four o’clock: Saat'i otxos Amedi komemagu-Saat'i otxos Amedi k'ala ok'ovagit: Saat dötte Ahmet’e rastladım/Saat dörtte bana Ahmet ile rastlaştık. (*Berek komemagi ya mi3'u: Çocuk beni karşıla dedi.) (*Berek ti komomi3'onu: Çocuk benimle alay etti.) (*Berek ti komoi3'onu: Çocuk şımardı.) (*Berek komemadagu, va ni3'k'en: Çocuk musallat oldu bana, rahat bırakmıyor/ayrılmıyor.)
I had done the shopping by 4 o’clock yesterday: Ğoman saat'i otxoşen 3'oxle mutxanepe yep'ç'opi: Dün saat dötten önce alışveriş yaptım.
When I got up yesterday morning I saw that that everything outside was white. It had snowed all night: Ğoman ç'umanişi yeviselişi gale iri mutxani xçe t'u/koguixçaneret'u. (Seri), ç'umani şakis mtviri domtveret'u: Dün sabah kalktığımda dışarıdaki herşey beyazdı. Bütün gece kar yağmıştı.
As soon as they saved enough money, they got married: Dobağine para ok'iğesşi ordoşen/manişa diçiles: Yeterli parayı biriktirir biriktirmez evlendiler.
After I telephoned her, I left the house: Emus telefoni govun3'k'iş k'ule oxorişen kagamapti: Ona telefon ettikten sonra evden ayrıldım.
I turned off the lights before I left the house: Oxorişen va gamaptişen 3'oxle te mevoskirineret'i: Evden ayrılmadan önce ışıkları kapatmıştım.
Before I did my homework, I had written two letters: Dersi (çkimi) va p'i şakis jur mektubi pç'areret'i/miç'arut'u: Ödevimi yapmadan önce iki mektup yazmıştım.
After I had written two letters, I did my homework: Jur mektubi dop'ç'ariş k'ule dersi (çkimi) dop'i: İki mektup yazdıktan sonra ödevimi yaptım.
After I had done my homework, I went to bed: Dersi (çkimi) dop'iş k'ule kodovinciri: Ödevimi yaptıktan sonra yattım.
When he had finished eating lunch, he went out to see Hatice: Ondğeneri geari koç'k'omuş k'ule Xatice oz'iramu şeni gale kogamaxtu: Öğlen yemeğini yemeyi bitirdiğinde Hatice’yi görmek için dışarı çıktı.
After I had shaved, I drank a cup of coffee: Pimpili vibğiş k'ule ar fincani k'ave kopşvi: Traş olduktan sonra bir fincan kahve içtim.
Before I wasn’t to sleep, I had washed all the dishes: Vincirişen 3'oxle angepe dopçxi/dopçxveret'i: Yatmadan önce bütün bulaşıkları yıkadım/yıkamıştım.
Before I came to Hopa, I had done my military service: Xopaşa va moptişen 3'oxle askeroba dop'eret'i/xvenaperi vort'i: Hopa’ya gelmeden önce askerliğimi yapmıştım.
Before she left the house, she had locked all the windows and doors: Oxorişen va gamaxtu şakis mtelixolo pencere do nek'na donk'ileret'u: Evden ayrılmadan önce bütün pencere ve kapıları kilitlemişti.
Before they wanted to have a break, they had painted the kitchen: Moşvacinu goresşi ogearales boya dusveret'es: Mola vermek istediklerinde mutfağı boyamışlardı. (*Mezezi gores: Bela aradılar.) (*Mezezi ak'vandes: Bela aradılar.) (*Mu mak'vant?: Ne istiyorsunuz benden?) (*Mezezi mot gorup?: Neden bela arıyorsun?) (*M3udişişi bela mot gorup?: Boşuna neden bela arıyorsun?) (*M3udişişi bela mot mgorup?: Boşuna benden ne bela arıyorsun?) (*Amedik ğoman ar mutxani gorupt'u: Ahmet dün bir şey arıyordu.)
Before he had finished drinking his coffece, he left the office: K'ave va oçodinu şakis buroşen kogamaxtu?: Kahvesini içmeyi bitirmeden bürodan ayrıldı.
I waited for him until he had finished his work: Dulya muşi doçodinu şakis eya dopçvi: İşini bitirine kadar onu bekledim.
I hadn’t finished writting the report when you phoned: Si telefoni gelamiçişi rapori oç'aru va voçodineret'i/domaçodineret'u: Sen telefon ettiğinde raporu yazmayı bitirmemiştim.
She hadn’t married Niyazi yet when I met her in Hopa: Emus Xopas mevageret'işi Niyazi k'ala çileri va rt'u: Ona Hopa’da rastladığımda henüz Niyazi ile evlenmemişti.
Had the robbers left the bank when the police arrived?: Polisi moxteret'uşi mxiracepe bankaşen imt'eret'es i?: Polis geldiğinde soyguncular bankadan ayrılmışlar mıydı?
Had you known her before the party?: Partişen 3'oxle eya içinopt'i i?: Partiden önce onu tanıyor muydun?
Had you left the building when the fire started?: Dandara geç'k'eret'uşi oxorişen gamaxteret'i i?: Yangın başladığında binadan ayrılmış mıydın?
I had been working: Viçalişept'i: Çalışmaktaydım.
You had been working: İçalieşept'i: Çalışmaktaydın.
He/She/It had been working: İçalişept'u: Çalışmaktaydı.
We had been working: Viçalişept'it: Çalışmaktaydık.
You had been working: İçalişept'it: Çalışmaktaydınız.
They had been working: İçalişept'es: Çalışmaktaydılar.
I had been standing at the counter he rushed into the store: Eya mağazas amat'k'va3uşi/ama3xont'uşi ma gamaçales bdgit'i: O, mağazaya daldığında, ben tezgahta durmaktaydım.
When Aşe telephoned me, I was at Hopa: Aşe telefoni gomin3'k'uşi ma Xopas vort'i: Ayşe telefon açtığımda ben Hopa’daydım.
When neighbours came to visit me, I was at home: Manz'agerepek mok'itxu şeni moxteret'esşi ma oxoris vort'i (*Manz'agerepe mok'itxu şeni moxteret'esşi ma oxoris vort'i: Komşuları ziyaret maksadıyla geldiklerinde ben evde değildim): Komşular ziyarete geldiğinde ben evdeydim.
I hadn’t been working: Va viçalişept'i: Çalışmamaktaydım.
You hadn’t been working: Va içalişept'i: Çalışmamaktaydın.
He hadn’t been working: She hadn’t been working: It hadn’t been working: Va içalişept'u: Çalışmamaktaydı.
We hadn’t been working: Va viçalişept'it: Çalışmamaktaydık.
You hadn’t been working: Va içalişept'it: Çalışmamaktaydınız.
They hadn’t been working: Va içalişept'es: Çalışmıyorlardı.
I hadn’t been standing working at the counter long when he rushed into the store: Emuk mağazas amat'k'va3uşi ma dido oraşen doni gamaçales va bdgit'i: O, mağazaya daldığında, ben uzun süredir tezgahta durmamaktaydım.
She hadn’t been working for Ulker when she got married: Dikimoceret'uşi Ulkeris va içalişept'u: Evlendiğinde Ülker’de çalışmıyordu.
When it rained I wasn’t at Mşke: Mç'ima domç'imeret'uşi Mşkeşa eşaxtimeri va vort'i: Yağmur yağdığında Mşke’ye çıkmış değildim.
When I wasn’t at Hopa, he was visiting our home: Xopas va vort'işi oxori çkinişa mulut'u: Ben Hopa’da yokken/değilken evimize geliyordu. (*Muta mulu, berepek gamgars i?: Neden gelmiyorsun, ardından çocukların mı ağlıyorlar (sana)?) (*Arçkva soti idatşi berepe mo memişkumet: Bir daha bir yere gittiğinizde çocukları bana bırakmayın.)
Had I been working?: Viçalişept'i i?/Oçalişus vort'i i?: Çalışmakta mıydım?
Had you been working?: İçalişept'i i?: Çalışmakta mıydın?
Had he been working?: Had she been working?: Had it been working?: İçalişept'u i?: Çalışmakta mıydın?
Had we been working?: Viçalişept'it i?: Çalışmakta mıydık?
Had you been working?: İçalişept'it i?: Çalışmakta mıydınız?
Had they been working?: İçalişept'es i?: Çalışmakta mıydılar?
Had you been standing at the counter?: Gamaçales dgit'i i?: Tezgahta mı durmaktaydın?
When there is no dog, they have pig bark: Coğori va rt'uşi ğecis olapapt'es: Köpek olmayınca domuzu havlatıyorlardı.
Hadn’t I been working?: Va viçalişept'i i?: Çalışmamakta mıydım?
Hadn’t you beeen working?: Va içalişept'i i?: Çalışmamakta mıydı?
Hadn’t he been working?/Hadn’t she been working?/Hadn’t it been working?: Va içalişept'u i?: Çalışmamakta mıydı?
Hadn’t we been working?: Va viçalişept'it i?: Çalışmamakta mıydık?
Hadn’t you been working?: Va içalişept'it i?: Çalışmamakta mıydınız?
Hadn’t they been working?: Va içalişept'es i?: Çalışmamakta mıydılar?
Hadn’t you been travelling all day?: Andğa gzas va rt'it i?: Bütün gün yolculuk etmemekte miydiniz?
Had i not been typing the letters when you came?: Si moxteret'işi ma daktilote mektubi/mektubepe va p'ç'arupt'i i?: Sen geldiğinde ben mektupları daktilo etmekte değil miydim?
When I wasn’t at Hopa, were you in Megrelia?: Ma Xopas va vort'işi si Margalonas va rt'i i?: Ben Hopa’da değilken sen Margalya’da değil miydin?
When the thief broke in the house, did the neighbour’s dog bite him?: Mxirace oxoris amaxteret'uşi manz'ageriş coğori emus va geak'ibineret'u i?: Hırsız eve girdiğinde komşunun köpeği onu ısırmamış mıydı?
I bought him that car. He had been wanting it for a long time: Em mankana emus yevuç'opi. Eya dido oraşen doni unt'u: O arabayı ona aldım. Uzun zamandır onu istiyordu.
Hanife was very tried when she got home. She had been working hard all day: Xanife oxoris ideret'uşi dido dvaç'k'inderet'u. Em dğas umeç'k'vidu içalişeret'u: Hanife eve ulaştığında çok yorgundu. Bütün gün sıkı çalışmıştı.
The room was very smoky. Someone had been smoking: Odas dido k'oma t'u. Ar mitxanik z'igara şveret'u (*şveret'u: içmişti, *şveren: içmiş)): Oda çok dumanlıydı. Biri sigara içmiş.
He had repaired the radio by six o’clock: Saat'i aşişen 3'oxle radyo don3'uraneret'u: Saat altıdan önce radyoyu tamir etmişti.
He had been repairing the radio for on hour when arrived: Si moxtişi emuk ar saat'işen doni radyo on3'uranapt'u: Sen geldiğinde o bir saattır radyoyu tamir ediyordu.
Loka had been having a bath when I arrived home: Oxoris mepteret'işi/amapteret'işi Loqa xura ibont'u: Eve vardığımda Loka banyo yapıyordu.
Loka had had a bath when I arrived home: Oxoris mepteret'işi/amapteret'işi Loqa xura boneri va rt'u: Eve vardğımda Loka banyosunu yapmamıştı.
If I to Megrelia, I will visit Dadiani Museum: Margalonaşa mendamaluna Dadianişi Muzeumi goptaminon: Margalona’ya gidersem Dadiani Müzesini ziyaret edeceğim.
She will recover rapidly if the takes this medicine: Am ç'ami koşuna ordo dik'aren: Bu ilacı alırsa çabuk iyileşir.
She would recover rapidly if she took this medicine: Am ç'ami oşvat'una manişa ikaret'u (*Am ç'ami oşvasna manişa ik'aren: Bu ilacı içerse çabuk iyileşir): Bu ilacı alsa çabuk iyileşirdi.
She would have recovered rapidly if she had taken this medicine: Am ç'ami koşveret'uk'onna ordo/manişa dik'arasunt’u: Bu ilacı almış olsaydı çabuk iyileşmiş olacaktı.
If you study hard, you’ll pass your class: K'ai içalişana sinifi mek'agalen: Sıkı çalışırsan sınıfını geçersin.
Iy you are careful, you won’t have an accident: Gofit'neri kort'ana k'eza va ikip: Dikkatli olursan kaza yapmazsın.
They may put you in prison if you don’t pay your dept: Borci skani va meçina moloxunales komologoxunapan: Borcunu ödemezsen seni hapse atarlar.
I will help you if you want: Ginonna megişvelaminon: İstersen sana yardım edeceğim.
If you need money, I’ll lend you some: Para guk'orsna/İxtiyaci giğunna arm3ika borci komekçap-Para lazimi giğunna arm3ika borci komekçap: Paraya ihtiyacın varsa sana biraz ödünç veririm.
If you come to work late again, I will sack you: Dulyas arçkva xolo dogayanu na gekt'k'oçaminon: Eğer tekrar işe geç gelirsen seni atacağım.
You won’t recover if you don’t take these pills: Am ç'amepe va şvina va ik'araginon (*Am ç'amepe va şvina va ik'are: Bu ilaçları içmezsen iyileşmezsin): Bu hapları almazsan iyileşmeyeceksin.
If they have time, they may play tenis after work: Ora dvaqvanna dulyaş k'ule tenisi asterenan: Eğer vakitleri olursa işten sonra tenis oynayabilirler.
If it snows, they can’t go out: Mtviri domtuna gale va gamalenan: Kar yağarsa dışarı çıkamazlar.
If it stops raining, we can play football: Mç'ima gontanuna burtişi domasterenan: Yağmur durursa futbol oynayabiliriz.
Of you are coughing, you should smoke less: Gaxvalenna z'igara dido mo şup (Öksürüyorsan çok sigara içme): Öksürüyorsan daha az sigara içmelisin.
If you don’t wabt to gain weight, you had beter east less bread: Omgvanu va ginonna dido kuvali mo imxor (Kilo almak istemiyorsan ekmek çok yeme)-Omgvanu va ginon na kuvali daha ç'it'a ç'k'omaginon: Kilo almak istemiyorsan daha az ekmek yemelisin.
If you’re staying for another night, we will give you a room with a sea view: Arçkva xolo seri dodgitaginonan na, zuğa na iz'iren ar oda mekçaminonan: Eğer bir gece daha kalıyorsanız size deniz manzaralı bir oda vereceğiz.
If you’re waiting for the manager, you will see him in live minutes: Egere mudiri çumetna xut deik'eş k'ule koz'iropt/z'iraginonan (eya): Eğer müdürü bekliyorsanız beş dakika sonra onu göreceksiniz.
If you have finished your homework, you can go out with your frends: Egere dersi doçodinina maqalepe skani k'ala gale gamagalen: Eğer ödevini bitirdiysen arkadaşlarınla dışarı çıkabilirsin.
If you have been driving for a long time, you should have a break: Dido oraşen doni araba ixmar(up), moşvacinuşi re: Uzun zamandır araba kullanıyorsan bir mola vermelisin.
Even if you leave now, you can’t cath the tarin: A3'i idanati trenis va megaç'işinen: Eğer şimdi ayrılsan bile treni yakalayamazsın.
Take an umbrella in case it trans: Ar şemsiye kezdi bekim mç'ima komulun: Yağmur yağar diye bir şemsiye al.
If my friend had enough time, he would help us: Maqale çkimis ora uğut'uk'onna çkin memişvelt'u: Arkadaşımın vakti olsaydı bize yardım ederdi.
If you invited Teona to the party, she could come: Teona ducoxeret'ik'onna partişa malet'u?: Teona’yı davet etseydin partiye gelebilirdi.
If I were you, I would help her: Ma vort'ik'onna mevuşvelt'i emus-Skande vort'ik'onna mevuşvelt'i emus: Senin yerinde olsaydım ona yardım ederdim.
If she were rich, she would wear expensive clothes: Egere xampa kort'uk'onna z'viri dolokunepe dolikunapt'u: Eğer zengin olsaydı pahalı elbiseler giyerdi.
If she had a husband, she wouldn’t need to work: Kimoli uqonunt'uk'onna oçalişoni va iqvet'u: Kocası olsaydı çalışmak zorunda kalmazdı.
If were you, I would be more polite to her: Ma vort'ik'onna daha k'ai voğodapt'i emus-Skande vort'ik'onna emus daha k'ai voğodapt'i: Yerinde olsaydım ona karşı daha kibar olurdum.
Ayşe would be very pleased if you invited her to diner: Limcineri gearişa eya ducoxeret'ik'onna Aşes dido k'ai a3'onet'u>: Onu akşam yemeğine davet etseydin Ayşe çok memnun olurdu.
If there were a monuse in the room, she wouldn’t stay here a second: Odas mtugi kortuk'onna ak çkar va dvadginet'u: Odada fare olsaydı burada bir saniye kalamazdı.
If I were a bird, I would fly: K'vinçi vort'ik'onna mputxupt'i: Kuş olsaydım uçardım. (*K'vinçis k'urşuni ustoles: Kuşa kurşun attılar.)
If I had a car, I would drive all day: Mankana miğut'uk'onna k'arta ndğas govulurt'i/govit'i: Arabam olsaydı bütün gün gezerdim.
If I were in Hopa now, I would lie in the sun: Xopas vort'at'ik'onna/vort'ik'onna mjoras kogelavincirt'i: Hopa’da olsaydım güneşte yatardım.
If I were you, I would go to bed early: Ma vort'ik'onna rdo vincirt'i-Skande vort'ik'onna ordo vincirt'i: Yerinde olsaydım erken yatardım.
If I were you, I would go to bed early: Emuş yerine vort'i'k'onna upaltoni gale va gamavulut'i: Onun yerinde olsaydım paltosuz dışarı çıkmazdım.
If you didn’t work hard, the boss would sack you: Egere k'ai va içalişeret'ik'onna patronik dulyaşen kogamogoçkumet'u-Egere k'ai va içalişeret'ik'onna patronik dulyaşen kogegt'k'omet'u: Eğer sıkı çalışmasaydın patron seni işten atardı (*Bere sandalyeşen kogevoçkvi/kogeviqoni: Çocuğu sandalyeden indirdim.) (*Bere sandalyeşen gevoçkvaminon yado komemaçkinu: Çocuğu sandalyeden indireceğm diye bana ısrar etti.).
If we left home half an hour earlier, perhaps we would catch the train: Oxorişen gverdi saat'i 3'oxle gamapteret'it'k'onna trenis komepç'işupt'it bekim: Evden yarım saat önce çıksaydık belki treni yakalayabilirdik.
Would she say yes if I proposed to her?: Çkimi k'ala ikimoci dovu3'vat'ina ho ya mi3'umert'u i?: Ona evlilik teklif etseydim kabul eder miydi?
Why did you buy these apples if they were bad?: P'at'i t'uşi muşeni yeç'opi am uşkirepe?: Eğer kötü idiyse niye aldın bu elmaları?
Why did you came to school if you felt dizzy?: Dudi gaktet'uşi muşeni moxti mektebişa? ?: Eğer başın dönüyorsa niye okula geldin?
Why did you buy all these things if you didn’t have much money?: Dido para va giğut'uşi antepe muşeni yeç'opi?: Eğer fazla paran yoktuysa bütün bunları niye satın aldın?
When the weather was fine, we would often have a picnic: T'aroni k'ai t'aşi pikniği vikipt'it mani mani: Hava güzel olduğunda biz sık sık piknik yapardık. (*A3'i eya maana mo ikip?: Şimdi onu bahane etme?)
When we had time, we used to have a drink after work: Ora maqvanşi dulyaş k'ule oşumoni pşupt'it: Vaktimiz olunca işten sonra bir içki alırdık.
If Kuci hadn’t gone to Batum, he wouldn’t have been killed. But he went there and was killed: Quci egere Batumişa va ideret'uk'onna va niqvilasunt'u. Mara ek igzalu do koniqvilu: Eğer Kuci Batum’a gitmemiş olsaydı öldürülmemiş olacaktı. Ama oraya gitti ve öldürüldü.
If she had been working very had, she would have passed her calss: Egere dido içalişereret'uk'onna sinifis va geskidut'u-Egere dido k'ai içalişeret'uk'onna sinifi mek'alaperi iqvet'u: Eğer sıkı çalışıyor olmuş olsaydı sınıfını geçmiş olurdu.
If Teona Kolkhishi had been a man, she would have already joined the army: Teona K'olxişi biç'i kort'uk'onna a3'i şakis askerişa xtimeri iqvet'u: Eğer Teona Kolkhişi erkek olsaydı çoktan askere gitmiş olurdu.
If the Berlin Wall hadn’t come down, today Germany would stil be two countries: Egere Berlinişi duvari va dolixveret'uk'onna Germania elan daa jur dobadona steri iqvasunt'u: Eğer Berlin Duvarı yıkılmamış olsaydı Almanya bugün hala iki ülke olacaktı. (*Na ginon steri hemen eşo mendagalen i?: İstediği gibi hemen gidebilir misin?) (*Na ginon steri hemen eşo mogalen i?: İstediğin gibi hemen öyle gelebilir misin?)
If you had driven more carefully, you wouldn’t have did this accident/Had you driven more carefully, you wouldn’t have had this accident: Mankana daka k'ai goçkveret'ik'onna xveneri va iqvet'i-Mankana ucgişi goqoneret'ik'onna xveneri va iqvet'i am k'eza: Eğer daha dikkatli sürseydin bu kazayı yapmamış olurdun.
If I had known, I would not have done it/ Had I known, I would not have done it: Miçkit'uk'onna va vikipt'i: Bilmiş olsaydım yapmazdım/Bilseydim yapmazdım.
The police have arrested Rıza. (active): Polisik Riza oç'opu (ergative+active) (*Eya polisi Rizak oç'opu: Onu Polis Rıza yakaladı): Polis Rıza’yı tutukladı.
Rıza has been arrested. (passive): Riza koniç'opu (passive+ergative) (*Rizak konoç'opu: Rıza yakaladı): Rıza yakalandı.
My office is cleaned every day: Buro çkimi k'arta ndğas ipağen: Bürom her gün temizlenir (*Paği-Leboni: Temiz-Kirli) (*Raxat'i-Uraxat'e: Rahat–Rahatsız) (*Skidala-Ğura: Yaşam–Ölüm) (*Maqale-Mt'eri: Dost–Düşman) (*Mçire-Dari: Geniş–Dar) (*T'u3a/Mçxvapa(Hava/anatomi-Qini: Sıcak–Soğuk) (*Sağluk'ina-Zabunoba: Sağlık–Hastalık) (*K'ai-Zabuni: Sağlıklı–Hasta) (*Seri-Dğaleri: Gece–Gündüz) (*Uk'uni-Mendi: Geri–İleri) (*Ğureli-Saği/Şurgedgineri: Ölü–Canlı) (*K'vazali-Marzvgvani: Sol–Sağ) (*Doloxe-Gale: İç–Dış) (*Ak-Ek: Burada–Orada) (*Çiçku-P'eci: Yumuşak–Katı) (*K'olai-Zori: Kolay–Zor) (*Manişa-Yavaşi: Hızlı–Yavaş) (*Didi-Ç'it'a: Büyük–Küçük) (*Badi (Bay)/Xçini (Bayan)-Genci: Yaşlı–Genç) (*Ginz'e-Mk'ule: Uzun–Kısa) (*Menceloni-Umenceloni: Kuvvetli–Kuvvetsiz) (*Ağani-Mcveşi: Yeni–Eski) (*K'itxa-Cuğabi: Soru–Cevap) (*K'ai-P'at'i: İyi–Kötü) (*Mtini-Xilafi: Doğru–Yanlış) (*Subuka-Monk'a: Hafif–Ağır).
Telephone was invented by Graham Bell: Telefoni Graham Bellik yoçkindu: Telefon Graham Bell tarafından icat edildi.
People grow potates in Adapazarı/Potatoes are grown in Adapazarı: Dixamarkvali Adapazaris iqven: Patates Adapazarı’nda yetiştirilir.
They have making a new experiment/A new experiment was being made: Ağani ar ge3ada ixvenet'u: Yeni bir deney yapılıyordu. (*K'uçxe meşoçaps do modvalu ge3adups: Ayağını sokup ayakkabıyı deniyor.)
I have some letters to be translated: Arjur mektubi miğun tercume oxvenuşi: Tercüme ettirilecek birkaç mektubum var.
I don’t like being kept waiting: Oçvalu k'ai va mi3'onun: Bekletilmekten hoşlanmam.
Why are you going out at midnight? Aren’t you afraid of being of being attacked?: Seri gale mot gamulur? Mitik komegank'apen, va gaşkurinen i?: Niye gece dışarıya çıkıyorsun? Saldırıya uğramaktan korkmuyor musun?
They entered the building without being seen: T'k'obaşaşi oxoris kamaxtes: Görünmeden eve girdiler.
I remember having been beaten: Na mbaxes çkar va mşuns: Dövüldüğümü hatırlamıyorum.
The flowers need to be watered/The flowers need watering: Pukirepes 3'k'ari gobuşi ren: Çiçeklerin sulanması gerek.
The car needs washing/The car needs to be washed: Mankana oçxuşi ren: Arabanın yıkanması gerek.
The swicth needs mending/The switch needs to be mented: Elektiriğişi nobaz'goni on3'uranuşi ren: Elektrik düğmesinin tamir edilmesi gerek.
The report was typed: Rapori daktilote doç'ares (Raporu daktilo ile yazdılar): Rapor daktilo edildi.
The potatoes are being peeled now: (A3'i) dixamarkvalepe ip'ro3en: Şimdi, patatesler soyuluyor.
We’re lost: Gomdunit: Kaybolduk.
My shirt was torn: Porça bri3'eri miğut'u/Porça domibri3'u: Gömleğim yırtıktı/Gömleğim yırtıldı.
She got treated very well when she was arrested: Moloxuneri t'uşi dido k'ai oğodes: Tutuklu iken kendisine çok iyi muamele edildi.
I’ve got the gardener to plant new rose trees in the garden: Mabağes, ont'uleşa ağani vardişi nergepe dovorgapi: Bahçıvana bahçeye yeni gül ağaçları diktirdim.
I will get the painters to repaint my room: Boyacepes oda çkimi arçkva xolo boya mevusvapaminon-Boyacepes oda çkimi açrkva xolo boya dovusvapaminon: Boyacılara odamı tekrar boyattıracağım.
The teacher got the students to clean the classroom: Muellimik, talebepes sinifi dopağapu: Öğretmen, öğrencilere sınıfı temizlettirdi.
Have you had your form filled in yet?: Formi skani yopşi i?: Formunu doldurdun mu?
I’ve had the old fireplace remored: Mcveşi ocakluği dovo3'k'api: Eski şömineyi söktürdüm.
We get our hair done at the hair dresser’s: Toma k'uaforis dovoxvenapupt: Saçımızı kuaförde yaptırırız.
They’ve had a new telephone put in: Ağani ar telefoni kododvapes: Yeni bir telefon koydurttular.
They have had the garden path reconcreted: Oput'eşi gzas bet'oni kogeobapes (Bahçe yoluna beton döktürdüler): Bahçe yolunu beton yaptırdılar.
Where didi you have your hair cut?: Toma so ok'vatapi?: Saçını nerede kestirdin?
She’s having the slippers mented: Terluğepe muşi noç'apaps: Terliklerini tamir ettiriyor.
You must have this radio mented: Am radio on3'uranapuşi re: Bu radyoyu tamir ettirmelisin.
Get these letters typed, please!: Lutfen am mektubepe daktilote doç'arapi!: Lütfen, bu mektupları daktilo ettir!
Get your hair cut: Toma dok'vatapi: Saçlarını kestir.
Have you shirt ironed!: Porça skanis uti kogeçamapi: Gömleğini ütülettir.
The door had been opened with a key: Nek'na k'ilate koguin3'k'eret'u: Kapı bir anahtar ile açılmıştı.
Smoke filled the kitchen. (active)/The kitchen was filled with smoke. (passive): Ogearale k'omate yipşeret'u: Mutfak dumanla dolmuştu.
Snow has covered everywhere. (active)/Every where has been covered in snow. (passive): K'arta sva mtvirite yipşu: Her yer kar ile doldu.
Water has filled the dam. (active)/The dam has been filled with water. (passsive): Baraji 3'k'arite yipşu (*Bardaği 3'k'arite yopşu: Bardağı su ile doldurdu): Baraj su ile doldu.
She put the clean glaesses away. (active)/The clean glasses were put away. (passive): Çxeri bardağepe yizdinu: Temiz bardaklar kaldırıldı.

 
© 2009 kolkhoba.org