İBRANİCENİN ŞAŞIRTICI BAŞARISI



Dillerin yeniden hayata dönüşü ve dilleri yeniden hayata döndürenler konusunda 1966 yılında yayınlanan öncü çalışmasında, Amerikalı dilbilimci Einar Haugen şöyle yazıyor: "Bu tür hareketlerin, kendi halkının yaygın tatminsizliklerinin üstesinden gelen tek bir inanmış kimseye kadar takip edilebileceği neredeyse bir kural olarak ortaya çıkmaktadır. Dili ihmal edilmiş bir gruptan çıkan bu tür reformcular, dillerinin varlığını yeniden inşa etmek konusunda sıklıkla sadece entelektüel bir motivasyondan daha fazlasına sahiptiler. Onlarınkisi grubun genel özgürleşmesine bir katkı, bir isyan aracı ve bir birlik sembolü oldu". Modern zamanların gerçekten sıra dışı sosyolinguistik olaylarından birisi olan İbranicenin yeniden doğuşu açısından, bu niteleme Eliezer Ben-Yehuda için kesinlikle doğrudur.

Eliezer Ben-Yehuda, 7 Ocak 1858'de Litvanya’nın Luzhky isimli köyünde Eliezer Yitzhak Perelman adıyla doğdu. O zamanın ve mekanın hemen hemen bütün Yahudi çocukları gibi İbraniceyi çok küçük yaştan itibaren tamamen dini eğitimin bir parçası olarak öğrendi. Çalışmalarında mükemmelleşti ve nihayetinde bir haham olması ümidiyle bir talmud akademisine (yeşiva) gönderildi. Bununla beraber, o zamanının Doğu Avrupa'sında gelecek vaat eden tüm çocuklar gibi seküler dünyayla ilgilendi ve yeşivayı bir Rus lisesine tercih ederek çalışmalarını 1877'de dışarıdan bir öğrenci olarak tamamladı. Aynı yıl Rusya, Türklerden bağımsızlıklarını geri kazanmaları için akrabaları olan Bulgarlara yardım etmek üzere Osmanlı İmparatorluğu'na savaş açtı. Ben-Yehuda Bulgarlara haklarının iade edilmesi ve Bulgar ulusunun kendi ulusal toprağında yeniden doğması fikrinden çok etkilendi. 19. yüzyılda çeşitli Avrupa ulusları bu şekilde yeniden doğmuşlardı ve bunların muhtemelen en ünlüsü 1829'da Klasik Atina'nın mirasçıları olan Yunanlılar ve 1849'da Klasik Roma'nın mirasçısı olan İtalyanlardı. Ben-Yehuda bu yeniden doğuşlardan derinden etkilenmişti ve Avrupalı ulusal tamamlanma düşüncesinin kendi halkı Yahudilere de tatbik edilebileceği sonucuna vardı. Antik, klasik olmayan bir halk olan Bulgarlar kendilerine ait devleti talep ve elde edebiliyorlarsa, o zaman “Kitap Halkı” ve tarihi Kudüs'ün mirasçıları olan Yahudilerin de aynı şeyi hak ettiğini derinden hissetti. İşin gerçeği, Yahudi ülkesi Eretz-İsrail'de 19. yüzyılda çok az Yahudi vardı ve Yahudilerin dili İbranice neredeyse tamamen bir konuşma değil yazı diliydi ama bu engellerin aşılamaz olmadığını hissetti. Yahudiler topraklarına geri dönmeli ve kendi dillerini yeniden konuşmaya başlamalıydılar.

Bu fikirlerden hareket ederek, Ben-Yehuda Filistin'e gitmesi gerektiğine karar verdi. 1878'de Rusya'dan ayrıldı ve gelecekte Filistin'deki Yahudi cemaatine yardım edebilmek için ilk önce Paris'e tıp okumaya gitti. Bununla beraber kendi sağlık sorunları (verem) sebebiyle Ben-Yehuda çalışmalarını tamamlayamadı ama hakkını teslim etmek gerekirse, kanaatlerinde tereddüt etmedi ve bozulmamış bir İbraniceyi yeniden hayata döndürme planlarıyla beraber 1881'de Filistin'e vardı. Gerçekten de, henüz yurtdışındayken bile hayata dönüş sorunu üzerinden uzun süre derin bir şekilde düşünmüştü ve çeşitli Yahudi dergilerinde Yahudi halkının yeniden doğuşu, kendi ülkeleri ve kendi dilleri üçlü sorunu üzerinde makaleler yazmıştı. Hakikaten bu eski makaleler Yahudi milliyetçiliğinin temel öğelerini içermeleri açısından modern siyasi siyonizmin öncüleri olarak düşünülebilirler: yerleşimcilik politikası, İbrani dilinin, edebiyatının ve kültürünün ulusal anavatanda yeniden canlandırılması. Bu şehri, yeniden canlanmacı fikirlerini, Filistin ve diaspora çapında yaymakta bir üs olarak kullanmayı planlayarak, çoğu Filistinli Yahudinin çeşitli cemaatler halinde yaşadığı Kudüs'e yerleşti.

Ben-Yahuda eylem için çeşitli planlar benimsedi. Bunların başlıcaları üç kademeliydi ve "Evde İbranice", "Okulda İbranice" ve "Kelimeler, Kelimeler, Kelimeler" olarak özetlenebilirler. "Evde İbranice" düşünüldüğünde, ilk uzun İbranice sohbetinin bir sonucu olarak, Ben- Yehuda daha Filistin'e gelmeden önce karşılaştığı her Yahudiyle İbranice konuşmaya karar vermişti. Bilindiği kadarıyla, bu ilk konuşma Paris'te Boulevard Montmartre'deki bir kafede Getzel Zelikovitz veya Mordechai Adelman'la yapılmıştı. Ben-Yehuda arkadaşları ve tanıdıklarıyla başarılı bir şekilde İbranice konuşabileceğini kendi kendine kanıtladığından beri Filistin'e vardığında İbranice'nin kendisinin tek dili olmasını istiyordu. Belki belli konulara dair İbranice kelime noksanlığı hariç tutulursa, bunun onun için fazla zor olmadığı belirtilmelidir. Gerçekten, Ben-Yehuda karısıyla Jaffa'da gemiden indiği zaman bir Yahudi sarraf, bir Yahudi hancı ve bir Yahudi arabacıyla tamamı İbranice yaptığı konuşmalarda büyük bir iyimserlik buluyordu. Bunun sebebi karşılaştığı, İbraniceyi belki yanlışlar da olsa gene de az yada çok doğal ve serbest konuşabilen, basit insanlarla karşılaşmasıydı. Ama Ben-Yehuda Filistin'deki Yahudilerin sadece İbranice konuşmasını istiyordu. Bu yüzden, 1882'de ilk oğlu Ben-Zion Ben-Yehuda (yada daha bilinen adıyla İttamar Ben-Avi) doğduğunda, Ben-Yehuda karısı Deborah'a çocuğu modern tarihte tamamen İbranice konuşan ilk çocuk olarak büyütmesi için söz verdirtti.

Ben-Yehuda'ya göre bu, yeniden canlanmanın geleceği açısından çok önemli bir sembolik olaydı. Çünkü evde bir çocuk olunca ebeveynler ve ziyaretçilerin onunla doğal bir şekilde hitap etmeleri ve tamamı İbranice olmak üzere günlük konularda sohbet etmeleri gerecekti. Ve çocuk nihayet kendi kendine konuşur hale geldiğinde, Ben-Yehuda dilin yeniden doğuşunun gerçekten mümkün olduğunu gösteren canlı bir kanıta sahip olacaktı. Ben-Yehuda'nın sözlüğünün giriş kısmında yazdığı gibi "Eğer bir dilin geriye hiçbir şey kalmadan konuşulması durmuşsa dilinizden kalanı muhafaza edin - (eğer böyle bir dil varsa) yeniden geri dönebilir ve bir bireyin hayatının tüm gereksinmeleri için konuşulan bir dil haline gelebilir. Bir topluluğun konuşulan dili hale geleceğine şüphe yoktur".

Ve olan gerçekten de buydu. İttamar Ben-Avi özyaşam öyküsünde Ben-Yehuda'nın oğlunun sadece İbranice duyması ve bunun bir sonucu olarak sadece İbranice konuşması için aldığı katı tedbirleri (biraz fazla romantik bir şekilde de olsa) betimler. Buna göre, örneğin eve İbranice bilmeyen ziyaretçiler geldiğinde Ben-Yehuda onu yabancı dilleri duymasın diye yatağına gönderiyordu. Benzer şekilde, bunlar hiçbir şekilde İbranice olmayıp en nihayet yabancı dil sayıldığı için çocuğun kuşların cıvıltısını, atların kişnemesini, eşeklerin anırmasını ve kelebeklerin kanat çırpmasını duymasına izin vermezdi. Gerçekten, çocuk konuşmaya nispeten geç bir yaş olan dört yaşında başladı. Annesi Ben-Yehuda'nın isteğini karşılayamıyor ve çocuğa sadece İbranice konuşamıyordu. Bir gün Ben-Yehuda evde yokken, boş bulunarak çocuğa kendi ana dili olan Rusça ninniler söylemeye başladı. Ben-Yehuda erken döndü ve evinde Rusça kullanıldığını görünce hızla içeri daldı ve bağırmaya başladı. İttamar bunu takip eden acıklı sahne hakkında şöyle yazdı: "Babamı öfkeli ve annemi üzüntü ve göz yaşları içinde gördüğümde bu bende bir şok yarattı ve sessizlik dudaklarımdan kalktı ve ağzımdan konuşma çıktı".

Evde bir çocuğun olması, günlük hayatın sıradan şeyleri için uygun kelimelerin bulunması gereğini iyice belli etti. Böylece, Ben-Yehuda oyuncak, dondurma, jöle, omlet, mendil, havlu, bisiklet ve daha yüzlerce nesne için daha yeni İbranice karşılıklar buldu. Çocuk büyüdükçe, hem kelime haznesi ve hem de ifadenin doğallığı açısından İbranice de büyüdü. Gerçekten, Ben-Yehuda ve İbranice konuşan ailesi yaşayan bir efsane, yeniden doğuşun diğerlerince örnek alındığı canlı bir örneği haline geldiler.

Ben-Yehuda'nın İbraniceyi yeniden canladırmak için kattettiği bütün adımlar içinde, "Okulda İbranice" açıkça en önemli olanıydı ve Ben-Yehuda bunu gerçekleştirdi. Henüz yurtdışındayken yazdığı ilk makalelerinde, Rusçanın Rusya'da okullarda eğitim dili olarak kullanılması yoluyla Rusçayı anadil olarak kullanmayalar dahil olmak üzere gençlik arasında nasıl kökleştiği üzerinde durmuştu. Aynı ilkeden hareketle, Ben-Yehuda hahamların ve öğretmenlerin İbraniceyi, Filistin'deki Yahudi okullarında hem dini hem dünyevi bütün konularda eğitim dili olarak kullanmaları gerektiğini savundu. Ben-Yehuda yeniden canlanmanın özellikle ve belki de sadece yeni kuşağın İbraniceyi serbest bir şekilde konuşmaya başlaması durumunda başarıya ulaşacağını anlamıştı. Bu yüzden, Kudüs'teki Alliance Israelite Universelle Okulu'nun Torah ve Avodah Okulu'nun müdürü Nissim Bechar 1882'de Ben-Yehuda'ya okulunda ders vermesini teklif ettiğinde Ben-Yehuda fırsatı yakaladı. Bechar okulda İbranice kullanmanın önemini anlamıştı. Çünkü çeşitli Yahudi cemaatlerinden çocuklar ilk defa olarak aynı sınıfta öğrenim göreceklerdi ve kullanılabilecek başka bir ortak dil yoktu. Bechar Ben-Yehuda'ya İbranice'yi İbranice aracılığıyla başka dillere çeviri kullanmadan öğretme konusundaki kendi yöntemini öğretti. Bu Fransızca ve diğer dilleri öğretmede zaten kullanılan bir sistemdi. Bechar bu sistemi Kudüs'e gelmeden önce bulunduğu İstanbul'daki Alliance Okulu'nda önceden denemişti. Ben-Yehuda sağlık sebepleri yüzünden sadece kısa bir süre için ders verebildi ama İbranice öğretmesi başarılıydı. Sadece birkaç ay sonra, çocuklar yiyip içme, giyinme, gündelik hayat ve evlerindeki ve dışarıdaki olaylar hakkında akıcı bir şekilde çene çalabiliyorlardı. Ben-Yehuda geleceğin bunda yattığını açıkça görebiliyordu. Eğer çocuklar İbraniceyi yeterince erken bir yaşta okulda öğrenebilirlerse büyüdükleri zaman İbranicede tamamen tek dilli oluyorlardı. Onun sözleriyle: "İbranice sinagogtan çalışma evine, çalışma evinden okula ve okuldan da eve gelecek ve...yaşayan bir dil olacak". (Hatzvi, 1886)

Ve böylece gerçekleşti. Ben-Yehuda'nın kişisel örneği öbür öğretmenler üzerinde büyük bir etki yarattı. İşin gerçeği İbranice ders anlatmak pek çok sorun içeriyordu: eğitilmiş öğretmen açığı, ders kitapları açığı, oyunlar yada şarkılar gibi materyaller açığı, terminolojiler açığı ve böylece devam ediyordu. İlk öğretmenlerden David Yudeleviz 1928'te şöyle yazıyordu: "Kitapların, ifadelerin, kelimelerin, fiillerin ve yüzlerce kelimenin olmadığı ağır bir atmosferde...ders vermeye başlamak zorundaydık. İlk tohumların nasıl bir baskı altında atıldığını tanımlamak yada hayal etmek imkansızdır... İlkokul düzeyinde İbranice öğretmek için materyaller sınırlıydı... Yarı dilsizdik, kekeliyorduk, ellerimizle ve gözlerimizle konuşuyorduk". Başka bir ünlü öğretmen David Yellin aynı ruh haliyle yazıyordu: " Her öğretmenin kendine ait bir Fransızca yada Rusça ders kitabı vardı ve kendi İbranice işini bunlara göre düzenliyordu... Ders vermek için terimler mevcut değildi. Her köy öğretmeni kendi zevkine göre kelimeler türetme açısından (İbranice Dil) Akademisinin bir üyesiydi ve elbette ki herkes kendi türettiği kelimeleri kullanıyordu." Bununla beraber zaman geçtikçe bütün bu dilbilimsel sorunlar nihayet çözüldü ve yeniden canlanmanın başarısını her şeyden çok garantileyecek bir şekilde tamamen İbranice konuşan bir kuşak ortaya çıktı ve gelişti.

Gençleri eğitmenin yanında, Ben-Yehuda yetişkinleri de fikirlerine çekmeyi istiyordu. Yerel bir gazete olan Hahavatzelet'te birkaç yıl yazdıktan sonra, 1884'te hem içerik hem de dili açısından yetişkinlere eğitim vermek üzere kendi gazetesi olan Hatzvi'yi çıkarmaya başladı. O zamanın İbranice gazeteleri fazla gelişkin değildi, ilki 1850'de çıkmıştı. Ben-Yehuda'nın taklit etmek istediği model Paris Le Figaro gazetesinden daha aşağı değildi. Kendi ülkesinde yaşayan bir halka uluslararası ve yerel konular, hava durumu bültenleri, moda vs. dahil tüm konuları sunacak bir İbranice gazete öngördü. Ve gerçekten 19. yüzyılın sonunda Filistinde'ki her (erkek) Yahudi, İbranice bir gazeteyi çok fazla zorlanmadan okuyup anlayabiliyordu. Ben-Yehuda düşük fiyatlı bir gazete yayınlaması durumunda insanların istedikleri her şeyi İbranice ifade etme konusunda ikna olacaklarına ve daha sonra düşüncelerini ifade etmek için bu dili kullanmaya daha hazır olacaklarına inanıyordu. Ben-Yehuda gazetesini ayrıca o zamana kadar mevcut olmayan gazete, editör, telgraf, abone, asker, moda ve pek çok diğer yeni kelimeyi türetmek için de kullandı. Yahudiler azimli okuyucular oldukları için Ben-Yehuda'nın gazetesi onun fikirlerini ve bulduğu yeni kelimeleri hem Filistin hem de diasporada yaymak için çok şey yaptı.

İbranice'nin müstakbel konuşanlarına ve okurlarına yardımcı olabilmek için Ben-Yehuda bir sözlük hazırlamaya başladı. Aslında, sözlüğü kendisine yardımı olması için daha Paris'teyken hazırlamaya başlamıştı ve sözlük başlangıçta alışveriş listeleri için kullandığı bir not defterinin arkasına yazılmış İbranice ve Fransızca çift dilli bir kelime listesinden oluşuyordu. Ama, Ben-Yehuda'nın kendisinin de sözlüğünün giriş kısmında açıkladığı gibi, İbraniceyi günlük olarak konuşmaya başlayınca İbranicede olmayan kelimelerin daha fazla farkına vardı ve kelime listesi uzadı ve benzer sorunlar yaşayan diğer İbranice konuşanlara bir yardım sağlamak amacıyla gazetesinde kelime listeleri yayınlamaya başladı. Ama zorluklar vardı. Ama Ben-Yehuda evde yada arkadaşlarıyla İbranice konuştuğu sürece dili az çok istediği gibi kullanabiliyordu. Ama bütün toplumun İbranice konuşmasını istiyorsa kelimelerin kesin dilbilimsel kurallara uygun bir şekilde kısa ve net olmaları gerekliydi. Bu sebeple, Ben-Yehuda bilimsel bir sözlükbilimci oldu. Bazen günde 18 saat çalışarak sürdürdüğü ve kendisinin 17 ciltlik "Antik ve Modern İbranicenin Tam Sözlüğü" ile sonuçlanan üstün çalışması hayranlık vericidir. Sözlük ölümünden sonra ikinci karısı Hemda ve oğlu tarafından tamamlanmıştır ve bugüne dek İbranice sözlükbilimi yıllıklarında eşsiz bir durumda kalmıştır.

Sözlük konusunda ve İbranicenin biçim ve tipiyle ilgili terminoloji, telaffuz, heceleme ve imla gibi sorunlarını çözmede kendisine yardımcı olması için, Ben-Yehuda Aralık 1890'da İbranice Dil Konseyi'ni kurdu. Konsey günümüzün İbranice Dil Akademisi'nin öncüsüydü ve İbraniceyle ilgili tüm sorunlarda en üst hakem ve otoriteydi. Bunlar, Ben-Yehuda'nın İbraniceyi canlandırma rüyasını uygulamak için katettiği adımlardı. Elbetteki, sıklıkla basitleştirilmiş bir şekilde ifade edildiği gibi dili tamamen tek başına canlandırmadı. Doğrusu, etrafındaki topluma ihtiyacı vardı ve ona güvendi. Yerel nüfusun yardımı (ki bu sınırlıydı ve bazen açıkça karşı bir tavırdaydı) yanı sıra Ben-Yehuda'ya en çok yardım eden şey kendisinin Filistin'e geldiği 1881 yılının aynı zamanda Filistin'e ilk gelen Yahudi yerleşimci dalgasının başlangıcının habercisi olmasıydı. Bu yerleşimcilerin belirleyici bir kısmı Ben-Yehuda'nın kendisi gibi genç, eğitimli ve idealistti. Tıpkı onun gibi atalarının ülkesinde yeni bir hayata başlamak üzere benzer Doğu Avrupa Yahudi sosyo-ekonomik geçmişlerden geliyorlardı. Ben-Yehuda'ya çok yardımcı oldular çünkü onun da ısrar ettiği gibi onun yeni fikirlerini kabul etmeye açık ve İbranice konuşmaya hazırdılar. Gerçekten, pek çoğu ülkeye vardıklarında zaten İbranice konuşabilir durumdaydılar ve diğerleri de bilgilerini arttırmak yada dili öğrenmeye başlamak istiyorlardı. Evlerinde ve ülke çapında kurdukları anaokulları ve okullarda çocuklarına İbranice öğrettiler. Böylece 1881-1921 arasındaki kırk yılda yaşayan, kutsal kitaptakine benzer bir kuşak içerisinde, İbranicenin onların dilsel milliyetçiliğinin eşsiz sembolü olduğu genç, ateşli İbranice konuşanlardan oluşan bir çekirdek şekillendi. Bu gerçek 29 Kasım 1922'de İbraniceyi Filistin'deki Yahudilerin resmi dili olarak tanıyan Britanyalı manda idarecileri tarafından kabul edildi. İbranicenin yeniden doğuşu şimdi tamamlanmış ve Ben-Yehuda'nın bir ömür boyu süren düşü gerçekleşmişti. Üzücü ve belki de anlamlı bir şekilde sadece bir ay sonra onu Paris günlerinden beri takip eden vereme yenik düştü.

İşaret ettiğimiz gibi, Ben-Yehuda'dan önce İbranicenin "ölü" bir dil olduğu ve onu tek başına ve mucizevi bir şekilde dirilttiğini söylemek yanlıştır. Gerçekte, İbraniceye uygulandığında "ölü" terimi aslında anlamının çok dışında kullanılmaktadır. Dilbilimci Chaim Rabin'in 1958'de belirttiği gibi "...Ben-Yehuda'nın ilk makalesi 1879'da yayınlandığında bütün erkek Yahudilerin yüzde 50'den fazlasının Eski Ahitin ilk beş kitabını, günlük duaları ve diğerlerini anladığını ve yüzde 20 civarında bir kesimin de, bu oran Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Yemen'de daha yüksek ve Batı ülkelerinde daha düşük olmak üzere, orta zorlukta bir İbranice kitabı okuyabildiklerini söylemek pek abartı sayılmaz". Durum bu olunca, Cecil Roth'un Ben-Yehuda'nın yeniden canlanmadaki rolü üzerine söylediği insanın içine işleyen sözünü hatırlatıyoruz: "Ben-Yehuda'dan önce... Yahudiler İbranice konuşabiliyorlardı; ondan sonra konuştular".

Ben-Yehuda, yeniden canlanmanın peygamberi, propagandacısı, teorisyeni ve taktikçisi, işareti ve sembolüydü. Gazetesi Hatzvi'de 1908'de şöyle yazdı: "Her şey için sadece tek bir akıllı, zeki, aktif ve bütün enerjisini buna adamaya hazır bir adama ihtiyaç vardır ve mesele, yolda duran tüm engellere rağmen ilerleme gösterecektir... Her yeni olayda, ilerleme yolundaki en küçük adımda bile, geri dönme olasılığı olmayan bir öncü gereklidir".

İbranicenin yeniden canlanmasında, o öncü Eliezer Ben-Yehuda'nın kendisiydi.

Bu yazı, İsrailli dilbilimci Jack Fellman'ın “Sanal Yahudi Kütüphanesi” adlı internet sitesinde yer alan "Eliezer Ben-Yehuda ve İbranicenin Yeniden Doğuşu (1858-1922)" adlı makalesinin Türkçe çevirisidir. Eliezer Ben-Yehuda yüzyıllardır gündelik hayatta kaybolmaya yüz tutmuş İbranice'nin 19. ve 20. yüzyılda canlandırılması hareketinin babasıdır. Bu, giderek daha az konuşulan ve modern hayatta kendilerine yer bulmakta zorlanan küçük dillerin yeniden hayata döndürülebilmesinin ve geliştirilerek yaygınlaştırılmasının mümkün olduğunu gösteren ümit verici bir deneyimin hikayesidir.